ERTUĞRUL ÖZKÖK UMRE'DE İHRAM GİYDİ Mİ? KUTSAL TOPRAKLARDA AHMET HAKAN'IN DİKKATİNİ EN ÇOK NE ÇEKTİ?
Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan, TRT2'de yayınlanan Serra Karaçam'ın sunduğu Medya Müfettişi programına konuk oldu. Hürriyet'te çıkacak olan yazı dizisinden önce neler söylediler?
Umre ziyaretinin ikinci ismi olan Ahmet Hakan'ın yıldızı Kanal 7'de ön yargıları yıkan 'İskele Sancak' programıyla parladı. Türkiye'nin laik İslamcı gerilimini iyiden iyiye yaşadığı günlerde Ahmet Hakan, önce Sabah'ta sonra Hürriyet'te köşe yazmaya başladı. Kıvrak bir üsluba sahip olan Ahmet Hakan, özellikle Hürriyet'teki pratiğiyle bütün kesimlerin ötekini anlaması yolunda önemli bir rol üstlendi.
Bu çerçevede Aydın Doğan, Ertuğrul Özkök, Mehmet Yılmaz ve Ahmet Hakan'ın birlikte Rodos'ta bayram namazı kılması çok konuşuldu. Hiç kuşkusuz kamuoyunun zirve noktası Ertuğrul Özkök'ün Ahmet Hakan'la birlikte umreye gitmesi oldu.
Şimdi herkes umrede yaşanılanların, gözlemlerin, hissedilenlerin ne olduğunu merak ediyor. Ama en çok merak edilen Özkök'ün izlenimleri. Çünkü Özkök kendini 'iflah olmaz bir laik' olarak tanımlıyor.
Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan bugün başlayacak olan yazı dizisinden önce TRT 2'de yayınlanan Serra Karaçam'ın sunduğu 'Medya Müfettişi' programına konuk oldu. Programda Özkök ve Hakan'a umre ile ilgili sorular yöneltildi.
Kutsal topraklara adım attığında Ertuğrul Özkök neler hissetti? Umreye gitme fikri nasıl çıktı? Özkök ve Hakan umre tartışmasını nasıl yorumluyor?
'Medya Müfettişi'nde bütün sorular yanıt buldu. İşte programdan satır başları:
Eskiden beri kutsal mekanlara merakı olduğunu söyleyen Özkök, bu deneyimi aslında üç yıl önce yaşamak istediğini fakat vize çıkmadığını açıkladı.
Peki Özkök, Suudi Arabistan'da 'beklediğinin dışında' neler gördü? Hem sosyal yaşam olarak, hem de dinin ağırlıklı olarak uygulandığı iki kent olması haliyle, Mekke ve Medine'de neler gözlemledi?
İşte Ertuğrul Özkök'ün gözlemleri:
"Her Türk çocukluğundan itibaren iki kültürün etkisinde büyüyor. Bir tanesi Atatürk ve onun Türkiye'ye getirdiği laik cumhuriyetin verdiği resmi eğitim, biri de her Türk ailesinin içinde yetiştiği dinsel eğitim.
Mesela benim babaannem hacca gitti, anneannem hacca gitti, dedem hacca gitti. Baba tarafımdan, babam hariç, ondan geriye gittiğiniz zaman üç dedem umreye gitmiş. Babam ne hacca ne umreye gitmedi. Dolayısıyla arada bir babam var kopuk. Baba tarafından umreye giden beşinci üye ben oluyorum.
Her Türk'ün karakteri bu ikili yapıdan oluşuyor. Bence güzel de bir yapı bu. Benim de dünya görüşüm şu, ben Türkiye Cumhuriyeti'ne Kurtuluş Savaşı'ndan sonra getirilmiş olan moderniyetin çok önemli olduğuna inanıyorum. Suudi Arabistan'a yaptığım seyehatten sonra buna daha da çok inandım. Ama dediğim gibi, dini bir ortamda da büyüdüm. Benim annem beş vakit namaz kılıyor. Babaannemin saçını hiç açık görmedim. 10 yaşında çocukken de görmedim. Ama şu kültürü de aldım, küçüklükten itibaren dinin istismarının, Türkiye'ye getirebileceği zararlar konusunda teyakkuzda oldum. Adını Atatürk'ten alan bir okulda okudum. Ortaokulda, lisede ve üniversite hayatımda hep cumhuriyetin getirdiği temel ilkelerin tehdit altında olduğunu ve bu tehdidin her an gerçekleşebileceği ve tersine dönebileceği duygusuyla büyüdüm."
İlk umre konusu nasıl açıldı? Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan'a böyle bir düşüncesi olduğunu mu söyledi? Ahmet Hakan neler hissetti ve nasıl bir uygulamaya geçti?
Şimdi söz sırası Ahmet Hakan'da;
"Duyduğumda çok memnun oldum çünkü ben daha önce hacca gitmiştim sekiz sene önce, oraları biliyordum. Yani Ertuğrul Bey'le böyle bir geziye çıkmamızın çok faydalı olacağını düşündüm.
Bu konu bana 'böyle bir yazı dizisi yapılacak, gazetecilik bağlamında daha çok bakıyoruz olaya. Ne yapabiliriz?' diye geldi.
UMRE GEZİSİNE 'GAZETECİLİK' BAĞLAMINDA BAKTIK
"Orayı farklı bir dille anlatalım. fotoğraflar çekelim istedim, onun heyecanı içerisinde gittik ve ben Türkiye'nin büyük, kitle gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni'nin mutlaka o toprakları görmesi, oradaki hayatı, oradaki inanç dünyasını yerinden gözlemlemesinin çok faydalı oalcağını düşündüm. Ertuğrul bey de buna katıldı."
"Oraya gittikten sonra bir şeyin farkına vardık. Özellikle ben. Bunu çok rahatlıkla, kompleksizce söylüyorum, bilgisiszce gittim ben oraya. Hacla ilgili şeyleri, çok fazla okuyarak da gitmedim. İki üç temel eser okudum giderken, fakat çok derin bilgilerle gitmedim."
TAVAF ETMEK İÇİN İHRAM GİYİLMESİ GEREKMİYOR
"Hatta böyle gitmeyi de tercih ettim ama orada gördüm ki, aslında çok basit bazı şeyleri, benim çevremde bir sürü insan bilmiyor. Mesela ihram giyilir mi giyilmez mi? Kaç gündür herkes bana bunu soruyor. Beni tişörtle görmüşler Kabe'nin etrafında. Ama orada bir sürü insan vardı benim gibi giyinen. Tavaf etmek için ille ihram giymeniz gerekmiyor mesela."
Bu arada Ertuğrul Özkök, umre ziyaretinde ihram giydiğini fakat o fotoğrafları yayınlamama kararı aldığını söyledi. Nedenini de şöyle açıkladı;
"O görüntü tamamen şahsi bir şey. Onun gösteri haline getirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. İyi hissetmedim bir de kendimi."
Ahmet Hakan'ın ise en çok ilgisini çeken, Suudi Arabistan'da Türkler'e gösterilen ilgiydi. Ahmet Hakan bu izlenimlerini şöyle anlattı:
"Arapların Türkler'e büyük bir ilgi gösterdiklerini. Türk olmanın oaralarda imtiyaz haline dönüştüğünü, bunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, o Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkeleriyle kurdukları yakın ilişkinin de sanırım payı büyük. Hatta ben yarınki izlenimlere yazdım, çok enteresan bir şey, her ülke hacıları için bir yol ayırıyorlar, Türkler'e de Amerikalı, İngilizleri ayırmışlar.
Mesela sekiz yıl önce ben hacca gittiğimde organizasyonda çok büyük açıklar vardı fakat her yıl yaptıkları işlemlerle geliştiriyolar demekki. Yani kısaca Türkler'e çok önem veriyorlar."
Ertuğrul Özkök ise o topraklarda dinin dogmatikliğini hissetmediğini fakat Türkiye'de bunu daha çok hissetiğini ve biat kültürünün daha az olduğunu söyledi.
UMRE ZİYARETİ LAİK KESİMDE NASIL KARŞILANIYOR?
Peki Ertuğrul Özkök'ün bu ziyareti kişilerin dini vecibelere bakış açısını değiştirdi mi? Özkök bu konuda neler söyledi?
"Hürriyet'in okuru Türkiye'nin itiraz kültürü çok güçlü bir kesimi. Atatürk ilkelerine çok bağlı bir okur kesimi var. Tabiki bunun içerisinde daha muhafazakar olanı, daha az muhafazakar olanı da var ama şurası bir gerçek ki, biz bazı araştırmalar yaptırdık, Hürriyet, Türkiye'nin aşağı yukarı fotoğrafını veren bir gazete ama benim tanıdığım Hürriyet Gazetesi okuru, bizim yazdığımız şeyler değişmez. Zaten benim onları değiştirmek gibi bir niyetim de yok."
"Biz Ahmet'le herhangi bir ideolojik bakış açısını içimize koymadık. Yani 'ben laikim, gidip orada her şeyi kötü göreceğim' diye bir duyguyla gitmedik. Ben sadece, kendim olarak orda gördüğüm şeyi anlattım. Ben daha önce Kudüs'ü de yazdım. Kudüs'ten de etkilendim. Ama ben Kudüs'ü yazdım diye Hürriyet okurlar Hristiyan olmadılar yani. Bunu okudukları için de kimse laiklikten vazgeçmez. Mümkün olduğunda olaylara tarafsız yaklaştım. hatta bazen Ahmet Hakan'a cahillik sınırını aşan sorular bile sordum. Bunların hepsini yazı dizisinde Ahmet yazacak zaten."
OKTAY EKŞİ BU ZİYARET İÇİN NE DEDİ?
Hürriyet Gazetesi'nin baş yazarı Oktay Ekşi'nin tepkisi ne oldu bu gezi için? Özkök, Ekşi'nin çok tedirgin olduğunu açıkladı ve şözlerini şöyle sürdürdü;
"Oktay Bey'e ne amaçla gittiğimizi uzun uzadıya anlattım. Fakat biz giderken, bizi geçirmeye o da geldi. Yani uğurlayıcılar arasında o da vardı."
AHMET HAKAN ELEŞTİRİLERE KISA VE ÖZ YANIT VERDİ
Programın sonuna doğru 'Umre ziyaretiyle ilgili' kendilerine gelen eleştirilere de üstü kapalı yanıt veren Ahmet Hakan, o kişileri 'kıskanç' olarak nitelendirdi.
ÖZKÖK: BASININ BİRİNİ ALIP İKTİDARA GETİRME GÜCÜ YOK
Ertuğrul Özkök program sunucusu Serra Karaçam'ın sorduğu "Türkiye´de basının rolünü nasıl görüyorsunuz bu dördüncü kuvvet olma noktasında etkin olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna programın finalinde bakın nasıl cevap verdi.İşte Özkök'ün cevabı:
Özkök: Çok samimi kanaatimi söyliyeyim mi? Ben basının hiçbir zaman dördüncü kuvvet olduğuna inanmadım.Hele bu çağda hiç mümkün değil.Bu çağ öyle bir çağ ki 'bu devirde kimse padişah değil' lafı insanlık tarihinde bügünkü kadar geçerli değildi.Bundan 40-50 yıl öncesine bakarsanız Hürriyet Gazetesi Simavi Ailesi'nin.Basının yüzde 60-70'i zaten onların elinde.Özel televizyon yok,radyo yok,internet yok.Bi manşet yaptığınız zaman toplum herkes titriyor.Bu çağda ise öyle birşey yok.Bu çağda hiçbir zaman basının böyle bir gücü yok.Basının birini alıp iktidara getirme gücü de yok.Tansu Çiller için 'Topuk sesleri' manşeti attılar,Tansu Çiller seçildi diye geçmişte çok söylendi.Ben bir sörfçüyüm toplumda kabaran dalgaları görüyorum.Kabaran dalgayı gördüğüm zaman sörf tahtamı alıp o dalganın üstüne atlıyorum.Ama ben atladığım zaman bir takım insanlar zannediyor ki bunu aldı bunlar götürdü.Böyle bir şey yok artık bu çağda. Bu çağda artık gazetelerin tek görevi haber falan da vermek değil gazeteler başka bi dünya artık. Biz o yüzden Hürriyet'in adını Hürriyet Dünyası diye değiştirdik. Yani bu kapıdan girdiğin zaman burada haber de var eğlence de var bilmem şu da var bulmaca da var bilmem ne de var.Basının rolü diye yok bir sürü gazeteler var, bu gazetelerin beraber yaşama imkanları var Önemli olan bir toplumda basının rolünü konuşmaktan çok basının çeşitliliğinin yürümesi konusunda bir konsensus oluşması.Bence Türkiye'de konsensus yok"
gazeteciler.com