ERTUĞRUL ÖZKÖK SEÇİMLERDE ÇUVALLAYAN DOĞAN GRUBU'NUN AYIBINI ÖRTMEK İÇİN AYAK OYUNLARI OYNUYOR!..ÜNLÜ YAZAR,"MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR" DİYEREK AYDIN DOĞAN'A NE ÖNERDİ?..
Ertuğrul Özkök gerçekten ender rastlanabilecek bir zekâ. Başını çektiği medya grubunun son seçimde feci biçimde 'çuvallamasını', zarif bir ayak oyunuyla, tedavisi olağanüstü basit bir teşhise bağladı. Neymiş Türk medyasının sorunu biliyor musunuz:
Mahallede yangın var
Ertuğrul Özkök gerçekten ender rastlanabilecek bir zekâ. Başını çektiği medya grubunun son seçimde feci biçimde 'çuvallamasını', zarif bir ayak oyunuyla, tedavisi olağanüstü basit bir teşhise bağladı. Neymiş Türk medyasının sorunu biliyor musunuz: Kendi mahallesinin dışına çıkmamak... Onun konuya böyle yaklaşması, "Neden medya hep çuvallıyor?" sorusuna hakiki cevaplar bulmayı gündemden düşürmeye yaradı.
Bütün mesele 'mahallesi dışına çıkmamak', yani halkı tanımamak ise, hayat tarzı olarak diğer meslektaşlarından fazla bir farkı bulunmayan başka yazarlar (Milliyet'ten Hasan Cemal, Sabah'tan Emre Aköz, Akşam'dan Engin Ardıç ve daha niceleri) neden aynı hataya düşmedi? Aynı sonuca götürecek başka bir soru da şu: Seçim öncesi 41 il ve kimbilir kaç ilçeye uğradığını övünçle kayda geçiren Yavuz Donat da mı 'kendi mahallesi dışına çıkmayanlar' zümresine dahil? Değilse, onun düştüğü vahim hatanın sebebi ne?
Türk medyasının kabuğunu kıramama ve kendi sosyal sınıfı dışıyla ilişki kesme gibi bir özelliği tabii var. Arkadaş çevresi, yaşadığı muhit, katıldığı toplantılar, üyesi olduğu dernek ve kulüpler, medya mensubunu, 'yönetici seçkinler' sınıfına yerleştiriyor. Dirseğinin değdiği her kişi ya milyonlarca dolara hükmeden büyük bir işadamı, ya o işadamının milyonlar kazanmasına bir imzasıyla imkân sağlayan yüksek bürokrat, ya sıkça görüştüğü üst düzey komutan oluyor. Siyasi gözlemci sıfatıyla ün kazanan medya mensubu bile, bir süre sonra, siyasileri hor gören bir tavır sergilemeye başlıyorsa bundan...
Otomobilini kullanan şoför, evindeki hizmetli veya bahçıvanı dışında halkla bir temas noktası yok çoğu medya mensubunun... Kendisi gibilerin iltifat ettiği süpermarketlerden haftalık alışverişini yapıyor, kendisi gibilerin sahibi olduğu Nişantaşı butiklerinden giyiniyor, hep âşina yüzlerle birlikte eğleniyor, tatilini geçiriyor... Medya seçkinlerinin pek çoğu aynı sosyal sınıftan ailelerin oturduğu sitelerde hayatlarını sürdürüyorlar... Sonra da oturup birbirlerini gaza getiriyorlar...
Halktan kopukluk mu? Evet, halktan kopuklar... Haklarında yazdıkları siyasileri tanımadıkları gibi onların seçmen tabanları hakkında da herhangi bir bilgiye sahip değiller. Ülkemizde yaşayan veya önemli olaylar öncesinde gelip izlenim yazıları kaleme alan yabancı meslektaşlar hiç değilse aykırı sesleri de dinliyor; bizimkiler ise okurlarından bu kadar bir nezaketi bile esirgiyor...
Kabuğunu kıramamak, mahalleye tıkılıp kalmak tamam da, son seçimde medyanın sergilediği 'çuvallamayı' yalnızca bu gerekçeye bağlayamayız.
Geçmişte de sürekli çuvallıyorlardı, ama bunu gizleyecek bir hata marjıyla; uzun zamandır ilk kez, bu seçimde, onlara rağmen ve pompaladıkları korkulara aldanmayarak, her iki kişiden birinin oy verdiği bir iktidarla yüz yüze geldiler. Mızrağın çuvala sığması artık mümkün değil; tek yapabilecekleri, küçük bir özür (bu defa Tarhan Erdem bu işlevi sağlıyor) ve farklı bir hedef (şimdilerde CHP ve Deniz Baykal) ile vartayı atlatmaya çalışmak... Yarın yine aynı hataları yapmak için köşeleri açık kalsın da...
Kendisini 'merkez medya' olarak tanımlayan grubun, kapılarını dış etkilere sıkıca kapattığı, kendileri gibi olmayanları yakınlarına yaklaştırmadığı bir gerçek, ama bir de iflah olmaz ideolojik saplantıları var; gerçekleri görmelerini engelleyen esas o... Sokağa çıkıp etrafa bakındıklarında görmeleri gerekenleri değil gönülle
Ertuğrul Özkök gerçekten ender rastlanabilecek bir zekâ. Başını çektiği medya grubunun son seçimde feci biçimde 'çuvallamasını', zarif bir ayak oyunuyla, tedavisi olağanüstü basit bir teşhise bağladı. Neymiş Türk medyasının sorunu biliyor musunuz: Kendi mahallesinin dışına çıkmamak... Onun konuya böyle yaklaşması, "Neden medya hep çuvallıyor?" sorusuna hakiki cevaplar bulmayı gündemden düşürmeye yaradı.
Bütün mesele 'mahallesi dışına çıkmamak', yani halkı tanımamak ise, hayat tarzı olarak diğer meslektaşlarından fazla bir farkı bulunmayan başka yazarlar (Milliyet'ten Hasan Cemal, Sabah'tan Emre Aköz, Akşam'dan Engin Ardıç ve daha niceleri) neden aynı hataya düşmedi? Aynı sonuca götürecek başka bir soru da şu: Seçim öncesi 41 il ve kimbilir kaç ilçeye uğradığını övünçle kayda geçiren Yavuz Donat da mı 'kendi mahallesi dışına çıkmayanlar' zümresine dahil? Değilse, onun düştüğü vahim hatanın sebebi ne?
Türk medyasının kabuğunu kıramama ve kendi sosyal sınıfı dışıyla ilişki kesme gibi bir özelliği tabii var. Arkadaş çevresi, yaşadığı muhit, katıldığı toplantılar, üyesi olduğu dernek ve kulüpler, medya mensubunu, 'yönetici seçkinler' sınıfına yerleştiriyor. Dirseğinin değdiği her kişi ya milyonlarca dolara hükmeden büyük bir işadamı, ya o işadamının milyonlar kazanmasına bir imzasıyla imkân sağlayan yüksek bürokrat, ya sıkça görüştüğü üst düzey komutan oluyor. Siyasi gözlemci sıfatıyla ün kazanan medya mensubu bile, bir süre sonra, siyasileri hor gören bir tavır sergilemeye başlıyorsa bundan...
Otomobilini kullanan şoför, evindeki hizmetli veya bahçıvanı dışında halkla bir temas noktası yok çoğu medya mensubunun... Kendisi gibilerin iltifat ettiği süpermarketlerden haftalık alışverişini yapıyor, kendisi gibilerin sahibi olduğu Nişantaşı butiklerinden giyiniyor, hep âşina yüzlerle birlikte eğleniyor, tatilini geçiriyor... Medya seçkinlerinin pek çoğu aynı sosyal sınıftan ailelerin oturduğu sitelerde hayatlarını sürdürüyorlar... Sonra da oturup birbirlerini gaza getiriyorlar...
Halktan kopukluk mu? Evet, halktan kopuklar... Haklarında yazdıkları siyasileri tanımadıkları gibi onların seçmen tabanları hakkında da herhangi bir bilgiye sahip değiller. Ülkemizde yaşayan veya önemli olaylar öncesinde gelip izlenim yazıları kaleme alan yabancı meslektaşlar hiç değilse aykırı sesleri de dinliyor; bizimkiler ise okurlarından bu kadar bir nezaketi bile esirgiyor...
Kabuğunu kıramamak, mahalleye tıkılıp kalmak tamam da, son seçimde medyanın sergilediği 'çuvallamayı' yalnızca bu gerekçeye bağlayamayız.
Geçmişte de sürekli çuvallıyorlardı, ama bunu gizleyecek bir hata marjıyla; uzun zamandır ilk kez, bu seçimde, onlara rağmen ve pompaladıkları korkulara aldanmayarak, her iki kişiden birinin oy verdiği bir iktidarla yüz yüze geldiler. Mızrağın çuvala sığması artık mümkün değil; tek yapabilecekleri, küçük bir özür (bu defa Tarhan Erdem bu işlevi sağlıyor) ve farklı bir hedef (şimdilerde CHP ve Deniz Baykal) ile vartayı atlatmaya çalışmak... Yarın yine aynı hataları yapmak için köşeleri açık kalsın da...
Kendisini 'merkez medya' olarak tanımlayan grubun, kapılarını dış etkilere sıkıca kapattığı, kendileri gibi olmayanları yakınlarına yaklaştırmadığı bir gerçek, ama bir de iflah olmaz ideolojik saplantıları var; gerçekleri görmelerini engelleyen esas o... Sokağa çıkıp etrafa bakındıklarında görmeleri gerekenleri değil gönülle