Erdoğan’la ilk ayrışma ne zaman başladı? Ali Babacan’dan flaş yanıt!

DEVA Partisi lideri Babacan, canlı yayında Buket Aydın'ın sorularını yanıtladı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Eleştirdiğiniz bu dönemle ilgili kendinizi de sorumlu hissediyor musunuz?" sorusuna da yanıt verdi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, canlı yayında Buket Aydın'ın sorularını yanıtladı.

Ali Babacan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"ELEŞTİRDİĞİ BU DÖNEMLE İLGİLİ KENDİSİNİ DE SORUMLU HİSSEDİYOR MU?"

Kendi sorumlu olduğum dönemlerde, kendi sorumlu olduğum alanlarda; Türkiye'de gelişmeler gayet güzel oldu. Ekonomiye baktığım dönemlerde Türkiye büyüme rekorları kırdı. Yoksulluk azaldı, işsizlik azaldı. Dışişleri baktığım dönemlerde Türkiye'nin itibarının ve güvenilirliğinin en yüksek olduğu dönemi Türkiye yaşadığı. AB müzakerelerini yönettiğim dönemde Türkiye 33 faslın 2 tur taramasını yaptı. 10 tane fasıl müzakereye açıldı. Bir tane faslı müzakereye kapattık. Gerçekten 3 yılda hiç kimsenin beklemediği kadar çok hızlı bir mesafe kaydettik AB müzakerelerinde ve Türkiye'nin AB'ye uyumunda. Dolayısıyla benim direkt sorumlu olduğum alanlarda gelişmeler çok iyiydi. Benim direkt sorumlu olmadığım ama hükümetin ilgilendiği başka alanlarda sorunlar oldu.

Hükümette olmanın verdiği bir ortak bir siyasi sorumluluk var, ondan kaçmak mümkün değil. Ama diğer alanlarda mümkün olduğunca yanlışlara işaret etme konusunda çaba içerisinde oldum. İçeride büyük bir mücadele verdik. Bu mücadelede bazen başarılı, bazen başarısız olduk. Ama şu konuda çok rahatım gerçekten her dönemde ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam onu konuştum. Yanlış olduğunu düşündüğüm konularda da konuşmamayı tercih ettim. Geçmişe doğru bir muhasebe yapınca acaba yanlışlar konusunda daha sık ve daha yüksek sesle bir şeyler söylesek faydası olur muydu diye aklıma geliyor. Ama yine de benim bakanlık dönemime baktığınız zaman herhalde ülkenin başbakanı ile medyanın önünde bu kadar sık ters düşen bir bakan sadece Türkiye'de değil, dünyada da olmamıştır. Hatırlayın o günleri, Sayın Erdoğan ile benim haberlerde ya da gazetelerde sık sık farklı düşündüğümüz yer alıyordu. Basın arşivinde bunların hepsi sabit. Yanlışları en çok dillendiren bakan ben oldum diye düşünüyorum. Bugün çok rahatlıkla diyebiliyorum ki bakanlık yaptığım bütün dönemde, siyasete girdiğim günden bugüne kadar ne söylediysem hepsinin arkasındayım diyorum.

"ERDOĞAN İLE AYRIŞMAYA İLK NE ZAMAN VE HANGİ KONU İÇİN BAŞLADI, AYRIŞMA ONU KISITLADI MI?"

Parti içindeki tepki farklı farklı değerlendirilebilir. Şu an AK Parti'deki arkadaşların büyük bölümünün bir gerçek hissiyatı var bir de resmi görüşü var. 50'den fazla gittiğim her ilde, çok şükür partimizle, benimle ve arkadaşlarımla ilgili olumlu bir tutum var. Çok az sayıda da olsa duyduğumuz bir ifade var o da şu: Sizi çok seviyoruz ama keşke Cumhurbaşkanını yalnız bırakmasaydınız. AK Parti'ye gönül veren vatandaşlarımızı da ben anlıyorum. Ama içinde olan, bizzat süreçleri yaşayan ve o yanlış insanların nasıl Sayın Erdoğan'ı kuşatıp bir süre sonra yanlış yöne doğru götürdüğünün, bir süre sonra kendi iç dünyasının da değişmeye başladığını, yanlışları nasıl doğru gibi algıladığını ben kendim gözlemledim.

Sayın Erdoğan'la Türkiye'nin bir çıkışının olmayacağına kesin olarak kanaat getirdikten sonra DEVA Partisi'ni kurmaya karar verdim. Ufacık bir ışık görseydik biz o yüzde 1 ihtimal için bile giderdik yine çalışmaya, destek vermeye devam ederdik. Ama ihtimalin sıfırlandığını gördük. Çözülemiyor, üzülerek söylüyorum; haklı çıktık. Bir de ihanet falan diyorlar ya; Sayın Erdoğan Fazilet Partisi'nin içindeyken yeni bir parti kurmak için çalışmaya başladı. Yeni parti kuruluşlarının çoğunun içinde bu vardı. Bir de bu etik değil diyorlar, siyasi etik, siyasi ahlak yasasını çalışmak yıllarca çaba gösteren benim. Taslağını ben hazırladım. Yıl 2014, 2015, 2016. Üç yıl uğraştım. Hatta bakanlık döneminden kenara koyduğumuz dosyalar sadece o dosyalardır. Çünkü bunun siyasi etik kurallarının açık olarak yazılmaması siyasette pek çok yanlışı beraberinde getiriyor. Peki, Sayın Erdoğan bunu niye reddetti? Yine bizim o yasayı çıkartmamıza izin vermedi. Hatta Sayın Davutoğlu başbakan olduğu dönemde son hamle bir daha denedik. Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı iken yine engelledi. Yine yapamadık.

"Z KUŞAĞININ SİYASETÇİLERDEN BEKLENTİSİ NEDİR?"

Bizim Z kuşağı adına konuşmamız çok doğru değil. Bazı siyasi değerlendirmelerde yeni keşfedilmiş bir canlı türü gibi davranılıyor. Z kuşağı diye bir genelleme çok zor açıkçası. Bir her gencimizi kendi içinde birey olarak kabul ediyoruz. Dolayısıyla kategorik bakmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Gençlerimizle yan yana yürümüyoruz, onların adeta peşinden gidiyoruz. Yüzde 20 oranında genç arkadaşımız var. Mesela bizde gençlik kolları yok. Halbuki bizde 50 kişilik bir kurulsa 10 tanesi zaten genç. Söz alıyorlar, kararlara müdahale ediyorlar, kararlara öncülük ediyorlar, biz bundan çok mutluyuz. Biz zaten gençlerle beraber çalışıyoruz ve beraber karar veriyoruz.

En önemli sorunları özgürlük. Kendilerini ifade edememekten çok yakınıyorlar. Öğrencilerin çalışma ve başarılı olma motivasyonları düşüyor şu anda. Biz mülakatı kaldıracağız dedik, KPSS'de sözlü sınavı, mülakatı kaldıracağız dedik. Çünkü mülakat işine gelmeyenleri eleme mekanizması haline gelmiş şu anda. Böyle bir şey olur mu? Bu adalet mi?

Gençlerin eğitimle ilgili ciddi sorunları var. Hak ettikleri eğitim imkanları sunulmuyor. O eğitim kalitesi yok.