ELİF ŞAFAK, SEZARYEN YASASINA THE GUARDIAN'DAN SAVAŞ AÇTI!

Yazar Elif Şafak, İngiliz The Guardian gazetesinde Türkiye'de kadına yönelik girişimleri eleştirdi, sezaryeni yasayla yasaklayan ilk ülke olduğumuza dikkat çekti.

Elif Şafak, İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesine yazdığı makalede Türkiye'deki kürtaj ve sezaryen tartışmalarını yazdı.

"Bu sessizlik kadınlara zarar veriyor" başlıklı yazısında Şafak, kadınların kendi vücutları üzerindeki iradelerinin Türkiye'de tartışılmamasına vurgu yaparak kutuplaşan toplumda karşıt taraflar arasında hemen hiç diyalog olmamasını eleştirdi.

Kürtajın 1983'te yasallaştığını belirten Şafak, kadın sorunlarını parlamentoda gündeme getirecek şekilde kadın temsilinin olmadığını; yerel ve ulusal düzeyde politikanın erkek egemen bir alan olarak kaldığını vurguladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Mayıs ayında yaptığı konuşmasında kürtajı suç olarak nitelemesi ve sezaryenle yapılan doğumlara karşı olduğunu belirtmesinin, kadının vücudu ve üreme hakları konusunda tartışmalara yol açtığını belirten Şafak, kürtajın yasaklanmasına yönelik olası girişimlere karşı ülke çapında yükselen tepkiler sonucunda bu konuda herhangi bir adım atılmadığını; ancak Türkiye'nin doktor tavsiyesi dışında sezaryenle doğum yapmanın cezalandırılacağı ilk ülke haline geldiğini vurguladı.

Türkiye'de devlet hastanelerinde yüzde 40'a, özel hastanelerde ise yüzde 67'ye varan sezaryen oranlarının gözden geçirilmesi gerektiğini teslim eden Şafak şu noktaya dikkat çekiyor:

"Anlaması güç olan, kadınların kendi bedeni üzerindeki söz hakkının Türkiye'de tartışılma şekli, daha doğrusu tartışılmamasıdır. Ülkede Osmanlının son dönemlerine dayanan güçlü bir kadın hareketi olageldi. Fakat kadınlar ancak şimdi müktesep haklarının bir gün ellerinden alınabileceğini anlamaya başladılar. Kürtaj hakkına yönelen son tehditlerin de gösterdiği gibi, toplum hayli kutuplaşmış halde ve karşıt taraflar arasında diyalog yok..."

Farklı kesimler arasında yapıcı bir görüş alışverişi sağlanamadığından dem vuran Şafak, yazısını şöyle noktalıyor:

"Laikler bireysel özgürlüklerin yitirilmesinden korkuyor, muhafazakarlar ise haksız yere gericilikle suçlandıklarını düşünüyor. Kadın hareketi ile hükümet arasında, Kemalistlerle liberaller arasında, Kürtlerle Türkler arasında, Sünnilerle Aleviler arasındaki mesafe öylesine büyük ki, yapıcı bir görüş alış verişinde bulunmak zor. Sözün yitirildiği noktada, eleştirel fikirler açıkça ve özgürce paylaşılamaz; sessizliğin zararı ise demokrasiye, dolayısıyla da kadına olacaktır."