Ertuğrul Özkök'ten 3 muhafazakar kadın yazara çıkma teklifi!
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök'ten muhafazakar kadın yazarlara çağrı geldi.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, bugün "Muhafazakar kadına çıkma teklif ediyorum" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Yazısına başlıkla ilgili savunma yaparak başlayan Özkök, önce "Hemen kulaklarını dikme, muhafazakâr erkek arkadaş..." dedi ve devam etti:
"Merak etme, “çıkmak” fiilinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.
Sen aradan çekil, bugün kadınlarla konuşacağım.
Evet, yanılmadın...
Muhafazakâr kadınlara çıkma teklif ediyorum."
NEDEN BÖYLE BİR TEKLİF YAPTI?
Özkök bugünkü yazısını kaleme almasının gerekçelerini de şöyle anlattı:
"Son yıllarda muhafazakâr kadınlarla çok güzel ve benim açımdan öğretici bir ilişki kurmuştum.
Görüşüyorduk, konuşuyorduk, birbirimizin yazılarını okuyorduk...
Ne yazık ki, önce Gezi, sonra 17 ve 25 Aralık olayları aramızdaki duvarları yeniden yükseltti.
Ondan önce muazzam bir sosyal açılım yapan muhafazakâr kadın köşe yazarları, bizim tarafla ilişkilerini bıçak gibi kestiler.
Peki Özkök'ün kendi tanımıyla 'çıkma teklif ettiği' muhafazar kadınlar kim?
Sibel Eraslan, Nihal Bengüsu Karaca ve Hidayet Ş. Tuksal
İşte Özkök'ün yazısının devamı...
Bugün onlara seslenmek istiyorum...
Mesela Sibel Eraslan’a...
Sevgili Eraslan...
Harika romanın “Saklı Kitap”ı bana heyecanla getirdiğin günü dün gibi hatırlıyorum.
“Ne oldu Allah aşkına...
Lütfen elini kalbine koy ve söyle. O kitapta anlattığın kahramanına ne oldu?
İkna odalarından bile başı yukarıda çıkıp da muhafazakâr sevgilisi tarafından terk edildiği gün saçlarını kazıtan o kızın ruh halini bu ülkede benden daha iyi kim anladı.
Kim anlattı ve yazdı...”
“Acının ihramından çıkamayan” o kadını benden daha iyi anlayan bir muhafazakâr erkek var mıydı...
O kadını anladım...
Çünkü ona başörtülü diye değil, kadın diye baktım...
Saçları kazınmış o kızın hali içimi çok yaktı.
Aşk acısının, ikna odasından bile daha ıstıraplı olduğunu çok iyi bilirim de ondan...
Ne oldu da bizler artık hiç konuşamıyoruz...
Mesela Nihal Bengisu Karaca...
Caz müziğine olan merakını ve bilgisini çok iyi biliyorum.
Neden konuşamıyoruz...
Kamusal sohbet diye bildiğimiz tek mekân siyaset meydanı mıdır yani...
Mesela muhafazakâr kadının “kırk yaş meselesi” hiç mi yoktur...
Çıksak, bir yerde karşı karşıya otursak, sormak isterdim.
Başörtüsü inancı mı açar...
Yoksa, içimizdeki insanı saklamaya mı yarar...
Mesela Hidayet Ş. Tuksal...
Hiç tanımasam da, oturup konuşmak isterim.
Siyaseten kafa tutmayı bilen bir kadın, acaba hayatının başka hangi alanlarında da kafa tutma cesaretine sahiptir...
Mahremden bahsetmiyorum...
“Çıkmak” fiilini kullandığım zaman, benim sözlüğümde, “bunkerimizden, siperimizden çıkmak” anlamına geliyor.
O yüzden muhafazakâr kadına çıkma teklif ediyorum.
Korkmayın...
Başörtülü erkekler kadar ahlaklıyız...
Hatta bazı şeyleri daha iyi bile anlarız...
En azından kendi payıma...
Yazısına başlıkla ilgili savunma yaparak başlayan Özkök, önce "Hemen kulaklarını dikme, muhafazakâr erkek arkadaş..." dedi ve devam etti:
"Merak etme, “çıkmak” fiilinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.
Sen aradan çekil, bugün kadınlarla konuşacağım.
Evet, yanılmadın...
Muhafazakâr kadınlara çıkma teklif ediyorum."
NEDEN BÖYLE BİR TEKLİF YAPTI?
Özkök bugünkü yazısını kaleme almasının gerekçelerini de şöyle anlattı:
"Son yıllarda muhafazakâr kadınlarla çok güzel ve benim açımdan öğretici bir ilişki kurmuştum.
Görüşüyorduk, konuşuyorduk, birbirimizin yazılarını okuyorduk...
Ne yazık ki, önce Gezi, sonra 17 ve 25 Aralık olayları aramızdaki duvarları yeniden yükseltti.
Ondan önce muazzam bir sosyal açılım yapan muhafazakâr kadın köşe yazarları, bizim tarafla ilişkilerini bıçak gibi kestiler.
Peki Özkök'ün kendi tanımıyla 'çıkma teklif ettiği' muhafazar kadınlar kim?
Sibel Eraslan, Nihal Bengüsu Karaca ve Hidayet Ş. Tuksal
İşte Özkök'ün yazısının devamı...
Bugün onlara seslenmek istiyorum...
Mesela Sibel Eraslan’a...
Sevgili Eraslan...
Harika romanın “Saklı Kitap”ı bana heyecanla getirdiğin günü dün gibi hatırlıyorum.
“Ne oldu Allah aşkına...
Lütfen elini kalbine koy ve söyle. O kitapta anlattığın kahramanına ne oldu?
İkna odalarından bile başı yukarıda çıkıp da muhafazakâr sevgilisi tarafından terk edildiği gün saçlarını kazıtan o kızın ruh halini bu ülkede benden daha iyi kim anladı.
Kim anlattı ve yazdı...”
“Acının ihramından çıkamayan” o kadını benden daha iyi anlayan bir muhafazakâr erkek var mıydı...
O kadını anladım...
Çünkü ona başörtülü diye değil, kadın diye baktım...
Saçları kazınmış o kızın hali içimi çok yaktı.
Aşk acısının, ikna odasından bile daha ıstıraplı olduğunu çok iyi bilirim de ondan...
Ne oldu da bizler artık hiç konuşamıyoruz...
Mesela Nihal Bengisu Karaca...
Caz müziğine olan merakını ve bilgisini çok iyi biliyorum.
Neden konuşamıyoruz...
Kamusal sohbet diye bildiğimiz tek mekân siyaset meydanı mıdır yani...
Mesela muhafazakâr kadının “kırk yaş meselesi” hiç mi yoktur...
Çıksak, bir yerde karşı karşıya otursak, sormak isterdim.
Başörtüsü inancı mı açar...
Yoksa, içimizdeki insanı saklamaya mı yarar...
Mesela Hidayet Ş. Tuksal...
Hiç tanımasam da, oturup konuşmak isterim.
Siyaseten kafa tutmayı bilen bir kadın, acaba hayatının başka hangi alanlarında da kafa tutma cesaretine sahiptir...
Mahremden bahsetmiyorum...
“Çıkmak” fiilini kullandığım zaman, benim sözlüğümde, “bunkerimizden, siperimizden çıkmak” anlamına geliyor.
O yüzden muhafazakâr kadına çıkma teklif ediyorum.
Korkmayın...
Başörtülü erkekler kadar ahlaklıyız...
Hatta bazı şeyleri daha iyi bile anlarız...
En azından kendi payıma...