ERTUĞRUL KÜRKÇÜ VE ÖNDER'DEN ACİL BARIŞ ÇAĞRISI!

Sırrı Süreyya 67 gün sonra twitter'da attığı mesajla "acil barış çağrısı" için yaptığı bir hazırlığı dün duyurmuştu.

Sırrı Süreyya 67 gün sonra twitter'da attığı mesajla "acil barış çağrısı" için yaptığı bir hazırlığı dün duyurmuştu.

"Demokratik çözüm ve ACİL barış için Ertuğrul Kürkçü ile ortak bir metin hazırlıyoruz. Yarın tüm kamuoyuna açıklayacağız..." diyen Sırr Süreyya, bugün kendisi gibi BDP'nin desteği ile milletvekili seçilen Ertuğrul Kürkçü ile birlikte beklenen açıklamayı yaptı.

"Acil ve Onurlu Bir Barış Sorumluluğumuzdur" başlığı ile Bianet'de yayınlanan açıklamada Önder ve Kürkçü, Güneydoğu'da yeniden alevlenen çatışma ortamıyla birlikte yaşanan gelişmeleri değerlendirdiler ve acil barış çağırısı yaptılar.

"Savaş başladığı zaman ilk önce hakikat ölür." cümlesi ile başlayan açıklama şöyle devam ediyor:

Burada öldürülen hakikat, öncelikle "Kürt" meselesidir; tarihseldir ve sadece doğuştan sahip olunması gerekirken gasp edilmiş olan hakların iadesiyle bile barışcıl bir çözüm zeminine oturması mümkündür.

Haysiyet ve kimlikleri zorbaca ellerinden alınmış, anadilinden gayri dillere mecbur edilmiş milyonlarca Kürt var. Bu zulme itiraz ve özgürlük taleplerinin bir isyana dönüşmesiyle ancak idrak ettiğimiz Kürt hakikati bugünkü savaşın da ilk kurbanı olmuştur. Barışçı bir çözüme kavuşması her an mümkün görünen "Kürt meselesi", hükümetin ilanına göre, artık "yok"tur...

Elimizle tutacakmışçasına yaklaştığını sandığımız bu "mümkün" bir serap mıydı?

Bizler ve bizim gibi düşünenler bir hayal mi görüyorduk?

Yoksa hakiki bir imkan ile aramıza şimdi bir perde mi geriliyor?

Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü Ne yapmalı? başlığıyla da şunları yazdı:

Eli kalem tutan, dili söz söyleyebilen herkesi, giderek büyük bir toplumsal felakete dönüşme eğilimi gösteren savaşa karşı sesini yükseltmeye çağırıyoruz.

Mevcut koşullarda bu ancak kesintiye uğrayan müzakerelerin yeniden başlatılmasıyla mümkündür.

Silahlar hemen susmalı, operasyonlar durmalı, müzakereler başlamalıdır.

Sürecin bu hale gelmesinde, müzakerelerin şeffaf olmamasının da payı büyüktür.

Ölen ve ölecek olan bu ülkenin çocuklarıysa, olan ve olacak olanı bilmek de en doğal haklarıdır. Olanı biteni ortalığa saçılan kaset kayıtlarından değil, hesap verebilir sorumlulularından işitmek istiyoruz.

Mesele Kürtle Türkü hasım yapmakla hısım yapmak arasındaki hayati çizgidedir.

Bizler, kurulan bütün tuzak ve ötelemelere rağmen, halktan aldığımız yetkiyle, meclis dahil her zeminde yalnızca bu sesi, yani barışın, özgürlüğün ve ortaklaşmanın sesini yükselteceğiz.

Sivil siyaset alanlarının açılması ve gasplardan, tehditlerden uzak tutulması barış ve demokrasiyi talep eden herkesin temel talebi olmalıdır.

Barış tavrının en az savaşmak kadar ağır bedelleri olacağının bilincindeyiz.

Bir tek haneye bile, bir daha evlat acısı ateşi düşmemesi için, bedeli her ne ise başımız gözümüz üzeredir.

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.