''ERDOĞAN'I O KOKPİTE SOKAN HANGİ AKILSA...'' O KARE İÇİN ŞOK SÖZLER!

Ahmet Altan, Başbakan Erdoğan'ın dün "fiyakalı gözlükleriyle" Hürkuş uçağında verdiği pozu köşesine taşıdı.

Hürkuş

Şimdi, ciddi bir yazı yazmak için elimden geleni yapacağımı söyleyeyim ama Allah’ın bildiğini kuldan ne saklayayım Erdoğan’ın Hürkuş içindeki resmini gördükten sonra insanın ciddiyetini koruması biraz zor, önce yüzündeki gülümsemeyi silmesi gerekiyor çünkü.

Fiyakalı güneş gözlükleri, kokpitten çıkan bir kafa, Türkiye’nin başbakanından ziyade bir Ortadoğu krallığının hâlâ kral olamamış veliahdının resmine benziyor.

Aslında fotoğrafın “korkutucu” olması bekleniyor anladığım kadarıyla.

Erdoğan’ı o kokpite sokan hangi akılsa, “efendim çok kuvvetli bir mesaj olacak” demiş olmalı.

Lakin pek korkutucu değil.

Daha çok karikatüristlerin alanına giren bir malzeme olmuş.

Ben resmi gördüğümde, “Türkiye ile Suriye arasında mı bir mesele var yoksa Erdoğan’la Esed arasında mı” diye bir aklımdan geçirdim doğrusu.

Bu “özel” bir meseleyse bizi hiç karıştırmasınlar, maşallah ikisi de kalıplı delikanlı, Hatay civarında bir çayırlık alanda güreşsinler, ötekini tuş yapanın memleketi galip ilan edilsin.

Bizim başbakan, heykelden, kürtajdan, camiden, tayyareden, sezaryenden, nüfus planlamasından kısacası herşeyden sorumlu bir başbakan.

Bunca işinin arasında da Kürt meselesiyle, Alevi sorunuyla, Kıbrıs’la, anayasayla pek ilgilenemiyor anladığım kadarıyla.

O, her şeyi bilen, her şeyi yapan bir “başkan baba” olmak istiyor.

Valla, gönüldür, ister.

O da bunu istiyor işte.

Suriye’yi korkutmak için tayyareye mi binilecek, o biniyor; kadınların çocuklarını doğurup doğurmayacağı konusunda biri karar mı verecek, o veriyor; yakında kendisinin ameliyathanelerde yüzünde deniz yeşili bir maskeyle sezaryenlere katılıp, doğrusunun nasıl yapılacağını göstermesini de bekliyoruz.

Doktor Erdoğan, pilot Erdoğan, mimar Erdoğan, televizyon eleştirmeni Erdoğan, her şey Erdoğan.

Başbakanın o kokpitteki resmini bütün devlet dairelerine asıp, altına da Latinlerin o ünlü sözünü yazmalı bence:

“Zehri yapan dozdur.”

Erdoğan’ın ya da danışmanlarının “doz ayarı” korkarım bozuldu.

Bir türlü dozu ayarlayamıyorlar.

Korkutucu olmakla gülünç olmak arasında sanıldığından daha ince bir çizgi olduğunu da galiba bilmiyorlar.

Suriye’ye “havalı bir mesaj” verilmek isteniyorsa Hava Kuvvetleri Komutanı bir jete biner, kara gözlüklü bir başbakan Hürkuş’a binmez.

Erdoğan bu “veliaht prens” imajını niye bu kadar çok seviyor bilemiyorum doğrusu, “Ortadoğu’yu Ahmet’le birlikte biz yöneteceğiz, Osmanlı’yı yeniden kuracağız” derken yönetmek istediği Ortadoğu’ya benzedi sonunda; ne zaman ne yapacağı hiç belli değil, ciddiyetten epey uzak, işten çok lafa tutkun olan, görüntü ve “cakalı iş” meraklısı bir sultan adayı oldu çıktı.

Yeniden ne zaman ciddi bir başbakan olacak, olabilecek mi, o da belli değil.

Memleket yanıyor, bitmek tükenmek bilmeyen ölüm haberleri yağıyor her yandan, başbakanının yolundan giden Sağlık Bakanı hâlâ “kadın bedeni kime aittir” tartışmalarını sürdürüyor.

Başbakan sayesinde o “bedenin” kadına ait olmadığını anladık, şimdi kime ait olduğunu araştırıyoruz.

Kızılay’a aittir belki, kimbilir belki de Diyanet’e aittir, kadınların hamile kaldıklarında ne yapacaklarını Diyanet fetvasıyla belirlemeye kalkıştığımıza göre kadın bedenlerinin sahipliğine Diyanet daha kuvvetli bir aday.

Benim naçizane kanaatim, kadınların “bedenleri” hakkında karar vermeyi Diyanet hamile kalmalarından sonraya bırakmamalı; vatandaşa hizmet odur ki “suç” daha işlenmeden önlenir, tam kadınla erkek birbirlerine yaklaştıklarında ciddi yüzlü bir devlet görevlisinin, “dur kadın, hamile kalacaksın” demesindeki büyük hizmet aşkını düşünsenize.

Böylece “kürtaj” sorununu da baştan çözümlemiş oluruz.

Benim görebildiğim kadarıyla işler çığırından çıkıyor bizim memlekette.

Özel Yetkili Mahkemeler kalkacak haberi hakkında görüşü sorulan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın meseleden pek haberdar olmadığı anlaşılıyor mesela, son zamanlarda zaten AKP’nin hiçbir bakanı “biraz sonra ne olacağını” bilmiyor zaten.

Her an şanssız bir kaleci gibi “kontrpiye”de kalıp golü yiyebileceklerinden korktuklarından artık pek dikkatliler.

Çünkü başbakan yarım saat önce onlara haber vermeden bir karar almış olabilir, bir de herkesin önünde bakanı azarlar.

Türkiye’nin ciddi sorunları, fevkalade gayrıciddi de bir yönetimi var.

“Kürt sorununu” hâlâ halledemediklerinin farkına varamayıp Ortadoğu’nun sorunlarını çözmeye adaylıklarını koymaları, gerçeklerin artık onları bunalttığını, bıktırdığını, yorduğunu gösteriyor.

Ciddi sorunlarla uğraşmak yerine Çamlıca’ya cami, sezaryene yasak, Ortadoğu’da yeni Osmanlı imparatorluğu kurmakla oynamayı tercih ediyorlar.

Asıl problem, dünyanın bizim iktidarın “tavşanlarla konuşan bir Alis” olduğunu fark edemeyip, onların yaptıklarından ciddi sonuçlar çıkartarak, ciddi tepkiler vermesi.

Eğer AKP tabanı Başbakan’ı kendine getirmezse, bu gidiş iyi gidiş değil.

Başbakan Hürkuş’a biner, uçar gider...

Hatta Hürkuş’a binmeden bile uçar artık.

Uçmaya alıştı nasıl olsa.

Ahmet Altan / Taraf