Ertuğrul Özkök'ten İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ'a destek: Sorulması gerekenleri sordular

Ertuğrul Özkök, Süleyman Soylu'nun katıldığı canlı yayına ilişkin, "İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ gazetecilik sınırları içinde sorulması gerekenleri sordu, eleştirmek doğru değil" değerlendirmesini yaptı.

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarının ardından HaberTürk'te katıldığı canlı yayına ilişkin olarak "İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ bence gazetecilik sınırları içinde sorulması gereken soruları sordular. Soru sorma üslupları saygı sınırları içinde kaldığı için eleştirmek doğru değil" dedi.

Özkök, "Habertürk’te gazetecilerin karşısına çıkmak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için riskli bir işti... Hele hele aralarında, dosyalarına hâkim iki muhalif gazetecinin bulunması riski daha da arttırıyordu. Çıktı... Kübra Par için böyle bir programın moderatörlüğünü yapmak riskliydi... Yaptı... Medyada muhalif olarak bilinen iki gazeteci İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ için, Habertürk kanalında o programa çıkmak riskliydi. Çıktılar. Ama bana göre en büyük riski alan iki gazeteci Habertürk çalışanı Mehmet Akif Ersoy ve Veyis Ateş’ti..." dedi.

Özkök, şöyle devam etti:

"Bakan hakkında çok ağır iddialar ortaya atılmıştı ve iktidar kanadı sessizliğe bürünmüştü. Böyle bir programda 50 milyon kere izlenmiş birinin iddialarına hedef olan bakanın karşısına çıkmak riskliydi... Bakanı desteklemeye kalksalar, muhalefet tarafından yemedikleri dayak kalmayacaktı. Bakanı zorda bırakacak soru sorsalar, iktidar kanadından ve trollerden nasıl bir tepki geleceğini kestiremeyeceklerdi. Yani çok zordu işleri. Çıktılar. Peki sonuç?

Bir: Bence Emin Çölaşan iki muhalif gazeteciye insafsızlık etmiş. Deniz Zeyrek’e gelince eleştirilerinin üslubu makul olduğu için ona da sadece “Görüşlerine katılmıyorum” demekle yetineceğim.

İki: İsmail Saymaz ve Merdan Yanardağ bence gazetecilik sınırları içinde sorulması gereken soruları sordular. Soru sorma üslupları saygı sınırları içinde kaldığı için eleştirmek doğru değil. Bazı gazeteciler soru sormayı kavga etmekle karıştırıyor. Bakanın sözünü kesmeyi, cevap alamayınca boğazına sarılmayı gazetecilik olarak görüyorlar. İki arkadaşımız bunu yapmadılar. Bana göre gazeteci olarak yapılması gerekeni yaptılar.

Üç: Ama artık öylesine kutuplaşmış, duygu ve öfkelerin öylesine keskinleşmiş bir ruh halindeyiz ki... Sosyal medyada, köşelerde ve kendi gazetelerinde bile hiç de hak etmedikleri hakaretlere maruz kaldılar.

HaberTürk'ün iki gazetecisine gelince... Bence ikisi de büyük stres altındaydı. Dediğim gibi bir yandan bakana destek niteliğinde bir yaklaşım sergilemek, bir yandan içlerindeki gazeteciliği dışarı vurmak arasında gidip geldiler. Ama şahsi görüşümü sorarsanız... Onlar da yapabileceklerinin sınırını zorlayıp yaptılar."

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN