EMİN ÇÖLAŞAN SÖZCÜ'DE DEĞİL DE BÜYÜK BİR GAZETEDE OLSAYDI KOVULACAKTI!..NASIL YANİ?
Emin Çölaşan şu an Sözcü'de değil de büyük bir gazetede olsaydı yine kovulacaktı.Sebebi "self-plagiarism" Anlamı ne diyorsanız buyrun Taha Kıvanç'ın yazısını okuyun...
Medyadan bayram notları
Bir dost grubuyla "Nerede o eski Babıali" konulu bayram muhabbeti yaparken, ağzımdan "Emin Çölaşan bile yok artık" cümlesi çıkıverdi. Kalabalık arasından cılız bir ses, "Günlük yazılarıyla aylar önce medyaya döndü" hatırlatmasını yapıverdi.
Meğer önce deneme mahiyetinde başlamış, şu yakınlarda da davul-zurna çalınarak ilân edilmiş 'Sözcü'de yazdığı...
Orada yazmasını, yazmak saymıyorum. Nakledeceğim iddia sizlere ters görünebilir, ama nice hedef şaşırtma eylemlerine tanık olduğum için bana hiç de mantıksız gelmedi. Bir dostum, ülkenin en muhalif gazetesi olarak reklâmı yapılan 'Sözcü'nün cemaata uzak olmadığına kalıbını basmaya hazır. Meğer eğitimi için bulunduğu ülkelerde yolu cemaatla kesişmiş genç patronun...
Düşünebiliyor musunuz, Emin Çölaşan 'cemaat medyası'nda yazıyor dostuma göre...
Çölaşan'ı hatırlamamın sebebi, Aralık ayına girmek üzere olmamız... Birkaç yıl bu zamanlar defterime, "Çölaşan'ın Menemen yazısı" notu düştüm, sonunda yeterince kanıt biriktiği için "Çölaşan bugün Kubilay yazacak" başlıklı bir yazı kaleme aldım. Çölaşan'ın yazısının başlığının ne olacağını, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini sözcüğü sözcüğüne aynı gün okurlarla paylaştım.
Bingo... Çölaşan beni yanıltmadı; beş yıl üst üste yaptığı gibi, tek sözcüğünü bile değiştirmediği eski yazısını aynen kullandı o gün. Başlık da benim öngördüğüm gibiydi.
Kendi eserinden hırsızlık yapmaya 'self-plagiarism' deniyor. Amerika'da bir yazar, yeni geçtiği gazetesinde eskiden çalıştığı gazetede yazdığı bir-iki yazıyı aynen yayımladığı için o günlerde kovulmuştu. Bu olayı hatırlatıp "Emin Çölaşan ne yapmayı düşünüyor?" diye sormuştum.
Bakalım bu yılın 25 Aralık günü Menemen yazısı olacak mı 'Sözcü'de...
Geçen yıl Mevlana törenlerinde yapacağı konuşmasını hazırlarken kendisiyle görüşen Akşam gazetesi yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya'ya, benim için, "Daha önce yaptığım beğenilen konuşmamı aynen tekrarlamayı düşünüyordum, ama 'self-plagiarism' yaptım diye beni tefe koyar" demişti CHP lideri Deniz Baykal...
O olay böylece Deniz Baykal aracılığıyla siyasi literatüre de girmiş oldu.
Deniz Baykal'ın medyada pek az dostu-yakını vardır; genellikle gazetecilere mesafelidir. Bu sebeple, ülkemizin en kıdemli yazarlarından birinin, "Bugünkü siyasetçilerle ilgili ne düşünüyorsunuz?" geniş sorusuna Deniz Baykal'la yakınlık ilânı için sarılmasını çok ilginç buldum.
Milliyet'in Cadde ekinden Elif Aktuğ gazetesinin en kıdemli yazarı Hasan Pulur'la konuşmuş. Şirin bir röportaj... Uzun olmayan bir süre önce kadın gazetecileri rencide eden sözler sarf ettiği için çarmıha gerilmişti Hasan Bey; Elif Aktuğ da çarmıha gerenler arasındaydı.
"Ne derler bilirsiniz, 'Politika politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir'; bugünkü siyasetçilerle ilgili ne düşünüyorsunuz?" sorusuna verdiği cevabı bakalım siz de ilginç bulacak mısınız: "Bugün Deniz Baykal'ın siyasetin içinde yer almasını çok olumlu karşılıyorum. Politikacılara özgü bütün meziyetler onda da vardır, üstelik yalanı yoktur. Dürüsttür."
Elif Aktuğ'un "Yakın mısınız?" sorusu da şu cevabı almış Hasan Pulur'dan: "Yakınız, siyasetten uzak kaldığında bile biz uzak kalmadık. Türkiye'de Baykal'ın muhalefet partisinin başında olması şanstır."
Deniz Bey hesabına sevindim.
Sevincimi bölen, muhabbet dostlarımdan birinin "Peki de, senin 'self-plagiarism' hassasiyetin ne oldu?" sorusu oldu. Meğer Hasan Pulur da belli günlerde çıkacak yazılarında eski yazılarından bolca yararlanmaz mıymış...
İddianın sahibi o günkü gazetedeki yazısını burnuma dayadı. Bu yıl bayramın birinci günü (27 Kasım) bazı fıkralarla çıkmış okurlarının karşısına Milliyet yazarı. Yazının başlığı 'Bayram esintileri'...
Yazının yarısı 'kurban' tarihçesiyle ilgili bilgiçlik taslayan birinin Hz. İbrahim, İsmail, Cebrail, koç yerine ilgisiz bir şeyler uydurmasına dair fıkraya ayrılmış... Kıssadan hissesi de var: "Merak etmeyin, bu adamlar hiç eksilmedi, üredikçe ürüyorlar, üstelik zafer vere vere, yalan yanlış uydurarak..."
Geçen yıl Kurban Bayramı 8 Aralık 2008'e denk gelmiş, yazının başlığı 'Bayramlık'... Yarısı yine aynı fıkraya ayrılmamış mı? Fıkranın sonuna şu notu düşmüş Hasan Pulur: "Her bayramda, bir hikâye uyduracak değiliz ya, Kurban Bayramı'na bu hikâye iyi gidiyor."
Ya önceki yıl? 20 Aralık 2007 tarihine denk düşmüş bayram; "Bektaşı Demiş ki..." başlıklı yazıda da aynı fıkra var. Dahası, fıkranın hemen girişinde şu not bulunuyor: "Bir de Kurban Bayramı fıkrası, geçen bayramdan bu yana unutmuş olabilirsiniz..."
Bir önceki bayramın yazısına bakmadım artık...
Taha Kıvanç/YENİ ŞAFAK