Erdoğan seçim sonrası ilk kez konuştu! "Türkiye'yi hükümetsiz bırakanlar hesabını veremez!"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da düzenlenecek 4. Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet Töreni'ne katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 gün 22 saat sonra konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da düzenlenen 4. Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet Töreni'ne katıldı. En son oy kullandıktan sonra kameralara açıklama yapan Erdoğan 3 gün 22 saattir herhangi bir programa katılmamıştı. Seçim sonuçlarına değinen Erdoğan şöyle dedi: "Herkes egolarına bir kenara bırakmalı ve biran önce hükümet kurulmalıdır. Kimse Türkiye'yi hükümetsiz bırakmanın sorumluluğunu alamaz. Üzerime düşüne yapacağım. Baykal'a da söyledim. Ortaya çıkan sonuç milletimizin iradesidir "
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Türkiye geçtiğimiz 12 yılda alt yapıdan demokrasiye ve uluslararası ilişkilere kadar her alanda büyük mesafe kat etti. Ülkemizin bu kazanımlarını korumak mecburiyetindeyiz. Dün büyüme rakamları açıklandı. İdeal değil, hamd olsun ilk çeyrekte sağladığı yüzde 2,3’lük büyüme oranıyla, dünyanın 14’ncü sırasında yer aldı. Kesintisiz 22 çeyrektir büyüyen Türkiye’nin bu performansının devamı, ve bu devamının bu güven ortamının muhafazası şarttır. Dönem başkanlığını yürüttüğümüz G20’nin antalya’da yapılacak zirve toplantısına, belirsizliği geri kalmış şekilde katılmış mecburiyetindeyiz. 2023 hedefleri herhangi bir partinin değil Türkiye’nin hedefleridir. En küçük bir aksamaya izin vermeden, bu doğrultuda yürümeye devam etmeliyiz.
'EGOLARI BİR KENARA BIRAKIN HÜKÜMET KURUN'
Türkiye’yi hükümetsiz, Türkiye’yi başsız bırakan, egolarına mahkum olanlar, ne tarihe ne de milletimize bunun hesabını veremezler. Onun için de anayasal yasal süreç içerisinde herkes egolarını bir kenara koyup, bir an önce ülkemizde hükümet kurulmalı ve kaldığımız yerden, devlette devamlılık esastır anlayışıyla bu süreç devam etmelidir. Milli gelirini 800 milyar dolara ulaştırmış, ihracatını 160 milyara ulaştırmış, işsizliği tek haneli rakama indirmiş bir ülke olarak bir adım geriye gidişe asla tahammülümüz yok.
'ÜZERİME DÜŞENİ YAPACAĞIM'
Siyasi alanda yaşlanan hiçbir gelişmenin, bu kazanımları tehdit edecek boyuta ulaşmasına izin veremeyiz. Bu bizim insanımıza karşı sorumluluğumuzun gereğidir. Asla, kimse, hangi siyasi olursa olsun, ben deme hakkına sahip değildir, biz demek zorundayız. Şahsımın bu konudaki sorumluluğu çok daha büyüktür. Bunun bilincindeyim, farkındayım. Bu çerçevede genel seçimleri, ülkemizin önünde yeni bir dönem açmıştır. Bu vesileyle, dün en yaşlı üyesi olması hasebiyle sayın Baykal’ı davet ettim, kendisiyle görüşme yaptım. Hem süreci değerlendirdim, bu işin süratle kesintisiz devamı için ben üzerime düşen neyse bunu yapacağımı kendisiyle de paylaştım. Çünkü devam eden yatırımlarımız var, bunların aksamaması lazım. Çünkü bu yatırımlar tüm milletimizindir. Buradaki aksamalar milletime kaybettirir, ülkeme kaybettir.
'ORTAYA ÇIKAN MİLLETİN İRADESİDİR'
Şahsımın da, kendi şahıslarının da buna yardımcı olmaları gerekir dedik ve bunu kendileriyle paylaştık. 7 Haziran genel seçimlerinin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Seçim günü sandığa giden her vatandaşıma teşekkür ediyorum. Acaba demokrasiyle övündüğünü savunan ülkelerin hangisinde bu oranda, bakın dikta rejimlerini kast etmiyorum. Yüzde 100 de olur ha. Ben normal rejimleri söylüyorum, hiçbirinde böyle bir yüksek katılım yoktur. Kimi zaman yüzlerce kilometre kat ederek başkonsolosluklarında oy kullanan her bir gurbetçimize şükranlarımı sunuyorum. Ortaya çıkan sonuç milletin iradesidir. Herkes saygı göstermek zorundadır. Seçim sonuçları, milletimizin tek bir partinin iktidara gelmesine imkan sağlamayan bir siyasi tablo gösteriyor. Tek bir partinin iktidarına imkan sağlamayan bu tablo, kesinlikle Türkiye’nin hükümetsiz kalma anlamına gelmiyor. Demokrasinin en önemli özelliği, işte bu tür durumlarda çözüm yollarını açık tutuyor olmasıdır.
'PARTİLER TERCİHLERİNİ KRİZDEN DEĞİL, ÇÖZÜMDEN YANA KULLANMALI '
Türkiye seçim gününe kadar başka bir tabloyla karşı karşıyaydı. Pazartesi gününden sonra başka bir tabloyla karşı karşıyadır. Bu dönemi en hasarsız şekilde geçirmek için, tüm partileri serin kanlı şekilde düşünmeye ve ülkenin geleceği için sorumluluğa davet ediyorum. Anayasanın şahsıma yüklediği görevleri yerine getireceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın. İçinde bulunduğumuz sürecin Türkiye’nin kazanımlarına halel getirmeden geride bırakılması hususunda her türlü çabayı gösteriyorum, göstermeye devam edeceğim. Partilerin tercihlerini krizden değil çözümden yana kullanacaklarına inanıyorum. Umutlarını türkiye’nin kriz ortamına girmesine bağlamış olan tüm odaklar, inşallah bir kez daha hayal kırıklığına uğrayacaktır. Özellikle batının, şahsıma yönelik tüm çirkin agresif hakikaten seviye kaybına uğramış o batı medyasının açıklamalarını tabi ki çirkin bulduğumu buradan açıklamak durumundayım. Bu tahammülsüzlüklerini anlamak mümkün değil. bunun bir şeyi gösterdiğini de ifade etmek istiyorum. Allah’ıma hamd olsun demek ki doğru yoldayız.Onlar övgü yağdırsaydılar, o zaman kendimden şüphe etmem gerekirdi.
ÖĞRENCİLERE MESAJ
Bu yıl mezun olacak dört bin öğrenci ile birlikte Türkiye’deki üniversiteleri bitiren, uluslararası öğrenci sayısı 60 bine ulaşıyor. Az önce Cemil’e bir nükte yaptım. Dedim ben, uganda’dan geldiğin gün gibi göreceğim zannediyordum, ama seni farklı gördüm. Kaç kardeşsiniz dedim, yedi kardeşiz dedi. Üç kız, dört erkek. Bu yolu açanlara şükranlarımı bildiriyorum. Ülkede böyle bir hizmeti vermenin az da olsa emeği geçen bir hadimi olmanın da mefahirini yaşıyoruz. Bundan dolayı da ayrıca mutluyuz. Zira öyle bir ecdadın torunlarıyız. Ve bu mirası bu şekilde yüklendik, inşallah bu şekilde devam ettireceğiz. Halen eğitimlerini sürdüren 70 bin uluslararası öğrenciyle birlikte düşündüğümüzde, Türkiye’nin bu alanda güçlenen bir marka haline geldiğini görüyoruz. Az önce Kudret beyin çok daha fazla öğrenci alamayız ifadesine ben tabii katılmıyorum.
Unutmayın, zekat sadaka verdikçe artar. Ben bu tür hizmetleri de aynı noktada görüyorum. Eğittikçe, verdikçe, inşallah bunun bereketi çok daha fazlasıyla artar. 12 yıl önce 45 milyon dolar dünyadaki en az gelişmiş ülkelere yardım eden bir Türkiye, bugün 4,5 milyar dolar yardım ediyorsa, verdikçe arttı, verdikçe arttı, verdikçe arttı azalmadı. Daha iyi bir yere geldi.Ben bunu da böyle görüyorum. Türkiye’deki üniversitelerden mezun olup, 160 ayrı ülkede, kendi ülkelerine hizmet vermenin çabası içinde olan tüm kardeşlerimi kutluyorum. Gerek mezunlar, gerek öğrencilere şunu tüm samimiyetimle ifade etmek istiyorum. Biz Türkiye olarak sizleri hiçbir zaman unutmayacağız, sizler de bizleri unutmayın.Aramızdaki kardeşlik ilişkisini daima güçlü tutmak için her türlü gayreti göstereceğiz. Türkiye’de öğrenim gördükten sonra ülkesine dönen her bir kardeşimi, bu ülkenin oradaki fahri elçisi olarak görüyorum.
Aynı şekilde eğitimlerini sürdüren her bir öğrenci kardeşimi de, ülkelerinin Türkiye’deki fahri temsilcileri olarak kabul ediyorum. karşılıklı olarak sevgi saygı etrafında şekillendiğine inandığım büyük etkileşimin, ülkelerimiz için hayırlara vesile olmasına inanıyorum. Küreselleşme gerçeği, dünyanın neresinde olursa olsun tüm toplumların ortak tarihi kültürel ekonomik sosyal ve siyasi değerler etrafında birlikte hareket etmesini zorunlu kılıyor. Orta afrika ile güney asya ile türkiye’nin ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, kaderleri birbirinden ayrı değildir. Orta asya, balkanlar, kuzey afrika, Kafkaslar zaten daha düne kadar aynı tarihi aynı medeniyet değerlerini paylaştığımız coğrafyalardır. Bizim milletimiz yüzyıllar boyunca dünyanın en büyük en güçlü devletlerine sahip olduğu halde, geçmişinde sömürgecilik ayıbı olmayan belki de tek toplumdur.
NEREDE MAĞDUR EV MAZLUM VARSA ONA EL UZATIRIZ
Bugün de dış politikamızın ana ekseninde dünyanın neresinde bir mağdur, mazlum varsa, ona el uzatma anlayışı vardır. Geçmişte balkanlarda, kafkasyada yaşanan sıkıntılarda hangi samimiyetle el uzattıysak, bugün de ırak’ta suriye’de filistin’de aynı anlayışla hareket ediyoruz. Biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, konuştuğu dile göre ayırt etmedik, etmeyiz. Çünkü biz yaradılanı severiz, yaradandan ötürü diyen, buna gönülden inanan bir milletiz. Geçtiğimiz 12 yılda 76’dan 193’e çıkan üniversite sayımız, 800 bine çıkan öğrenci sayımız ile bu alanda önemli bir hamle gerçekleştirdik. Bu çerçevede attığımız önemli adımlardan biri de, Türkiye bursları projesidir. Geçmişte farklı kurumların, farklı statülerde verdiği burslar 2012’den itibaren başbakanlığım döneminde Türkiye Bursları adı altında toplandı. Türkiye bursları kapsamında yapıaln tanıtım çalışmaları, öğrenci sayısının da katlanarak artmasını sağladı. Üç yıl içinde, uluslararası öğrenci sayısı 24 binden, 70 bine ulaştı. Türkiye bursu verilen öğrenciler, dünyanın 100 fartklı noktasındaki mülakatlarla belirlendi.
Biraz önce de filmini izlediğimiz Ugandalı cemil’in hikayesi bunlardan biriydi. Türkiye büyükelçiliği binasında ilanı gören cemil, internet üzerinden başvuruyu yapıyor ve köyüne dönüyor. Nasıl bir köy, oradan taa büyükelçiliğe nasıl geldiğini izledik. Bu fiili bir durum. Başvurusunun kabul edilip edilmediğine dair, elektronik postayı okumak için, saatlerce uzaklıktaki şehire yürüyerek giden cemil, bugün erciyes üniversitesinde eğitimini sürdürüyor. Bir başka hikaye kolombiya’dan. Bir köyünden başvuru yapan öğrencimiz mülakata girmeye hak kazanıyor. Fakat başkente gitmek için yol parası bulamıyor. Köylülerin yardımı ve büyükelçiliğimiz yardımıyla başkente geliyor ve Türkiye burslusu olarak eğitim görüyor. Bilindiği gibi afrika’nın pek çok bölgesinde ortalam ömür 45-50 yıl. Onun için bu bölgeden gelen öğrencilerin büyük bölümü öksüz ve yetim. Türkiye bursları sadece eğitim imkanıyla değil, öksüzün yetimin elinden tutulmasına vesile olmasıyla da ayrıca değerlidir.
Türkiye’de eğitimini tamamlayıp, kendi ülkesinde bakan olan, akademisyen olan çok sayıda kişi bulunuyor. Bunları bizzat kendim yaşadım. Bu hizmetlerin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Türkiye’nin güçlenmesi, kalkınması, gelişmesi, kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm dost ve kardeş toplumlar için de yeni bir ümit ışığının yanması anlamına geliyor. Coğrafyaları sadece doğal zenginlikleriyle, stratejik değerlendirme anlayışı insanlığa büyük zarar verdi. sömürgecilik ve kölelik şekil değiştirerek varlığını bugün de sürdürüyor. Batı’da israf edilen gıdanın, afrika’daki tüm açları doyuracak durumda olan bir düzenin sürdürülebilmesi mümkün değildir. Orta afrika’daki viktorya gölünde çıkarılan balıklar batı ülkelerine götürülürken, bunların kılçıklarının bile bölge halkına çok görüldüğü bir düzeni kabul etmemiz mümkün değildir.
Altı petrol, altın, elmas daha pek çok maden kaynayan toprakların üzerindeki insanların, sefalet içinde yaşadığı düzeni kesinlikle adaleti bulmuyoruz. Gece uzaydan dünyaya bakıldığında kimi yerler ışıl ışık yanarken, kimi yerler derin karanlığa boğulmuşsa burada bir sorun var demektir. Bu düzen eninde sonunda tıkanmaya çökmeye mahkumdur.Türkiye bu konuda tarihi olarak sorumluluk sahibidir. Biz işte bunun için dünya beşten büyüktür diyoruz. BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, dünyadaki adaletsizlikleri önlemek konusunda öncülük yapması gereken kurumların, önce kendilerini ıslah etmeleri gerekiyor. İşte buyrun, bakın sınırımızda tel abyad’da, arapları ve Türkmenleri uçaklarla vuran batı, ne yazık ki onların yerine terör örgütü PYD ve PKK’yı yerleştiriyor. Buna biz nasıl olumlu bakabiliriz? Bu batıya biz nasıl samimi olarak bakabiliriz.
İşte numan bey dün bölgedeydi. Oradan kaçan ve bize sığınan 15 bine yakın insanı biz ege denizinde veya akdenizde bırakmadık. Açtık kucağımızı onları ülkemizde kabul ettik. Biz buyuz. Ama batı’yı da görüyoruz. Onlar akdeniz’de boğulmaya mahkum ediyor, ege’de boğulmaya mahkum ediyor, ama biz buna müsaade edemeyiz.Okudu ya, zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biz buyuz. Arakan’daki Müslümandan, Irak’taki Ezidi’ye kadar yardıma ihtiyacı olan her mazluma, başka hiçbir kritere bakmaksızın el uzatmayı sürdüreceğiz. Yunus emre’den aldığımız ilhamla, gönüller yapmak için, mevlana’nın söylediği gibi ayağımızı bu ülkeye sahipleyip tüm dünyayı dolaşmaya devam edeceğiz. Bu bakımdan çok önemli bir müktesebat ortaya çıktı. Çok daha yüksek verim elde etmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Türkiye geçtiğimiz 12 yılda alt yapıdan demokrasiye ve uluslararası ilişkilere kadar her alanda büyük mesafe kat etti. Ülkemizin bu kazanımlarını korumak mecburiyetindeyiz. Dün büyüme rakamları açıklandı. İdeal değil, hamd olsun ilk çeyrekte sağladığı yüzde 2,3’lük büyüme oranıyla, dünyanın 14’ncü sırasında yer aldı. Kesintisiz 22 çeyrektir büyüyen Türkiye’nin bu performansının devamı, ve bu devamının bu güven ortamının muhafazası şarttır. Dönem başkanlığını yürüttüğümüz G20’nin antalya’da yapılacak zirve toplantısına, belirsizliği geri kalmış şekilde katılmış mecburiyetindeyiz. 2023 hedefleri herhangi bir partinin değil Türkiye’nin hedefleridir. En küçük bir aksamaya izin vermeden, bu doğrultuda yürümeye devam etmeliyiz.
'EGOLARI BİR KENARA BIRAKIN HÜKÜMET KURUN'
Türkiye’yi hükümetsiz, Türkiye’yi başsız bırakan, egolarına mahkum olanlar, ne tarihe ne de milletimize bunun hesabını veremezler. Onun için de anayasal yasal süreç içerisinde herkes egolarını bir kenara koyup, bir an önce ülkemizde hükümet kurulmalı ve kaldığımız yerden, devlette devamlılık esastır anlayışıyla bu süreç devam etmelidir. Milli gelirini 800 milyar dolara ulaştırmış, ihracatını 160 milyara ulaştırmış, işsizliği tek haneli rakama indirmiş bir ülke olarak bir adım geriye gidişe asla tahammülümüz yok.
'ÜZERİME DÜŞENİ YAPACAĞIM'
Siyasi alanda yaşlanan hiçbir gelişmenin, bu kazanımları tehdit edecek boyuta ulaşmasına izin veremeyiz. Bu bizim insanımıza karşı sorumluluğumuzun gereğidir. Asla, kimse, hangi siyasi olursa olsun, ben deme hakkına sahip değildir, biz demek zorundayız. Şahsımın bu konudaki sorumluluğu çok daha büyüktür. Bunun bilincindeyim, farkındayım. Bu çerçevede genel seçimleri, ülkemizin önünde yeni bir dönem açmıştır. Bu vesileyle, dün en yaşlı üyesi olması hasebiyle sayın Baykal’ı davet ettim, kendisiyle görüşme yaptım. Hem süreci değerlendirdim, bu işin süratle kesintisiz devamı için ben üzerime düşen neyse bunu yapacağımı kendisiyle de paylaştım. Çünkü devam eden yatırımlarımız var, bunların aksamaması lazım. Çünkü bu yatırımlar tüm milletimizindir. Buradaki aksamalar milletime kaybettirir, ülkeme kaybettir.
'ORTAYA ÇIKAN MİLLETİN İRADESİDİR'
Şahsımın da, kendi şahıslarının da buna yardımcı olmaları gerekir dedik ve bunu kendileriyle paylaştık. 7 Haziran genel seçimlerinin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Seçim günü sandığa giden her vatandaşıma teşekkür ediyorum. Acaba demokrasiyle övündüğünü savunan ülkelerin hangisinde bu oranda, bakın dikta rejimlerini kast etmiyorum. Yüzde 100 de olur ha. Ben normal rejimleri söylüyorum, hiçbirinde böyle bir yüksek katılım yoktur. Kimi zaman yüzlerce kilometre kat ederek başkonsolosluklarında oy kullanan her bir gurbetçimize şükranlarımı sunuyorum. Ortaya çıkan sonuç milletin iradesidir. Herkes saygı göstermek zorundadır. Seçim sonuçları, milletimizin tek bir partinin iktidara gelmesine imkan sağlamayan bir siyasi tablo gösteriyor. Tek bir partinin iktidarına imkan sağlamayan bu tablo, kesinlikle Türkiye’nin hükümetsiz kalma anlamına gelmiyor. Demokrasinin en önemli özelliği, işte bu tür durumlarda çözüm yollarını açık tutuyor olmasıdır.
'PARTİLER TERCİHLERİNİ KRİZDEN DEĞİL, ÇÖZÜMDEN YANA KULLANMALI '
Türkiye seçim gününe kadar başka bir tabloyla karşı karşıyaydı. Pazartesi gününden sonra başka bir tabloyla karşı karşıyadır. Bu dönemi en hasarsız şekilde geçirmek için, tüm partileri serin kanlı şekilde düşünmeye ve ülkenin geleceği için sorumluluğa davet ediyorum. Anayasanın şahsıma yüklediği görevleri yerine getireceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın. İçinde bulunduğumuz sürecin Türkiye’nin kazanımlarına halel getirmeden geride bırakılması hususunda her türlü çabayı gösteriyorum, göstermeye devam edeceğim. Partilerin tercihlerini krizden değil çözümden yana kullanacaklarına inanıyorum. Umutlarını türkiye’nin kriz ortamına girmesine bağlamış olan tüm odaklar, inşallah bir kez daha hayal kırıklığına uğrayacaktır. Özellikle batının, şahsıma yönelik tüm çirkin agresif hakikaten seviye kaybına uğramış o batı medyasının açıklamalarını tabi ki çirkin bulduğumu buradan açıklamak durumundayım. Bu tahammülsüzlüklerini anlamak mümkün değil. bunun bir şeyi gösterdiğini de ifade etmek istiyorum. Allah’ıma hamd olsun demek ki doğru yoldayız.Onlar övgü yağdırsaydılar, o zaman kendimden şüphe etmem gerekirdi.
ÖĞRENCİLERE MESAJ
Bu yıl mezun olacak dört bin öğrenci ile birlikte Türkiye’deki üniversiteleri bitiren, uluslararası öğrenci sayısı 60 bine ulaşıyor. Az önce Cemil’e bir nükte yaptım. Dedim ben, uganda’dan geldiğin gün gibi göreceğim zannediyordum, ama seni farklı gördüm. Kaç kardeşsiniz dedim, yedi kardeşiz dedi. Üç kız, dört erkek. Bu yolu açanlara şükranlarımı bildiriyorum. Ülkede böyle bir hizmeti vermenin az da olsa emeği geçen bir hadimi olmanın da mefahirini yaşıyoruz. Bundan dolayı da ayrıca mutluyuz. Zira öyle bir ecdadın torunlarıyız. Ve bu mirası bu şekilde yüklendik, inşallah bu şekilde devam ettireceğiz. Halen eğitimlerini sürdüren 70 bin uluslararası öğrenciyle birlikte düşündüğümüzde, Türkiye’nin bu alanda güçlenen bir marka haline geldiğini görüyoruz. Az önce Kudret beyin çok daha fazla öğrenci alamayız ifadesine ben tabii katılmıyorum.
Unutmayın, zekat sadaka verdikçe artar. Ben bu tür hizmetleri de aynı noktada görüyorum. Eğittikçe, verdikçe, inşallah bunun bereketi çok daha fazlasıyla artar. 12 yıl önce 45 milyon dolar dünyadaki en az gelişmiş ülkelere yardım eden bir Türkiye, bugün 4,5 milyar dolar yardım ediyorsa, verdikçe arttı, verdikçe arttı, verdikçe arttı azalmadı. Daha iyi bir yere geldi.Ben bunu da böyle görüyorum. Türkiye’deki üniversitelerden mezun olup, 160 ayrı ülkede, kendi ülkelerine hizmet vermenin çabası içinde olan tüm kardeşlerimi kutluyorum. Gerek mezunlar, gerek öğrencilere şunu tüm samimiyetimle ifade etmek istiyorum. Biz Türkiye olarak sizleri hiçbir zaman unutmayacağız, sizler de bizleri unutmayın.Aramızdaki kardeşlik ilişkisini daima güçlü tutmak için her türlü gayreti göstereceğiz. Türkiye’de öğrenim gördükten sonra ülkesine dönen her bir kardeşimi, bu ülkenin oradaki fahri elçisi olarak görüyorum.
Aynı şekilde eğitimlerini sürdüren her bir öğrenci kardeşimi de, ülkelerinin Türkiye’deki fahri temsilcileri olarak kabul ediyorum. karşılıklı olarak sevgi saygı etrafında şekillendiğine inandığım büyük etkileşimin, ülkelerimiz için hayırlara vesile olmasına inanıyorum. Küreselleşme gerçeği, dünyanın neresinde olursa olsun tüm toplumların ortak tarihi kültürel ekonomik sosyal ve siyasi değerler etrafında birlikte hareket etmesini zorunlu kılıyor. Orta afrika ile güney asya ile türkiye’nin ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, kaderleri birbirinden ayrı değildir. Orta asya, balkanlar, kuzey afrika, Kafkaslar zaten daha düne kadar aynı tarihi aynı medeniyet değerlerini paylaştığımız coğrafyalardır. Bizim milletimiz yüzyıllar boyunca dünyanın en büyük en güçlü devletlerine sahip olduğu halde, geçmişinde sömürgecilik ayıbı olmayan belki de tek toplumdur.
NEREDE MAĞDUR EV MAZLUM VARSA ONA EL UZATIRIZ
Bugün de dış politikamızın ana ekseninde dünyanın neresinde bir mağdur, mazlum varsa, ona el uzatma anlayışı vardır. Geçmişte balkanlarda, kafkasyada yaşanan sıkıntılarda hangi samimiyetle el uzattıysak, bugün de ırak’ta suriye’de filistin’de aynı anlayışla hareket ediyoruz. Biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, konuştuğu dile göre ayırt etmedik, etmeyiz. Çünkü biz yaradılanı severiz, yaradandan ötürü diyen, buna gönülden inanan bir milletiz. Geçtiğimiz 12 yılda 76’dan 193’e çıkan üniversite sayımız, 800 bine çıkan öğrenci sayımız ile bu alanda önemli bir hamle gerçekleştirdik. Bu çerçevede attığımız önemli adımlardan biri de, Türkiye bursları projesidir. Geçmişte farklı kurumların, farklı statülerde verdiği burslar 2012’den itibaren başbakanlığım döneminde Türkiye Bursları adı altında toplandı. Türkiye bursları kapsamında yapıaln tanıtım çalışmaları, öğrenci sayısının da katlanarak artmasını sağladı. Üç yıl içinde, uluslararası öğrenci sayısı 24 binden, 70 bine ulaştı. Türkiye bursu verilen öğrenciler, dünyanın 100 fartklı noktasındaki mülakatlarla belirlendi.
Biraz önce de filmini izlediğimiz Ugandalı cemil’in hikayesi bunlardan biriydi. Türkiye büyükelçiliği binasında ilanı gören cemil, internet üzerinden başvuruyu yapıyor ve köyüne dönüyor. Nasıl bir köy, oradan taa büyükelçiliğe nasıl geldiğini izledik. Bu fiili bir durum. Başvurusunun kabul edilip edilmediğine dair, elektronik postayı okumak için, saatlerce uzaklıktaki şehire yürüyerek giden cemil, bugün erciyes üniversitesinde eğitimini sürdürüyor. Bir başka hikaye kolombiya’dan. Bir köyünden başvuru yapan öğrencimiz mülakata girmeye hak kazanıyor. Fakat başkente gitmek için yol parası bulamıyor. Köylülerin yardımı ve büyükelçiliğimiz yardımıyla başkente geliyor ve Türkiye burslusu olarak eğitim görüyor. Bilindiği gibi afrika’nın pek çok bölgesinde ortalam ömür 45-50 yıl. Onun için bu bölgeden gelen öğrencilerin büyük bölümü öksüz ve yetim. Türkiye bursları sadece eğitim imkanıyla değil, öksüzün yetimin elinden tutulmasına vesile olmasıyla da ayrıca değerlidir.
Türkiye’de eğitimini tamamlayıp, kendi ülkesinde bakan olan, akademisyen olan çok sayıda kişi bulunuyor. Bunları bizzat kendim yaşadım. Bu hizmetlerin gerçekleşmesinde emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Türkiye’nin güçlenmesi, kalkınması, gelişmesi, kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm dost ve kardeş toplumlar için de yeni bir ümit ışığının yanması anlamına geliyor. Coğrafyaları sadece doğal zenginlikleriyle, stratejik değerlendirme anlayışı insanlığa büyük zarar verdi. sömürgecilik ve kölelik şekil değiştirerek varlığını bugün de sürdürüyor. Batı’da israf edilen gıdanın, afrika’daki tüm açları doyuracak durumda olan bir düzenin sürdürülebilmesi mümkün değildir. Orta afrika’daki viktorya gölünde çıkarılan balıklar batı ülkelerine götürülürken, bunların kılçıklarının bile bölge halkına çok görüldüğü bir düzeni kabul etmemiz mümkün değildir.
Altı petrol, altın, elmas daha pek çok maden kaynayan toprakların üzerindeki insanların, sefalet içinde yaşadığı düzeni kesinlikle adaleti bulmuyoruz. Gece uzaydan dünyaya bakıldığında kimi yerler ışıl ışık yanarken, kimi yerler derin karanlığa boğulmuşsa burada bir sorun var demektir. Bu düzen eninde sonunda tıkanmaya çökmeye mahkumdur.Türkiye bu konuda tarihi olarak sorumluluk sahibidir. Biz işte bunun için dünya beşten büyüktür diyoruz. BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, dünyadaki adaletsizlikleri önlemek konusunda öncülük yapması gereken kurumların, önce kendilerini ıslah etmeleri gerekiyor. İşte buyrun, bakın sınırımızda tel abyad’da, arapları ve Türkmenleri uçaklarla vuran batı, ne yazık ki onların yerine terör örgütü PYD ve PKK’yı yerleştiriyor. Buna biz nasıl olumlu bakabiliriz? Bu batıya biz nasıl samimi olarak bakabiliriz.
İşte numan bey dün bölgedeydi. Oradan kaçan ve bize sığınan 15 bine yakın insanı biz ege denizinde veya akdenizde bırakmadık. Açtık kucağımızı onları ülkemizde kabul ettik. Biz buyuz. Ama batı’yı da görüyoruz. Onlar akdeniz’de boğulmaya mahkum ediyor, ege’de boğulmaya mahkum ediyor, ama biz buna müsaade edemeyiz.Okudu ya, zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biz buyuz. Arakan’daki Müslümandan, Irak’taki Ezidi’ye kadar yardıma ihtiyacı olan her mazluma, başka hiçbir kritere bakmaksızın el uzatmayı sürdüreceğiz. Yunus emre’den aldığımız ilhamla, gönüller yapmak için, mevlana’nın söylediği gibi ayağımızı bu ülkeye sahipleyip tüm dünyayı dolaşmaya devam edeceğiz. Bu bakımdan çok önemli bir müktesebat ortaya çıktı. Çok daha yüksek verim elde etmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.