ENVER AYSEVER'DEN MURATHAN MUNGAN CİNAYETİ KATİLİNE AÇIK MEKTUP!

Şair Murathan Mungan'ın Derya Köroğlu ile aralarında bir aşk olduğuna dair söylentileri yalanlamak zorunda kalması Enver Aysever'i isyan ettirdi.

İşte Enver Aysever’in Birgün Gazetesi’ndeki köşesinden dile getirdiği isyan dolu mektup...

Ey caniler,

Murathan Mungan okuduğum en güzel aşk şiirlerini yazan adam. Üretken. Yazının her biçiminde var olmuş, sanatın çeşitli alanlarında kalıcı ürünler vermiş biri. Bizim coğrafyanın soluğu. Varlığı mutlu eder insanı.

En son “Bir Dersim Hikayesi”yle çıktı karşımıza. Toprağının meselesini yazdı, diğer öykücülerle kol kola girdi ve tam da edebiyatın yapması gerekeni ortaya koydu.

Anılarımda türlü biçimlerde yer alır Mungan. Fatih’te, Şehir Tiyatrosu’nda, ‘Taziye’ oyununu izlemiştim ilkin. Dramaturg olarak görev yaptığı yıllarda, Gençlik Günleri kapsamında tanıştık. Anımsamaz elbet. Kimler gelir, kimler geçer Şehir Tiyatrosu’ndan! Müzik grubumuzun adı Çisenti’ydi. “Neden yağmur değil?” diye sormuştu.

Çok yazdı, çok tartışıldı, çok sevildi, çok eleştirildi. Hepsi doğal. Bir yazar sevilecek, benimsenecek, kıskanılacak, hatta yargılanacak bizim ülkede. Olmazsa olmaz. Mutlaka mahkemede yargıç karşısına çıkmaz kişi. Çoğunlukla toplumun ahlak bekçilerinin, ahlaksız saldırısıyla yargılanır.

“ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim”

diye benzersiz dizeler yazan bir şairden söz ediyoruz. Aşk acısı çekip de, birine sevdalanıp, bu “Yalnız Opera”ya yolu düşmeyen varsa, ne yazık. Eksik kalmıştır aşkı, ayrılığı…

Caniler,

Dün bir açıklama yapmak zorunda kaldı şair. Yaşamını insan ruhunu anlamak, anlatmak için çabalamış biri için ne sıkıntı. Yeni Türkü’den Derya Köroğlu’yla arasında bir aşk olduğuna dair çıkan söylentilere açıklık getirmek yükünü üstlenmişti. Bir şairin bu duruma düşürülmesinden çok utandım.

Adına sosyal medya denilen vahşi, saldırgan, ırkçı, dedikoducu, utanmazların ele geçirdiği mecrada neler yazmış, söylemişsiniz meğer. “Şairin Romanı”nı okumamış, dünyasına girmemiş, sadece bedeni, konumu ve yaşam yönelimleri üzerinden saldırmışsınız.

Murathan Mungan’ın ırkı, cinsiyeti, dini yok biliyor musunuz? Sadece dili var. Şairin, yazarın memleketi dilidir. Cinsiyeti ve inancı da! Varken ne iş gördüklerini, neye yaradıklarını anlamayabilirsiniz onların, ama yokluklarında yaşamın, evrenin dengesi bozulur.

Mungan’ın sevgilisi kim, bilmiyorum. Eşcinsel mi, onu da bilmiyorum. Dahası, merak etmiyorum. Ama şiirini mırıldanıyorum. Romanlarını okuyorum. Oyunlarını izliyorum. ‘Söz’ünü takip ediyorum. Ne dediğini önemsiyorum!

Asıl önemli olan aşık olduğumda ya da ayrı düştüğümde sevdiğimden onun şiiri imdadıma yetişir. O dizeler benim olur. Yeri gelir derdimi anlatmama yarar. An gelir, kederimi dindirir. Yaşamı sezmeme, insan olma yolunda ilerlememe destek olur. Mungan şiirini bir erkeğe mi yazar, bir kadına mı aklıma gelmez. Şiir okuyanındır. Paylaşanındır. Benimdir. Bizimdir.

Ey caniler,

Belli ki bir insanı yürekten sevmemişsiniz hiç! Şiirin denen benzersiz lezzeti tatmamışsınız. Kinden, kandan ve öfkeden beslenmişsiniz. Adını ahlak koyduğunuz hapishanenin içinde debelenip durmuşsunuz. Üretmemişsiniz, insanlığa katkı yapmak için kaygı duymamışsınız. Dikizlemiş, gizlice dinlemiş, yalanlar üretmiş ve sonunda linç etmeye kalmışsınız!

Sizin bir adınız var mı sahiden? Ya da sizinle aynı soydan gelmek isteyecek kimse? Çocuğunuzun yüzüne bakınca yüzünüz kızarır mı söz gelişi? Ya da aynada gördüğünüz surata tükürmek ister misiniz bir kez?

Murathan Mungan açıklama yapmak zorunda kalmış. İçinde şiir yok, roman yok, oyun, oyuncu, sevda, insan yok! Bir şairin kalemini bunlar için oynatmasının acısı yüreğimde diri dipdiri.

Bu memleketin çok meselesi var. Bir sürü derdi, acısı. Kasvetli, kederli, acılı günlerden geçiyoruz. Ama inanın önceliği bu!

Bir şair, eğer bu canileri yalanlamak ya da açıklama yapmak için yazmak zorunda kalıyorsa;

Evimize daha çok şehit gelir, dağlarda çok gencimiz ölür, sularımız kirlenir, geleceğimiz çalınır, Sevda Tepesi elimizden alınır…

Yaşam tatsız, tuzsuz ve sevgisiz olur.

Evet, önceliğimiz budur.

Nefret dilini kullanan canilerin, şairlerden çok ses çıkardığı ülkede yaşanmaz!