ERTUĞRUL ÖZKÖK SON ZAMANLARDA HALK ARASINDA SIKÇA DİLE GETİRİLEN BİR SORUYU YÜKSEK SESLE SORDU!

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yine çok tartışılacak bir konuyu gündeme alırken o malum soruyu sordu!

Saat 23.59 bir sahil kasabası


BU yazıyı, Türklerle Kürtlerin bir arada kardeşçe yaşamasını samimi olarak isteyen insanlara yazıyorum.

Lütfen önyargısız, dikkatle okuyun.


Çünkü siyasetçiler referandum telaşında, bütün dikkatleri “Evet”le “Hayır” arasına sıkışmış durumda.
İş bizlere kaldı.

* * *
Neresi olduğunu söylemeyeceğim.
Yer Ege’nin sahil kasabalarından biri.
Her gece saat 21.00’den itibaren diskolar etrafı yıkmaya başlıyor.
Her gece canlı, her gece yaşıyor.
Önceki gece, çevre sakinleri farkına varıyor ki, etrafta tuhaf bir sessizlik var.
Saat 21.30’a geldiği halde diskolarda çıt yok.
Merak edip soruyorlar.
Cevap şu
“7 şehidimiz var...”
Sessizlik devam ediyor ve saat tam 23.59’da çok ilginç bir şey oluyor.

* * *
Saat tam 23.59...
Yani gürültü yasağının yürürlüğe girdiği saat.
İşte tam o dakikada, diskodan bir müzik patlıyor.
Ege’nin efe şarkıları.
Ve sabaha kadar aynı minvalde devam ediyor.
“Canım 90’lı yıllarda da olmuyor muydu? Şehit cenazesi kalkmıyor muydu” diyenler varsa onlara da söyleyeyim.
Bu ülke, o günlerde Doğu’sunda katliamlar olurken, Batı’da Michael Jackson konseri yapıyordu.
Bugün durum farklı.
Batı’da diskotek sahibi, o geceki menfaatini bir kenara bırakarak, 7 şehidine ağıt yakıyor.

* * *
Şimdi ne yapalım...
Bu işaretleri görmezden gelebiliriz.
“Canım mahalli bir tepki” deyip geçebiliriz.
Devekuşuluğu yasaklayan bir kanun da yok.
Hazır gözler “Evet”le “Hayır”a kilitlenmişken, yan mahallede olup bitene kulakları tıkar, gözleri kapayabiliriz.
Ben diyorum ki;
Kapatmayalım.
Birlikte yaşamaya ant içtiysek, hiç kapatmayalım.
Çünkü o diskolarda patlayan her efe müziği, aradaki duvarı yükseltiyor.
Araya daha fazla kan girdikçe, mesafe açılıyor.

* * *
İşte o nedenle, umutsuzca, hayalperestçe de olsa, Türkiye’nin makul Türklerine ve Kürtlerine sesleniyorum.
Siyaset, 12 Eylül’e kadar Kürt meselesine paydos dedi.
Her gün 30 cenaze kalksa bile, başlarını evet mi, hayır mı kavgasından alamayacaklar.
İş bize kaldı.
Bu ülkenin gerçek sivillerine.
Artık Diyarbakır’dan da, Şırnak’tan, Pervari’den de yürekli bir ses bekliyorum.
Kulaklarım oradan 7 şehit için gelecek ince bir ağıda hasret.
Oradan bir gelse, ben üç vereceğim.
Dün ülkenin dört bir tarafından 7 cenaze kalktı.
Yedi gencecik beden toprağa verildi.
Fazla değil, eğer 70 milyonun 65’i sesini yükseltse, “Bir dakika...” dese;
O dağdaki adam yapayalnız kalır.
Biz çoğalırız, o yapayalnız kalır.
Hiç korkmayın, çekinmeyin, endişe etmeyin.
O adam aradan çekilirse, Türk Türklüğünü, Kürt Kürtlüğünü daha rahat, daha özgürce yaşar.

* * *
Son sözüm siyasetçilere;
Yiğitlik yine bende kalsın, herkesin konuştuğunu ben dillendireyim.
İnsanlar artık aralarında şu soruyu sormaya başladı:
“Niye Nişantaşı’ndan hiç şehit cenazesi kalkmıyor? Neden bir siyasetçinin, ünlü bir insanın akrabasının şehit olduğunu işitmiyoruz?”
Yok da ondan...
Kürt meselesi artık Türk toplumunu fena halde zehirlemeye başladı.
12 Eylül’den sonra bunun üzerine ciddi biçimde eğilmekte yarar var.
12 Eylül’e kadar, sizi meşgul etmeyelim, işinize bakın; şehitleri biz kaldırırız.
Merak etmeyin, göz pınarlarımız kuruyuncaya kadar ağlaya ağlaya yaparız.


Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET