''EMİRNAME KARŞISINDA BİR ERDAL ŞAFAK OLMAYI KENDİMİZE YEDİREMEYİZ!..''
Ahmet Hakan bugünkü yazısında hem Erdal Şafak hem de Akif Beki'yi hedef aldı. Peki neler yazdı?
Yandaşlık bizim fıtratımızda yok
BİZE hiç güven olmaz.
Tayyip Erdoğan bir hava estirir, hemen o havayı göklere çıkarırız.
Kemal Kılıçdaroğlu bir hava estirir, bu sefer o havayı göklere çıkarırız.
Muhalefet liderinin kasedi çıkar, manşetten çakarız.
“Korku imparatorluğu” bizi de korkutur tabii ki...
Ama yine de korkuya tam teslim olmayız.
Çaktırmadan, alttan alta, ima ederek de olsa yazarız yazmamız gerekeni.
***
Disiplinsizizdir.
Ve de istikrarsız...
Hep “öyle” demeyiz.
Bazen “öyle” deriz, bazen “böyle” deriz.
Hep “öyle” dememizi isteyen de memnun olmaz bizden, “hep böyle” dememizi isteyen de...
Arıza çıkarmaya bayılırız.
Tam yeni lidere gaz verirken...
Bir de bakmışsınız, “CHP’de liste depremi” diye çakmışız manşeti...
Tam eski lidere aykırı giderken...
Bir de bakmışsınız, “Helal olsun Tayyip Bey” diye yazmışız yazımızı...
***
Aramızda uyum falan da yoktur hani. Ben buradan “Kaset geldi / Deniz bitti” diye yazarım.
Yılmaz oradan “Deniz” bittiği halde “Denizler bitmez kaset çıksa da...” diye yazar durur...
Oktay Bey “cumhuriyetin değerleri” derken, Hadi Bey “demokrasinin değerleri” demeyi tercih eder...
“Eski başbakanlık sözcüsü” eski arkadaş bile, bizim “CHP medyası” olduğumuzu, bizim gazetemizden duyurur aleme...
Mesele etmek aklımıza bile gelmez.
***
Her gün Tayyip Erdoğan manşeti atmamız emredilse, emre itaatsizlik ederiz.
Her gün Kemal Kılıçdaroğlu manşeti istense, sıkılıp hemen arıza çıkarırız.
Emirname karşısında bir Erdal Şafak olmayı kendimize yediremeyiz.
Onlar Tayyip Erdoğan’ın karşısında “imamın elindeki meyyit” gibi olmayı içlerine sindirirler...
Ama biz “Kemal’in elindeki meyyit” olmayız.
İstesek de olamayız...
Elimize yüzümüze bulaştırırız.
Birden canlanırız... “Hop” deriz.
***
Biz kaderimizi Tayyip Erdoğan’ın kaderine bağlamadık.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaderine mi bağlayacağız?
Biz Tayyip Erdoğan sayesinde “sözcü” olmadık, “program” kapmadık, “Medya Grup Başkanı” gibi afili unvanlar almadık, “yazar” yapılmadık...
Kemal Kılıçdaroğlu’dan mı himmet bekleyeceğiz.
Aramızda 40 hükümet var.
Bizim için değişmez kural şudur:
Belki bu hükümet gider, Kemal hükümeti gelir... Belki sonra Kemal gider, Tayyip yeniden gelir.
Bütün bu geliş gidişler sırasında...
Coşarız, gaz veririz, göklere çıkarırız, yerin dibine batırırız, aykırı gideriz, hüküm veririz, aşar taşarız...
Ama asla dört başı mamur bir yandaşlık yapamayız.
Çünkü bizim fıtratımızda yoktur yandaşlık etmek.
Ahmet Hakan/Hürriyet
BİZE hiç güven olmaz.
Tayyip Erdoğan bir hava estirir, hemen o havayı göklere çıkarırız.
Kemal Kılıçdaroğlu bir hava estirir, bu sefer o havayı göklere çıkarırız.
Muhalefet liderinin kasedi çıkar, manşetten çakarız.
“Korku imparatorluğu” bizi de korkutur tabii ki...
Ama yine de korkuya tam teslim olmayız.
Çaktırmadan, alttan alta, ima ederek de olsa yazarız yazmamız gerekeni.
***
Disiplinsizizdir.
Ve de istikrarsız...
Hep “öyle” demeyiz.
Bazen “öyle” deriz, bazen “böyle” deriz.
Hep “öyle” dememizi isteyen de memnun olmaz bizden, “hep böyle” dememizi isteyen de...
Arıza çıkarmaya bayılırız.
Tam yeni lidere gaz verirken...
Bir de bakmışsınız, “CHP’de liste depremi” diye çakmışız manşeti...
Tam eski lidere aykırı giderken...
Bir de bakmışsınız, “Helal olsun Tayyip Bey” diye yazmışız yazımızı...
***
Aramızda uyum falan da yoktur hani. Ben buradan “Kaset geldi / Deniz bitti” diye yazarım.
Yılmaz oradan “Deniz” bittiği halde “Denizler bitmez kaset çıksa da...” diye yazar durur...
Oktay Bey “cumhuriyetin değerleri” derken, Hadi Bey “demokrasinin değerleri” demeyi tercih eder...
“Eski başbakanlık sözcüsü” eski arkadaş bile, bizim “CHP medyası” olduğumuzu, bizim gazetemizden duyurur aleme...
Mesele etmek aklımıza bile gelmez.
***
Her gün Tayyip Erdoğan manşeti atmamız emredilse, emre itaatsizlik ederiz.
Her gün Kemal Kılıçdaroğlu manşeti istense, sıkılıp hemen arıza çıkarırız.
Emirname karşısında bir Erdal Şafak olmayı kendimize yediremeyiz.
Onlar Tayyip Erdoğan’ın karşısında “imamın elindeki meyyit” gibi olmayı içlerine sindirirler...
Ama biz “Kemal’in elindeki meyyit” olmayız.
İstesek de olamayız...
Elimize yüzümüze bulaştırırız.
Birden canlanırız... “Hop” deriz.
***
Biz kaderimizi Tayyip Erdoğan’ın kaderine bağlamadık.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaderine mi bağlayacağız?
Biz Tayyip Erdoğan sayesinde “sözcü” olmadık, “program” kapmadık, “Medya Grup Başkanı” gibi afili unvanlar almadık, “yazar” yapılmadık...
Kemal Kılıçdaroğlu’dan mı himmet bekleyeceğiz.
Aramızda 40 hükümet var.
Bizim için değişmez kural şudur:
Belki bu hükümet gider, Kemal hükümeti gelir... Belki sonra Kemal gider, Tayyip yeniden gelir.
Bütün bu geliş gidişler sırasında...
Coşarız, gaz veririz, göklere çıkarırız, yerin dibine batırırız, aykırı gideriz, hüküm veririz, aşar taşarız...
Ama asla dört başı mamur bir yandaşlık yapamayız.
Çünkü bizim fıtratımızda yoktur yandaşlık etmek.
Ahmet Hakan/Hürriyet