"ERDOĞAN BİR TÜRLÜ TATMİN OLMUYOR, ÇAKTIKÇA ÇAKIYOR MEDYAYA!"

"Herkese olduğu gibi biz gazetecilere de iki yol gösteriliyor: - Ya bizdensin ya da düşman."

Bize yüzde 15 derler

GAZETECİLERİN bir bölümünü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül uçağıyla yurtdışına götürdü, bir bölümünü ise Başbakan Tayyip Erdoğan...

Aynı gün...
Bir bölüm gazeteci de “tensikat” nedeniyle işinden oldu.
Bu arada...
Bir bölüm gazeteci ise “Acaba uçakla yurtdışına götürülme sırası bize ne zaman gelecek?” diye devranın dönmesini beklemekte.
Bir de benim gibiler var:
Demirel döneminde de, Sezer döneminde de, Gül döneminde de “lanetli” kapsamından bir türlü çıkamayan.
Şu kadarını söyleyeyim:
Ben meslek hayatım boyunca bir kere bile “Cumhuriyet Resepsiyonu”na davet edilmedim.
Dert değil, dert değil...
Sadece saptama yapıyorum.

* * *
Cepheleşme her dönemde bizim milli sporumuzdur ama bu spor dalı, hiçbir dönemde bu denli rekor üstüne rekor kırmadı.
Grisi olmayan bir yola düşmüş durumdayız.
Herkese olduğu gibi biz gazetecilere de iki yol gösteriliyor:
- Ya bizdensin ya da düşman.
- Ya itaat et ya da isyan et.
- Ya “jöleli” gibi kafayı çalıştırıp anında tornistan patlat ya da bütün yatırımı Kemal Abi’ye yapıp beklemeye geç.
- Ya öv ya da söv.
Azıcık ortadan gittin mi, azıcık herhangi bir tarafa yaslanmaktan imtina ettin mi, azıcık kafana göre takıldın mı, hemen patlatıyorlar ensene “Tarafını seç” şaplağını...
Bunu iktidar da yapıyor, muhalefet de.
İktidar yanlısı okur da yapıyor, iktidar karşıtı okur da...

* * *
İşte bakın:
Medyanın bir bölümü resmen iktidarın güdümünde...
Olaylar karşısında henüz iktidar bile ses vermemişken oradan ses geliyor.
Öyle sözcüler var ki o yayın organlarında, AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’i bile yaya bırakıyorlar.
Medyanın bir başka bölümü ise gayet mutedil gidiyor.
İncitmeme çabası var, aşırı dikkat var, öfke yaratacak haberler konusunda abartılı bir özen var.
Sayfalar şahane Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül fotoğraflarıyla dolu.
Ama bütün bunlar yine de iktidarı kesmiyor.
Yine de...
Hükümet cephesinde kimin kafası atıyorsa, kimin asabı bozuluyorsa, kimin damarına basılıyorsa...
Başlıyor medyaya yüklenmeye...
Bir aşağılama ki...
Sormayın gitsin.

* * *
Şu anda medya, Türk siyaset tarihinin en “dikensiz gül bahçesi” durumunda.
Ama Başbakan Erdoğan bir türlü tatmin olmuyor.
Çaktıkça çakıyor medyaya...
Mesela en son Ukrayna uçağında şöyle demiş:
“Türk medyasının çıkmazı, medyanın dili ile milletin dili uyumlu değil. Senin söylediğini halk anlıyorsa siler süpürürsün. Medyanın halkı etkilemesi yüzde 15 bandında”.
Hadi “Hangi millet?” sorusunu çok sorduk, onu geçelim.

* * *
Ama şunu sormadan geçemeyiz:
Madem medyanın etkisi yüzde 15...
Bu kadar polemiğe, bu kadar operasyona, bu kadar kıskaca alma gayretine, bu kadar çeki düzen verme arzusuna ve bu kadar yeni medya düzeni yaratma çabasına ne gerek var?
Neden her konuşmanın önemli bölümünde medya hedef alınıyor?
Neden köşe yazarı düzeyinde polemiklere girişiliyor?
Niye meslektaşlarımız iki uçağa doldurulup diyar diyar gezdiriliyor?
Madem medyanın etkisi yüzde 15...
Yüzde 85 sana yeter de artar bile... Bırak, milletin dilini konuşmayan medyacılar, kafalarına göre takılsınlar.

Ahmet HAKAN / HÜRRİYET