ERTUĞRUL ÖZKÖK KIVIRTIYOR!..YENİ ŞAFAK YAZARINDAN ÖZKÖK'E AĞIR SUÇLAMA!..

Sezer-Erdoğan görüşmesinin haberi, Hürriyet'in salı günkü manşetinde "Uzlaşma kapıdan çevrildi" başlığıyla verilmişti Hürriyet, böylesi ince gözbağcılık numaralarında pek mahirdir...

Bu kadar "kıvırtmaya" hangi arşiv dayanabilir ki?

DSP lideri Zeki Sezer, Başbakan Erdoğan'la yaptığı görüşmede "uzlaşma sağlamak için türban sürecinin durdurulmasını" önermişti...

Sezer, anayasa değişikliği sürecinin "toplumsal mutabakat sağlanana kadar ertelenmesini" istiyordu...

Erdoğan'ın DSP liderine verdiği karşılık ise hayli manidardı:

"Annelerin başörtüsü isteniyordu ya, biz de onu getiriyoruz..."


* * *
Kimi laikçilerimizin diline doladığı "annelerimizin başörtüsü"ne üniversitelerde özgürlük getiriliyor...

Bu başlı başına "uzlaşma" adımı demektir...

Demek ki, neymiş?

"Annelerimizin örtüsü" söylemi bir taktikten ibaretmiş...

Başka? Aslında "annelerimizin örtüsü"ne de, eşarba da özgürlük istemiyorlarmış!

DSP liderinin "uzlaşma"dan anladığı yasağın devam etmesidir...

2008 Türkiye'sinde "üniversitelerdeki türbana özgürlük" hususunda "toplumsal mutabakat" asgari yüzde 70'ler seviyesinde sağlanmış durumdadır...

Hal böyle iken, "toplumsal uzlaşma sağlanana kadar bekleyelim" demek yasağın hiç bitmemesi için ucuz numaralara tevessül etmekten başka bir şey değildir...

Lafı hiç uzatmayalım: Laikçi kesimin "uzlaşma" dediği hadise öğrencilerin başlarını açmasından ibarettir!

28 Şubat sürecinin "İkna Odaları" zulmü bunun en bariz örneğiydi...

Sonraki yıllarda kimi emekli paşalar çıkıp "başlar açılacak başka yolu yok" dediler...

Günümüzde de Laikçi Cephe'de aynı nakaratı seslendirenlere rastlıyoruz...

Mesela, Cumhuriyet yazarı Oktay Akbal "Çözüm Hayrünnisa Hanım'da!" diyerek aklınca dalga geçiyor"

"Çözümün öncüsü olsun, çıkarsın türbanını, açsın başını..."

Gördünüz mü, "Uzlaşma"yı!

Bol kepçeden "toplumsal uzlaşma" lakırdısı; devam etmesini arzuladıkları hadisenin "faşizm"in ta kendisi olduğu gerçeğini örtemiyor, örtemez...


* * *
Sezer-Erdoğan görüşmesinin haberi, Hürriyet'in salı günkü manşetinde "Uzlaşma kapıdan çevrildi" başlığıyla verilmişti...

Hürriyet, böylesi ince gözbağcılık numaralarında pek mahirdir...

E.Ö'nün Hürriyet'i "uzlaşma" söyleminin izini sürerek kamuoyunu yanıltmaya çabalıyor...

Getirilmekte olan "annelerin başörtüsü"; ayrıca bu yasal düzenleme "üniversitelerle" sınırlı: E.Ö. bütün bunları gayet iyi bildiği halde hala hiç sıkılmadan "bakın uzlaşmıyorlar" kirli propagandasına devam ediyor...

Kendisine "Hani türbanlı kızların üniversiteye girmesinden yanaydın?" diye soranlara şu karşılığı veriyormuş:

"Kıvırtmadan hep aynı şeyi söylüyorum. Hala buna taraftarım. Karşı olduğum bunun yöntemidir..."

Acaba öyle mi? E.Ö. gerçekten kıvırtmıyor mu?

Hemen E.Ö.'nün 1 Ağustos 2000 tarihli yazısını açıyor ve başlığına bakıyoruz: "Türban Sorununu İşte Bu Çocuklar Çözecek"

Hangi çocuklar?

Yazısının ilgili kısmını okuyoruz:

"Türbanlı genç kız, bir saniye bile tereddüt etmeden kafasında bin tilki dolaştırıp politik bir formül aramadan cevabını patlatıyor: Başımdaki örtüyü çıkarır, okuluma giderim..."

Bir süre sonra, 19 Ocak 2001'de "Üniversitelerde türban yasağı kalksa ne olur? Türkiye artık bu kompleksinden kurtulmalıdır" diye yazan da E.Ö.!

Sonrasında bir daha dönüp 6 Ağustos 2005'te "Gittikçe daha fazla sırıtan o siyasi sembolden başka ne kalıyor geriye? 70'lerin solcu parkası gibi o da yok olup gidecek..." diye yazan da, aynı E.Ö!

Bu kadar "kıvırt