EMEK SİNEMASI İÇİN YENİ UMUT! 6 AY SÜRE VERİN!

Eczacıbaşı'dan Emek önerisi: "Emek yıkılmamalı. Bize 6 ay süre versinler. Çözüm için proje üretelim"

Bülent Eczacıbaşı, İKSV'nin 2011 performansını anlatmak için gazetecilerle buluştu. Ancak kendi emeğini iki cümleye sıkıştırıp tarihi sinemaya sahip çıktı: Emek yıkılmamalı. Bize 6 ay süre versinler. Çözüm için proje üretelim.

X Restoran'da Haliç'e bakan bir masa, 20'ye yakın gazeteci... Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın 2011 Faaliyet Raporu'nu açıklıyor. Film, müzik, caz festivalleri, çifte bienal, Filmekimi, yurtdışı projeler...

Sadece yüzde 6 kamu desteğiyle yine mucizevi bir bilanço. Rapordaki 'İstanbul Film Festivali'ni 150 bin kişi izledi, İstanbul Bienali'ne 141 sanatçı 500 yapıtla katıldı' cümlesi bu mucizeyi daha iyi özetliyor galiba. Ama bence İKSV'nin İstanbul'un kültür-sanat hayatındaki rolünü, artık alıştığımız bu bilanço değil, 'Peki ya olmasıydı?' sorusu anlatıyor. 'Nejat-Şakir-Bülent Eczacıbaşı, İKSV'ye 40 yıl emek vermeseydi?' İstanbul bugün kanıksadığı birçok şeyle yeni tanışıyor olacaktı çünkü.

Vakfın bu yılki etkinliklerinin uzun dökümü aşağıda... Bülent Bey toplantıda hepsinden birkaç cümle söz etse; Paul Anka'yı, Tribute to Miles'ı anlatsa birkaç saat konuşabilirdi. Ama Türkiye'nin hali bu 'keyfi' çıkarmasını engelledi. 'Maalesef önemli sorunlar var' deyip, İKSV'nin hakkı olan gündemi Emek Sineması ve AKM'yle paylaştı. Ve çok önemli bazı bilgiler aktardı.

PARA YERİNE ONUR KRİTERİ

İlki şu: Emek Sineması krizi sürerken İKSV'nin devreye girdiğini, ortak bir çözümde buluşmak için Serkl Doryan yapı adasını yıkmaya hazırlanan şirketle toplantılar yapıldığını ancak sonuç alınamadığını söyledi. 'Neden?' sorusunu her zamanki nezaketiyle 'Kişisel tespitlerimi aktarmak doğru olmaz' diye geçiştirdi. Benim edindiğim izlenim, 'ortak bir dil' kurulamadığı.
İkincisi ise kültür sanat ortamına yine Eczacıbaşı patentiyle giren bir ilk: İstanbul'un kimliğini korumak için arabuluculuk görevi üstlenmek, inisiyatif almak.
Yani İKSV bunca iş arasında Emek krizinde elini taşın altına sokuyor, formül de şu:
- Şirket kabul ederse... İKSV, Serkl Doryan yapı adası için yeni bir mimari plan hazırlayacak. Emek Sineması aslına uygun restore edilecek. Bina, AVM değil, çok amaçlı bir kültür sanat kompleksi olarak tasarlanacak.
- İKSV konsept, detaylar ve projelendirme için 6 ay süre istiyor. Şirket 'Tamam sizin planınızı kullanalım' derse restorasyon sürecinde de katkıya da hazır. Ama reddedip AVM'de ısrar ederse, kriz sürecek.
- İKSV'nin projesi, AVM gibi kazandırmayacak ama bina kendini çevirebilecek. İKSV'nin bu meseledeki kriteri de şimdiden belli: Bu işteki herkes bir şeylerden feragat edecek. Çok para kazanmak yerine, İstanbul'un simge yapılarından birine sahip çıkmanın onurunu yaşayacak.

ÇÖZÜM OMBUDSMANDA

Öneri bu... Tabii, her şey şu an yargı engelini de aşmış olan şirketin iki dudağı arasında. Eğer AVM'yi projelendiren şirket, 'Bana ne kardeşim kültür sanattan, tarihten, sinemadan' derse proje rafa kalkacak. Herkesin bir şeyler söylediği ama kimsenin ne dediğinin anlaşılmadığı Emek krizi sürecek.
İstanbul bunca tartışmaya, eyleme rağmen kimsenin görmediği, ne menem bir şey olduğunu bilmediği bir alışveriş merkezi projesini tartışmaya devam edecek. Beyoğlu'nun Vallaury imzalı 117 yıllık binası ile en zarif sineması bu bilgiyle tartışılaşamayacağına göre, birinin ombudsmanlık üstlenmesi gerekiyor.
O da İKSV değilse kim?

İstanbul'a yakışmıyor, biz de mahcup oluyoruz

BÜLENT Eczacıbaşı'nın gündeme getirdiği bir diğer sorun da Atatürk Kültür Merkezi'nin yılan hikayesine dönen akıbetiydi. Kapatılan AKM'nin yerinin doldurulamadığını söyleyen Eczacıbaşı, 'Dünyanın önemli sanatçılarını İstanbul'a getiriyoruz. Ancak salon olmadığı için kongre merkezlerinde konser vermek zorunda kalıyorlar. İstanbul'a yakışmıyor biz de mahcup oluyoruz' dedi. İyimser olmaya çalışan Eczacıbaşı, bu durumu bile umutla analiz etti: Eskiden olsa 'Böyle başa böyle tarak' derdik, şimdi 'İstanbul'a yakışmıyor' diyoruz. Bu da iyi bir şey.