ERTUĞRUL ÖZKÖK HANGİ CÜMLESİ İÇİN "UTANIYORUM" DEDİ?
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, Star yazarı Ahmet Kekeç'e, Tansu Çiller döneminde kullandığı bir cümle yüzünden "utandığını" itiraf etmiş. İşte o yazı...
Bu özeleştiriyi fazlasıyla hak ettim
BU bir özeleştiri yazısıdır.
Kendimi eleştireceğim.
Konu, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk.
Selçuk, haftada bir yazdığı Star Gazetesi’nden geçen hafta ayrıldı.
Eski Yargıtay Başkanı bir süredir Ergenekon davasında yapılan hukuksuzlukları eleştiriyordu.
Ayrıca Anayasa değişikliği yerine, yeni bir anayasanın yapılmasını savundu. Bir de milletvekillerinin Anayasa değişikliği oylamasında serbest bırakılması gerektiğini söyledi.
Öyle anlaşılıyor ki, bu tutumu, hükümete tam angaje “Star” Gazetesi’nde “rahatsızlığa” yol açmış.
* * *
Geçmişte, Sami Selçuk’un başka konularda da çıkışları olmuştu.
O dönemde, fikirlerinin bir bölümü bana ters gelmişti ve oturup onu eleştiren yazılar yazmıştım.
Yazılarımda hakaret falan yoktu, sadece fikirlerini eleştirmiştim.
Yine de geriye baktığımda, onun çıkışlarını önyargıyla okuduğumu anlıyorum.
Daha doğrusu, o çıkıştaki sağlam “aydın duruşunu” hiç anlamadığımı fark ediyorum.
Tabii hepimiz insanız ve geçmişteki yazılarımız bütün hayat boyu bizi takip ediyor.
Geçenlerde Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç’le sohbet ederken şunu söyledim:
“Bugüne kadar bana yaptığın eleştiriler içinde en haklı olanı, Tansu Çiller döneminde yazdığım bir yazıyı yüzüme vurmandı. Ben o günlerde ‘Her şey hukuktan ibaret değildir’ diye bir cümle kullanmışım. Çok haklısın, inan şimdi o cümleden dolayı utanıyorum.”
Şimdi görüyorum ki, Sami Selçuk, “cemaatçi” bir aydın değil.
O, bağımsız bir vicdan ve sapına kadar hukuka bağlı.
Yanlış anlamayın, bunu sadece bugün söylediklerine, yazdıklarına bakarak söylemiyorum.
Bugün de aynı fikirde olmadığım görüşleri var.
Ama hepimize, hukukun ne olduğunu anlatıyor; sanık koltuğuna oturtulan insanları, bizim önyargılarımızın, ideolojilerimizin değil, hukukun, adalet duygusunun yargılayıp karar vereceğini kabul etmemiz gerektiğini anlatıyor.
Sami Selçuk, dün Vatan Gazetesi’nde Mine Şenocaklı’nın sorularını yanıtlamış.
Şu cümleleri, bugünkü düşünce hayatımızın sefaletini ne kadar güzel anlatıyor:
“Bakıyorsunuz, biri size demokrasi söylevleri çekiyor. Biraz onun düşüncelerine aykırı şeyler söylemeyegörün, katlanamıyor, hemen saldırıya geçiyor. Ardından da hoşgörüden söz ediyor. Oysa hoşgörüde katlanma öğesi vardır. Siz benim düşüncelerimi benimsemeseniz bile onu sergileme hakkımı savunmanız lazım.”
Arkasından ekliyor:
“Eğer demokratsanız elbette! Değilseniz, zaten içinizde bir faşizm canavarı var demektir.”
* * *
Evet bu cümleler, Türkiye’de köşe yazarlığının, düşünce hayatının sefaletini ortaya koyuyor.
Bugün ortada “liberal” ve “demokrat” diye gezen insanların bir bölümüne bakıyorum.
Kendilerinden başka kimsenin düşüncesine saygıları yok. Hepsi birer infazcı. Her gün onlarca “andıç” etrafta uçuşuyor.
Referandumda “Hayır” diyecek insanlara anında “Darbeci”, “Askerci” etiketini yapıştırıyorlar.
O nedenle Sami Selçuk’un bu tavrı bana iyi bir ders oldu.
Bundan böyle “cemaatsiz” insanların düşüncelerine karşı çok daha dikkatli olacağım.
* * *
Yazımı, mülakatı yapan Mine Şenocaklı’nın şu tespiti ile bitiriyorum:
“Ben (sizin ayrılmanızın) gazete için kayıp olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir gazetede köşe yazarları ne kadar farklı olursa gazetenin okunurluğu ve güvenilirliği de o derece artar” diyor ve şu örneği veriyor:
“Hürriyet gibi...”
Sami Selçuk da tamamlıyor:
“Radikal de öyle. Birbirine ters düşen görüşler var orada.”
Yazı yazdığım gazete için çok doğru bir saptama.
Radikal’e gelince, onun da son 6 aydaki tavrını gerçek bir aydın çizgisi olarak görüyorum.
Türkiye’nin böyle aydın duruşlarına çok ihtiyacı var.
Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET
BU bir özeleştiri yazısıdır.
Kendimi eleştireceğim.
Konu, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk.
Selçuk, haftada bir yazdığı Star Gazetesi’nden geçen hafta ayrıldı.
Eski Yargıtay Başkanı bir süredir Ergenekon davasında yapılan hukuksuzlukları eleştiriyordu.
Ayrıca Anayasa değişikliği yerine, yeni bir anayasanın yapılmasını savundu. Bir de milletvekillerinin Anayasa değişikliği oylamasında serbest bırakılması gerektiğini söyledi.
Öyle anlaşılıyor ki, bu tutumu, hükümete tam angaje “Star” Gazetesi’nde “rahatsızlığa” yol açmış.
* * *
Geçmişte, Sami Selçuk’un başka konularda da çıkışları olmuştu.
O dönemde, fikirlerinin bir bölümü bana ters gelmişti ve oturup onu eleştiren yazılar yazmıştım.
Yazılarımda hakaret falan yoktu, sadece fikirlerini eleştirmiştim.
Yine de geriye baktığımda, onun çıkışlarını önyargıyla okuduğumu anlıyorum.
Daha doğrusu, o çıkıştaki sağlam “aydın duruşunu” hiç anlamadığımı fark ediyorum.
Tabii hepimiz insanız ve geçmişteki yazılarımız bütün hayat boyu bizi takip ediyor.
Geçenlerde Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç’le sohbet ederken şunu söyledim:
“Bugüne kadar bana yaptığın eleştiriler içinde en haklı olanı, Tansu Çiller döneminde yazdığım bir yazıyı yüzüme vurmandı. Ben o günlerde ‘Her şey hukuktan ibaret değildir’ diye bir cümle kullanmışım. Çok haklısın, inan şimdi o cümleden dolayı utanıyorum.”
Şimdi görüyorum ki, Sami Selçuk, “cemaatçi” bir aydın değil.
O, bağımsız bir vicdan ve sapına kadar hukuka bağlı.
Yanlış anlamayın, bunu sadece bugün söylediklerine, yazdıklarına bakarak söylemiyorum.
Bugün de aynı fikirde olmadığım görüşleri var.
Ama hepimize, hukukun ne olduğunu anlatıyor; sanık koltuğuna oturtulan insanları, bizim önyargılarımızın, ideolojilerimizin değil, hukukun, adalet duygusunun yargılayıp karar vereceğini kabul etmemiz gerektiğini anlatıyor.
Sami Selçuk, dün Vatan Gazetesi’nde Mine Şenocaklı’nın sorularını yanıtlamış.
Şu cümleleri, bugünkü düşünce hayatımızın sefaletini ne kadar güzel anlatıyor:
“Bakıyorsunuz, biri size demokrasi söylevleri çekiyor. Biraz onun düşüncelerine aykırı şeyler söylemeyegörün, katlanamıyor, hemen saldırıya geçiyor. Ardından da hoşgörüden söz ediyor. Oysa hoşgörüde katlanma öğesi vardır. Siz benim düşüncelerimi benimsemeseniz bile onu sergileme hakkımı savunmanız lazım.”
Arkasından ekliyor:
“Eğer demokratsanız elbette! Değilseniz, zaten içinizde bir faşizm canavarı var demektir.”
* * *
Evet bu cümleler, Türkiye’de köşe yazarlığının, düşünce hayatının sefaletini ortaya koyuyor.
Bugün ortada “liberal” ve “demokrat” diye gezen insanların bir bölümüne bakıyorum.
Kendilerinden başka kimsenin düşüncesine saygıları yok. Hepsi birer infazcı. Her gün onlarca “andıç” etrafta uçuşuyor.
Referandumda “Hayır” diyecek insanlara anında “Darbeci”, “Askerci” etiketini yapıştırıyorlar.
O nedenle Sami Selçuk’un bu tavrı bana iyi bir ders oldu.
Bundan böyle “cemaatsiz” insanların düşüncelerine karşı çok daha dikkatli olacağım.
* * *
Yazımı, mülakatı yapan Mine Şenocaklı’nın şu tespiti ile bitiriyorum:
“Ben (sizin ayrılmanızın) gazete için kayıp olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir gazetede köşe yazarları ne kadar farklı olursa gazetenin okunurluğu ve güvenilirliği de o derece artar” diyor ve şu örneği veriyor:
“Hürriyet gibi...”
Sami Selçuk da tamamlıyor:
“Radikal de öyle. Birbirine ters düşen görüşler var orada.”
Yazı yazdığım gazete için çok doğru bir saptama.
Radikal’e gelince, onun da son 6 aydaki tavrını gerçek bir aydın çizgisi olarak görüyorum.
Türkiye’nin böyle aydın duruşlarına çok ihtiyacı var.
Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET