ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN KORKUP YAZAMADIKLARINI BAŞBAKANA YAKIN HANGİ YAZAR YAZDI?

Hürriyet yazarı Özkök "Ben korktum söyleyemedim ama o yazdı" diyerek hangi yazarı işaret etti

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök "Ben korktum söyleyemedim ama o yazdı" diyerek hangi yazarı işaret etti.

İşte Özkök’ün yazısı:

GÜNLERDİR bekliyorum, biri çıkıp birkaç laf etsin; “Böyle laf mı olur” desin diye.

Zanzibar gezisinde bile çevresinden ayrılmayan gazetecilerden bir tane dost yok mudur, “Kendine gel” diyecek?

Bunu bekliyordum.
Çevreden tıs yok.
“Aman cephede delik açılmasın” paniği mi, yoksa yandaşlık bile şirazesinden mi çıktı?
Karşısına almış Ortadoğu’nun adamlarını, tam gaz gidiyor.
Şu lafa bir bakar mısınız:
“Yakında Kudüs başkent olacak ve hep birlikte gidip Mescid-i Aksa’da namaz kılacağız.”
Herkes havaya girmiş.
Gazze halledilmiş, sıra Kudüs’ü başkent yapmaya gelmiş.
Soran da yok, “Nasıl olacak bu kardeşim” diye kaşını kaldıran da.

* * *
Bu lafları eden kişi, Hamas’ın bilmem ne başkanı değil.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.
Son günlerde Başbakan “Vur” deyince öldüren yetkilimiz.
Arkadaş, binmiş Mavi Marmara’ya cihada gidiyor.
Monşer” terörüyle sindirilmiş Dışişleri’nden bir aklıselim sahibi, bir danışman da çıkıp, “Sayın bakan ne oluyor” demiyor.
“Biz Müslümanlar toplandık, toplandık”
Ve İsrail’e savaş mı açıyoruz...
Belagat aklı susturdu mu, işte böyle olur.
Akıl pısınca meydan “Salla babam salla” belagatına kalır.
Biz söylesek, hemen “İsrail yandaşı”, “Mossad ajanı” diyecekler.
Zaten son günlerde bir zamanların “Hain”, “Ali Kemal”, “İngiliz muhibi” suçlamalarını bile arar hale geldik.
Şimdi moda kafadan “Mossad ajanlığı” suçlaması.
Yani bir “Gidip kafalarına sıkın” demedikleri kaldı.
Anlayacağınız biz de korktuk, pıstık.

* * *
Ama şirazesinden çıkmış bu Dışişleri Bakanı’na, yok mu o taraftan “One minute” diyecek biri diye, oraya buraya bakıp duruyorduk.
Çünkü biliyoruz ki, orada hâlâ bazılarında akıl var, izan var.
Dün beklediğim ilk uyarı geldi.
Hem de Başbakan’a çok yakın, daha doğrusu Başbakan’ın mantık hizasını en iyi bilen insanlardan birinden geldi.
Akif Beki, Radikal Gazetesi’nde yazdı.
Hem de ne yazmak.
Öyle saklaya aklaya, üstü örtülü, metaforik eğilip bükülmelerle değil, tam kafadan.
Dışişleri Bakanı’nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi” diyerek.
Ben pıstığım için sözü ona bırakıyorum:
“El attığı her işi, illa büyük bir başarı hikâyesine çevirmek zorunda.
Manşet atar gibi takdim ediyor dünyalarını.
Her vesileyle zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor.
Her one minute çıkışına ‘Two minutes’ eklemek, her yangına benzin dökmek demektir.”

* * *
Ve İran’la yapılan anlaşma konusunda çok ağır bir itham:
“Davutoğlu’nun imza törenindeki aşırı sevinç gösterisinin karşılığı Güvenlik Konseyi’nde çekimser kalamamak oldu. ABD ile ters düştük.”
“Kudüs başkent olacak” lafına da bir o kadar ağır itham:
“Ya o coşku ters dalgasını da üretirse. İkisi sel olup taşarsa...”
“Ya ‘Pan İslamizm hortladı’ derlerse.”
Söyleyin, altına siz de imza atmaz mısınız?
Sizin de şuranıza kadar gelmedi mi aynı sözler.
Benim gelmişti.
İyi oldu, ben korkuyordum, yerime başkası söyleyiverdi.
Hadi bakılım şimdi ona da “Mossad ajanı”, “İsrail yardakçısı”, “Arap düşmanı” deyin.
Deyin de, artık memlekette “Mossad ajanı” olmayan kim kaldı, ona bakalım.