ERGENEKON DAVASI'NA MUSTAFA BALBAY DAMGASI!

Ergenekon Davası sanığı Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay dava sürecini nasıl etkiliyor?

Ergenekon’un gazozu

Gazeteci bir arkadaşım, “Silivri’ye gidip izlenim yazacağım” dediğimde şöyle tepki verdi: “O davanın gazozu kaçmadı mı?”
Kaçtı tabii... İki yıldır, pek çoğu için somut delil bulunamadığı halde insanların tutuklu yargılanmasında heyecan mı kalır? Her gün başka konularla gerilen, siyasi “kriz”lerle beslenen Türkiye standartlarında, elbette “gazozu kaçtı!” Zaten Ergenekon hakkında yazıp çizenler, ya gözaltına alınanları en başından beri, yekten savunanlar ya da suçun oluştuğuna inandıkları için iddianamedeki iddiaları tekrar edenler.

Haricinde, benim 92’ncisine şahit olduğum davayı takip etmekle kim ilgilenir? Süreci en başından beri meşakkatle takip eden bir avuç gazeteci haricinde, kimse! Duruşmada kayıt alınamadığı için sizin okuduğunuz haberler de, o gün o gazetecilerin tuttuğu notlardan, gazete ve TV’ye yansıyan kısaltılmış bir bölümü. Gazeteciler, özellikle çapraz sorgularda not tutmakta zorlanıyor. Avukatlar bile duruşmaların zaptını, aylar sonra alabiliyor. Yetişmiyor çünkü...

KCK göndermesi
Sorun, sadece Ergenekon davasından ibaret değil. İlginçtir, Mustafa Balbay da avukat Ahmet Çörtoğlu da KCK davasına gönderme yapıyor. Neden? Çünkü KCK davasında da ilgili-ilgisiz kişiler arasında telefon görüşmeleri delil sayılıp, edilen bir söz üzerinden birtakım bağlantılar kurulup, binlerce sayfalık iddianame hazırlandı.
Çık çıkabilirsen işin içinden!
İki davanın içeriği birbirine zıt görünse de “örgüt üyesi olmak, silahlı ayaklanma” suçlamaları aynı. Her ikisinde de savunma yapamadan, tek kelime söylemeden hapiste geçirilen aylar, hatta yıllar söz konusu.
Bugün Bülent Arınç’tan tutun Egemen Bağış’a, iktidar dahi Mustafa Balbay’ın tutuklu olarak yargılanmasına sesini çıkarmaya başladı. Peki Balbay’ın tutuksuz yargılanma talebi kabul edilirse, diğer sanıklar ne olacak? AİHM’ye göre “makul süre” aşılmadı mı?

İlişki bulunamıyor
Hurşit Tolon ve Tuncay Özkan’ın avukatı Ahmet Çörtoğlu, Balbay, Özkan ve Haberal dışında kimsenin haberi olmayacağına dikkat çekiyor ve “Makul süre olaya göre değişiyor. İki yıldır tutuklu olup hâlâ ifade vermeyen var. Mahkeme de bu işin uzadığının farkında. Günlük yaşantı ile suç bağlantısı kuruluyor. İnsanların yapmadığı şeyi ispat etmeye çalışıyorlar. Sarıkız, Ayışığı, Balyoz bu davanın temeli deniyor. Ama Ergenekon’la ilişki bulamadılar. 1. İddianame için bir şey söyleyemem. Ama 2 ve 3. iddianamede sanıkların yüzde 90’ında yok bir şey!” diyor.

Tekrar etmekte fayda var: Çörtoğlu’nun bahsettiği hukuki sıkıntılar, sadece Ergenekon için geçerli değil. Davayı en başından beri takip eden TRT muhabiri Köksal Gökçe, “Ergenekon, mevzuatın değiştirilmesi için bir fırsat” yorumunu yapıyor.
İster KCK olsun, ister Ergenekon... Bu davalar, hukuki reforma ihtiyaç duyduğumuzun kanıtı.

KORKU DEĞİL YARGIÇ DEVLETİ
Avukat Ahmet Çörtoğlu’yla Silivri’de duruşma arasında sohbetten notlar:
- İsnat, iddia ardından delil yaratılmaya çalışılıyor. Silahlı ayaklanma iddiası var ama en ufak bir şiddet eylemi yok. Bu insanlar açıkça “muhalifim” diyor. Bunlar suç olarak gösteriliyor.
- Bu davalar İstanbul’da olsaydı sanıklar çoktan bırakılmışlardı. Çünkü kamuoyu oluşurdu. Buraya kim gelecek, gidecek?
- Sanıklar ciddi sosyal ve ekonomik çöküntü içindeler. Bir sanık, duruşmada “beni bırakmayın” diye bağırdı. Adam makineci. Tutukluyken karısı terk etmiş, iflas etmiş.
- Korku değil, yargıç devleti olduk. Aynı şeyi KCK iddianamesi için de söylerim. 7 bin sayfa iddianameyi kim dinler ya? Bu yargılama düzeniyle olmaz.
- Sanığa, 13 yıl öncesinde bir tarihte yapılan telefon konuşması soruluyor. Yahu kim hatırlar o tarihte, kiminle, neyi konuştuğunu?
- Hurşit Tolon telefonu “Saygılar efendim” diye açar. “Bir emriniz var mı” diye konuşur. Adamın konuşma tarzı, ast-üst ilişkisine örnek gösteriliyor.
- Misal... ADD, Digitürk’ün reklam şirketi. Konuşmalarda “ADD’ye para verdin mi?” diye yansıyan bölümler, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne mal ediliyor.
- Bağımsız, adil yargı umudundan başka bir şey yok. Adaleti burada arıyoruz. Ama güvenimiz sarsılıyor.

BALBAY’IN ESPRİSİ
- Silivri’de sıra Mustafa Balbay’a geldiğinde kantin birdenbire boşalıveriyor. Özkan ve Balbay’ın konuşmalarını izleyiciler kaçırmıyor. Diğerlerinde içeri girip çıkılıyor, çay sigara molası veriliyor.
- Balbay’ın konuşması epey renkli. Her şeye rağmen espri yapıyor “Tuncay Özkan’ın ağzını, dişçi kalıp almak için bile kapatamadı” diyor. Salonda gülüşmeler oluyor.
- Çay molasında bankta oturan bir hanım, usul usul ağlıyor. “Hanımefendi ne oldu, çok mu duygulandınız?” diyorum. “Hayır, çaresizlikten ağlıyorum” cevabını veriyor: “Ben de avukatım. Bu davayı ne zamandır izliyorum ama ilk kez bu noktaya geldim. Bu dinlediğimiz savunma değil, bir haykırış.”

Mehveş EVİN / MİLLİYET