Erdal Beşikçioğlu'ndan Emrah Serbes'e dair flaş açıklama! "Benim için Behzat Ç.’nin..."
Erdal Beşikçioğlu, Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin'e verdiği röportajda merak edilen soruları yanıtladı.
Behzat Ç.'nin yeniden ekrana gelmesi planlanırken, senarist Emrah Serbes trafik kazasına karıştı. 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan kazanın ardından ünlü senarist hapse girdi.
Dizinin başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu, Posta gazetesine verdiği röportajda merak edilen soruları yanıtladı.
İŞTE O RÖPORTAJ:
Behzat Ç.’yi tekrar çekmeyi istiyordunuz. Emrah Serbes’in ardından ne olacak?
Elim bir kaza var ortada. Emrah’ın ruhsal durumuna bağlı.
Sonuçta Emrah Bey yazdı, siz de o karakteri canlandırdınız. Türkiye sizi Behzat Ç. ile tanıdı...
Emrah’ın durumunu bilemiyorum... Ne manadadır, nasıl bir dünyanın içindedir. Benim için Behzat Ç.’nin yazarıdır ve değerli bir insandır. Hoş bir edebiyat adamıdır. Tanrı ona yazması için yetenek vermiş, o da yazmış. Eseri çıkaran o. Biz sadece onun sözcüklerinin vücut bulmasını sağlayanlarız. Behzat Ç.’yi başkasına yazdırıp, oynayalım demek doğru olmaz. Gücü zaten yazarında saklıydı.
Emrah Bey’in yaptığı kazayı duyduğunuzda ne hissettiniz?
En az Emrah kadar üzüldüm. Daha fazla konuşmak istemiyorum.
Behzat Ç.’den sonra size olan ilgi azaldı mı?
Hayır, neden azalsın? Tiyatro oynuyoruz, tüm biletler tükeniyor. 9 yaşından, 70 yaşına kadar seyircimiz var.
Behzat Ç.'deki popülariteniz başkaydı ama...
Behzat Ç. o döneme göre anarşist bir işti. Ondan önce ‘Vali’ filmi vardı, o da sevildi. ‘Adı Efsane’ güçlü bir izleyici kitlesine sahipti. ‘46’ alternatif bir iş olarak başlamıştı. Her birinin kendi içinde farklı değerlendirmeleri var.
’Tüy Kalemler’ oyununda yüzyılların en tartışma yaratan isimlerinden Marquis de Sade’ı canlandırıyorsunuz. ‘Sadizmin babası.’ Bu fikir nereden çıktı?
Marquis de Sade’ı, felsefesini ve sadizmin felsefesini bilen insanların büyük keyif alacağı bir oyun. Fransız Devrimi sırasında hem halk hem de kral tarafından içeri atılan tek yazar. Oysa sanatın gücünün altını çiziyor. Enteresan biri.
Size uygun bir karakter mi Marquis de Sade?
Biz Sade’ın sözlerinden büyük keyif aldık, seyirci de öyle. Sanata yönelik baskının neden olmaması gerektiğini anlatıyor. Bugün birçok gazetecinin içeride olmasına neden olan ifade özgürlüğünün neden var olması gerektiğini anlatıyor.
Sahnede küvete giriyorsunuz ve çoğu sahnede yarı çıplaksınız. Ne hissediyorsunuz?
Hayatının büyük kısmı, sürgünde ve akıl hastanesinde geçmiş. Küvet de hapishaneyi, akıl hastanesini sembolize ediyor.
Peki ya kendinizi çıplak görmek ne hissettiriyor?
Oyuncu her rolü hakkıyla vermeli. Çıplak ya da giyinik fark etmez. Ama asıl cesaret işi olan, insanın kendisini görmesi. O nedenle o sahneleri hiç kaydettirip izlemedim.
Oyunda cinsellik epeyce var...
Elbette, cinsellik hayatımızın her yerinde var. Mesela siz bir erkeğin ilk neresine bakarsınız?
Gözlerine...
Peki daha sonra?
Gözler, dişler, eller...
O öyle değil işte... Sonra aşağılara doğru inersiniz...
Peki, gerçekte var mı serde biraz delilik?
İnsanın kendine deli demesinden daha zor bir şey yok. Hepimizde delilik vardır. Çıldırtan durumlar karşısında reflekslerimizi kontrol edemediğimiz bir çok an olabilir. Ama mevzu delilik falan değil. Sözü söyleyebilecek cesarete sahip olan insanlar. Mesela ben istediğim şeyi amiyane şekilde değil de daha akıllıca söylemeyi tercih ediyorum.
AŞK ÜÇGENLERİ İÇİNDE KALDIM
En son ‘Adı Efsane’ dizisinde oynadınız. Neden tutmadı?
Tutmadı diye bir durum yok. Maalesef dizi çekerken hiçbir zaman sezonun tüm senaryosunu okuyamıyorsunuz. Karşınızdaki insanların anlattığı hikaye örgüsüne inanarak sözleşme imzalıyorsunuz. Bu da onlardan biriydi. Bize vaat edilen ile gerçek hikaye arasındaki farkı görünce içinde var olmamayı tercih ettim. Genç oyunculara fazla zarar vermeden yavaşça diziden çekilme kararı aldım.
Ne değişti peki hikayede?
Ben sadece inandığım işlere ve bir ideolojiyi doğru düzgün anlatabilecek işlere evet demeyi tercih ediyorum. ‘Adı Efsane’ bunlardan biriydi. Varoştaki çocukların var oluş mücadelesiydi. Ama iş gece kulüplerinde içki içen çocuklara bağlanınca projeden uzaklaştım.
Mutlu olamadınız sanırım...
Mevzu o değil, hikayeyi güçlü kılamadık. Basketbolun daha fazla olabileceği, takım ruhunun önde olduğu bir işten, bir anda aşk üçgenleri içinde kendimi bulunca, o hikayede bir
ERDAL BAŞKASINA AŞIK OLURSA İLK BANA SÖYLER
Erdal Beşikçioğlu gerçekte nasıl biri?
Erdal Bey: Yalın haliyle evli, iki çocuğu olan, devlet memurluğundan emekli bir adamım işte.
Eşiniz Elvin Beşikçioğlu da tiyatrocu. Tiyatro Türkiye’de hak ettiği yerde mi sizlere göre?
Erdal Bey: Mesela Avrupa’daki bir otomobil fabrikasının işçilerine bilet dağıtılıyor, gidin tiyatro seyredin diye... Bizde hangi topluluk yapıyor bunu? Gelip bizimle pazarlık ediyorlar, “Toplu bilet alırsak ne kadar indirim yaparsınız?” diye. Sanat indirimli bir şekilde nasıl sunulabilir? Utanç verici. Gerçekten sanat ve sanatım adına üzülüyorum. sanat ve sanatım adına üzülüyorum. Sanatın ucuzlaştırılmasına tepkiliyim.
Dizinin başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu, Posta gazetesine verdiği röportajda merak edilen soruları yanıtladı.
İŞTE O RÖPORTAJ:
Behzat Ç.’yi tekrar çekmeyi istiyordunuz. Emrah Serbes’in ardından ne olacak?
Elim bir kaza var ortada. Emrah’ın ruhsal durumuna bağlı.
Sonuçta Emrah Bey yazdı, siz de o karakteri canlandırdınız. Türkiye sizi Behzat Ç. ile tanıdı...
Emrah’ın durumunu bilemiyorum... Ne manadadır, nasıl bir dünyanın içindedir. Benim için Behzat Ç.’nin yazarıdır ve değerli bir insandır. Hoş bir edebiyat adamıdır. Tanrı ona yazması için yetenek vermiş, o da yazmış. Eseri çıkaran o. Biz sadece onun sözcüklerinin vücut bulmasını sağlayanlarız. Behzat Ç.’yi başkasına yazdırıp, oynayalım demek doğru olmaz. Gücü zaten yazarında saklıydı.
Emrah Bey’in yaptığı kazayı duyduğunuzda ne hissettiniz?
En az Emrah kadar üzüldüm. Daha fazla konuşmak istemiyorum.
Behzat Ç.’den sonra size olan ilgi azaldı mı?
Hayır, neden azalsın? Tiyatro oynuyoruz, tüm biletler tükeniyor. 9 yaşından, 70 yaşına kadar seyircimiz var.
Behzat Ç.'deki popülariteniz başkaydı ama...
Behzat Ç. o döneme göre anarşist bir işti. Ondan önce ‘Vali’ filmi vardı, o da sevildi. ‘Adı Efsane’ güçlü bir izleyici kitlesine sahipti. ‘46’ alternatif bir iş olarak başlamıştı. Her birinin kendi içinde farklı değerlendirmeleri var.
’Tüy Kalemler’ oyununda yüzyılların en tartışma yaratan isimlerinden Marquis de Sade’ı canlandırıyorsunuz. ‘Sadizmin babası.’ Bu fikir nereden çıktı?
Marquis de Sade’ı, felsefesini ve sadizmin felsefesini bilen insanların büyük keyif alacağı bir oyun. Fransız Devrimi sırasında hem halk hem de kral tarafından içeri atılan tek yazar. Oysa sanatın gücünün altını çiziyor. Enteresan biri.
Size uygun bir karakter mi Marquis de Sade?
Biz Sade’ın sözlerinden büyük keyif aldık, seyirci de öyle. Sanata yönelik baskının neden olmaması gerektiğini anlatıyor. Bugün birçok gazetecinin içeride olmasına neden olan ifade özgürlüğünün neden var olması gerektiğini anlatıyor.
Sahnede küvete giriyorsunuz ve çoğu sahnede yarı çıplaksınız. Ne hissediyorsunuz?
Hayatının büyük kısmı, sürgünde ve akıl hastanesinde geçmiş. Küvet de hapishaneyi, akıl hastanesini sembolize ediyor.
Peki ya kendinizi çıplak görmek ne hissettiriyor?
Oyuncu her rolü hakkıyla vermeli. Çıplak ya da giyinik fark etmez. Ama asıl cesaret işi olan, insanın kendisini görmesi. O nedenle o sahneleri hiç kaydettirip izlemedim.
Oyunda cinsellik epeyce var...
Elbette, cinsellik hayatımızın her yerinde var. Mesela siz bir erkeğin ilk neresine bakarsınız?
Gözlerine...
Peki daha sonra?
Gözler, dişler, eller...
O öyle değil işte... Sonra aşağılara doğru inersiniz...
Peki, gerçekte var mı serde biraz delilik?
İnsanın kendine deli demesinden daha zor bir şey yok. Hepimizde delilik vardır. Çıldırtan durumlar karşısında reflekslerimizi kontrol edemediğimiz bir çok an olabilir. Ama mevzu delilik falan değil. Sözü söyleyebilecek cesarete sahip olan insanlar. Mesela ben istediğim şeyi amiyane şekilde değil de daha akıllıca söylemeyi tercih ediyorum.
AŞK ÜÇGENLERİ İÇİNDE KALDIM
En son ‘Adı Efsane’ dizisinde oynadınız. Neden tutmadı?
Tutmadı diye bir durum yok. Maalesef dizi çekerken hiçbir zaman sezonun tüm senaryosunu okuyamıyorsunuz. Karşınızdaki insanların anlattığı hikaye örgüsüne inanarak sözleşme imzalıyorsunuz. Bu da onlardan biriydi. Bize vaat edilen ile gerçek hikaye arasındaki farkı görünce içinde var olmamayı tercih ettim. Genç oyunculara fazla zarar vermeden yavaşça diziden çekilme kararı aldım.
Ne değişti peki hikayede?
Ben sadece inandığım işlere ve bir ideolojiyi doğru düzgün anlatabilecek işlere evet demeyi tercih ediyorum. ‘Adı Efsane’ bunlardan biriydi. Varoştaki çocukların var oluş mücadelesiydi. Ama iş gece kulüplerinde içki içen çocuklara bağlanınca projeden uzaklaştım.
Mutlu olamadınız sanırım...
Mevzu o değil, hikayeyi güçlü kılamadık. Basketbolun daha fazla olabileceği, takım ruhunun önde olduğu bir işten, bir anda aşk üçgenleri içinde kendimi bulunca, o hikayede bir
ERDAL BAŞKASINA AŞIK OLURSA İLK BANA SÖYLER
Erdal Beşikçioğlu gerçekte nasıl biri?
Erdal Bey: Yalın haliyle evli, iki çocuğu olan, devlet memurluğundan emekli bir adamım işte.
Eşiniz Elvin Beşikçioğlu da tiyatrocu. Tiyatro Türkiye’de hak ettiği yerde mi sizlere göre?
Erdal Bey: Mesela Avrupa’daki bir otomobil fabrikasının işçilerine bilet dağıtılıyor, gidin tiyatro seyredin diye... Bizde hangi topluluk yapıyor bunu? Gelip bizimle pazarlık ediyorlar, “Toplu bilet alırsak ne kadar indirim yaparsınız?” diye. Sanat indirimli bir şekilde nasıl sunulabilir? Utanç verici. Gerçekten sanat ve sanatım adına üzülüyorum. sanat ve sanatım adına üzülüyorum. Sanatın ucuzlaştırılmasına tepkiliyim.