'ERDOĞAN HADDİNİ BİLMİYOR!.. BAŞBAKANLIK TERBİYESİZ!.. ' HAKKI DEVRİM'DEN ZEHİR ZEMBEREK SÖZLER!..

Başbakanlık'ın bazı gazeteciler için koyduğu yasak Hakkı Devrim'i çıldırttı. Devrim öyle sözler etti ki zehir gibi!

Başbakan Erdoğan'ın Başbakanlık binasına girişlerini yasakladığı, "Beni takip etmesinler" dediği gazeteciler için en ağır eleştiri Radikal gazetesi yazarı Hakkı Devrim'den geldi.


Kısa süre önce bir rahatsızlık geçiren ve bir hayli kilo kaybı bulunan Devrim, hastalığın rehavetini üzerinden attığını bugünkü yazısındaki performansıyla bir kez daha gösterdi. Devrim, Erdoğan'ın haddini bilmediğini söylerken Başbakanlık'ı da teryibesiz kategorisine koydu.



İşte Devrim'in bugünkü köşesinden ilgili bölüm alıntıları;


Gazeteciler öğrenci değil, şayet gerekliyse öğretendir


Tayyip Bey salı günü Recep´in Kahvesi´nde doğrudan Radikal´e de sataştı. Erzurum´da onu dinlemeye gelen kalabalığın pek de büyük olmadığını gösteren fotoğrafa ve «Erdoğan Erzurum´da beklediği ilgiyi bulamadı» değerlendirmesine kızmış. Yayımlananın sabah saatlerinde miting öncesi çekilen fotoğraf olduğunu iddia ediyor.

Gazeteciler miting meydanına toplantı öncesi gider, bir. Dediği doğruysa fotoğrafta görünenler partinin gayretiyle o saatte meydana getirilen «yükleme» dinleyicilerdir. Önemli değil. İşin hoş tarafı, AKP liderinin Radikal´cilere «Avucunu yalarsın!» diye seslendiği gün bizim gazetede benim de dikkatimi çeken iki yazı vardı: Avni Özgürel´in Tayyip Erdoğan ve Cengiz Çandar´ın Vecdi Gönül güzellemeleri. İki farklı bakış açısının, tavrın ve görgünün tezahürleri.

Gazeteler ve gazeteciler konusunda saygısızlığın, terbiyesizliğin, haddini bilmezliğin görülmemiş bir örneğini de, Radikal´e sataşıldığı gün Başbakanlık Basın Merkezi ortaya koydu. Hürriyet, Milliyet, Vatan, Akşam ve Evrensel gazeteleri ile Star TV´nin Başbakanlık muhabirleri olan yedi gazetecinin Başbakan´ın toplantılarına ve Başbakanlık Basın Merkezi´ne girmeleri yasaklandı. Yeni deyişle «akreditasyonları iptal edildi.» (Turan Yılmaz, Hasan Tüfekçi, Abdullah Karakuş, Ali Ekber Ertürk, Veli Toprak, Sultan Özer ve Fatma Çözen.)

Başbakana danışmadan alınacak ve açıklanacak bir karar olamaz bu. Bence basına, haber alma ve gerçekleri öğrenme özgürlüğüne karşı işlenmiş ağır bir suçtur, ki faili de yazık ki Başbakan ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan.
Çeşitli haber kaynakları gibi Başbakan´ın ve Başbakanlık´ın hangi arkadaşlarımızca takip edileceğine Haber Müdürleri karar verir. Tayyip Bey´in basın daşınmanı Akif Beki, patronuna danışarak veya doğrudan onun verdiği emirle bu görevlileri bizzat belirleme girişiminde bulunuyor. Gülünç olmakla kalmayacak bir haddini bilmezliktir bu; saygısızlıktan çok öte bir terbiyesizliktir. Gazeteler ve basın kuruluşları umarım gerekli tepkiyi gösterecektir.

Ben kendi köşemde eski başbakanlarımızı ve gazetecilerle ilişkilerini düşündüm. Bildiklerimi bir bir hatırlamaya çalışarak.

İnönü ben mesleğe katıldığımda muhalefet lideriydi. Gazete sahipleri, yazarları ve muhabirleriyle bu tarz bir alışverişi söz konusu bile olmamıştır.
Menderes´in basınla ilişkisi gazete sahipleriyle barışık veya kavgalı olması şeklinde tecelli ederdi. (Beğendiğimiz bir tutum da değildi doğrusu.)
Demirel, basınla medenî ve seviyeli ilişkilerini hiçbir şart altında değiştirmeyen bir başbakan ve cumhurbaşkanı oldu. (Bu meziyetinin altını oldum olası çizenlerden biriyim.)

Ecevit, kısa ifadesiyle «içimizden biri» ve bir nezaket numunesiydi.
Özal, patronundan muhabirine kadar bütün gazetecilerle içli dışlı ilişki kuran bir başbakan olarak dikkati çekti. Erbakan ve Çiller basının asla yakınlık duyamadığı, insanca ilişki kuramadığı başbakanlar.

Son başbakanımıza geli