Erdoğan Demirören'i hasta yatağında heyecanlandıran fotoğraf!
Mehmet Soysal, merhum Erdoğan Demirören'i hasta yatağında heyecanlandıran fotoğrafı anlattı.
Türkiye'nin en büyük medya patronu Erdoğan Demirören vefatıyla büyük üzüntüye yol açtı. Demirören Medya Grubunun en tepesindeki isim Mehmet Soysal Milliyet gazetesindeki köşe yazısında, hasta yatağında Erdoğan Demirören ile son konuşmalarını anlattı.
İşte Mehmet Soysal'ın o yazısı:
Ankara’daydık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığımız canlı yayın programında dahi aklımız İstanbul’dan gelecek haberlerdeydi.
Çünkü Erdoğan Demirören Bey yaklaşık sekiz aydan beri hastaydı.
Ve hastalığıyla mücadele etmekteydi...
Sabaha karşı kızı Meltem Hanım’dan olumsuz haberleri almaya başlayınca oğlu Yıldırım Demirören ile birlikte acil olarak İstanbul’a döndük ve son iki saatine yetişebildik...
İki saat başında dua ederek bekledik.
Ve son nefesini verdiğine şahit olduk.
“Her nefsin ölümü tadacağına” iman etmiş biri olarak Erdoğan Ağabey’in mübarek Ramazan ayında, bir cuma gününde son nefesini vermesi ve Kadir Gecesi’nin gününde toprağıyla buluşması ve mezarına girmesi bir hesap işi değil, nasip işidir...
***
Erdoğan Demirören Ağabey’le 93 yılında tanışmıştık.
O dönem Nereden Nereye adlı TV programını yapıyorduk.
Programda, sıfırdan zirveye, zirveden sıfıra düşenlerin hikâyelerini kısa belgesel ve röportajlarla anlatıyorduk.
Erdoğan Ağabey’le de yaptığımız program sayesinde tanışmış ve hayat hikâyesini öğrendiğimizde ise oldukça etkilenmiştik.
Daha sonra, arada sırada kahve ve yemekli sohbetlerimizde sürekli bir araya geldik.
***
25 yılı bir yazıda anlatmak elbette çok zor.
Elbette, günü geldiğinde bunları da anlatacağız, yazacağız.
Bir hafta öncesine kadar hastanede gece yarısına kadar birlikteydik...
Hürriyet ve Kanal-D ile CNN Türk ve diğer yayın organlarının olduğu Bağcılar’daki merkez binanın önündeki bayrakları Demirören olarak değiştirdiğimizi ve bununla ilgili resimleri göstermiştim...
Resimleri gördükten sonra gözlerime bakarak demişti ki:
- Buralar, kelimelerle ticaretin yapıldığı ve paranın kazanıldığı yerlerdir...
Anlamıştım...
Hatırlamıştım...
Çünkü bu cümle yıllar önce ve her fırsatta sürekli yaptığımız sohbetinde, “Ticaret, kısacası satın almak veya satmak işlemi kutsal değerlerimiz altında yapılmamalıdır... Din, vatan, millet, bayrak ne satın alınır ne de satılır... Her ne iş yaparsanız yapın bunlar satılmaz ve alınmaz” uyarısının son sözleriydi.
Hikâyenin başını hatırlatıyordu ve sanki vasiyet ediyor gibiydi.
***
Yerli Sermaye ve Milli Duruş diyerek bir ömür mücadele eden Erdoğan Ağabey yerli ve milli duruşa sahip olan herkesi seviyordu...
Ve 52 yıl boyunca da yabancı sermayeyle ortak olmaya bu yüzden direnmişti...
Özetle, masal yüzlü bir adamdı...
Salı günkü yazımızda devam edeceğiz.
İşte Mehmet Soysal'ın o yazısı:
Ankara’daydık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığımız canlı yayın programında dahi aklımız İstanbul’dan gelecek haberlerdeydi.
Çünkü Erdoğan Demirören Bey yaklaşık sekiz aydan beri hastaydı.
Ve hastalığıyla mücadele etmekteydi...
Sabaha karşı kızı Meltem Hanım’dan olumsuz haberleri almaya başlayınca oğlu Yıldırım Demirören ile birlikte acil olarak İstanbul’a döndük ve son iki saatine yetişebildik...
İki saat başında dua ederek bekledik.
Ve son nefesini verdiğine şahit olduk.
“Her nefsin ölümü tadacağına” iman etmiş biri olarak Erdoğan Ağabey’in mübarek Ramazan ayında, bir cuma gününde son nefesini vermesi ve Kadir Gecesi’nin gününde toprağıyla buluşması ve mezarına girmesi bir hesap işi değil, nasip işidir...
***
Erdoğan Demirören Ağabey’le 93 yılında tanışmıştık.
O dönem Nereden Nereye adlı TV programını yapıyorduk.
Programda, sıfırdan zirveye, zirveden sıfıra düşenlerin hikâyelerini kısa belgesel ve röportajlarla anlatıyorduk.
Erdoğan Ağabey’le de yaptığımız program sayesinde tanışmış ve hayat hikâyesini öğrendiğimizde ise oldukça etkilenmiştik.
Daha sonra, arada sırada kahve ve yemekli sohbetlerimizde sürekli bir araya geldik.
***
25 yılı bir yazıda anlatmak elbette çok zor.
Elbette, günü geldiğinde bunları da anlatacağız, yazacağız.
Bir hafta öncesine kadar hastanede gece yarısına kadar birlikteydik...
Hürriyet ve Kanal-D ile CNN Türk ve diğer yayın organlarının olduğu Bağcılar’daki merkez binanın önündeki bayrakları Demirören olarak değiştirdiğimizi ve bununla ilgili resimleri göstermiştim...
Resimleri gördükten sonra gözlerime bakarak demişti ki:
- Buralar, kelimelerle ticaretin yapıldığı ve paranın kazanıldığı yerlerdir...
Anlamıştım...
Hatırlamıştım...
Çünkü bu cümle yıllar önce ve her fırsatta sürekli yaptığımız sohbetinde, “Ticaret, kısacası satın almak veya satmak işlemi kutsal değerlerimiz altında yapılmamalıdır... Din, vatan, millet, bayrak ne satın alınır ne de satılır... Her ne iş yaparsanız yapın bunlar satılmaz ve alınmaz” uyarısının son sözleriydi.
Hikâyenin başını hatırlatıyordu ve sanki vasiyet ediyor gibiydi.
***
Yerli Sermaye ve Milli Duruş diyerek bir ömür mücadele eden Erdoğan Ağabey yerli ve milli duruşa sahip olan herkesi seviyordu...
Ve 52 yıl boyunca da yabancı sermayeyle ortak olmaya bu yüzden direnmişti...
Özetle, masal yüzlü bir adamdı...
Salı günkü yazımızda devam edeceğiz.