ERTÜRK, ELİNDE ATV-SABAH HİSSELERİ BULUNAN YATIRIMCILAR İÇİN SON SÖZÜ SÖYLEDİ!.. ATV-SABAH YATIRIMCILARI NE OLACAK?

TMSF Başkanı Ertürk, elinde ATV-Sabah hisseleri bulunan yatırımcılar için son sözü söyledi.


TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, İnterbank operasyonu başta olmak üzere TMSF'nin operasyonlarıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı.


Yiğit Bulut: Krizin boyutlarını görüyorsunuz neler söylemek gerekir.


Global krizin sonuçları çok konuşuluyor. Ama ben bundan daha çok özellikle bankacılık bağlamda yaşanan krizle Türkiye'nin 94'ten bu yana yaşadığı krizle çarpıcı benzerliklerini anlatmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi bizde de yaşandı. Piyasalardaki denetimsizlik ile ilgili. Biz bunun acısını geçmişte yaşadık. Global sistem ise bunu bugün yaşıyor. Ancak çarpıcıcı olan şu: Biz az gelişmiş bir ekonomiye sahiptik bunları yaşarken. Şuan bunun her yönden gelişmiş ülkelerin yaşaması çarpıcı bir durumdur. Bundan bir buçuk yıl önce böyle bir şey deseydiniz size kimse de inanmazdı. Gelinen sonuç gösterdi ki orada da çok ciddi denetleme zaafları var. Mesela bankacılık yönetilirken aslında yönetilmeyen önemli bir tarafının ortaya çıktı. Bunu gölge bankacılık Türev bankacılık bunların hiç yönetilmediği ortaya çıktı. Türkiye'nin daha önce böyle sorunları yoktu. Türkiye'de sorun daha çok ahlak dediğimiz ve bazı cinliklerle Rziko açıklarını bularak bankanın içini boşaltmaya yönelik ve kaynak aktarımı şeklinde boşaltamaya yönelik yürüdü. Bu krizde ise risk yönetiminde bir zaaf vardı. Biz ile bu kriz arasında ciddi fark var. Dolayısı ile ciddi bir farklık var. Bu son krizde şöyle bir algılama oluştu. Demek ki bu tür krizler dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile oluyor. Ya da TMSF'nin yetkilerini bitirelim. Ama böyle değil. Zaten Aynı krizi yaşamamak için. Sisteme güvenin yeniden teminin sağlanması. Şimdi ne yapılması gerektiği konusunda kabaca üç grupta topluyorum bunu ben. Birincisi sisteme güvenin yeniden sağlanması gerekiyor. Mevduat garantisi bunlardan bir tanesi finansal kuruluşlar geçici finans yine bunlardan bir tanesi. Bunlara kamu desteği vererek sistemik riskin önüne geçmek. Mesela küresel bir krizden söz ediyorsak bunları da görmemiz gerekiyor. Bir defa tabi alışkanlılar devam ediyor. Geçmişte yaptıklarını biz devam ettiriyorlar. Mesela geçende gazetelerde de çıktı. Banma yurt dışı yasağı isteyen biri çıktı. Bu büyük bir saçmalık. Ama bu geçmişte nasıl iş yapıldığını nelere bankacılık izni verildiğini ortaya koyuyor. Ancak biz bu yolun artık geçerli olmadığını göstermek istiyoruz. Bunu da yasal haklarımızı kullanarak yapıyoruz. Ancak bu yasal haklarımızı kullanarak yaptığımız durumu bile bize karşı kullananlar tehdit edildiğini öne sürenler var. Geçen günlerde yine tanınan bir iş adamı gazetelere demeç verdi Ben tehdit ile imza attım. Bu aslında çok büyük bir iddia. Biz nasıl tehdit etmişiz. Tehdit nasıl olur? Silah mı çekmişiz? Yasal haklarımızı kullanarak alacağımızı tahsil etmeye çalışıyoruz. Biz demişiz ki yasala haklarımızı kullanırız. Bakın bir sorun iki şekilde çözülür. Oturur anlaşmaya varırsınız ya da hukuk yolu ile çözülür. Bazı banka sahipleri bizden şunu bekliyor. Siz oturun bekleyin biz mahkemeye gidelim sonucu bekleyelim. Düşünün biz ringteyiz elimiz kolumuz bağlanmış sizi dövmeye başlıyorlar. Tüyü bitmemiş yetim edebiyatı yapmak istemiyorum ama biz sonuçta alacaklarımızın peşindeyiz. Eğer iki taraf alacaklı ve borçlu iki taraf anlaşırsa biz takiplerimizden vazgeçiyoruz. Karşı taraf alacaklarından vazgeçiyor. Bu bir anlaşma yolu. Borçlu ve ya alacaklı anlaşamaya da bilir. Bu sefer ne olur iki tarafta hukuksal haklarının peşine düşüyor.


BİZ KİMSEYİ TEHDİT ETMEYİZ


İnterbank olayı ile ilgili olarak, İnterbank'ın daha önceki sahibi olan yani onu satan daha sonra Pamukbank'ın da hakim ortağı olan grup, Pamukbank için bize 2.2 milyar dolar ödeme yaptı. Bunun için kendilerine müteşekkiriz. Ciddi bir ödeme. O dönemde biz gruba yardımcı olduk. Ve biz o paranın erken alınması için ıskonto yaptık. Ama diğer taraftan İnterbank ikinci bir banka bu banka satılmış. Mali yapısı bozuldu için Hazine de satılmasını öneriyor. Ama banka şöyle satılıyor: Bir alıcı bulunuyor. Bu alıcıya kredi çıkarıyor banka, o krediyi de bankanın borcu olarak gösteriyor. Ne oluyor banka satıldığı zaman 250 milyon dolar borcu kapanmış oluyor. Ama bu para nereden geliyor? Dışardan gelmiyor. Biz bunu ortaya çıkardık. Ama bu bankanın kaynağından geliyor. Bunun iki tarafı var bir tarafı satıcı bir tarafı alıcı. Alıcı daha sonra bu kredileri ödemedik ve bu sonuçta kamunun sırtına bindi. Sonuçta ne olmuş; biz bunun peşine düştük. Alıcı grubun mal varlıklarına el koyduk. İlişkilerimiz devam ediyor. Satıcı tarafa da bir 250 milyon dolar bankanın içinde çıkan ve geri de ödemeyen krediyi faizi ile birlikte talep ettik. Şimdi deniyor ki 'bizden bunu neden talep ediyorsunuz. O zaman bu yaptığımız normaldi. Hatta Hazine bile onayladı' Hayır efendim normal değildi. Bir hukuk sistemi bankaların soyulmasını maruz göstermez. O tarihte bu hoş görüldü ise bugün de aynı şekilde olması beklenemez. Biz o tarihte yapılan bu işlemi alıcı tarafından devam ettirdik. Ama alıcı tarafından bunun tahsil edilmeyeceğini öğrenince satıcı tarafına yöneldik. Grup dava açtı. Ama bizimle masaya da oturdu. Grup istiyor ki hem davalar devam etsin hem de masaya oturalım diyor. Ama bizim böyle bir çalışma şeklimiz yok.


Yiğit Bulut: Peki bir soru soracağım çok açık. Kamuoyunda şöyle konuşmalar da oldu; Grubun elinde ulusal bir kanal var seçimlere az kalınmış. Hükümet bunu ele geçirmek istiyor. Ama siz teknik olarak anlatıyorsunuz böyle bir şey yok.


Asla. Biz bu konularda öyle hassasız ki. Biz grubun devam eden işlerine zarar vermemek için sabırla bekledik. Hatta şunu da söyleyebilirim ki. Bizim gruba gösterdiğimiz ilgi grubun kendi sağlığına gösterdiği ilgiden bile daha fazla. Burada bir hamasete gerek yok. Burada kamudan alınmış bir kaynağın kamuya geri alınması durumu söz konusu.


Yiğit Bulut: Peki yine o dönem bir şey daha var aynı operasyonda. Yani Cavit Çağlar'ın borçların tahsili konusunda. Bir haber televizyonu da size para ödemek zorunda kaldı. Bu durumu da açıklayalım isterseniz.


Şimdi burada biz fona devredilmiş bir bankadan alacaklarımızı tahsil ederken bu süreçte yapılmış geçmişe yönelik bazı muvazaalı işlemelere de bakıyoruz. Bu süreçte bankanın fona devrinden bir gün önce satılan ama bedeli bankanın dona devrinden sonra ödendiğini tespit ederek biz alacak talebinde bulunduk. Ama sonuçta anlaşarak bunu çözdük. Ama ciddi hala devam eden araştırma faaliyeti var. Hangi yollar ile bankanın içi boşaltılmış. Hangi yollarla bankalar soyulmuş buna bakıyoruz. Bu süreçte de yasal haklarımızı kullanacağımızı beyan ediyoruz. Ve ya da yasal haklarımızı kullanacağımızı beyan ediyoruz. Şimdi bu bir tehditse diğer bildiğimiz anlamda bir tehdit değildir. Bu bizim yasal hakkımız. Hukuk buna imkân veriyor. Alacak takibi ile hukuksal olarak alacağınızı tahsil edebilirsiniz. Ama yıllar sürer ya da dersinizi ki sizi icraya veririm. Karşı taraf ile masaya oturup çözebilirsiniz de...


Yiğit Bulut: Ancak siz burada parayı alıcıdan tahsil ettiniz. Yani alıcı hem Çağlar Grubu'na para ödedi. Hem de size ödedi.


Aslında tabi ki o birinci ödememin bankanın satışından sonra ödendiği için artık fonun tasarrufunda olmadı gerekiyordu. Orada tedbirli bir alıcının şunu yapması gerekiyordu. Bir gün önce aldıysanız bile daha sonra işlemi bekletip yasal durumu bekleyip tedbirli olması gerekirdi. Biz burada iyi niyet ve kötü niyet olarak bakamıyoruz. Sonuçta biz alacağımıza bakıyoruz


Yiğit Bulut: Bu arada şunu belirtmek istiyorum. Burada Habertürk'te hiçbir soyadı imtiyazlı değildir. Örneğin dün Savcı Zekeriya Öz Koç Müzesi'ne gittiğinde televizyon kanallarının hiçbir vermedi. Ama Habertürk bunu son dakika haber olarak verdi. Yani burada hiçbir soyadı imtiyazlı değildir. Ancak siz iş adamlarının itibarını düşündüğünüz için böyle bir yol izliyorsunuz.


Çok doğru bir tespitte bulundunuz. Bizim amacımız bağcı dövmek değil. Biz burada inanın onların sanayi işletmelerine sanayi kuruluşlarına özen gösteriyoruz. Hiçbir şekilde zarar verici beyanlar etmiyoruz.


ATV SABAH YATIRIMCILARI İÇİN YAPACAK BİRŞEY YOK


Yiğit Bulut: Şimdi en zor soruya geldik. Dünden bu yana mesaj yağıyor bu konuyla ilgili olarak. Sabah ATV satıldı. Şimdi bir grubun içinde borcu ödeniyor. Peki eski hissedarlar ne olacak. 30 bin eski hissedar var.


Maalesef sistemin kötü işlemesinin sonuçlarını yatırımcı ödüyor. Burada böyle bir durum var. Tabi ki şunu ayırmak gerekiyor. Şirketin hissedarları ile alacaklıları ayırmak gerekiyor. Bu şirketler varlığından daha fazla borcu olan şirketler. Öncelikli olan alacaklar. Önce alacaklar hakkını alır daha sonra hissedarlar geri kalanı alır. Biz gösterdiğimiz konuları biliyor. Biz çok yüksek değerden satmamıza rağmen alacaklılara yetmiyor. Kamu banka SSK alacakları var. Nasıl olur da böyle bir şirketin bu hale gelmesine izin verir tabi burada yatırımcıyı suçlamak için değil ama buna nasıl izin verilir anlamak mümkün değil. Bir çok risk alınıyor o hisse ile birlikte. ATV ve Sabah yatırımcıları için yapacak bir şey yok. Alacaklılar bile alacaklarını alamamış durumdalar. Bu nedenle pek bir umut görünmüyor.


Habertürk