ERDOĞAN İLE GÜLEN'İN ARASINI DERSHANELER SAVAŞI MI AÇTI?

Zaman yazarı Ekrem Dumanlı, dershanelerin kapatılması konusunda, Gülen cemaatinin bu kararı AKP'ye yakıştıramadığını söyledi

Dumanlı, “Camianın hassasiyetini doğru okumak şart: Onlar 12 Eylül ve 28 Şubat yönetiminin bile yapmadığı kapatma hamlesini şu zamana kadar gönül dostu saydığı ve bütün demokratik adımlarına destek verdiği AK Parti’ye yakıştıramıyor” dedi.

Yazısında demokratikleşme paketini örnek gösteren Dumanlı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu durumu çözmesi gerektiğini belirterek, “. Dershane konusundaki tabii mecraya yöneliş, ne Başbakan için nakisedir; ne hükümet için. Aksi, büyük bir iletişim kazasıdır ki onlarca yıl kapanmayacak derin yara açılmış demektir” ifadelerini kullandı.

İşte o yazının bir kısmı;

MEB diyor ki, “Ey dershaneler özel okula dönüşün, size destek sağlayalım…” Madem destek sağlayacaksın adamlar dershaneyken de aynı şeyi yapsana! Madem derdiniz fakir aileler, dershaneciler tarafından bir fon kurulmasını, mali durumu zayıf olan talebelerin o fondan yararlanmasını; hatta heba edilen eğitim kaynaklarından da bu fona destek verilmesini sağlarsın; olur biter. Tabii maksadınız mali durumu zayıf öğrencileri ve ailelerini korumak ise...

Fevkalade incitici ve rencide edici bir mazeret: Dershaneler elindeki rantı bırakmak istemediği için okula dönüşmek istemiyor. Gülünç! Özel okula dönüştüğünde öğrenciden alacağı ücret ikiye üçe katlanacakken adam niye mali sebepten dolayı kapanmaya razı olmasın ki! Eğitim camiasının bir bölümünü tahrik edici bir laf: Yasa çıkarılacak ve artık dershanelerin tabelalarında MEB yazmayacakmış. Yazmazsa yazmasın; zaten özel işletmelerin kapısında herhangi bir bakanlığın bangır bangır bağırması hata. Kaldı ki dershaneler gireceği sınavda kendini yeterli bulmayan öğrenciye kurs veriyor; diploma da dağıtmıyor, sertifika da. Yani, meşruiyetlerini MEB’in mühründen değil; arz talep dengesindeki ilgiden ve bilgiden alıyor. Kurs almak mecburi bir eğitim değil ki bakanlığın şefkat ve merhamet kanatları altında yaşıyor olsun. Dershaneciler serbest piyasa ekonomisinin en tabii kurallarını hatırlatınca aba altından sopa göstererek “tevhid-i tedrisat”tan bahsedenler oluyor. Az daha sıkışsa bazıları İstiklal Mahkemeleri’nden bile bahsedecek ve bu savrulmayı içine sindirebilecek. Yazık.

Dershanelerin kapanmasına karşı çıkmayı, ‘cemaat’ meselesi gibi değerlendirmek yanlış. Fethullah Gülen Hocaefendi bu tartışma daha ilk çıktığında söyleyeceğini söyledi ve “Kapanırsa kapansın hizmet duracak değil ya…” diye özetleyebileceğim bir yaklaşım sergiledi. Belki de çok ağır bir sitemdi bu. Bazı dershaneciler de, “Cemaat zaten okulculukta usta; asıl zararı dershane sektörünün çoğunluğunu temsil eden bizler göreceğiz.” diyor. Aslında kimse zarar görmez; demokrasimiz ve yönetim biçimimizden gayrı.

Camianın hassasiyetini doğru okumak şart: Onlar 12 Eylül ve 28 Şubat yönetiminin bile yapmadığı kapatma hamlesini şu zamana kadar gönül dostu saydığı ve bütün demokratik adımlarına destek verdiği AK Parti’ye yakıştıramıyor. Parti tabanı da, hatta vekillerinden bakanlarına kadar, dershane kapatma konusundaki usul ve üslubu tasvip etmiyor. “Memleketin bütün meselesi bitmiş de sıra buna mı gelmiş?” diyen sade vatandaş (özellikle de muhafazakâr kitle) makul bir gerekçe istiyor. Kapatma yönünde serd edilen sebep ve vesileler inandırıcı değil; o yüzden kırgınlık had safhada. Dershane kapatılmasında ısrar edildikçe akla başka şüpheler de gelmiyor değil maalesef.

Dershane konusundaki kördüğümü Başbakan Erdoğan çözmeli. Nasıl mı? Tıpkı başka konularda olduğu gibi halkın dershane mevzuundaki endişelerini dikkate alarak. Düşünün; ağustosta Türkmenistan’dan dönerken gazetecilere anadilde eğitimin özel okullarda bile olsa ülkeyi böleceğini ve seçim barajının düşürülmeyeceğini kesin bir dille ifade etmişti. Bir buçuk ay sonra itiraz ve talepleri göz önüne alan Başbakan, her iki konuyu da Demokratikleşme Paketi kapsamına aldı. Bu kadar kısa süre içinde ortaya koyduğu tavır değişikliğini makul gerekçelerle halka izah etti. Dershane konusundaki tabii mecraya yöneliş, ne Başbakan için nakisedir; ne hükümet için. Aksi, büyük bir iletişim kazasıdır ki onlarca yıl kapanmayacak derin yara açılmış demektir...

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ