Erdoğan'ın eski metin yazarı Aydın Ünal: Fetullahçı taktikler AK Parti’yi kuşatıyor
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski metin yazarı Aydın Ünal, "Fetullahçı zihniyet, Fetullahçı taktikler AK Parti’yi kuşatıyor" diye yazdı.
"Gezi olayları başından sonuna kadar bir FETÖ kurgusuydu. Gezi ile baş edildi ama FETÖ’cü ahlak AK Parti’ye sızdı" diyen Ünal kişisel internet blogunda yazdığı yazıda AKP'li siyasilerin "troll" olarak nitelendirilen sosyal medya hesaplarını kullanarak rakipleri hakkında kara propoganda yaptıklarını iddia etti.
Ünal, "Erdoğan'ın çevresine operasyon mu çekiliyor" başlıklı yazısında şunları kaydetti:
AK Parti tabanı, özellikle de AK Partili gençler sosyal medyayla 2013 yılında Gezi olayları sırasında tanıştılar.
Gezi olaylarının doğuşunda ve gelişip her gün binlerce insanın katıldığı protestolar sürecinde sosyal medya en kritik provokasyon ve algı operasyonu aracıydı. Kitlelerin toplanması, yönlendirilmesi, motivasyonu hep sosyal medya üzerinden yapıldı. Sokakta protestolar sürerken, Türkiye içinde ve dünyada algı operasyonları da sosyal medya ile gerçekleştirildi.
Gezi olayları sırasında, AK Parti’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a gönül vermiş bir avuç, bağımsız, bağlantısız genç, tamamen münferit şekilde sosyal medya operasyonlarına karşı mücadele verdiler ve gerçekten de çok iyi iş çıkardılar. Gezicilerin yaydığı yalanları bile ortaya çıkarmak, olayların itibarsızlaşması için yetti de arttı.
Gezi olayları sonrasında AK Parti sosyal medya kullanımına ağırlık verdi. Ancak bu yeni süreç kısa sürede kontrol dışına çıktı. Türkiye’nin her yerinde, her kademede öbekler oluşmaya başladı. Bu öbekler, partinin propaganda aracı olarak çalışmak yerine, kısa sürede birer operasyon aracına dönüştüler. Üstelik, Gezi olayları bastırıldığı, yani dışarda “hasım” kalmadığı için, sosyal medya öbekleri içeriye yönelmeye, içeriye operasyon yapmaya başladılar.
Hemen her ilde, ilçede, hatta beldede “ne idüğü belirsiz” sosyal medya fenomenleri türemeye başladı. AK Parti’nin felsefesiyle, politikalarıyla, söylemiyle, ilkeleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir takım isimler, arkalarına aldıkları çeşitli seviyelerdeki güçlerle bulundukları mahalde terör estirmeye başladılar. Örneğin belediye başkanı bu sosyal medya teröristlerini besleyerek ilçe başkanıyla, kaymakamla kavga etti. İl başkanı, bu itibarsız şahısları kollayarak belediye başkanına operasyon çekmeye başladı. Hatta sorun ulusallaştı; Türkiye genelinde ortaya çıkan ve çeşitli odaklar tarafından beslenen ahlaksız troller sağa sola operasyon yapmaya, hatta şantajla çıkar elde etmeye başladılar.
Bireysel operasyonların yanında örgütsel işler de yapılıyordu. Gücü yeten trol ordusu kuruyor, hem kendi propagandasını yaptırıyor, hem de parti içinde rakibi olarak gördüğü “dostlarını” bu troller üzerinden linç ediyordu. 2014 yılına kadar AK Parti’de “yol arkadaşının” kuyusunu kazmak isteyen sadece birkaç kişi çıkardı ve onlar da Sözcü tarzı gazeteleri kullanırdı; 2013 Gezi olayları sonrası, sosyal medya ve trollerle birlikte kuyu kazma bir hayat tarzına, siyaset tarzına dönüştü. Teşkilat, Genel Merkez yöneticileri, bürokratlar, milletvekilleri, hatta bakanlar bile “içerden” gelen sosyal medya operasyonlarının hedefi olmaya, hatta bu yolla linç edilmeye, tasfiye edilmeye başlanmıştı.
AK Parti Gezi olaylarını bertaraf etmişti ama Gezi’nin ahlakını tevarüs etmişti; Gezi olayları bittiğinde, artık düşmanına tıpa tıp benzeyen bir sosyal medya kullanıcısı profili vardı.
Sosyal medyanın yaygın kullanımı AK Parti’de sadece “iç operasyonları” çoğaltmadı; başka bir arızaya daha yol açtı.
Ne kadar liyakatsiz, ehliyetsiz, yeteneksiz figür varsa, başarısızlığını örtmek için “bana sosyal medyada operasyon çekiyorlar” bahanesine sığınmaya başladı.
Sosyal medya AK Parti’de iç operasyonların aracı olduğu kadar zaafları örtmenin de kılıfı haline dönüştü.
Örneğin ülkeye çok ağır bedeller, ağır faturalar ödeten, başarısızlığı, liyakatsizliği tüm dünya tarafından tescillenen ve tüm toplum tarafından haklı olarak eleştirilen bir yetkili çıkıp, “beni kıskanıyorlar, beni çekemiyorlar, başarılarımı hazmedemiyorlar, bana operasyon çekiyorlar” diyerek makamını kolayca muhafaza edebiliyor.
İşin kötüsü, böyle yetkililer, kendilerine bağlı trol ordularının gerçeği örten operasyonlarının etkisinde kalıp, kendilerinin gerçekten başarılı olduğuna, kendilerine gerçekten operasyon çekildiğine inanabiliyor ve kendilerini avutabiliyorlar.
Tam anlamıyla gerçeklikten kopuyor, tam anlamıyla toplumdan kopuş yaşıyorlar.
Yine örneğin, görevi devletin iletişiminin koordinasyonu olan ama gücünü ve imkanlarını neredeyse paranın üzerine resmini bastırmaya varacak kadar istismar eden bir yetkili, halkın bu yaptıklarından iğrenmesini, gençlerin gayet doğal olarak dalga geçmesini “bana operasyon çekiyorlar, topunuz gelin topunuz” mealinde bir yaklaşımla karşılayabiliyor. Millet kendisine gülerken, gerçekle bağ kurmak yerine, kendi inşa ettiği sanal iletişim fanusunda kendisini mazlum, mağdur görerek daha da, daha da gülünç duruma düşebiliyor.
Meselenin daha vahim bir boyutu var: Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınında bulunanların bir kısmı, gerçeklikle ve toplumla bağları kopmuş şekilde, başarısızlıklarını “bize operasyon çekiyorlar” diye örterken, ayrıca, “aslında Erdoğan’a saldırıyorlar ama bunu bizim üzerimizden yapıyorlar” diyecek kadar pervasızlaşabiliyor, Erdoğan’ın gölgesine sığınarak, O’na da çok büyük zarar verecek şekilde bir istismarın da içine girebiliyorlar.
Oysa, özellikle içerde, ne Erdoğan’a, ne de çevresine saldıran, operasyon çeken var. Hakkı söyleyen, bir takım siyasetçi ve bürokratın gülünç halini yüzlerine vuran, ayna tutan kim varsa, “operasyon çekiyor” ya da “bizim üzerimizden Erdoğan’a saldırıyor” bahanesiyle saf dışı ediliyor. Hakikat susturuluyor. Özeleştiri bastırılıyor.
Devlet yönetimindeki en büyük risk içe kapanmadır.
İçe kapanmanın devlet adamlarını nasıl bitirdiğinin onlarca örneği vardır.
“Bize saldırıyorlar”, “bize operasyon yapıyorlar”, “aslında Cumhurbaşkanı hedef, bizim üzerimizden ona yükleniyorlar” diyerek –bilinçli olduğundan, önceden tasarlanmış bir kurgu olduğundan ciddi şüphe duyduğum şekilde- devleti ve siyaseti içe kapatıyor, paranoyaya sevk ediyor, gerçeklikle bağını kopartıyorlar.
Gezi olayları başından sonuna kadar bir FETÖ kurgusuydu. Gezi ile baş edildi ama FETÖ’cü ahlak AK Parti’ye sızdı. Bugün içeriye yönelik sosyal medya operasyonları da, bu operasyonları bahane edip başarısızlığa kılıf arama da FETÖ’cü ahlakın AK Parti’yi nasıl yavaş yavaş felç ettiğini gösteriyor. Gezi’de ya da 15 Temmuz’da FETÖ başarı sağlayamadı ama Fetullahçılık, Fetullahçı zihniyet, Fetullahçı taktikler AK Parti’yi kuşatıyor, kirletiyor, paçasından tutup çukura çekiyor.
O meşhur sözü bir kez daha hatırlayalım.
Ne demişti Merhum Aliya İzzetbegoviç: Savaş ölünce değil, düşmanına benzeyince kaybedilir…