Efendim; Çok gençken bir ara düzenli olarak kafama briyantin sürer ve saçlarımı özenle tarardım. Muhtemelen inek yalamış gibi komik görünürdüm. Sonra bu huyumu iyi ki de kaybettim. Niçin heves ettimse bilmem?..
Muhtemelen kızları tavlamada bu yöntemin pek işe yaramadığını anlamış olmalıyım. Şimdilerde ise hepten saldım. Saç baş dağınık pırtıklar gibi dolaşabiliyorum. Aklıma geldikçe, o da üşenmezsem tarıyorum. Tarak denen icatla pek işim olmaz yani…
Cumhurbaşkanımızın Lepiska Gibi Saçları Yok Ama!..
Lakin herkes benim gibi kendini salmak durumunda değil elbette. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan böyle biriymiş meğerse. Bunu en son Erdoğan’ın BRICS Zirvesi için Kazakistan’da bulunduğu esnada anlamış olduk. Erdoğan korumasından aldığı tarakla saçını tarıyordu. Kendisinin lepiska gibi saçları olmasa da kalan saçlarına bayağı özen gösteriyormuş. Yakışır başkanıma. Allah nazarlardan saklasın!..
Fakat aslında yeni bir huy değilmiş gerçekte. Ben takipte atlamışım. Meğer kendisi adeta bir silahşor çevikliğiyle ve adeta ışık hızıyla bir tarak çekme ustasıymış. (Biliyorum, futbolculuğu zaten malum, şimdilerde kendisi okçuluk gibi ata sporlarına meraklı ama eğer “Hızlı tarak çekme” diye bir spor dalı olsaydı cumhurbaşkanımız banko kazanırdı ihtimal.) Uzakdoğu sporlarına inat!..
Nitekim daha önce de depremzedeleri ziyaret ettiği esnada inanılmaz bir çeviklikle cebinden tarağını çekip saçını tarıyordu. Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi girişinde de muhtemelen korumasından gizlice aldığı tarak ile saçını hızlıca taramaktaydı. (Lakin ben burada dikkatle baktığımda başka bir güvenlik zaafı keşfettim. O da Erdoğan’ın saçını taradıktan sonra tarağı yere silkelemesiydi. Oysa onun saçının bir telinden dahi sağlık analizi yapılabilirdi.) Bunları hep bir yere girerken ve kalabalık içinde yapıyordu.
Tarağın Sırrı Güvenlik mi?..
Son dönemlerde öyle bir eğilim belirdi ki, Erdoğan ne yapsa onda bir hata, açık hatta dalga geçme nedeni aranır oldu. Haksız, abartılı ve kasıtlı eleştirilere maruz kalabildi. Bu kez de öyle olmuşa benziyor. Nitekim kimi kötü niyetliler korumasına herhalde “İbrikçibaşı” ndan esinle “Tarakçıbaşı” kadrosundan bir görev uydurdular. Hatta sosyal medyada “Adamın tarağını taşıyan adam var. Tarak taşıyan adam maaş alıyor.” diye bile yazdılar. Öyle değil tabii ki!..
Muhakkak ki ilk başlarda böyle “kadrolu” bir eleman mevcut değildi. Cumhurbaşkanı istediği zaman cebinden kendi inisiyatifiyle tarağını şak diye çekiyordu. Halbuki ne anlamlar, ne mesajlar çıkarıldı. (En çok da tarağın “özel sensörlü ve özel yüz tanıma sistemine sahip olduğu” iddiasına güldüm. Bunu diyenler fazla 007 filmi izlemişler herhalde!) En pozitif yorum ise Odatv’de Hürrem Elmasçı’dan geldi. O ise bunu bir “Beyefendilik” alameti olarak tanımladı. Onda kuşku yok zaten!..
Gizli Suikasta Karşı Önlem mi?..
Peki öyle değilse ne? Öyle anlaşılıyor ki bu bir güvenlik önlemidir. Bilhassa da gizli suikast ihtimaline karşı. Ancak her şeye bir kulp bulma meraklısı birtakım cahiller bunu hemen tarağını taşıması için “özel adam istihdam ettiği” iddiasına kadar vardırdılar. Oysa hiç alakası yoktu. Gerçi bu önlemi bilinçli mi alıyorlar yoksa tesadüf mü o konuda bazı kuşkularım var. Bilinçli yapıyorlarsa güvenlikçilere bravo değilse ben onlara riskleri anlatayım ya da kitabımı alıp okuyabilirler!..
Bu konuyu “Gizli Suikastlar / Şüpheli Ölümler” (Profil Kitap. 2009) başlıklı çalışmamda derinlemesine incelemiş bir yazar olarak söyleyebilirim ki bu önlem yerindedir. Maazallah –burada şaka yapmıyorum- tarak birtakım şer güçlerin eline geçebilir ve bir suikast aracına dönüşebilir. Benden uyarması!..
Kulp Aramaya Gerek Yok!..
O halde nasıl mı?.. Çok basit… Tarih boyunca birçok “Gizli suikast” yöntemi vardır. Bunların bazıları hayret uyandıracak seviyededir. Ki bunlar arasında zehir baş köşededir. (Bunlara ilaveten şimdilerde hastalık yapıcı mikropları da ekleyebiliriz) Çok sayıda olan diğerlerini geçiyorum. Örneğin zehirli diş macunu, jilet / ustura, kürdan, sigara, eldiven, mendil, iskemle, yüzük, kitap, iskemle, sprey, vb bunlar arasınadır. Tarak da bu eşyalara dahildir. Zehir emdirilmiş bu şeyleri cildinize, elinize, yüzünüze, kafa derinize sürdüğünüzde derhal size bulaşır. Günümüzün gizli servislerin elinde böylesi farmakolojik silahlar mevcuttur. Sinsi bir savaşın ölümcül yansımalarıdır!..
İşte yanılmıyorsam tahminim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarağını taşıyan adam muhtemelen bu kaygıyla hareket etmektedir. Tarağın başka ve istenmeyen ellere geçmemesi ve ancak ihtiyaç halinde kullanılması için ihtiyaten saklamaktadır. Yani illâ uyduruktan kulplar aramaya gerek yok. Son olarak ikazımı da yapayım bari. Bu tarz durumlara “Aman dikkat” diyorum. Bazen bir tarak sadece tarak olmayabilir!..
Neyse, tarak deyince nedense hep aklıma Cem Karaca’nın “Tamirci Çırağı” şarkısındaki “Ustama dedim ki bugün giymeyim tulumları
Arkası kuşlu aynamda taradım saçlarımı…” sözleri gelir. Bende başladım onu mırıldanmaya!..
27.10.2024