ERTUĞRUL ÖZKÖK, GEÇEN PAZAR BAŞLATTIĞINI DUYURDUĞU SUSKUNLUĞUNU NEDEN BOZDU?
Ertuğrul Özkök, "Türkler ile Kürtler arasında kavga çıkarmayı istemekle" suçlandığı için geçen pazar "Ben susuyorum, siz konuşun" diye yazmıştı.Bugün suskunluğunu bozdu.İşte Özkök'ün suskunluğunu bozduğu "O makul sesi hâlâ bekliyorum" başlıklı yazısı
O makul sesi hâlâ bekliyorum
GEÇEN pazar günü, "Ben susuyorum, siz konuşun" dedim.
Böyle dedim; çünkü beni "Türkler ile Kürtler arasında kavga çıkarmayı istemekle" suçlayacak kadar önyargı ve vicdansızlık batağına gömülmüş bazı insanların saldırısına uğradım.
Hiç önemli değil.
Saldırsınlar.
Yazdıklarım ortada.
Eğer yazdıklarım içinde, Türkiye içinde en küçük kışkırtıcı bir cümleye rastlayan varsa buyursun.
İnsanın böylesine pespaye bir suçlama yapması için, gerçekten kendinden geçmesi gerekir.
Onları kararmış dünyalarına emanet ediyorum.
* * *
Ben yine medeni insanlara seslenmek istiyorum.
Yani, bana yönelik linç kampanyasına katılmayıp bu işi cidden tartışmak isteyen insanlara demek istiyorum.
Benim gözüm Barzani´nin üzerinde.
Çünkü katil çetesi oradan geliyor.
Ve yabancı gazetecilerin gözlemlerinden okuyoruz ki, Barzani´nin peşmergeleri de onlara hem yataklık ediyor, hem lojistik destek sağlıyor.
PKK silahı bırakmıyor.
Öyleyse bu kan nasıl durdurulacak?
Madem hoşunuza gitmiyor, ben susayım, siz konuşun diyorum.
Aradan bir hafta geçti, iftiracılar dışında doğru dürüst bir ses yok.
Birkaç tane var da, ben çözümün ne olduğunu çıkaramadım.
* * *
Aklı başında, yapıcı, PKK terörünü önleyici, kanı durdurucu ciddi önerisi olan varsa buyursun. Benim köşem de bu önerilere açık.
Ama benim önüme eski klasik "güya demokrasi" teraneleriyle gelmeyin.
Bana her şeyden önce bu kan nasıl durdurulacak, gencecik çocukların kalleş pusulara düşürülmesi nasıl önlenecek, PKK silahları nasıl gömecek, bunu açıklayın.
İşte o nedenle dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum.
Barzani artık kararını verecek.
Ya komşumuz olacak, ya düşmanımız.
Bunun ikisinin arasında bir bölge yok.
Bu olay, artık Orta Şark usulü takıyyeleri kaldıracak noktayı aştı.
İşte o nedenle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Başbakan Tayyip Erdoğan da eleştiri oklarını Barzani´nin üzerine çevirdi.
Türk milleti Güneydoğu´da bir zamanlar komşusu olan bu siyasetçiden "sağduyu" çağrıları ve abuk sabuk tavsiyeler değil, sınırın kontrolü için harekete geçmesini bekliyor.
* * *
Tabii aynı şeyi, bugün Ankara´ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice´tan da bekliyoruz.
Önceki gün Washington´dan gelen haberler çok olumlu değildi.
Ancak Washington Temsilcimiz Kasım Cindemir, dün biraz daha olumlu bazı sinyaller aldı.
ABD yönetiminin, Türkiye´de esen havanın ciddiyetini anladığını umut ediyorum.
Çünkü geldiğimiz nokta, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri´nin yarım asırdan beri devam eden dostluğunu bitirme noktasına bile getirebilir.
Hiç kuşkusuz Türkiye bundan kazançlı çıkmaz.
Ama emin olunuz, Irak´ta köprü başı tutmaya çalışan ABD de bundan kazançlı çıkmaz.
Yani Türkiye ve ABD´nin "büyük menfaatleri" sanıldığının aksine çelişmiyor, birleşiyor.
"Barzani üzerinde sözümüz geçmiyor" masalını da kimse yutmaz.
Arkasında güçlü bir ABD desteği olmayan Barzani çok iyi biliyor ki, bu bölgede üç gün ayakta kalamaz.
O nedenle o bize tavsiyelerde bulunacağına, Washington´dan gelen tavsiyelere uyarsa çok daha akıllı bir iş yapmış olur.
Son sözüm yine şu:
Makul önerileri hálá bekliyorum...
GEÇEN pazar günü, "Ben susuyorum, siz konuşun" dedim.
Böyle dedim; çünkü beni "Türkler ile Kürtler arasında kavga çıkarmayı istemekle" suçlayacak kadar önyargı ve vicdansızlık batağına gömülmüş bazı insanların saldırısına uğradım.
Hiç önemli değil.
Saldırsınlar.
Yazdıklarım ortada.
Eğer yazdıklarım içinde, Türkiye içinde en küçük kışkırtıcı bir cümleye rastlayan varsa buyursun.
İnsanın böylesine pespaye bir suçlama yapması için, gerçekten kendinden geçmesi gerekir.
Onları kararmış dünyalarına emanet ediyorum.
* * *
Ben yine medeni insanlara seslenmek istiyorum.
Yani, bana yönelik linç kampanyasına katılmayıp bu işi cidden tartışmak isteyen insanlara demek istiyorum.
Benim gözüm Barzani´nin üzerinde.
Çünkü katil çetesi oradan geliyor.
Ve yabancı gazetecilerin gözlemlerinden okuyoruz ki, Barzani´nin peşmergeleri de onlara hem yataklık ediyor, hem lojistik destek sağlıyor.
PKK silahı bırakmıyor.
Öyleyse bu kan nasıl durdurulacak?
Madem hoşunuza gitmiyor, ben susayım, siz konuşun diyorum.
Aradan bir hafta geçti, iftiracılar dışında doğru dürüst bir ses yok.
Birkaç tane var da, ben çözümün ne olduğunu çıkaramadım.
* * *
Aklı başında, yapıcı, PKK terörünü önleyici, kanı durdurucu ciddi önerisi olan varsa buyursun. Benim köşem de bu önerilere açık.
Ama benim önüme eski klasik "güya demokrasi" teraneleriyle gelmeyin.
Bana her şeyden önce bu kan nasıl durdurulacak, gencecik çocukların kalleş pusulara düşürülmesi nasıl önlenecek, PKK silahları nasıl gömecek, bunu açıklayın.
İşte o nedenle dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum.
Barzani artık kararını verecek.
Ya komşumuz olacak, ya düşmanımız.
Bunun ikisinin arasında bir bölge yok.
Bu olay, artık Orta Şark usulü takıyyeleri kaldıracak noktayı aştı.
İşte o nedenle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Başbakan Tayyip Erdoğan da eleştiri oklarını Barzani´nin üzerine çevirdi.
Türk milleti Güneydoğu´da bir zamanlar komşusu olan bu siyasetçiden "sağduyu" çağrıları ve abuk sabuk tavsiyeler değil, sınırın kontrolü için harekete geçmesini bekliyor.
* * *
Tabii aynı şeyi, bugün Ankara´ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice´tan da bekliyoruz.
Önceki gün Washington´dan gelen haberler çok olumlu değildi.
Ancak Washington Temsilcimiz Kasım Cindemir, dün biraz daha olumlu bazı sinyaller aldı.
ABD yönetiminin, Türkiye´de esen havanın ciddiyetini anladığını umut ediyorum.
Çünkü geldiğimiz nokta, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri´nin yarım asırdan beri devam eden dostluğunu bitirme noktasına bile getirebilir.
Hiç kuşkusuz Türkiye bundan kazançlı çıkmaz.
Ama emin olunuz, Irak´ta köprü başı tutmaya çalışan ABD de bundan kazançlı çıkmaz.
Yani Türkiye ve ABD´nin "büyük menfaatleri" sanıldığının aksine çelişmiyor, birleşiyor.
"Barzani üzerinde sözümüz geçmiyor" masalını da kimse yutmaz.
Arkasında güçlü bir ABD desteği olmayan Barzani çok iyi biliyor ki, bu bölgede üç gün ayakta kalamaz.
O nedenle o bize tavsiyelerde bulunacağına, Washington´dan gelen tavsiyelere uyarsa çok daha akıllı bir iş yapmış olur.
Son sözüm yine şu:
Makul önerileri hálá bekliyorum...