"EŞİM SİZİ ÇOK SEVERDİ,MEZAR TAŞINI SİZ YAZIN!.." GAMZELİ AŞK YAZARI İCLAL AYDIN'A İLGİNÇ TEKLİF!..

İclal Aydın her zaman "albenili ve ışıklı" bir kadındı.Ama şu aralar verdiği 11 kilo sayesinde tam bir çifte kavrulmuş Türk lokumu olmuş! İclal Aydın kendisindeki değişimi ve yeni kitabını anlattı.

İclal Aydın´ın kendi deyimiyle "Aşkın hâllerini anlatan bir yaz kitabı."
Kitapta farklı yüzlerle karşımıza çıkıyor İclal Aydın. Aşk üzerine yazılan yazılar İclal Aydın´ın şuh, eğlenceli, flörtöz, hüzünlü, romantik farklı kadın yüzlerini yansıttığı pozlarla desteklenmiş.
Doğrusu İclal Aydın bana sorarsanız her zaman "albenili ve ışıklı" bir kadındı. Ama şu aralar verdiği 11 kilo sayesinde tam bir çifte kavrulmuş Türk lokumu olmuş! İnanın abartmıyorum... İclal Aydın kendisindeki değişimi ve yeni kitabını anlattı.


Yenilgilerini kitaplaştıran bir komutan gibi hissediyorum kendimi. Bu kitabında geçen bir cümle. Kitabını şekillendiren Tolga Meriç aktarmış bu sözü. Ben bu sözünün kitabının her bölümüne sızdığını düşündüm.
Kitap yaz projesiydi. Yayınevi de öneriler getirdi. Proje yönetmeni arkadaşım Tolga Meriç´le birlikte "Aşk teması üzerine nehir söyleşi yapalım" dedik. Uzun zamandır aşk konusunda yazmaktan kaçınıyordum. Akşamları oturup sohbet etmeye başladık. Teyp hep açıktı. Bir noktaya geldik ve orada tıkandım. Sandık odasında buldum kendimi. Hani evi taşımaya kalkarsın, bir anda her şey ortaya çıkar ya... Ben bütün taşınmalardan nefret ederim. Eskiyle yüzleşmekten kaçınırım.

Neden böyle hissedersin kendini?
Unuttum saydıklarım, önemsemediğimi düşündüklerim bir anda ortaya çıkar. Aşk basitmiş gibi gelen bir konu, ama aslında öyle değil. Ben bir anda kendimi dağınık bir sandık odasında hissettim. "Ben ne yapıyorum?" dedim. Ve kitap projesinden vazgeçtim. Gerçekten de o noktada kendimi yenilgilerimden kitap yapmaya çalışan bir komutan olarak gördüm, "Ben neyi anlatıyorum?" dedim. Bendeki o devrilme hâli çevremdeki herkesi etkiledi. O gece Tolga, senin de üzerinde durduğun metni yazmış. Sen de yakalamışsın. Dönüm noktası oldu kitap için o gece. Sabah kalktım ve devam ettim.

Aşk mutsuzluk üzerine kurulu

Yaşadığın aşklardan yenik çıktığını mı düşünüyorsun?
Mutlu aşk yok. Aşktan bahsedince mutluluktan bahsedecekmişsin diye düşünülüyor. Öyle değil. Aşk olasılıksızlık ve mutsuzluk üzerine kurulu.

Aşkın eşittir mutluluk olduğunu söylemek mümkün değil, ama mutsuz biri de aşkı bulamayabilir ya da göremeyebilir...
Kitap bitince Alaçatı´ya gittim. Çok sevdiğim farklı işlerde çalışan kız arkadaşlarım var. Her biri kitaptan bir bölüm seçti. Sonuçta hayatta aşk olduğu için hepimiz mutlu hisssettik kendimizi.

En çok bilinen ilişkimle anılmak bana çok koydu

Kitapta sen aslında aşık olurken biraz da kendimize, daha doğrusu hayal ettiğimiz ilişkiye aşık olduğumuzu, eksikleri kendimizin doldurduğunu anlatıyorsun...
Evet. Aşkın farklı halleri var. Mesela anlata anlata, o anlattığımız kişiye kendimizi âşık bulabiliriz ya da âşık olduğumuz özellikleri aşkımızın bitme nedeni de olabilir...

Kitabın anlatıcısı sensin ve bence sen aşk konusunda buruksun! Hem yaşadığın aşklarda bu var gibi hem de başkalarının aşkını anlatırken de seçtiğin aşklar buruk. Yanılıyor muyum, yoksa sen de benim gibi düşünüyor musun?
Elif, belki de bir sürü şeyler yaşıyoruz arka arkaya. Doluyor insan. Ve ne yazık ki en çok da bilineniyle anılıyoruz.

Bu mu seni buruklaştıran? İsim vermek istemediğini biliyorum, en medyatik ilişkin mi bunun nedeni?
En çok bilineniyle anılmak bana çok koydu, koyuyor...

Yükler üzerimden kalktı kendimi hafiflemiş hissediyorum

Yazınca o aşkın farklı hâllerini, ayrılmaları, oyunları, hazları, cinselliği, kavuşamamayı... Yüklerden kurtuldun gibi mi oldu?
Doğrusu kendimi hiç bu kadar hafiflemiş hissetmemiştim. Yükler üzerimden gitti. Rahat konuşabiliyorum şu anda. Bana tatlı bir hâl geldi. Ama aşkın kendisi buruk zaten, buruk olan ben değilim. Aşk biraz da hüzünle ortaya çıkıyor ya da bir noktada hüzünle birleşiyor.

Mutluluk en çok aşkla gelip en kısa yoldan da aşkla gidiyor demişsin...
Evet, buna inanıyorum. Aşık olmak için içindeki, vahşi sesi ehlileştirmek filan gerekiyor.

Herkes okusun istiyorum, uzun soluklu bir kitap olsun

Biraz da körlük hâli...Gerçi bu körlük yaşanan tecrübelerle değişiyor. Kitap biraz yolun başında olan genç kızların yaşadıklarının içinden geliyor, biraz da senin o söz ettiğin sandık odası hikâyelerini birçok kadına açtıracak. Hedef kitlen var mı?
20´li yaşlarda sevmeye, birinin bir tek parçası bile yeter. Sonraları, kaşı gözü değil de "Ne kadar akıllı adam" demeye başlıyorsun. Daha sonrasını iyi niyetli bir şekilde bizler tamamlıyoruz. Herkes okusun isterim, öyle hesaplar yapmadım. Yazın keyfiyle okunması için `yaz kitabı´ diyorum, ama uzun soluklu olmasını da isterim.

Uzun ömürlü aşklara saygım var ama ben başaramıyorum

Aşkların hızlı mı geçti?
Uzun ömürlü aşklara saygım var. Ama ben başaramıyorum. Başaranlara da saygım var. Benimkiler kısa ömürlü oluyor.

İlk ne zaman âşık oldun?
Yedi yaşında oldum. Sokakta saçımı çekerdi. O yaşlarda enteresan biçimde belli ederler ya ilgilerini... O uzun sürmüştü!

Gerçek anlamda ilk aşk ne zaman kapını çaldı?
Lise 1´inci sınıfta aşık oldum. Yakışıklı, başarılı biriydi. Karadeniz Teknik Üniversitesi´nde okuyordu. Üç yıl mektuplarla süren bir ilişkimiz oldu. Postacı ortağımızdı, annem görmesin diye gelen mektupları elektrik sayacına atardı. Sonra ben üniversitedeyken postacı, "Ne oldu ayrıldınız mı?" diye sordu. Çok şaşırmıştım.

Bu işe ilk başladığım zaman medyada çok tartışılan bir isim oldum

Kitapta biraz da Sex and the City kokusu var. Kitabını yakın kız arkadaşlarına okutmuşsun, aşk listeleri var, pikniğe giderken hangi şarabı içelim ya da aşkın rotası gibi... Prof. Yunus Emre Kocabaşoğlu destek vermiş bu konularda. İstanbul, New York karşılaştırmaları...
Sex and the City... Valla olabilir, ama yazarken aklıma gelmedi. Ne yaşıyorsan ondan kalanı aktarıyorsun. Bazı bölümleri tamamen şehirde yaşayan kadınların yaptıkları. Bu biraz benim yazarlık serüvenimle ilgili.

Nasıl?
Ben bu işe başladığımda medyada çok tartışılan bir isim oldum. Hiçbir şeyi planlayamadım. Ve bu bana hızlı bir yükseliş getirdi. Hiç hazırlıklı ve hesaplı değildim. O ilk dönemde beni anneler çok okudu, bir dönem ayrılanlar çok okudu. Ben hep yaşadıklarımızı anlattım. Meslekteki büyüklerimi çok dinledim. Her yazıdan sonra "Ben bunu neden yazdım?" diye sordum kendime. Bu bir soyunup dökünme hâli değil. Binlerce insanla paralellik kurduğunda seni okuyorlar. "Aman biz şöyle böyle ülkeyiz, İslam ülkesiyiz şarap yazmayalım, lüks tüketimden söz etmeyelim" gibi lafları bu kez dinlemedim. Aman yahu söz edelim!

"Benim için hep iyi düşünsünler" diye bir kaygın mı vardı?
Sanırım korkunun bittiği bir nokta var. "Aman benim için yanlış düşünmesinler..." Buna uzun yıllar çok dikkat ettim. Ama işin koptuğu bir nokta oldu. En bilinen aşkım en çok etki bırakan aşkım değil, hatta en az iz bırakanı. Ama bu böyle bilindi medyada. Korkunun bittiği yere geldim ben. Bir sabah kalktım ve korktuğum her şey başıma gelmişti, hakkımda yazılabileceklerle ilgili. O günden sonra "Daha ne olabilir ki?" diye düşündüm. Aşk bana kendimi unutturmuştu.

Ahmet Hakan´ın tek bir yazısı beni çok ağlattı

Kindar değilsin diye düşünüyorum, çünkü senin hakkında olumsuz yazanlarla arkadaş oldun...
Hiç kindar değilim. Karşılaşınca da, "Bana sen neler dedin?" demedim. İzi kalmadı o anlamda.

Ahmet Hakan´a çok alınmıştın diye biliyorum...
Şimdi aynı masada oturuyoruz. Ahmet bana güzel bir laf etti bu konuda. Bir ortak tanıdığımız "Aa siz ikiniz yan yana..." dedi bizi görünce. Yani herkes şaşırdı. Ahmet´in tek bir yazısı beni çok ağlattı. İki yıl boyunca yazdığı yazılardan, biri beni çok ağlattı. O şimdi "Onu ben yazmadım, içimdeki şeytan yazdı" diyor. O yazıdan burada çok söz etmek istemiyorum. Ortak tanıdığımız "Ahmet´e ceza vermedin mi?" diye de sormuştu. "Verdim" dedim; "Ona kendimi tanıttım." Gülüyoruz şimdi. Kendimi tanıttım, pişman oldu; o kadar.

Kitabımın adı olmayana yönelik

"Senin Adın Bile Geçmedi" kitabının adı. Bu bir adresi işaret etmiyor mu?
İlk okuduğunda öyle geliyor. Aslında senin adın bile geçmedi ve ben seni hiç unutmadım. Bu hani hep `ama´lar taşıyan biri vardır ya hayatımızda; bir güvenli kucak, o en iyi insan, geri dönüp baktığınızda kalbinizi sızlatan ama bir türlü olmayan... Bu söz ama olmayana yönelik.

Anlattığın aşkları yansıtan fotoğraflar çektirmişsin. Neden buna gerek duydun?
Renkli, kolay okunan bir kitap olsun istedik. Ben bir oyuncu olmasaydım bir arkadaşımdan "Bana farklı kadınları canlandır" diye isterdim, ama ben oyuncuyum. Medyada varolma savaşı verirken oyuncu kimliğimi yok saydım ve şimdi ona ayıp ettiğimi düşünüyorum. Oyuncu bende ortaya çıksın istiyorum. Bu yüzden poz da verdim.
Yeni projeler var mı?
Hep anne rolleri ve sabah programı önerileri geliyor. Bunları istemiyorum. Toparlanmaya ihtiyacım vardı. Ben, "Durmalı, aklımı toparlamalı, kızımla bir ben olmalıyım ve yeni bir şeyle ortaya çıkmalıyım" dedim. Bu kitap ve bu değişim budur.

Hayatın ne getireceği belli olmuyor!
Tecrübelerim pahalıya kazanıldı. Yazı yazmayı öğrendim, nasıl yazı yazmamam gerektiğini de öğrendim, nasıl para harcamamam gerektiğini; hep çok pahalı tecrübelerle öğrendim. Medya kavgaları da imajlar üzerine kurulu. Ben medya içinde var olmak için aslına bakarsan çok uzun bir kavga verdim. Benim aslım oyuncudur. Bu kitabı da hem oyuncu hem modern şehirli bir kadın olarak yazdım.

Bazen şerden hayır doğar diye düşünüyor musun?
Başıma gelen bütün tatsızlıklar, medyada benimle dalga geçenler, beni medya dışına atmak isteyen kollar, eleştirenler, daha iyi bir ben ve daha iyi bir yazar yaratma çabamı körükledi. Ben onlara minnettarım. Bu yüzden de kimseye küsmedim.

Yenik bir komutan gibi görmemelisin kendini...
Atın üzerinde aslında mağrur bir komutanım. Bir ara incecik, zarına dokunan kırık yumurta kabuklarına dönmüştüm.

Ben nereye gitsem güzel misafir edilirim, bu da şans

Kitabın eğlenceli bölümleri var. O New York´a âşık İclal... İnsanlar bazı şehirlere âşık oluyor ve bazı şehirlerde de aşkın keyfi başka oluyor vurgusu var kitapta. Sen en çok nerelerin kadınısın?
Ben babası Elazığlı, annesi Niğdeli, yaşamının bir bölümü Almanya´da gurbetçi olarak geçirmiş biriyim. New York´ta yaşayan bir arkadaşım geldi geçenlerde, birlikte yemeğe gittik.
Orada yaşayan da çok arkadaşım var. New York´un en şık mekanında da biz güzel misafir ediliriz. Berlin´e gidiyoruz orada da "Aa İclal" diyorlar. Arkadaşım, İstanbul´a geldiğinde isyan etti ve "Aaa nereye gitsek İclal" dedi.
Ben de ona, "Gel atlayalım, Anadolu´ya gidelim, gittiğimiz her yerde de aynı şekilde karşılanırız" dedim. Ben böyle biriyim, bu da bir şans.

Süper yalnızım, yeni hayatım beni erkeksizleştirdi

Bu kadın modeli erkekler için zor değil mi?
Süper yalnızım!

Yapma ya! Gerçekten mi?
Bunun nedeni şu: Bu yeni hayat beni erkeksizleştirdi.

Bu birçok kadının şikâyeti aslında, toplumsal değişimle de çok yakından ilgili değil mi?
Bu hayat birçok kadını erkeksizleştirdi. Kariyer yapıyorsan, delikanlı yüreğin yoksa bunu yapamıyorsun. Kor ateşler üzerinde yürüyemiyorsan, "Evine git" diyor sistem. Atın üzerinden bir kere düşersin. Her düştüğünde seri biçimde kalkacaksın. Hayatla böyle mücadele eden bir kadınla yaşamak erkekler için evet, çok zor. Böyle kadınlar daha tenha yaşıyor. 10 yıldır değişmemiş bir kız arkadaş grubum ve eşleri, çocukları ve ailem var. Aslında tenhayım.

Eşinin mezar taşını yazmamı isteyen okuyucum bile oldu

"İnsanlar bazen başkalarına yazılanlara âşık olur" demişsin. Sana yazılarından âşık olanlar var mı?
Delice! Şöyle şeyler de oluyor, eşiyle kavga edip bana barışmak için mektup yazdırmak isteyenler geliyor. Barışmak için kitap imzalamamı isteyenler de çok. Bir kere mezar taşı yazdırmak istedi biri. "Eşim sizi çok severdi, mezar taşını siz yazın" dedi bir okuyucum. Ben inanamadım. Yazamadım da. Bir keresinde de günlerce beni arayan biri oldu. "Abdullah´ı ara, ne olur" diye yalvarıyor. Artık dayanamadım, adamı aradım, adam İclal olduğuma inanmadı ve telefonu yüzüme küfrederek kapadı.

Beni sokakta görenler `Zayıflayabilirim´ diyor

"Aşık olunca iştahtan kesilen Atom Karınca´ya dönerim" demişsin. Çok zayıflamışsın, aşık mı oldun?
Evet, aşığım; kendime.

Kendini çok mu beğeniyorsun?
Gülümse Dergisi döneminde beni kapağa koyduklarında tiraj artıyordu. İster istemez kapakta ben oluyordum. Şimdi olsa yapmam. Kapağa koyduklarında herkes kendine bayıldığını sanıyor. Oysa hayır. Müthiş bir özgüven eksikliği, korku... Tazelenme ve onaylanma isteği duyuyorsun sürekli. Oyuncuysan zaten bu açıdan çok zor, kendini sürekli bu anlamda sevebilmen mümkün değil. Şimdi sokakta yürürken beni görenler, "Evet ben de yapabilirim, ben de zayıflarım" diyor.

İlk kez bu sene çalışmadım işim gücüm kendim oldum

Kaç kilo verdin?
11 kilo verdim.

Nasıl yaptın bunu?
Hayatımda ilk kez bu sene çalışmadım, işim gücüm kendim oldum. Sadece yazımı yazdım. Kızımla doya doya bir yıl geçirdim. Kendine bakmak bir mesaidir, ben kendime çok iyi baktım.

Diyetin nasıldı? Spor yaptın mı?
Sporla kilo verdim. Günde 2.5 saat spor yaptım. Ama herkes yine bunu da başka şeye, o en bilinen hikâyeye bağladı. "Bak kadın eridi" dediler. Alakası yok. Spor yaptım, saçıma, cildime baktım. Kendimi keşfettim ve hafiflettim. 11 kilo ile birlikte 11 yaş verdim.

"Yeni ben yarattım" diyorsun...
Artık eğlencem de farklı. İnsanları okuma biçimim değişti. Çok alıngan ve paronayaktım. Hep beğenilme kaygısıyla yaşardım. Şimdi "Ne hoş kadınsın" dediklerinde bu çok hoşuma gidiyor. Artık bana eşlik eden varsa, eşlik etsin. Beni sevmeyenleri görünce gurur duyuyorum. Eskiden üzülürdüm. Şimdi "Bu beni Allah aşkına sevmesin, bu züppelik, benden uzak dursun" diyorum. Bu bana bir ödül. Bunu keşfettiğim için şükrettim.

Şu an yalnızım ve bu halime bayılıyorum

Zor günlerinde yakınlarında dayanacak bir omuz aramadın mı?
Yalnızım. En zor dönemde Tanrı bana müthiş bir arkadaş gönderdi. Kendimi keşfetmeme ve hayatı anlamama yardımcı olan bir arkadaş. O süreci geçirmemde bana eşlik eden arkadaşıma çok şey borçluyum. Hayatımın sonuna kadar duayla anacağım tek adam.

Nerede şimdi o?
Belli bir dönem için geçerli oldu. Şu an yalnızım, şu hâlime de bayılıyorum.

Peki aşkın en yıkıcı yanı cinsellik mi?
Kesinlikle.

Aynı zamanda yapıcı yanı da cinsellik mi?
Cinsellik affedici özellikleri barındırıyor. Hani sevgililer, karı kocalar feci kavga eder, yakın arkadaşın gelir, sana ağlar; sonra bir bakarsın barışırlar... Karışmamak lazım. İyi cinsellik affedici kılıyor.

Moralimi bozan herkesten uzak durdum her gün spor yaptım

11 kiloyu nasıl verdin?
Moralimi bozan herkesten uzak durdum; laf sokanlar, kendi zekâsını çok üstün sananlardan uzak durdum. Her gün spor yaptım. Pilates değil, ciddi ter dökerek spor yaptım. 6 ayda, günde 2.5 saat spor yaptım. Bildiğin ağırlıklarla çalıştım. İlk zamanlar acıdan yürüyemedim. Şu anda da tabağımdaki her şeyi yarım bırakıyorum. Her şeyin tadına bakıyorum.

`Senin Adın Bile Geçmedi´ kitabından başlıklar

Mutluluk en çabuk aşkla gelir, en çabuk da aşkla gider.
Aşkın iyi gün dostu yoktur.
Aşkın bel kemiği beklemektir.
Açık büfe aşklar da vardır.
Aşk bana kendimi unutturdu.
Aşk seni sana tanıtıp, seni sen olduğuna ikna ediyor.
Senin adın bile geçmedi, ama ben seni hiç unutmadım.
Kırık yumurta kabuklarına dönmüştüm incecik zarına tutunan.


Elif Ergu/VATAN