EMİN ÇÖLAŞAN KENDİSİNE "SOFTA KAFALI MEDYA ZAPTİYESİ" DİYEN TAHA AKYOL'A NASIL CEVAP VERDİ?..İŞTE ÇÖLAŞAN'IN AKYOL İÇİN KULLANDIĞI SIFATLAR!..
Hürriyet yazarı Emin Çölaşan ile CNN Türk'ün üst düzey yöneticisi Taha Akyol arasındaki savaş tüm hızıyla devam ediyor.Çölaşan'ın hükümete yağcılık yapmakla suçladığı Akyol'un "softa kafalı" dediği Çölaşan,bugün açtı ağzını yumdu gözünü...
Medya softası ağlaşıyor!
3 Kasım 2002 seçimi oldu, tek parti iktidara geldi.
Bazı köşe yazarları ve ekran yorumcuları iktidar yoluna girdi. Onların amacı, iktidar büyüklerinin korumasına sığınmaktı. Büyüklerimizi (!) telefonla aradıkları zaman konuşabilmek, onlardan bir demeç alabilmek!..
Bunun yolu da, yazılarda ve programlarda iktidara övgü düzmekten geçiyordu!
Bu medya mensuplarının bir bölümü geçmişte en hızlı "Marksist-solcu" tiplerdi. Zamanında darbeciliğe bile soyunmuşlardı. Bazıları geçmişte Filistin gerillası olmuş, bazıları iş bitirmiş, avanta almıştı.
Şimdi tek parti iktidarı vardı ve onlar açısından artık rahat etme devri gelmişti. Bunun yolu dönmekten geçiyordu.
Tam kadro döndüler ve AKP-ABD-AB üçlüsünü yağlayıp yıkamaya, yurtseverleri aşağılamaya başladılar.
Bunun yararını da gördüler! Başbakan ve ekibi onları çok seviyordu. Onlar tarafından arandıklarında telefona çıkıyorlar, birkaç cümle söyleyip gönüllerini hoşnut ediyorlardı.
Arkadaşlar da ertesi gün yazılarında ve ekran yorumlarında bunları teyp gibi yazıp söylüyorlardı!
"Başbakan´ın söylediğine göre... Meclis Başkanı bana dedi ki... Dışişleri Bakanımız şöyle buyurdu ki..."
Güzel gazetecilikti bu!
Ama daha da verimlisi, "büyüklerimizi" ekranda canlı yayına çıkarıp çanak tutmaktı!
* * *
Onların bazıları da ülkücülükten dönüp iktidara yanaşanlardır. Yazılarından, ekran yorumlarından yağ-bal damlardı. Bugün de öyle.
Ama sadece iktidar yağcılığı yetmez.
İktidarın emir aldığı ABD´yi, AB´yi vesaireyi de övecek, onlara asla toz kondurmayacaksın. Kadrolarını, tartışma programlarını, haberleri öyle belirleyeceksin ki, bunları yere göğe sığdıramayacaksın.
Atatürk´ün yolundan giden, ülkesinin onurundan ve bağımsızlığından yana tavır sergileyen kitleleri hafife alacak, onlarla alay edecek ve aşağılayıp gırgır geçeceksin.
Bunları yaparken kendi geçmişini ve nasıl döndüğünü hiç düşünmeyecek, geçmişini bir kalemde çöpe atacaksın.
Aynen tek parti iktidarını yönetenlerin yaptığı gibi "ben artık değiştim abiler" masalıyla milleti kandırdığını zannedeceksin...
Ve kendi küçük çapında "medya zaptiyesi" olmaya soyunacaksın!..
Çünkü gün senin gibilerin günü! İktidarda seninkiler var!
Eğer başkaları olsaydı, bu kez onları yağlayıp yıkayacak ve övgüler düzecektin!
* * *
Bu gibilerin beyninde ülkenin onuru, saygınlığı, soyulması, yolunması, satılması, yolsuzluk, hırsızlık, din ticareti, din sömürüsü, ülkenin dış güçlerin emir ve hizmetine girmiş olması gibi kavramlar asla yoktur.
Bütün bunlar gözlerinin önünde olur ama bildikleri halde hiçbirini görmezler. Ya da övücülük-yağlama yapmak varken, eleştirmek işlerine gelmez. Bir kez iktidara angaje olmuşlardır. Onun maddi ve manevi çıkarı hem büyük, hem de tatlıdır.
Hiç kuşkunuz olmasın, sözünü ettiğim maddi ve manevi çıkarları bundan sonraki iktidar döneminde aynen sürdüreceklerini bilseler, bu kez o iktidara övgü düzeceklerdir.
Bunların kim olduğunu sizler de az çok bilirsiniz. Ama biz bu mesleğin içindeyiz... Ve biz onların ciğerinin içini biliriz. Onları en iyi biz tanırız.
Bu "softa kafalılar" haklarında birkaç satır yazıldığında panikleyip kıyameti koparırlar! Niçin?.. Çünkü cilaları kazınmıştır.
3 Kasım 2002 seçimi oldu, tek parti iktidara geldi.
Bazı köşe yazarları ve ekran yorumcuları iktidar yoluna girdi. Onların amacı, iktidar büyüklerinin korumasına sığınmaktı. Büyüklerimizi (!) telefonla aradıkları zaman konuşabilmek, onlardan bir demeç alabilmek!..
Bunun yolu da, yazılarda ve programlarda iktidara övgü düzmekten geçiyordu!
Bu medya mensuplarının bir bölümü geçmişte en hızlı "Marksist-solcu" tiplerdi. Zamanında darbeciliğe bile soyunmuşlardı. Bazıları geçmişte Filistin gerillası olmuş, bazıları iş bitirmiş, avanta almıştı.
Şimdi tek parti iktidarı vardı ve onlar açısından artık rahat etme devri gelmişti. Bunun yolu dönmekten geçiyordu.
Tam kadro döndüler ve AKP-ABD-AB üçlüsünü yağlayıp yıkamaya, yurtseverleri aşağılamaya başladılar.
Bunun yararını da gördüler! Başbakan ve ekibi onları çok seviyordu. Onlar tarafından arandıklarında telefona çıkıyorlar, birkaç cümle söyleyip gönüllerini hoşnut ediyorlardı.
Arkadaşlar da ertesi gün yazılarında ve ekran yorumlarında bunları teyp gibi yazıp söylüyorlardı!
"Başbakan´ın söylediğine göre... Meclis Başkanı bana dedi ki... Dışişleri Bakanımız şöyle buyurdu ki..."
Güzel gazetecilikti bu!
Ama daha da verimlisi, "büyüklerimizi" ekranda canlı yayına çıkarıp çanak tutmaktı!
* * *
Onların bazıları da ülkücülükten dönüp iktidara yanaşanlardır. Yazılarından, ekran yorumlarından yağ-bal damlardı. Bugün de öyle.
Ama sadece iktidar yağcılığı yetmez.
İktidarın emir aldığı ABD´yi, AB´yi vesaireyi de övecek, onlara asla toz kondurmayacaksın. Kadrolarını, tartışma programlarını, haberleri öyle belirleyeceksin ki, bunları yere göğe sığdıramayacaksın.
Atatürk´ün yolundan giden, ülkesinin onurundan ve bağımsızlığından yana tavır sergileyen kitleleri hafife alacak, onlarla alay edecek ve aşağılayıp gırgır geçeceksin.
Bunları yaparken kendi geçmişini ve nasıl döndüğünü hiç düşünmeyecek, geçmişini bir kalemde çöpe atacaksın.
Aynen tek parti iktidarını yönetenlerin yaptığı gibi "ben artık değiştim abiler" masalıyla milleti kandırdığını zannedeceksin...
Ve kendi küçük çapında "medya zaptiyesi" olmaya soyunacaksın!..
Çünkü gün senin gibilerin günü! İktidarda seninkiler var!
Eğer başkaları olsaydı, bu kez onları yağlayıp yıkayacak ve övgüler düzecektin!
* * *
Bu gibilerin beyninde ülkenin onuru, saygınlığı, soyulması, yolunması, satılması, yolsuzluk, hırsızlık, din ticareti, din sömürüsü, ülkenin dış güçlerin emir ve hizmetine girmiş olması gibi kavramlar asla yoktur.
Bütün bunlar gözlerinin önünde olur ama bildikleri halde hiçbirini görmezler. Ya da övücülük-yağlama yapmak varken, eleştirmek işlerine gelmez. Bir kez iktidara angaje olmuşlardır. Onun maddi ve manevi çıkarı hem büyük, hem de tatlıdır.
Hiç kuşkunuz olmasın, sözünü ettiğim maddi ve manevi çıkarları bundan sonraki iktidar döneminde aynen sürdüreceklerini bilseler, bu kez o iktidara övgü düzeceklerdir.
Bunların kim olduğunu sizler de az çok bilirsiniz. Ama biz bu mesleğin içindeyiz... Ve biz onların ciğerinin içini biliriz. Onları en iyi biz tanırız.
Bu "softa kafalılar" haklarında birkaç satır yazıldığında panikleyip kıyameti koparırlar! Niçin?.. Çünkü cilaları kazınmıştır.