ERTUĞRUL ÖZKÖK İMRALI'YA GİTSE ÖCALAN'A HANGİ SORULARI SORACAKTI?

Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, İmralı'ya gidemedi ama Abdullah Öcalan'a açık bir mektup gönderdi!

‘Tırkiye ya Tirkane’

YURTDIŞINDA yaşayan ünlü ressam Ali Cabbar, geçen yıl bir arkadaşımız aracılığıyla bana çok esprili bir çizimini gönderdi.

Hürriyet’in logosundaki Türk bayrağını aynen çizmiş, altına da benim bir desenimi koymuştu.

İlk bakışta, öyle fazla esprisi olmayan bir desen gibi görünüyordu.
Ama hemen alttaki, “Türkiye Türklerindir” yazısında müthiş ve ince bir zekâ parıldıyordu.
Ali Cabbar “Türkiye Türklerindir” yazısını Kürtçe yazmıştı.
“Tırkiye ya Tirkane...”
Bu deseni ilk defa yayınlıyorum ve aşağıdaki yazıyı bu duygularımla yazıyorum.

* * *
Aslında bu yazı Abdullah Öcalan’a açık bir mektuptur.
Çünkü, ister Kürt, ister Türk olsun, onu dışlayan bir çözümün imkânsız değil ama çok zor olduğunu düşünüyorum.
Kim ne derse desin Türkiye’deki Kürt hareketinin “spritüel lideri” odur.
Çözümün “kurucu babası” da o olacaktır.
Geçen yıl bir yazımda “İmralı’ya gidip, Abdullah Öcalan’la bir mülakat yapmak istediğimi” yazmıştım.
Logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan, Türkiye’nin en etkili gazetesinin 20 yıldır yöneticisiydim ve yapacağım mülakat çözüme katkıda bulunabilir diye düşünüyordum...

Bu isteğimi Ankara’da çeşitli yerlere de ilettim.
Hatta, şu mesajı verdim:
“Bırakın ben mülakatı yapayım. Bakalım, çözüme yarayacak bir şey değilse yayınlamayız.”
Çok iyi biliyorum ki, bunlar bir gazetecinin söyleyeceği şeyler değildir.
Ama bu arzumun, gazeteciliği aşan bir amacı da vardı.
Kürt sorununun çözümüne samimi olarak katkıda bulunmak istiyordum.

* * *
Bu isteğimi Genelkurmay’a ilettim.
Cevap bile vermediler.
Bir toplantıda üst düzey bir askeri yetkiliye sordum.
“Bu bizim işimiz değil, Adalet Bakanı’na başvurun” dedi.
Dönemin Adalet Bakanı gerçekten ilgilendi.
Bir telefon konuşmamızda, “Sizin mülakat yapmanız meselesini devletin bütün birimlerinde ciddi olarak tartışıyoruz” dedi.
Oradan da cevap çıkmadı.
İmralı’ya gitme umudumu kaybettim.
O nedenle kafamdaki soruları Öcalan’a buradan sormak istiyorum.
Belki avukatları aracılığıyla kamuoyuna bu soruların cevaplarını verebilir.
Tek arzum, “Böyle soru mu olur” demeden açıklıkla, samimiyetle cevap vermesi.

* * *
- “Demokratik özerklik” kavramından ne anlıyorsunuz? Eyalet mi? Özerk bölge mi? Yoksa “üniter devlet” içinde kalan bir şey mi?
- Şunlardan hangileri bu tarife giriyor:

a. Türk bayrağı yanında bölgesel bayrak.
b. Bölgenin özel marşı.
c. Yerel parlamento.
d. Ayrı güvenlik birimi.
e. Anadilde eğitim.
- Kendinizi ne olarak hissediyorsunuz:
a. Kürt.
b. Türk.
c. Yarı Türk, yarı Kürt.
d. Sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.

- Geçmişte yaptığınız veya PKK tarafından yapılan hangi eylemlerden pişmanlık duydunuz?
- Kendinizi hangi dilde daha iyi anlatıyorsunuz? Türkçe mi, Kürtçe mi? Hayatınızın geri kalanını hangi dilde yaşamak istersiniz?
- Hangi tür müzik dinlersiniz? Sevdiğiniz şarkıcılar kimdir?
- En sevdiğiniz yazarlar kimlerdir?
- Türk basınında kimleri yakından izliyorsunuz?
- Bugüne kadar hangi Türk siyasetçisini, çözüme en yatkın insan olarak gördünüz?
- Hayatınız normale girse ilk tatilinizde nereye giderdiniz?
- Silahlı saldırıları siz başlattınız. Niye kesin bir emirle silahlı mücadeleyi durdurmuyorsunuz? Bu karar samimi bir çözümü kolaylaştırmaz mı?
- Türklerle Kürtlerin bir arada yaşayabileceklerine samimi olarak inanıyor musunuz?
- Cezaevinden çıksanız yakasına yapışacağınız Kürt siyasetçisi var mı?
- Kürt sorunu çözülse, kalıcı bir barış sağlansa, emekliliğinizi nerede geçirmek isterdiniz? Diyarbakır’da mı, yoksa Batı’da bir şehirde veya kasabada mı?
- Şu an kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Kazanmış biri mi, yoksa kaybetmiş biri mi?
- 11 yıldır en özlediğiniz şey nedir?
- Cezaevinden çıksanız, Mülkiye yıllarından hangi arkadaşlarınızı görmek isterdiniz?
- Osman Baydemir’i gerçekten tehdit ettiniz mi? Bu yanlış olmadı mı?
- Demirel, “Ancak barış yapmayı bilenler savaşmalı” diyordu. Savaşı başlatmak mı daha cesurca bir iş, yoksa barış için silahları bırakma kararını almak mı? Silah bıraktırmaya cesaretiniz yok mu? Varsa bu gücünüzü niye hemen bugün kullanıp tarihi bir adım atmıyorsunuz?
- Bize, ezberimizi bozacak bir şey söyleyin. Öyle bir şey deyin ki, hepimiz samimiyetinize inanalım.

* * *
Bu soruları aptalca, çocukça, cahilce, manasız bulabilirsiniz.
“Bebek katiline bunlar sorulur mu” da diyebilirsiniz.
Ben laflara, siyasi pozlara, duruşlara değil, insana bakıyorum.
Çünkü her maskenin arkasında bir insan var.
Çünkü gerçek çözümün, insan dediğimiz varlığın güçlü yanları kadar, zaaflarında, eğer kalmışsa insanca yanlarında bulunabileceğine inanıyorum.
Seslenmek istediğim yer orasıdır.

Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET