'EN GÜZEL ÇOCUK HENÜZ DOĞMADI',HENÜZ YAVRU ANCHOR'IM BEN!..CNNTÜRK'ÜN EN GÜZEL YÜZÜNDEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!..

Benim çok iyi bir spiker olmak gibi bir iddiam yok. Haberin mutfağında da yer alarak iyi bir anchor olmak istiyorum. Oldum diyemem, henüz yavru anchor'ım ben.

Güzellik gerekli ama yeterli değil


Başka şartlarda, başka bir zaman dilimde, bambaşka bir mekanda da tanışsak konuşacak çok şeyimiz olurdu Ece Üner ile. Üniversitede çift ana dal diploması alan ve 3 dil bilen Ece Üner, CNN Turk'ün en güzel ve hakkında en çok konuşulan yüzlerinden. Sohbet ettikçe sadece güzel bir yüze değil, güzel bir beyin ve sağlam bir karaktere sahip olduğunu anlıyorsunuz. Ve biliyorsunuz ki, işine aşık olan bu güzel kız daha uzun yıllar ekranda olmaya devam edecek. Yeni Gün'ün gülen yüzü Ece Üner, hanımlar beyler...

- Sporla uğraşan insanların sadece kendileriyle yarışı vardır, sen de öyle misin?
Haklısın, sağa sola bakarsan geride kalırsın. Ben atletizm yaptım, herkesin bir kulvarı vardır ve başka kulvarla ilgilenmezsin. Koşarken yarıştayken saniyenin binde biri kadar etrafa bakarsan geride kalırsın. Bizim toplumda maalesef öyle bir şey var, kendi iş yapmak istemeyen, başka iş yapanları engellemek ister ki eşitlensinler.

- Spora nasıl başladın, ailen mi istemişti?
Hikayesi çok komiktir; astım hastasıydım ve çok kiloluydum. 2 yaşındayken 18 kiloymuşum.

- Hadi canım, var mı fotoğrafın? Bu röportajda kullanalım. (Gülüyoruz...)
Gerçekten de öyle, şişmanmışım. Bir de astım vardı. Ergenlik döneminde ne yapacağım diye düşünürken, atletizm yapmaya karar verdim. İdmanlar, nefes açma derken bir de baktım astımımı yenmişim. Uzun mesafe koştum hem de.

- Uzun mesafe zordur...
Genellikle 800-1.500-3.000 koştum. Türkiye genelinde birinciliklerim de var.

- Uzun mesafe koşarken uzun soluklu bir televizyon macerası da hedeflemiş miydin?
Televizyon sevdası başlamıştı bende ama hep iyi bir editör olmayı istiyordum. Mehmet Ali Birand'ın hazırlayıp sunduğu 32. Gün'ü izlerken hep o ekipte olmak isterdim. Okuldan sonra NTV'de 6 yıl çalıştım. Savaş sırasında işe başlamıştım, benim gibi dil bilenleri masa başında tuttular. O sırada şunu fark ettim: Bir restorana neden gidersin?

- Sen bunu mu keşfettin NTV'de? (Gülüyoruz...)
İyi yemek varsa gidersin, sonra servis iyiyse. Yemekleri aşçılar yapar ama bahşişleri kim alır? Sana servis yapanlar. Bu tuhaf durum karşısında ben de yaptığım işi sunmalıyım diye karar verdim. Televizyonda da muhabirler, editörler harika haberler yapabiliriler ama balını yiyenler sunanlardır. Haber yapanlar adsız kahramanlar.

- Sonra spor sunmaya nasıl başladın?
6 sene boyunca diplomasi muhabiriydim. Sonra Star'a geçtim, o dönem farklıydı biraz. Başka türlü bir kanal yapma düşünceleri olduğu için beni aldılar, transfer oldum diyelim. Bir gün siyasi haber yaparken, ertesi gün tamamen magazinsel haber yapabiliyorduk. Bir devlet adamı röportajı derken göğüs büyütücü krem haberi...

HABER İÇİN HABER YAPMAK
- Ama bu doğruysa iyi bir haber (gülüyoruz), sonra ne oldu?
Biz haber kanallarında, haber için haber yapıyoruz; halk için haber diye de bir şey var. Bencillikten vazgeçerek seyirci gözüyle bakmayı öğreniyorsun. Ancak sonradan öyle haberler geldi ki -fazla fazla magazinel-; yapamayacağımı anladım. Daha siyasi içerikli işler istiyordum. Ya bırakacaktım, o sırada spor spikerine ihtiyaç vardı ya da orada çalışacaktım. Kendimi sıfırlamak istedim.

- Sonra habere nasıl döndün?
Şöyle; bu sefer haber merkezinde boşluk oldu. Çiğdem Anad, 'Ben bu kızı NTV'den biliyorum, neden değerlendirmiyoruz' dedi ve beni haber merkezine aldı. Sonra Yeni Gün'de Cem Öğretir'e eşlik etmem istendi.

- Çiğdem Anad, seni istemedi diye duymuştum, meğerse bizzat habere almış?
O yanlış bir bilgi. Benim en büyük şanssızlığım onun da o dönem kendi işleriyle meşgul olmasından dolayı bu haberi yalanlamaması.

- Sunucu olmak için eğitim aldın mı?
Ben o topa girmeden önce, çok çamlar devirmeyeyim diye Diyalog Kursu'na gittim. Can ve Arsen Gürzap'tan dersler aldım.

BEN YAVRU ANCHOR'UM
- Kimi örnek aldın kendine spikerlerden?
Benim çok iyi bir spiker olmak gibi bir iddiam yok. Haberin mutfağında da yer alarak iyi bir anchor olmak istiyorum. Oldum diyemem, henüz yavru anchor'ım ben.

- Güzelliğinle veya mini etek giydiğin için gündeme gelmek seni rahatsız etti mi?
Güzellik, yalnızca kalpleri bizim için önceden kazanan bir tavsiye mektubudur. Senelerdir Türkiye'de güzellik kraliçelerinin yaptığı bir iş oldu bu. O yüzden güzel olmak ve iyi haber okumak yetti. Artık içi dolu, inandırıcılığı olan kişileri görmek istiyorlar. Ne kadar iyi haber okursan oku, ikna edici değilsen seyirci sana inanmıyor. Haberi koklayarak istediğiniz limana girebilirsiniz. Burası da yurtdışı gibi, güzellik 'gerek şart' ama 'yeter şart' değil. Sizi güzellikle değerlendirmek ve sınırlandırmak isteyenler olabiliyor. Üşengeçlik yapmasınlar okusunlar, derdimizin ne olduğunu öğrensinler.

- Neden ekranda güzel erkek yok, haksızlık değil mi? Erkeksen yaşlı ve tecrübeli olmak yetiyor?
Bu işi yapmak isteyen kadın nüfusu erkeklerden daha fazla. Bir 'televole' kültürü var ki sosyoloji derslerinde okutulmalı bana kalırsa. Kadın bedeni kaderi değiştirir. Sosyo-ekonomik olarak sınıf atlatır, köyden gelir pop star olur, şu olur bu olur derken Türkiye'deki Amerikan rüyası gibi bir şey yaratıldı. O yüzden medyadaki kadını güzelliği üzerinden, bedeni üzerinden tanımlamak daha kolay. Kadın sayısı çok, okuyan bir toplum da değiliz, onun için görsel rekabet yaratmak daha kolay. Bu yüzden de bu tarz bir ayrımcılık var; eğer çok güzelseniz pozitif ayrımcılık, değilseniz tersi.

- Son soru babanla ilgili, sen torpilli misin?
Dünya ateşten bir toptu diye başlasam vaktin var mı? (Gülüyoruz) Babam, idarecidir ve medyayı çok iyi bilir, tanır ve bir insanın kızı için isteyeceği mesleğin en son bu iş olacağını en iyi babam bilir. Akademisyen olmamı istedi ama ben dinlemedim. Beni hiçbir zaman desteklemedi ve sıkıntıya düştüğümü gördüğünde yardımcı olmadı. Uzun süre de konuşmadı. Hikaye acıklıdır, üşenmesinler ve CV'me baksınlar. 39 derece ateşle kaç gece Başbakan takip ettiğimi hatırlamıyorum. Sabaha karşı 3,5'ta uyanıyor ve işime geliyorum. Bu bir aşk işidir.


Habercilik araç değil amaçtır
- Peki, sen televizyona 'çıkmak' isteyen gençlere nasıl bir mesaj vermek istersin?
İnsan hayatta kendi yanlışını yapmak ister, ben buna inandım.

- O zaman doğru yol bulunur değil mi?
Nazım'ın şiirindeki gibi 'En güzel çocuk henüz doğmadı'; güzellik hep değişen ve farklılaşan bir şey. Sakın ola güvenmesinler. O kadar göreceli ki. Sadece güzelliği merkeze oturtursan, merkezkaç kuvvet olur, kaçar gider. Ekrandaki siz değilsiniz, o illüzyondan ne kadar çabuk kurtulursanız o kadar iyi. Bir de ünlü heykeltıraş Rodin'in bir lafı var; 'Şunlar çirkindir: Sahte olan, yapay olan, ifadeli olmak yerine güzel olmaya çalışan, ruhtan ve gerçeklikten yoksun her şey, yalan söyleyen her şey...' Televizyonda bu çirkinlik daha çok göze batar. Kafayı illa doldursun ki hayatta tutunacak dalı olsun. Medyada şu an varsın, biraz sonra yoksun. Kafalarını, kalplerini, ahlaklarını güzelleştirsinler. Hayattan kopmasınlar. Odaklarını çoğaltsınlar. Yalnız kalınabilecek ve hayal kırıklıklarının çok olduğu bir meslek bu.

- Tüm bu konuşmalardan sonra saçma olacak ama sormadan edemeyeceğim sen de Burcu Esmersoy gibi oyuncu olmak niyetinde misin?
Buna isimler üzerinden cevap vermek istemem. Ama asla öyle bir niyetim yok, burası bir basamak değildir. Hangi işi yapıyorsan en iyisi ol. Zaten o zaman saygın olursun. Habercilik oyunculuk için bir araç değildir; amaçtır. Yormasınlar kendilerini, henüz güzellerken ve kırışık yapmamışken vazgeçsinler, oyuncu olsunlar.


Elif Aktuğ/AKŞAM