Enver Aysever'den Etyen Mahçupyan'a sert eleştiri

Enver Aysever BirGün gazetesindeki köşesinde Başbakan Başdanışmanı Etyen Mahçupyan ile ilgili bir yazı kaleme aldı.

Ortaköy'de karşılaştığı Etyen Mahçupyan'ın vermekte olduğu röportajı değil ama röportaj için verdiği pozları anlatarak edebi bir giriş yapan Aysever, insan kendini kandırmadan hiçbir fikri inandırıcı biçimde savunamaz dediği yazısında "Mahçupyan zeki ve dünyayı iyi bilen biri..." dedi ve ekledi: "... Tüm bunları bilip de, nasıl kendini bunca kolay teslim eder insan sahnede olma arzusuna?"

İşte Aysever'in Başbakan Davutoğlu'nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan üzerine yazdıkları:

HERKES FARKETTİ ETYEN BEYİ

Dalgın çevreye bakarken yandan ağır, söyleşerek ilerlemeye başladı Etyen Mahçupyan, gazeteci olduğunu sandığım bir kadın ve fotoğrafçı. Herkes fark etti elbet Etyen Bey'i. Muhtemelen bundan bir ay öncesine göre daha fark edilir, hissedilir biri olmanın gücü, konforu ve kıdemiyle kendinden emin atıyordu adımlarını. Meydana doğru ilerliyor, sanki ona dönen gözlere yeterince bakmaları için zaman tanıyordu. Fotoğrafçının her açıdan çektiği kareler bahanesiydi işin...

SAHNE ALAN OYUNCUNUN ÖZGÜVENİ...

Sahne alan bir oyuncunun özgüveni ve zaman zaman gerilimi vardı duruşunda. Konuşmalarını işitmemiz olanaklı değildi elbet. Lakin ne anlattığını tahmin etmek için duymak gerekmiyor. İstanbul'un orta yerindeki gösteriye hepimiz dahildik nasılsa... Bana ilginç gelen duyduğu hazzın giderek tüm bedenine yayılmasıydı. Şöhretle tanışan ya da arzulayan insanlarda görünen bir tavırdır bu. Farkında olmadan, size bakan insanların hissettirdiği bir duygudur bu. Yanımdakilerin konuşmalarını işitir oldum. Çevredekiler, giderek daha yüksek ve başbakan baş danışmanı işitsin ister gibi konuşuyorlardı.

İNSAN KENDİNİ KANDIRMADAN HİÇBİR FİKRİ SAVUNAMAZ

Sahnede olmanın iki sonucu vardır; Alkış/sevgi, hüsran/ıslık! Her ikisi de kimi zaman işe yarar. Sevilmek ve nefret edilmek arasında ince bir çizgi vardır ve insan kendini kandırmadan hiçbir fikri inandırıcı biçimde savunamaz. Çevredekiler Mahçupyan'dan hoşlanmıyordu. Belki başka bir muhitte olsa, daha yoğun bir ilgi görebilirdi. Sanırım konuşan, imza isteyen de çıkardı. Ama oyunun oynandığı yer ve yaşam biçimi, değerleri tehdit altında olan insanların yoğun bulunduğu bir mekândı. Bir dram mıydı bu, yoksa bir güldürü mü, emin olamadım bir süre.

ÇABUCAK KILIF BULACAĞINDAN EMİNİM

Mahçupyan bu söyleşiyi verdiği sırada anaokullarına 'değer'ler dersi konulması görüşülüyordu yalancı eğitim şûrasında! 'Değer'ler denilen dersler bildiğimiz Sünni din eğitimi dayatması olacak. Bir entelektüel olarak buna çarçabuk kılıf bulacağından eminim başdanışmanın. Düşündüm de; dünyayı tanıyan, edebiyat, siyaset, sanat meselelerine kafa patlatmış birinden daha uygun danışman olabilir mi bugünün Yeni Türkiyesi'ne? Kızlı-erkekli yaşamanın suç sayıldığı günlere ilerlerken adımlıyordu Ortaköy'ün sahilini Mahçupyan... Bir düşünür edasıyla ve cumhurbaşbakanı babasına benzediğini düşünerek üstelik...

KESİNLİKLE ZEKİ VE DÜNYAYI BİLEN BİRİ

Mahçupyan kesinlikle zeki ve dünyayı bilen, tanıyan biri. Sözgelimi otoriter düzenler nasıl kurulur, özgürlükler daralıp, nasıl güvenlikçi siyasete geçilir, kapalı toplumlarda yolsuzluk nasıl artar, iş güvenliği, esnek çalışma anlayışı ne demektir, iyi bilir. Kafama takılan da bu zaten! Tüm bunları bilip de, nasıl kendini bunca kolay teslim eder insan sahnede olma arzusuna? Bir dönem Hrant Dink'in gazetesini yöneten biri, nasıl olur bu davayı örtmeye çalışanlarla kol kola girer? Akıl tutulması desen, değil...

SİYASETE MÜDAHİL OLMAK İÇİN YILLARCA BEKLEDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİ

İstanbul'un göğü altında milyonlarca insan var elbet. Gün akıp gidiyor ve ben uzaktan baktım Mahçupyan'a. Büyük adam olmanın hayalini kurmuş yıllarca belli ki! Anlarım, insan dediğinin fıtratı sorunlu! Ama bir de tarih var. İyi bilir Mahçupyan bu disiplini ve bu günlerin yazılacak olduğunu! Acaba kimin danışmanı olarak anılacağını düşündü mü Mahçupyan? 'Yıllarca siyasete müdahil olmak için beklediğini' söylemişti sanırım... Sonunda düşleri gerçek oldu Mahçupyan'ın...
Yeni Türkiye'de birileri tutsak düşerken, o gülümsüyor...