ERTUĞRUL ÖZKÖK 28 ŞUBAT'TA DARBECİLİKLE SUÇLANAN GAZETECİLERİN LİSTESİNİ YAYINLADI
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve karikatürist Salih Memecan'ı çok kızdıracak!
Öyle geçerdi ki zaman
10 Mayıs 1997 günü, yani Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat kararlarını alışından 2.5 ay sonra Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında bir haber yayınlandı.
Gazetenin birinci sayfasında 3 sütun üzerinden verilen bu haberden, bu yılki 28 Şubat anma törenleri sırasında, kimse söz etmedi.
İnsan bu habere bakınca, aklına “Öyle bir geçer zaman ki” dizisi geliyor.
O günlere bakıyorsunuz, olayları yazıyorsunuz.
Sonra altına “Şimdi bu insanlar ne yapıyor” diye yazıyorsunuz...
Hiçbir “darbe” dizisinde seyredemeyeceğiniz insani portreler çıkıyor.
* * *
O gün Hürriyet’in birinci sayfasındaki haber şöyleydi:
“Adalet Bakanı Şevket Kazan, Başbakan Erbakan’ın talimatıyla 8 gazeteci ve 2 sendikacı hakkında ‘Darbe tahrikçiliği’ iddiasıyla soruşturma açtırdı.”
Peki kimmiş bu gazeteciler?
Hürriyet’ten başlayalım:
Bekir Coşkun.
Başka?
Başka kimse yok.
Gelelim Sabah’a...
Fatih Çekirge ve Necati Doğru.
Bitmedi...
İki kişi daha var..
Biri Murat Birsel...
Vay canına... O da mı...
Ama şimdi sıkı durun, Çünkü Sabah gazetesinden dördüncü bir isim geliyor.
Sıkı, çok sıkı durun...
Salih Memecan...
Darbeci... İyi mi...
* * *
Hemen tartışmaya başlamayın, bir isim daha var. O da Radikal gazetesinden...
Kim mi?
Sandalyenize sıkı sıkı sarılın, ismi söylüyorum:
Ertuğrul Kürkçü...
Sonra iki gazeteci daha var.
Posta gazetesinden rahmetli Ömer Tarkan ve Yeni Asır gazetesinden Işık Tapar...
Bu isimlere şaşırdım da, asıl şaşırdığım şu oldu; malum ve olağan şüphelilerden niye kimse yok.
Gelelim iki sendikacıya...
Biri rahmetli Şemsi Denizer...
Öteki rahmetli Mustafa Başoğlu...
İmam her ikisinin arkasından da “Nasıl bilirdiniz” diye sorduğunda bütün çalışan dünyası “İyi bilirdik, demokrat bilirdik” diye haykırmıştı...
Ben de öyle bilirdim, hâlâ öyle biliyorum...
* * *
Bu haberden sonraki günlerde dava açılmış mı diye baktım.
Hayır, açılmamış.
Peki bu haber yalanlanmış mı diye baktım. Aradan 15 yıl geçmiş, bir yalanlamaya da rastlamadım.
Demek ki mahkeme o arkadaşlarımızın darbe teşvikçiliği yaptığına inanmamış.
* * *
Geçen yıl “zamanın ruhu” diye bilinen felsefi bir kavramı tedavüle sokmuştum.
Çok tuttu.. Birçok yazar ve siyasetçi kullanıyor.
Size güzel bir “zamanın ruhu” hikâyesi daha anlatayım.
- Nisan ayı başında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, “Bu hükümet derhal çekilmelidir” diye açıklama yapıyor.
- Bir süre sonra TOBB, DİSK, KESK ve TESK hükümetin çekilmesini isteyen 6.5 milyon imzayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuyor.
- 17 Nisan akşamı Fethullah Gülen Kanal D televizyonunda kendi sesi ve görüntüsüyle şu açıklamayı yapıyor:
“Beceremediniz, artık bırakın.”
- Ondan 6 gün sonra 23 Nisan günü Aydın Menderes, Tansu Çiller’e “çekil” çağrısı yapıyor.
- İşte bu ortamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, hükümeti düşürmek üzere bir gensoru önergesi veriliyor.
Bu önerge oylanıyor ve 271’e karşı 265 oyla reddediliyor.
Yani Refahyol hükümeti 6 oyla kurtuluyor.
- Bu gensoru önergesi çok ilginç.
Günlerdir, şantaj yapıldığı için istifa ettiği iftirası işlenen Bahattin Yücel ret oyu veriyor.
Yani Refahyol devam etsin diyor.
- Peki Refahyol’un düşürülmesi yolunda “Evet” oyu kullananlardan biri kim?
Yani “postmodern darbe ile düşürüldüğü iddia edilen” Refahyol’un düşürülmesi için oy kullanan kişi...
Sıkı durun...
Cemil Çiçek...
* * *
O KİŞİLER ŞİMDİ NE YAPIYOR
- Salih Memecan, Sabah gazetesinde çizmeye devam ediyor. Hükümete yakın duruyor. Demokrat olduğunu söyleyen bir gazetecilik derneğinin başkanı.
- Cemil Çiçek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı. (Geçen pazartesi günü Radikal gazetesinde Ezgi Başaran’ın onunla yaptığı çok güzel bir mülakat yayımlandı. Okumanızı tavsiye ederim. Çok samimi ve öğreticiydi.)
- Ertuğrul Kürkçü... BDP Milletvekili olarak Meclis’te... Kadere bakın 12 Mart askeri döneminde Kızıldere’den kurtuldu, meğer 28 Şubat döneminde darbecilikle suçlanmış.
- Öteki arkadaşlar da çeşitli medya kuruluşlarında çalışmaya devam ediyor.
Şimdi şöyle bir soruyu sormanın manası var mı?
Arkadaşlar “öyle geçerdi ki zaman” içinde hiç darbe tahrikçisi oldunuz mu?
Benim fikrimi sorarsanız, hiçbir zaman olmadınız...
Ama zaman işte böyle bir şey...
Tuhaf geçiyor...
Ertuğrul Özkök / HÜRRİYET
10 Mayıs 1997 günü, yani Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat kararlarını alışından 2.5 ay sonra Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında bir haber yayınlandı.
Gazetenin birinci sayfasında 3 sütun üzerinden verilen bu haberden, bu yılki 28 Şubat anma törenleri sırasında, kimse söz etmedi.
İnsan bu habere bakınca, aklına “Öyle bir geçer zaman ki” dizisi geliyor.
O günlere bakıyorsunuz, olayları yazıyorsunuz.
Sonra altına “Şimdi bu insanlar ne yapıyor” diye yazıyorsunuz...
Hiçbir “darbe” dizisinde seyredemeyeceğiniz insani portreler çıkıyor.
* * *
O gün Hürriyet’in birinci sayfasındaki haber şöyleydi:
“Adalet Bakanı Şevket Kazan, Başbakan Erbakan’ın talimatıyla 8 gazeteci ve 2 sendikacı hakkında ‘Darbe tahrikçiliği’ iddiasıyla soruşturma açtırdı.”
Peki kimmiş bu gazeteciler?
Hürriyet’ten başlayalım:
Bekir Coşkun.
Başka?
Başka kimse yok.
Gelelim Sabah’a...
Fatih Çekirge ve Necati Doğru.
Bitmedi...
İki kişi daha var..
Biri Murat Birsel...
Vay canına... O da mı...
Ama şimdi sıkı durun, Çünkü Sabah gazetesinden dördüncü bir isim geliyor.
Sıkı, çok sıkı durun...
Salih Memecan...
Darbeci... İyi mi...
* * *
Hemen tartışmaya başlamayın, bir isim daha var. O da Radikal gazetesinden...
Kim mi?
Sandalyenize sıkı sıkı sarılın, ismi söylüyorum:
Ertuğrul Kürkçü...
Sonra iki gazeteci daha var.
Posta gazetesinden rahmetli Ömer Tarkan ve Yeni Asır gazetesinden Işık Tapar...
Bu isimlere şaşırdım da, asıl şaşırdığım şu oldu; malum ve olağan şüphelilerden niye kimse yok.
Gelelim iki sendikacıya...
Biri rahmetli Şemsi Denizer...
Öteki rahmetli Mustafa Başoğlu...
İmam her ikisinin arkasından da “Nasıl bilirdiniz” diye sorduğunda bütün çalışan dünyası “İyi bilirdik, demokrat bilirdik” diye haykırmıştı...
Ben de öyle bilirdim, hâlâ öyle biliyorum...
* * *
Bu haberden sonraki günlerde dava açılmış mı diye baktım.
Hayır, açılmamış.
Peki bu haber yalanlanmış mı diye baktım. Aradan 15 yıl geçmiş, bir yalanlamaya da rastlamadım.
Demek ki mahkeme o arkadaşlarımızın darbe teşvikçiliği yaptığına inanmamış.
* * *
Geçen yıl “zamanın ruhu” diye bilinen felsefi bir kavramı tedavüle sokmuştum.
Çok tuttu.. Birçok yazar ve siyasetçi kullanıyor.
Size güzel bir “zamanın ruhu” hikâyesi daha anlatayım.
- Nisan ayı başında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, “Bu hükümet derhal çekilmelidir” diye açıklama yapıyor.
- Bir süre sonra TOBB, DİSK, KESK ve TESK hükümetin çekilmesini isteyen 6.5 milyon imzayı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuyor.
- 17 Nisan akşamı Fethullah Gülen Kanal D televizyonunda kendi sesi ve görüntüsüyle şu açıklamayı yapıyor:
“Beceremediniz, artık bırakın.”
- Ondan 6 gün sonra 23 Nisan günü Aydın Menderes, Tansu Çiller’e “çekil” çağrısı yapıyor.
- İşte bu ortamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, hükümeti düşürmek üzere bir gensoru önergesi veriliyor.
Bu önerge oylanıyor ve 271’e karşı 265 oyla reddediliyor.
Yani Refahyol hükümeti 6 oyla kurtuluyor.
- Bu gensoru önergesi çok ilginç.
Günlerdir, şantaj yapıldığı için istifa ettiği iftirası işlenen Bahattin Yücel ret oyu veriyor.
Yani Refahyol devam etsin diyor.
- Peki Refahyol’un düşürülmesi yolunda “Evet” oyu kullananlardan biri kim?
Yani “postmodern darbe ile düşürüldüğü iddia edilen” Refahyol’un düşürülmesi için oy kullanan kişi...
Sıkı durun...
Cemil Çiçek...
* * *
O KİŞİLER ŞİMDİ NE YAPIYOR
- Salih Memecan, Sabah gazetesinde çizmeye devam ediyor. Hükümete yakın duruyor. Demokrat olduğunu söyleyen bir gazetecilik derneğinin başkanı.
- Cemil Çiçek, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı. (Geçen pazartesi günü Radikal gazetesinde Ezgi Başaran’ın onunla yaptığı çok güzel bir mülakat yayımlandı. Okumanızı tavsiye ederim. Çok samimi ve öğreticiydi.)
- Ertuğrul Kürkçü... BDP Milletvekili olarak Meclis’te... Kadere bakın 12 Mart askeri döneminde Kızıldere’den kurtuldu, meğer 28 Şubat döneminde darbecilikle suçlanmış.
- Öteki arkadaşlar da çeşitli medya kuruluşlarında çalışmaya devam ediyor.
Şimdi şöyle bir soruyu sormanın manası var mı?
Arkadaşlar “öyle geçerdi ki zaman” içinde hiç darbe tahrikçisi oldunuz mu?
Benim fikrimi sorarsanız, hiçbir zaman olmadınız...
Ama zaman işte böyle bir şey...
Tuhaf geçiyor...
Ertuğrul Özkök / HÜRRİYET