Erdoğan'ın taziyesi için Taraf yazarı da ilan verdi!
Taraf yazarı Hayko Bağdat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 olaylarının yıldönümü dolayısıyla verdiği taziye mesajı üzerine bir yazı kaleme aldı.
Başbakan'ın Ermeniler için sunduğu taziyeyi hafife almadığını belirten Bağdat'ın yazısı şöyle:
Bu da benim gazete ilanımdır
Erdoğan’ın 1915 soykırımında katledilen Ermeniler için sunduğu taziyeyi asla hafife almadım.
Devletin 99 yıldır sürdürdüğü nefret ve inkar politikasının değişme ihtimaline karşı üzerime yüklenen sorumluluğu kabul ettiğimi geçen yazımda çok net belirtmiştim.
Bizler, atalarımızın hatıralarına gönderilen bu selamı hak adına alıyoruz, aleyküm selam…
Fakat birkaç gündür bu nezaket ortamını sulandırdığını düşündüğüm bazı gelişmeler ile karşılaşıyoruz.
Mesela Kadim Ermeni Kilisesi’nin (AKP marifetiyle) Ermeni halkı tarafından seçilmeden vekaleten göreve atanan tek “Patrik”i Aram Ateşyan şöyle buyurmuş:
“Sayın Başbakan’ın bu açıklamasıyla ortaya koyduğu yaklaşım acılarımıza su serpti. Açıklama Türkiye’ye karşı olanlara da verilen bir cevaptır. Patrikhanemiz ve şahsım adına memnuniyetimi bildiriyor, teşekkürlerimi sunuyorum…”
Kim kardeşim bu Türkiye karşıtı düşmanlar?
Ne demişler de düşman olmuşlar?
Memlekette veya dışarıda hem soykırımın mağduru olup hem de sırtını Türk devletine dayamadan onurluca acısının peşine düşmüş insanların içinde de var mı bu düşmanlardan?
Surp Pırgiç Hastanesi Y.K.B. Bedros fiirinoğlu ise ailesi adına verdiği ilanda şöyle anlatıyor hislerini:
“Bizlere ilkleri yaşatan Başbakanımız, güzel adam Sn. Recep Tayyip Erdoğan. Taziye mesajınıza en içten teşekkürlerimizi arz eder, ben ve ailem adına kötü günlerde hayatını kaybeden Müslüman kardeşlerimin torunlarına taziyelerimi sunarım”
Elbette bu jestin içerdiği mesajı algılıyorum. Fakat bu ilanda “yaşadığımız ilkler” meselesinde sayılması gereken önemli bir ayrıntı atlanmıyor mu?
Yaşımızın erdiği dönemi hesaplayacak olursak 12 yıllık AKP iktidarı, en çok Hıristiyan’ın katledildiği ve katillerinin aramızda hesap vermeden gezindiği dönem değil mi?
Tek tek uğraşamayacağım, ben en iyisi kendi ilanımı vereyim.
“Sayın Başbakan, bu meselenin çözümü için dayanacağımız yegane güç gerçekliktir, samimiyettir. Türkiye hükümetinin veya dünyandaki herhangi bir parlamentonun beyanında, reel politik hamleleri aşan bir samimiyet arayışı içinde değilim.
Bu mesele adalet meselesidir.
Samimiyeti ise halk inşa edecektir.
Taziyeniz bu inşa süreci için çok önemlidir.
Ben atalarımın İttihatçılar tarafından soykırıma tabi tutulduğuna, yaşadıkları yerlerden sürülürken bıraktıkları malın mülkün mirasçılarının kul hakkı olduğuna, onların hatıralarının saygıyla anılması gerektiğine inanıyorum.
Katil ile aramıza mesafe koymanın önemine, Türkiyeli çocukların sırtlarına bindirilen bu anlamsız yükün kaldırılması için çabalamaya mecbur olduğumuza inanıyorum.
Fakat bunun için “yapılacak işler” listesini yanlış bir sıralama ile dizdiğinizi düşünüyorum.
Verdiğiniz namus sözünü tutunuz.
Ergenekon, paralel devlet gibi isimler verdiğiniz yapıların sizi hedefe aldığında neler yapabileceğinizi gördük, izliyoruz.
Peki bizim için neden davranmadınız?
Hrant Dink’in katillerini bulunuz.
Cinayet dosyamızda adı geçen ve her birine terfiler verdiğiniz kamu görevlilerinin sorgulanmasını ve yargılanmasını sağlayınız.
Ankara’nın karanlık delhizlerinde, yani yanıbaşınızda gizlenen günümüz Ermeni katillerini ortaya çıkarınız.
Arkadaşımız vurulduktan 8 yıl sonra elimizde sadece Ogün Samast ve onunla kahramanlık posteri çektiren devletin fotoğrafı var. Bu malzemeyle adalet arıyoruz.
Anlaşılan o ki Ermeniler de kendilerine devletlu fetvacılarını, muktedir korucubaşlarını, gazetecilikten vekilliğe göz kırpan kendi Mehmet Metinerlerini icat eder oldular. Kulağınızın dibinde onların sesi çınlarken aslolan gerçeklerden uzaklaşmayınız. Soykırımın yaralarını sarmak istiyorsanız icraata son kayıplarımızdan başlayınız.
Sevag Balıkçı’nın, Hrant Dink’in katillerini bizden iyi tanıyorsunuz, onları saklamayınız.
Saygılarımla”
Bu da benim gazete ilanımdır
Erdoğan’ın 1915 soykırımında katledilen Ermeniler için sunduğu taziyeyi asla hafife almadım.
Devletin 99 yıldır sürdürdüğü nefret ve inkar politikasının değişme ihtimaline karşı üzerime yüklenen sorumluluğu kabul ettiğimi geçen yazımda çok net belirtmiştim.
Bizler, atalarımızın hatıralarına gönderilen bu selamı hak adına alıyoruz, aleyküm selam…
Fakat birkaç gündür bu nezaket ortamını sulandırdığını düşündüğüm bazı gelişmeler ile karşılaşıyoruz.
Mesela Kadim Ermeni Kilisesi’nin (AKP marifetiyle) Ermeni halkı tarafından seçilmeden vekaleten göreve atanan tek “Patrik”i Aram Ateşyan şöyle buyurmuş:
“Sayın Başbakan’ın bu açıklamasıyla ortaya koyduğu yaklaşım acılarımıza su serpti. Açıklama Türkiye’ye karşı olanlara da verilen bir cevaptır. Patrikhanemiz ve şahsım adına memnuniyetimi bildiriyor, teşekkürlerimi sunuyorum…”
Kim kardeşim bu Türkiye karşıtı düşmanlar?
Ne demişler de düşman olmuşlar?
Memlekette veya dışarıda hem soykırımın mağduru olup hem de sırtını Türk devletine dayamadan onurluca acısının peşine düşmüş insanların içinde de var mı bu düşmanlardan?
Surp Pırgiç Hastanesi Y.K.B. Bedros fiirinoğlu ise ailesi adına verdiği ilanda şöyle anlatıyor hislerini:
“Bizlere ilkleri yaşatan Başbakanımız, güzel adam Sn. Recep Tayyip Erdoğan. Taziye mesajınıza en içten teşekkürlerimizi arz eder, ben ve ailem adına kötü günlerde hayatını kaybeden Müslüman kardeşlerimin torunlarına taziyelerimi sunarım”
Elbette bu jestin içerdiği mesajı algılıyorum. Fakat bu ilanda “yaşadığımız ilkler” meselesinde sayılması gereken önemli bir ayrıntı atlanmıyor mu?
Yaşımızın erdiği dönemi hesaplayacak olursak 12 yıllık AKP iktidarı, en çok Hıristiyan’ın katledildiği ve katillerinin aramızda hesap vermeden gezindiği dönem değil mi?
Tek tek uğraşamayacağım, ben en iyisi kendi ilanımı vereyim.
“Sayın Başbakan, bu meselenin çözümü için dayanacağımız yegane güç gerçekliktir, samimiyettir. Türkiye hükümetinin veya dünyandaki herhangi bir parlamentonun beyanında, reel politik hamleleri aşan bir samimiyet arayışı içinde değilim.
Bu mesele adalet meselesidir.
Samimiyeti ise halk inşa edecektir.
Taziyeniz bu inşa süreci için çok önemlidir.
Ben atalarımın İttihatçılar tarafından soykırıma tabi tutulduğuna, yaşadıkları yerlerden sürülürken bıraktıkları malın mülkün mirasçılarının kul hakkı olduğuna, onların hatıralarının saygıyla anılması gerektiğine inanıyorum.
Katil ile aramıza mesafe koymanın önemine, Türkiyeli çocukların sırtlarına bindirilen bu anlamsız yükün kaldırılması için çabalamaya mecbur olduğumuza inanıyorum.
Fakat bunun için “yapılacak işler” listesini yanlış bir sıralama ile dizdiğinizi düşünüyorum.
Verdiğiniz namus sözünü tutunuz.
Ergenekon, paralel devlet gibi isimler verdiğiniz yapıların sizi hedefe aldığında neler yapabileceğinizi gördük, izliyoruz.
Peki bizim için neden davranmadınız?
Hrant Dink’in katillerini bulunuz.
Cinayet dosyamızda adı geçen ve her birine terfiler verdiğiniz kamu görevlilerinin sorgulanmasını ve yargılanmasını sağlayınız.
Ankara’nın karanlık delhizlerinde, yani yanıbaşınızda gizlenen günümüz Ermeni katillerini ortaya çıkarınız.
Arkadaşımız vurulduktan 8 yıl sonra elimizde sadece Ogün Samast ve onunla kahramanlık posteri çektiren devletin fotoğrafı var. Bu malzemeyle adalet arıyoruz.
Anlaşılan o ki Ermeniler de kendilerine devletlu fetvacılarını, muktedir korucubaşlarını, gazetecilikten vekilliğe göz kırpan kendi Mehmet Metinerlerini icat eder oldular. Kulağınızın dibinde onların sesi çınlarken aslolan gerçeklerden uzaklaşmayınız. Soykırımın yaralarını sarmak istiyorsanız icraata son kayıplarımızdan başlayınız.
Sevag Balıkçı’nın, Hrant Dink’in katillerini bizden iyi tanıyorsunuz, onları saklamayınız.
Saygılarımla”