EMEK PAKTI BÖLÜNÜYOR MU?
Emek sineması dayanışma gurubunda çatlak var! Yoksa "bu iş buraya kadar" mı? Murat Tolga Şen'in kaleminden...
Uzun süredir kapalı olan Emek sinemasına ne olacağı hepten yılan hikayesine döndü. Sinemayı olduğu haliyle yaşatmak isteyenlerin önderlik ettiği kamuoyu tepkisi sayesinde Emek’le ilgili planlar yapan Kamer inşaat durumun hassaslığının farkına vardı. Hatta geçenlerde bir basın toplantısı bile yaptılar. Şehirseverlere rağmen Emek’i yıkıp replika bir sinema kompleksi yapamayacaklarının farkındalar...
Bunlar yetersiz ama umut verici gelişmeler. Ancak… Emek için mücadele veren müttefikler arasında şu günlerde bir samimiyet sorgulaması yaşanıyor ki, bu benim başından beri altını çizdiğim bir şey… Kameralar karşısında, mikrofonlar uzatılırken “EMEK’İ YIKTIRMAYIZ” diye coşan bünyeler sonrasında pek sessiz, hep sessiz…
27 Nisan’da Emek sinemasının geleceği konusunda Kadir Has üniversitesinde “nasıl yapmalı” paneli düzenlendi. Emek sinemasının geleceğinin konuşulacağı, nasıl yaşatılacağının tartışılacağı önemli bir etkinlikti bu ancak oraya gidenlerin yüreğine umutsuzluk serpmekten başka bir işe yaramadı.
Öncelikle bu önemli toplantıya duyuruda ismi bulunan IKSV müdürü Görgün Taner gelmedi, IKSV adına katılan İstanbul Film Festivali yönetmeni Azize Tan ise “Emek’i kurtarabileceğimizi sanmıyorum” anlamına gelecek şekilde konuştu. Azize Tan’ın demeçleri kolaylıkla” IKSV artık bu direnişe dahil değil” olarak algılanabilir. IKSV Emek için pek bir şey yapmadığı konusunda sıklıkla eleştirilir ancak Şimdiye kadar oluşturulan kamuoyu tepkisinin IKSV’ye dönmesine yol açabilecek bu rota değişikliğini anlamak mümkün değil. Açıklamalarının kişisel bir umutsuzluktan kaynaklandığına inanmak isterim. Eğer kamuyounun bilmediği bir şeyler varsa bunu da paylaşmalı…
Paktın önemli müttefiklerinden biri olan Sinema yazarları derneği Siyad adına görüş bildirecek, çare önerecek kişiler olarak Senem Aytaç ve Melis Behlil oradaydı ancak 90 kişiden fazla üyesi olan bir derneğin daha fazla mevcudiyet göstermesi gerekmez mi? Dernek bundan önce “Emek yıkılırsa burayı size dar ederiz.” Diyecek kadar agresif bir şekilde direnişe destek veriyordu. Ne oldu da böyle oldu?
Elbette Siyad üyesi olan Atilla Dorsay, konuya başından beri hassas yaklaşan ve epey çaba harcayan Senem Aytaç ve başka sinema yazarlarının samimiyetini sorgulamıyorum, Dorsay’ın “Emek yıkılırsa gazeteciliği bırakırım” demesi William Wallace’ın İskoç ordusuna yaptığına benzer bir etki etti ancak Emek konusunda bir sürü zafer kazanmışken, kimseleri umursamayan paragöz bir inşaat firmasının yetkilisini bile basın toplantılarında “ aman beyim, biz aslında çok sanatseveriz” diye konuşturmuşken, Siyad’ın güçlü bir katılım ile orada bulunması gerekirdi. Hani derler ya; tulum çıkarmak! işte öyle... Neden? Çünkü Siyad’ın meseledeki kanaat önderliği çok ciddiye alınıyor. O yüzden Siyad elinde pimi çekilmiş bir el bombasını tutar gibi dikkatli ve gayretli olursa Emek gerçekten geri gelebilir.
Toplantıdan çıkan sonuç; Katılımın yok denecek kadar az, IKSV’nin teslim olduğu... Şaşırdım dersem yalan olur. Şimdilerin duyarlılık modası Emek değil Şehir Tiyatroları... Herkes o konuda demeçler veriyor ancak o konuyla ilgili basın toplantısı da bir salonu bile doldurmayacak kadar az kişinin katılımında gerçekleşti.
Daha önceki yazılarımda yazdığım üzere; Emek’i kurtaracak olan, anılarında bu salonu baştacı etmiş seyircidir, kahraman şehirseverlerdir. Kurumlara, örgütlere inanmak, güvenmek bir yere kadar…
Emek sinemasının açılmasını “sinemasever” olan her yürek ister ancak bu direniş birilerinin hava atmak, ayrıcalıklaşmak, duyarlı olduğunu ispat etme aracı olmasın. Emek kapanmasın ancak bu kadere yürüyen her salonu, örneğin Şişli Movieplex’i de umursayalım. Emek direniştir ancak sağ, sol kavgasından hızlıca uzaklaştırılıp sinemaseverlik, şehirseverlik çatısı altında savunulması gereken bir direniş… Herkes umutsuzluk vermek yerine şimdiye kadar elde edilen kazanımları boşa çıkarmamak için uğraşsın derim. AVM’lere kapılanmamış salonlara her zamankinden fazla ihtiyacımız var.
Emek’i yaşatmak ve destek vermek için: http://www.emeksinemasiniyasatalim.org/
murattolga@gmail.com
Bunlar yetersiz ama umut verici gelişmeler. Ancak… Emek için mücadele veren müttefikler arasında şu günlerde bir samimiyet sorgulaması yaşanıyor ki, bu benim başından beri altını çizdiğim bir şey… Kameralar karşısında, mikrofonlar uzatılırken “EMEK’İ YIKTIRMAYIZ” diye coşan bünyeler sonrasında pek sessiz, hep sessiz…
27 Nisan’da Emek sinemasının geleceği konusunda Kadir Has üniversitesinde “nasıl yapmalı” paneli düzenlendi. Emek sinemasının geleceğinin konuşulacağı, nasıl yaşatılacağının tartışılacağı önemli bir etkinlikti bu ancak oraya gidenlerin yüreğine umutsuzluk serpmekten başka bir işe yaramadı.
Öncelikle bu önemli toplantıya duyuruda ismi bulunan IKSV müdürü Görgün Taner gelmedi, IKSV adına katılan İstanbul Film Festivali yönetmeni Azize Tan ise “Emek’i kurtarabileceğimizi sanmıyorum” anlamına gelecek şekilde konuştu. Azize Tan’ın demeçleri kolaylıkla” IKSV artık bu direnişe dahil değil” olarak algılanabilir. IKSV Emek için pek bir şey yapmadığı konusunda sıklıkla eleştirilir ancak Şimdiye kadar oluşturulan kamuoyu tepkisinin IKSV’ye dönmesine yol açabilecek bu rota değişikliğini anlamak mümkün değil. Açıklamalarının kişisel bir umutsuzluktan kaynaklandığına inanmak isterim. Eğer kamuyounun bilmediği bir şeyler varsa bunu da paylaşmalı…
Paktın önemli müttefiklerinden biri olan Sinema yazarları derneği Siyad adına görüş bildirecek, çare önerecek kişiler olarak Senem Aytaç ve Melis Behlil oradaydı ancak 90 kişiden fazla üyesi olan bir derneğin daha fazla mevcudiyet göstermesi gerekmez mi? Dernek bundan önce “Emek yıkılırsa burayı size dar ederiz.” Diyecek kadar agresif bir şekilde direnişe destek veriyordu. Ne oldu da böyle oldu?
Elbette Siyad üyesi olan Atilla Dorsay, konuya başından beri hassas yaklaşan ve epey çaba harcayan Senem Aytaç ve başka sinema yazarlarının samimiyetini sorgulamıyorum, Dorsay’ın “Emek yıkılırsa gazeteciliği bırakırım” demesi William Wallace’ın İskoç ordusuna yaptığına benzer bir etki etti ancak Emek konusunda bir sürü zafer kazanmışken, kimseleri umursamayan paragöz bir inşaat firmasının yetkilisini bile basın toplantılarında “ aman beyim, biz aslında çok sanatseveriz” diye konuşturmuşken, Siyad’ın güçlü bir katılım ile orada bulunması gerekirdi. Hani derler ya; tulum çıkarmak! işte öyle... Neden? Çünkü Siyad’ın meseledeki kanaat önderliği çok ciddiye alınıyor. O yüzden Siyad elinde pimi çekilmiş bir el bombasını tutar gibi dikkatli ve gayretli olursa Emek gerçekten geri gelebilir.
Toplantıdan çıkan sonuç; Katılımın yok denecek kadar az, IKSV’nin teslim olduğu... Şaşırdım dersem yalan olur. Şimdilerin duyarlılık modası Emek değil Şehir Tiyatroları... Herkes o konuda demeçler veriyor ancak o konuyla ilgili basın toplantısı da bir salonu bile doldurmayacak kadar az kişinin katılımında gerçekleşti.
Daha önceki yazılarımda yazdığım üzere; Emek’i kurtaracak olan, anılarında bu salonu baştacı etmiş seyircidir, kahraman şehirseverlerdir. Kurumlara, örgütlere inanmak, güvenmek bir yere kadar…
Emek sinemasının açılmasını “sinemasever” olan her yürek ister ancak bu direniş birilerinin hava atmak, ayrıcalıklaşmak, duyarlı olduğunu ispat etme aracı olmasın. Emek kapanmasın ancak bu kadere yürüyen her salonu, örneğin Şişli Movieplex’i de umursayalım. Emek direniştir ancak sağ, sol kavgasından hızlıca uzaklaştırılıp sinemaseverlik, şehirseverlik çatısı altında savunulması gereken bir direniş… Herkes umutsuzluk vermek yerine şimdiye kadar elde edilen kazanımları boşa çıkarmamak için uğraşsın derim. AVM’lere kapılanmamış salonlara her zamankinden fazla ihtiyacımız var.
Emek’i yaşatmak ve destek vermek için: http://www.emeksinemasiniyasatalim.org/
murattolga@gmail.com