ERTUĞRUL ÖZKÖK BUNA NE DİYECEK!.... FEHMİ KORU ÖZKÖK'Ü NASIL KÖŞEYE SIKIŞTIRDI?....
Mesleğimizin medar-ı iftiharı, ülkemizin en büyük pop sosyologu infial halinde...
Ne hafıza ama!
Mesleğimizin medar-ı iftiharı, ülkemizin en büyük pop sosyologu infial halinde; "İnsan ülkesini yurtdışına şikâyet eder mi hiç?" diye isyanları oynuyor... Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel asla böyle bir şey yapmamış, başlarına geleni sineye çekmişler...
Evet, aynen bunları yazıyor.
Tezini güçlendirmek için kişisel tanıklığa da başvuruyor: "12 Eylül askeri müdahalesinin ertesindeki günleri çok iyi hatırlıyorum. / O günlerde rahmetli Bülent Ecevit'in yanındaydım. / Arayış Dergisi'ni çıkarıyorduk. / Ecevit ve Demirel, askeri yönetim tarafından hapse atılmış, partileri kapatılmıştı. / Avrupa Konseyi'nden çok sayıda insan Türkiye'ye gelip gidiyordu. / O günün gazetelerine bakın. / Ne Demirel'den, ne Ecevit'ten, ne de onların yakınındaki insanlardan, Avrupa'ya gidip, 'Türkiye'yi Konsey'den atın, aleyhte bildiri yayınlayın' gibi bir istekte bulunduğunu gördüm."
Daha önce de Ecevit'in Arayış dergisinde çalıştığını anlatmıştı, "Doğrudur herhalde" diye üzerinde kuşkuyla durmamıştım. Yukarıdaki satırları okuyunca, itiraf edeyim, bu konuda da içime bir kurt düştü.
Bülent Ecevit 12 Eylül döneminde pasaportu iade edilir edilmez yurtdışına çıkmış, katıldığı her platformda askeri darbeye karşı konuşmuştu. Yabancı basına verdiği beyanatlar yüzünden kısa süreli bir cezaevi macerası olduğunu da mı hatırlamıyor dergisinde çalışan arkadaş?
Bu nasıl hafıza Allah aşkına?
Hele Süleyman Demirel, o herhalde pop sosyologumuzun kendisi adına girdiği iddiaya kahkahalarla gülüyordur. Güniz Sokak'taki evinde günlerini geçirirken, anlattıklarının yabancı basında çıkması için ne kadar gayret sarf ettiğinin yakın tanıkları çoktur. Sonunda Edward Mortimer ortaya çıktı da, Demirel muradına erdi.
Askeri yönetim Edward Mortimer imzalı Türkiye'ye ilişkin haberlerden başını almaz olmuştu o günlerde ve haberlerin kaynağını aradı aradı, ama bulamadı. Bazısı belgeli aleyhte haberler Türkiye'nin dış ilişkilerine büyük sekte vurmaktaydı. Sonradan dost olduğum Mortimer Türkiye konulu haberlerine kaynaklık eden bütün bilgileri Süleyman Demirel'den ve onun görevlendirdiği insanlardan almaktaydı.
Edward Mortimer o dönemin en ünlü gazetecilerindendi. İngiliz'di ve Financial Times gazetesinde çalışırdı. 1982'de çıkan 'Faith and Power: The Politics of Islam' (İnanç ve İktidar: İslâm'ın Politikası) kitabının araştırmaları sırasında Türkiye'ye gelmiş, o arada Güniz Sokak'ta Demirel'le tanışmıştı.
Daha sonraları gazeteciliği bırakıp uluslararası diplomat olan Mortimer'in hayat çizgisinin değişmesinde de Türkiye'nin rolü vardır. O yıllarda gide gele ikinci adresi haline getirdiği Türkiye'de İngiliz Büyükelçiliği'nde çalışan, sonradan ülkesini Ankara'da büyükelçi olarak da temsil etmiş Sir Kieran Prendergast ile tanışıklığıdır bunun sebebi... Sir Kieran 1997'de Birleşmiş Milletler genel sekreter yardımcısı olduğunda, Türkiye'de tanışıp iyi dost olduğu Edward Mortimer'i de yanına aldı. Genel sekreterin iletişim danışmanı olarak...
Pop sosyologumuz ne diyor: "Ayıptır, yazıktır, ülkemiz yurtdışında şikâyet konusu yapılmaz" değil mi? Bu sözlerine de Ecevit ile Demirel'i tanık gösteriyor, ha? İyi de, bu iki politikacının hayatı, içeride ve dışarıda müttefik arayarak Türkiye'de darbeler döneminin sona ermesi için çalışmakla geçmedi mi?
O "Geçmedi" diyor, ben ise "Geçti" diyorum. İsterse bir de Oktay Ekşi'ye sorsun..