Ertuğrul Özkök'ün gözü korktu: FETÖ'cü cadı avı Hayrettin Karaman'a kadar tırmandıysa...
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Merve Kavakçı ile Hayrettin Karaman arasındaki 'FETÖ' tartışmasını yazdı.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Yeni Akit yazarı Merve Kavakçı ile Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman arasındaki 'FETÖ' tartışmasıyla ilgili olarak "FETÖ'cü cadı avı Hayrettin Karaman'a kadar tırmandıysa, vallahi de billahi de ne karşı mahallede bir tek insan kalır, ne bizim mahallede" dedi.
17 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilerek başörtüsüyle TBMM’ye giren ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in “Bu hanıma haddini bildiriniz” sözleriyle tepki gösterdiği Merve Kavakçı, darbe girişiminin ardından "Durun bakalım daha kimler günah çıkartacak. Zamanında Amerika'da FETÖ'cülerin peşine takılıp eyalet eyalet dolaşan Hayrettin Karaman ne zaman çıkartacak, durun bakalım. Hele bi Bülent Arınç sırasını savsın da" dedi. Hayrettin Karaman'ın Kavakçı'ya cevabı ise "Kızım, ben Amerika'ya on üç yıl önce bir kere gittim, beni davet edenleri ve orada yaptıklarımı yukarıda anlattım. Senin yalanınla vakıanın hiçbir alakası yok. Kızım, sen beni babana bir sor, o sana benim, 'birinin peşine düşenlerden değil, peşine düşülenlerden olduğumu' söyleyecektir" oldu.
Ertuğrul Özkök'ün "Bir 15 Temmuz şehidi kepçeyle gömülseydi" başlığıyla yayımlanan (6 Eylül 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Pazar günü Güngör Mengi yazmış. Kanat Atkaya da yazmış...
Bir ıstırap yumruğu oturdu ümüğüme...
***
Manzara şu...
Hava sıcak...
Hoca mezarın başında duayı hızla okumuş, sıra şehidin üzerine toprak atmaya gelmiş.
Lakin görev icabı orada olan zevat, devlet erkânı sıcaktan bunalmış, mezarın yanından çekilip gölgeye sığınmış.
Zevatın acelesi var... Onların acelesi olunca, hoca da pürtelaş...
Şehidimizin canını alan kurşun, ata ata bitmemiş...
Üzerine serpilen toprak da ata ata bitmiyor bir türlü...
***
O an hocanın gözü biraz ilerideki kepçeye takılıyor.
Ey duygusuz makine, gel kardeşim, yığ toprağı şehidin üzerine...
Bitsin telaşlı devlet erkânının çektiği bu zulüm...
***
Terör örgütü PKK’nın, Pervari’de şehit ettiği Piyade Uzman Çavuşumuz Halit Şıltak’ın cenazesi kepçeyle gömüldü iyi mi...
Aradan günler geçti, bakıyorum ne o mahallede, ne bu mahallede kimsenin umurunda değil...
Mezar başındaki zevatın yiğidimize yaptığı bu hoyratlığı, bu sakilliği nasıl duyuracağız Ankara’daki zevata...
Bugün canımızın acıdığı bir başka yerden mi seslenmeliydik...
Şunu mu demeliydik...
Beyler bu muamele bir 15 Temmuz şehidimize yapılsaydı ne hissederdik...
***
Biraz onu hissedelim işte...
Hürriyet'in şehitler kitabına yazdığım o genci hatırladım
Hürriyet 15 Temmuz şehitlerinin hayat hikâyelerini kitap haline getirdi.
Çok güzel bir kitap oldu.
O gecenin en genç şehitlerinden birinin hikâyesini de ben yazdım.
Yazarken ağlıyordum.
Pervari şehidimizin kepçeyle gömülmesini okurken işte o çocuk aklıma geldi ve içimden haykırdım:
Ey devlet erkânı, ey Ankara zevatı...
Bilesin ha...
Bu ülkede şehadette sınıf farkı, mevki ayrımı yoktur.
Bir kepçenin üstünde tankın karşısına kahramanca dikilip de canını veren ve Ankara’da, İstanbul’da resimleri bilbordlara asılan, aileleri hacca götürülen 15 Temmuz şehitleri göğsümüzü ne kadar kabarttıysa...
PKK’nın şehit ettiği bu aslanımızın bir başka kepçeyle gömülmesi de o kadar kahretti bizi...
Sizlerin de böyle düşündüğünüzden kendim kadar eminim.
O nedenle diyorum ki...
Halit Çavuşumuza son yolculuğunda reva gördüğümüz bu hoyratlığı, hiç olmazsa güzel bir mezar taşı ile hafifletelim.
Bu iş Karaman hocaya kadar tırmandıysa batsın bu dünya
Vay vay vay... Bülent Arınç, Hüseyin Çelik falan derken...
Akit gazetesi yazarlarının FETÖ’cü cadı avı Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman’a kadar tırmanmış.
Kimdir o Hayrettin Karaman...
Devletin en üs kademelerinin bile fetva aldığı, icazet aldığı din âlimi...
O da bunu yazan kadın yazara, “Kızım git sen beni babana sor” demiş.
İhbar furyası ona kadar tırmandıysa eğer...
Vallahi de billahi de ne karşı mahallede bir tek insan kalır
Ne bizim mahallede...
17 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili seçilerek başörtüsüyle TBMM’ye giren ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in “Bu hanıma haddini bildiriniz” sözleriyle tepki gösterdiği Merve Kavakçı, darbe girişiminin ardından "Durun bakalım daha kimler günah çıkartacak. Zamanında Amerika'da FETÖ'cülerin peşine takılıp eyalet eyalet dolaşan Hayrettin Karaman ne zaman çıkartacak, durun bakalım. Hele bi Bülent Arınç sırasını savsın da" dedi. Hayrettin Karaman'ın Kavakçı'ya cevabı ise "Kızım, ben Amerika'ya on üç yıl önce bir kere gittim, beni davet edenleri ve orada yaptıklarımı yukarıda anlattım. Senin yalanınla vakıanın hiçbir alakası yok. Kızım, sen beni babana bir sor, o sana benim, 'birinin peşine düşenlerden değil, peşine düşülenlerden olduğumu' söyleyecektir" oldu.
Ertuğrul Özkök'ün "Bir 15 Temmuz şehidi kepçeyle gömülseydi" başlığıyla yayımlanan (6 Eylül 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Pazar günü Güngör Mengi yazmış. Kanat Atkaya da yazmış...
Bir ıstırap yumruğu oturdu ümüğüme...
***
Manzara şu...
Hava sıcak...
Hoca mezarın başında duayı hızla okumuş, sıra şehidin üzerine toprak atmaya gelmiş.
Lakin görev icabı orada olan zevat, devlet erkânı sıcaktan bunalmış, mezarın yanından çekilip gölgeye sığınmış.
Zevatın acelesi var... Onların acelesi olunca, hoca da pürtelaş...
Şehidimizin canını alan kurşun, ata ata bitmemiş...
Üzerine serpilen toprak da ata ata bitmiyor bir türlü...
***
O an hocanın gözü biraz ilerideki kepçeye takılıyor.
Ey duygusuz makine, gel kardeşim, yığ toprağı şehidin üzerine...
Bitsin telaşlı devlet erkânının çektiği bu zulüm...
***
Terör örgütü PKK’nın, Pervari’de şehit ettiği Piyade Uzman Çavuşumuz Halit Şıltak’ın cenazesi kepçeyle gömüldü iyi mi...
Aradan günler geçti, bakıyorum ne o mahallede, ne bu mahallede kimsenin umurunda değil...
Mezar başındaki zevatın yiğidimize yaptığı bu hoyratlığı, bu sakilliği nasıl duyuracağız Ankara’daki zevata...
Bugün canımızın acıdığı bir başka yerden mi seslenmeliydik...
Şunu mu demeliydik...
Beyler bu muamele bir 15 Temmuz şehidimize yapılsaydı ne hissederdik...
***
Biraz onu hissedelim işte...
Hürriyet'in şehitler kitabına yazdığım o genci hatırladım
Hürriyet 15 Temmuz şehitlerinin hayat hikâyelerini kitap haline getirdi.
Çok güzel bir kitap oldu.
O gecenin en genç şehitlerinden birinin hikâyesini de ben yazdım.
Yazarken ağlıyordum.
Pervari şehidimizin kepçeyle gömülmesini okurken işte o çocuk aklıma geldi ve içimden haykırdım:
Ey devlet erkânı, ey Ankara zevatı...
Bilesin ha...
Bu ülkede şehadette sınıf farkı, mevki ayrımı yoktur.
Bir kepçenin üstünde tankın karşısına kahramanca dikilip de canını veren ve Ankara’da, İstanbul’da resimleri bilbordlara asılan, aileleri hacca götürülen 15 Temmuz şehitleri göğsümüzü ne kadar kabarttıysa...
PKK’nın şehit ettiği bu aslanımızın bir başka kepçeyle gömülmesi de o kadar kahretti bizi...
Sizlerin de böyle düşündüğünüzden kendim kadar eminim.
O nedenle diyorum ki...
Halit Çavuşumuza son yolculuğunda reva gördüğümüz bu hoyratlığı, hiç olmazsa güzel bir mezar taşı ile hafifletelim.
Bu iş Karaman hocaya kadar tırmandıysa batsın bu dünya
Vay vay vay... Bülent Arınç, Hüseyin Çelik falan derken...
Akit gazetesi yazarlarının FETÖ’cü cadı avı Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman’a kadar tırmanmış.
Kimdir o Hayrettin Karaman...
Devletin en üs kademelerinin bile fetva aldığı, icazet aldığı din âlimi...
O da bunu yazan kadın yazara, “Kızım git sen beni babana sor” demiş.
İhbar furyası ona kadar tırmandıysa eğer...
Vallahi de billahi de ne karşı mahallede bir tek insan kalır
Ne bizim mahallede...