ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN BÜYÜK AYIP!..İNTERNET MEDYASINI "AĞZI AÇIK İNSAN ETİ BEKLEYEN PİRANA"YA BENZETTİ!..

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, haksız bir iftirayı eleştirdiği yazısında,"zaten internet piranaları da ağzı açık, taze insan eti bekliyor" diyerek bakın neler sordu:

Piranaların hüsran günü


DÜN dinci gazetelerden birinin medya sayfasında, yine benim koskocaman bir fotoğrafım vardı.

Yanına da bir gün önceki yazımı koymuşlar.

Hani, şu Dağlıca´da ne olup bittiğinin araştırılmasını isteyen yazımı.

Dinci gazete, bu yazım üzerine yine evlere şenlik bir "komplo teorisi" uydurmuş.

Güya ben bu yazıyla askerlere gözdağı vermek istiyormuşum.

Bir gazetecinin askerlere gözdağı vermek istemesinin ne anlama geldiğini bilmiyorum.

Ama uydur gitsin.

* * *

Günlerden beri internette bir yaygaradır gidiyor.

Bir süre önce bir gazeteci, Dağlıca´daki birliğin komutanını arayıp kendini "Tümgeneral Yılmaz" diye tanıtmış ve bilgi almış.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, gazetecilerle konuşurken böyle bu olaydan söz edince, malum kafalar hemen Hürriyet´e döndü.

Önce "Bunu yapan Hürriyet´miş" senaryosu uyduruldu.

Arkasından bir adım daha ileri gidilerek, "Bu kişi Hürriyet´in Ankara muhabiri Nurettin Kurt´muş" dedikodusu üretildi.

Arkadaşımız, "Hayır ben değilim" dediyse de dinleyen olmadı.

Sonunda, bu dedikodu, bazı kafalarda kesin inanç haline dönüştü.

Benim önceki günkü yazım, bu iğrenç dedikoduya bağlanarak pespaye bir komplo teorisinin son satırları da yazıldı.

Ama yukarıda Allah var.

Böyle durumlarda, kendini dindar sanan iftiracılara şamar işte oradan geliyor.

Dinci gazetede bu iftiranın çıktığı gün, Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu, "Komutanı arayan kişi bizim gazetemizin muhabiriydi ve işine son verdik" diye açıklama yaptı.

Böylece bir komplo teorisi daha, yayınlandığı gün çöktü.

Ama ne gam.

Bunun yarını da var, öbür günü de... Komplocu kafa utanmaz, ders almaz, yoluna aynen devam eder.

* * *

Türkiye´de ilginç bir gazetecilik ve köşe yazarlığı türü doğdu.

Bazı meslektaşlarımız, asalak bir yazar tipi yarattılar.

Yazdıklarını kimse okumuyor, kimse takmıyor.

Varlıkları bile fark edilmiyor.

Bir anda unutuldukları hissine kapılıyorlar, ki doğrudur.

İşte öyle anlarda, akıllarına biz geliyoruz.

Hürriyet´i önüne koy...

Bir komplo teorisi uydur...

"Bu haberin altında şu var" diye salla gitsin.

Diyorum ya, nasılsa inanacak kafalar, hatta meslek kuruluşları var.

O komplo teorisinin üzerinden bir tane Aydın Doğan´a çak, bir tane de Ertuğrul Özkök´e...

Zaten internet piranaları da ağzı açık, taze insan eti bekliyor.

Anında, "Bilmem kim, Aydın Doğan için ne dedi?"

"Bilmem ne yazarı, Ertuğrul Özkök´e nasıl geçirdi?"

Az sonra....

Unutulmuş, biçare yazar memnun, internet piranaları karınlarını doyurmuş.

Böylece faunanın beslenme zinciri tamamlanmış.

* * *

Bazen düşünüyorum. Bu nasıl bir insanlık hali, nasıl bir dramdır?

Kendine yazar diyebilen biri bu durumdan hiç rahatsız olmaz mı?

Asalak bir canlı gibi, hayatının 365 gününü, başka bazı insanların sırtında, onların kanını emerek geçirmek onu hiç mi rahatsız etmez?

Kendisinin yazdığı hiçbir yazının okuyucular katında alıcı bulamaması onu hiç mi kahretmez?

Bir de, bir gazeteye karşı, sırf büyük olduğu için bu kadar haksızlık, bu kadar adaletsizlik yapmayı, bu kadar iftira atmayı vicdanlarına nasıl sindirebiliyorlar?

Gerçekten çok merak ediyorum.

Ertuğrul Öz