Efendim: ilk bakışta gerçekten tuhaf şeyler oluyor gibi. Bir siyasi partinin lideri bir başka partinin liderini nasıl “Kurtarıcı” olarak tanımlar? Dahası böylesi bir övgü biraz aşırıya kaçmak olmuyor mu? İlk bakışta gerçekten garip gibi. Hatta garipten ötede kendini inkâr gibi duruyor adeta. İttifak içinde bile olsan siyasetin rekabetçi yapısına ters. O yüzden “Yakışmadığını”, varlık gerekçesini reddettiğini, hatta Ümit Özdağ gibi “Kepengi kapatıp gitse yeridir” diye düşünen epeyce de kişi var…
Burada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Ankara'da partisinin olağan 14. Büyük Kurultayı’nda yaptığı açıklamadan söz ediyoruz. MHP lideri, Erdoğan'ın 'Final' sözlerine şu cümleyle karşılık veriyordu: "Sayın cumhurbaşkanı yanınızdayız, Türk milletini yalnız bırakamazsınız. Ayrılamazsın, bırakamazsın, Türkiye Yüzyılına beraber yürüyeceğiz. Yeni yüzyılın kurtarıcısı olarak sizi görüyoruz."
MHP ve Bahçeli’nin Asıl Misyonu!..
Lakin ben öyle düşünmüyorum. Çoğu kişi bu iltifat dolu sözlere bakıp Bahçeli’nin misyonundan bir sapma gösterdiği, iradesini Erdoğan’a devrettiğini, siyasi teslimiyet içine girdiğini, kendi misyonundan vazgeçtiğini düşünebilir. Şeklen öyle gibi de duruyor. Fakat pek sanmıyorum. Neden derseniz? Öncelikle olaya böyle bakmanın yüzeysel bir tespit olduğunu görüyorum. İkincisi buraya takılıp kalmanın MHP ve Devlet Bahçeli’nin “asıl misyonu”nu kavramamak olduğunu zannediyorum.
O yüzden olaya bu tarz yaklaşmanın yanlış olduğunu söyleyebilirim. Kimileri aksini düşünebilir. Ancak Bahçeli’yi o sözlere sevk edenin asıl “olaya bakışı” olduğunu belirtebilirim. Temel motivasyon orasıdır. Şimdi ona bakalım…
Misyonu Kendi İsminde Saklı Lider!..
İronik ya da kaderin cilvesi gibi gelebilir ama Bahçeli’nin misyonu adeta kendi ismiyle özdeş gibidir. Kendi misyonuyla ismi bu kadar çakışan lider az bulunur. Bahçeli, her şeyden önce ismi gibi “Devlet misyonu”na sahip bir liderdir. Bunu taraf ya da övme için değil reel bir tespit olarak söylüyorum. (Hatta kimileri gibi “Derin devletin adamı” imasıyla da belirtmiyorum) Bahçeli her şeyden önce “devletin çıkarlarını” gözeterek politika yapan bir liderdir. MHP’yi de hep aynı rotada tutmaya çalışmış görünüyor.
Dolayısıyla söylediği sözü de bu çerçevede ele almak gerektiğini düşünüyorum. Devlet Bahçeli’nin kırmızı çizgisi ismi gibi “Devletin bekası” oluyor. Aldığı tüm kararlarda, verdiği (Ya da vermediği) tüm desteklerde ana kriteri olmuş görünüyor. Bu da “devlet ülküsü”ne sahip milliyetçi bir lider için oldukça normal aslında…
“Derin Politikaları” En İyi Bilen Lider!..
Hiç şüphesiz Devlet Bahçeli devletin algı merkezlerinde neler yaşandığını, ne gibi tespitler yapıldığını, hangi dizaynların hedeflendiğini en iyi bilebilecek liderlerin başında geliyor. (Hatta biliyorsunuz 2002’deki Ecevit hükümetinin sona erişini bile buna bağlayanlar var) Sezdiğim odur ki “derin dizayncılar” bir süredir Türkiye’ye yeni bir misyon biçtiler. Bu misyonun devletin güçlendirilmesi, terörün ezilmesi, Türkiye’nin bölgede daha aktif bir rol oynaması, askeri açıdan yenilenmesi ( Özellikle silah sanayinde dışa bağımlılıktan kurtulma), vb gibi ayakları var görünüyor. Yani daha “Stratejik tercih” ya da zorunluluklar söz konusuna benziyor.
Bu çizginin devamı şu an için ancak Cumhur İttifakı’nın sürmesi ile mümkün. Bahçeli bunun farkında ve o yüzden Erdoğan’ı motive etme, moral verme, cesaretlendirme yahut hatadan vazgeçirme peşinde görünüyor. Bu manada Bahçeli’nin bir misyonu da Erdoğan’ı kontrol altında tutmak ve bir çizgide kalmasını sağlamak olabilir. O yüzden arada biraz –aşırıya kaçsa da- övülmesinde sakınca görülmeyebilir!..
Bilmiyorum, sanırım ilaveten şu da söylenebilir. Erdoğan çok sözü edilen yeni anayasa sürecinde belki de zafiyet göstererek DEM Parti ile birtakım pazarlıklara girebilir. Onun önünü şimdiden kesmek ve yanında olduklarını hatırlatmak gibi bir yan amaç da taşıyabilir. Kısaca öyle veya böyle, Tayyip Erdoğan sonrasına dair şimdiden bir alarm çalmışa benziyor. İhtimali bile telaş yaratmış. Onun önünü alma çabası var gibi sanki…
MHP ve Bahçeli Erdoğan’ın Mıknatısıdır!..
Olaya geniş açıdan baktığımızda gözüme bir “Misyon sapması” çarpmıyor. Tam tersine misyonuna uygun davranıyor bile denebilir. Önemli olan hükümeti ve Erdoğan’ı bir rotada tutmak ise zaten sağlanan bir duruma benziyor. Bahçeli kendini Erdoğan’ı milli konularda “yanlış yapmaktan” alıkoyan bir konumda görüyor olabilir. MHP ve Bahçeli burada mıknatıstır. Çizgi dışına çıkma, yalpalama potansiyeli olan Erdoğan için fren tertibatıdır. Şu anki misyonu budur!..
Tabii bütün bunlar benim teorik soyutlamalarımdır. Yanılıyor veya abartıyor olabilirim. Elbette benim kadar “hayali geniş” düşünmeyenlerde var. Onlara göre “ortada misyon falan yok”. Onlara göre her şey siyasetin realitelerine ve çıkar hesaplarından ibaret. Bahçeli ve MHP, AK Parti ile ittifak kurarak her bakımdan kazançlı çıkmıştır. Kimi iddialara göre bilhassa bürokraside (Polis, asker, yargı, üniversiteler, milli eğitim, vb) atama ve tayinleri yönetir duruma gelmiştir. Ayrıca bu sayede birçok belediyeyi alma ihtimaline kavuşmuştur. Genel seçimlerden de kârda çıkmıştır.
Politikanın Kaçınılmazları mı?..
Böyle bakanlara göre Bahçeli’nin Erdoğan’a gönül okşayıcı ve yüceltici yaklaşımı boşuna değildir. O bakımdan Bahçeli’nin iktidara ortak olma ve Erdoğan’ı desteklemekten başka şansı yoktur. Bahçeli mevcut dengenin bozulmasını istememektedir. Bu sayede iktidara tutunabilmektir. Ortaklık işine yaramaktadır. Karşılıklı bir “Al gülüm ver gülüm” söz konusudur. O yüzden olay çok idealist değil, basit ve gerçekçidir. Politikanın kaçınılmazıdır.
Olabilir, muhtemelen işin bu boyutu da vardır. Hem her parti kendini destekleyenlere, kadrolarına belli imkânlar, alanlar açmak zorundadır. Politikanın doğasında mevcut. Şaşırtıcı değil. Ancak ben gene de işin bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Bütün bunları yapsa bile bir “ideolojik çerçeve”ye ve ona uygun davranmaya, oradan bir “misyon bilinci”ne ihtiyacı var.
İktidarı Yönlendirmek Ortak Olmaktan Daha Önemli!..
Fakat hepsinden ötede devlette bir “Ağırlık” oluşturmak başlı başına bir ayrıcalık olsa gerek. Devlette mevzilenişte bunu sağladığı söyleniyor. Hatta kimi uç yorumlarda “Devleti onun yönettiği” bile iddia edilebiliyor. O kadarını zannetmiyorum ama bir etki olduğu kesin…
Bana kalırsa son sözleri bir tezat, misyon reddi gibi gelse de işleyiş mantığı bakımından bir zikzak söz konusu olmasa gerek. Şu an MHP, tek başına iktidar olamayacağına göre, iktidara ortak olmak en akılcı yol görünüyor. Ancak iktidarı kendi istediği yönde yönlendirmek, denetlemek, yol çizmek daha da önemli olsa gerek. Bana göre Bahçeli de bunu yapmaya çalışıyor zaten…
20. 03. 2024
NOT : Burada asıl enteresan yan şu olsa gerek. Erdoğan’ın ayrılmadan bahseden sözleri MHP ve Bahçeli’yi niçin bu kadar ve adeta panikletti? Tepelerde ne gibi taşları yerinden oynattı? Varsa hangi planı bozma ihtimali doğurdu ki alelacele böylesi bir çıkış yapma ihtiyacı duyuldu? Niçin Erdoğan’a böylesi bir “Ayar atma” durumu doğdu? Nitekim MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın TV100'de yayınlanan Taksim Meydanı programında aktarıldığına göre verdiği demeç olayı başka bir yöne çeker gibiydi. Yalçın: “Bu coğrafyada güçlü liderlik ile ayakta kalınabilir. Bir yanda Irak ve Suriye'de yaşanan kargaşa var. Ülkemiz bu coğrafyada terörle etkin mücadele ediyor. Öte yandan Rusya ve Ukrayna arasında bir savaş var. Tüm dünyayı etkiliyor. Şimdi Almanya ve Fransa bir araya geldi. Ukrayna ya karşı silah yardımı kararı aldı. Bu demektir ki savaş daha da şiddetlenecek. O nedenle ülkemizde güçlü bir lidere ihtiyaç var. Bu ülkede depremi yaşadık. Güçlü bir liderlik olmasa bu sorunların üzerinden gelinemezdi. Bizim derdimiz ülkedir. Biz parti menfaatine bakmayız. Önce ülke deriz. Sn. Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli ülkemiz için ömrünü vermiştir. Buradaki çağrısı ülkemizin huzuru ve istikrarı içindir.” demekteydi. Bu ise daha stratejik bir değerlendirme ve risk analizi yapıldığını gösteriyor.