'ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN BÜYÜK TİKSİNTİ DUYUYORUM!..' RADİKAL'İN EN RADİKAL YAZARINDAN OLAY YARATACAK AÇIKLAMALAR!..
Perihan Mağden, Taraf gazetesine çok konuşulacak bir röportaj verdi!...
Radikal'in en radikal yazarı Perihan Mağden "Gerizekalı çocuklarla okumaktan bıktım artık demokrasi sınıfında" diyor ve ekliyor: Mezun olmamıza engel olan müdür, hademe, kıçını başını gösteren hoca, hepsinden nefret ediyorum. Mağden, "öldür Allah demokrasiye geçmememizin müsebbibi" saydıklarını Ayça Örer'e anlatırken AKP, ordu, Hürriyet, Radikal, Ertuğrul Özkök, Ayşe Arman, Müjde Ar, Ekşi Sözlük yazarları... Özetle, hiç kimse hakkında sözünü sakınmadı.
Son iki yıldır yazdığınız yazılar bir kitapta toplandı. Sürekli gündemi değişen bir ülkede düzenli yazı yazmak yormuyor mu?
Gündemle yatıp gündemle kalktığım ve çok yıprandığım dönemler oluyor. Çok yıpranıp üzülüyorum. Kendimi Türk siyasetine kaptırıp yalnızca Türk siyasetinin çalkantılarıyla yatıp kalktığım dönemleri fuzuli görüyorum. Hayatımı bundan koruma çabası üzerine inşa etmiş vaziyetteyim. Türkiye'de köşe yazarlarının süresi sonsuza dek ya. Onlar aldırış etmiyorlar. Su içseler yarıyor gibi, bilmem kaç yıldır bu işi yapıyorlar ve çalkantılar onlar için çok çok normal. Onların meselesi o. Aşırı makuller. Hep itidal öneriyorlar, uzlaşma, sessizlik, sakinlik. Bir hakikaten gerçek anlamda aldırış etmiyorlar, bir de zaten bu çalkantılara zaten o kadar alışmışlar ki. Çalkantı fahişesi olmuş gibiler. Hep verecek bir tavsiyeleri var. Bir başka köşe yazarı arkadaşımın çok güzel bir lafı var, kendilerini danışman zannediyorlar. Hep köşeleri de o üslup içinde yazılmış. Sanki başbakanlık danışmanı gibi, o kadrodan köşe yazarlığı yapıyor tavırları var. Ve bu tavırdan başka bir tavır senin için çok yakıcı olabiliyor. Ben de bundan hoşnut kalmıyorum. Sonuç olarak dünya yansa öbürlerinin umurunda değil. Onların kariyerini daha da besliyor. Kendilerini işe yarar görüyorlar. Onun için de çok üzüldüğüm, dibe vurduğum dönemler oluyor. Ama o dönemlerden kendimi uzak tutmaya çalışıyorum. Öbürlerini de örnek alıyorum kendime. En azından onlardan tiksindiğim için de örnek alıyorum.
Ergenekon Davası, Hrant Dink'in öldürülmesi, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı mahkemeler... Son iki yılda sizi en çok ne etkiledi?
İster istemez çok sarsılıyorum ve çok üzüldüğüm, çok hınçla dolduğum dönemler oluyor. İşini hınçla yapıyor olmak da zor. O dönemlerde ona engel olamıyorsun. Ergenekon meselesi beni birinci dereceden ilgilendiriyor. Benim mahkememi basan Oktay Yıldırım'ın evinde bombalar bulunarak başladı soruşturma. Mahkememde derin devletin bu ecik bücük insanlardan oluşan bir tiyatro oyunu vardı. Hepsinin tipi çok acayipti. Kerinçsiz'den diğerlerine kadar. Hiç biri normal bir insan görüntüsünde değildi. Sen orada bas bas bağırıyorsun, "Benim mahkememi bastılar, Orhan Pamuk'un mahkemesini bastılar, Elif Şafak'ın mahkemesini bastılar". Tehlikede olduğunu biliyorsun ve bas bas bağırıyorsun. Onların hepsi doğrulandı işte. Tabii aynı zamanda beni damgalı eşek gibi göstermek için de yaptılar. Sonunda da Hrant Dink gitti. Ben hep söylüyorum, dört kişiyi damgalıyorsun, Ermeni olan gidiyor sonunda. Geçen Tercüman beni ve Ece Temelkuran'ı hedef gösterdi. İçimde sadece nefret ve tiksinti yaratabilecek, hiç okumadığım bir gazete. Manşetin üzerinden ilan ediyor ki, bakkalın önünden geçenlerde almasa da görsün insanlar, milliyetçi birkaç çocuk görüp galeyana gelsin diye. Amaçları bu her zaman. Sonra oranın genel yayın yönetmeni Yaşar Büyükanıt'ın yanağını okşadığı çocuk çıkıyor. Hepsi bir şeye bağlanıyor. Sen paranoyak değilsin, deli değilsin. Az bile yazıyorsun. Bu bir rahatlık yaratıyor mu? Aksine her gün ne kadar boktan bir durum olduğunu daha da görüyorsun.
Bir davanızın ardından, "İlk başta hissettiğim korkuydu sonra üzüntü ve öfke geldi" demiştiniz. Aradan zaman geçince ne hissettiniz?
"Acı patlıcanı kırağı çalmaz" diye düşünüyorsun ama yine bir tehdit olunca, yine kötü oluyorsun. Onun dışındaki dönemlerde gece gündüz bunları düşünmek istemiyorum. İsmail T