Elif Şafak: Kültürel ayrılıklara politik ayrılıklar da eklendi!
Yazar Elif Şafak, katıldığı etkinlikte yazar, gazeteci ve şairlerin yaşadıkları zorluklardan söz etti.
Yazar Elif Şafak, Columbia Türk Öğrenci Birliği tarafından düzenlenen etkinlikte Columbia Üniversitesi öğrencileri ile bir araya geldi. Şafak konuşmasında, kendi kişisel ve yazarlık yaşamına ilişkin bilgiler verdikten sonra öğrencilerin sorularını yanıtladı.
Elif Şafak, Türkiye'den öğrencilerin yanı sıra yabancı öğrencilerin de yoğun ilgi gösterdiği konuşmasında, kendisinin geleneksel bir ataerkil bir aileden gelmediğini, neredeyse göçebe gibi yaşadığı için de ataerkil değerlerin değil evrensel değerlerin kendi kişiliğini etkilediğini, bunun da hem dünyaya bakış açısını hem de yazarlığını zenginleştirdiğini anlattı.
"EMPATİ YAPABİLDİĞİMİZ YERLERDİR HİKAYELER"
Tek tip yerine, çoklu kültürel bağların mümkün olduğunu, bireylerin kendilerini 'özel kutular' içine yerleştirmelerinin, 'bizden misin, değil misin' sonucunu doğurduğunu, bu ayrımı benimsemek yerine, çoklu bağlılıkları, kültürleri, sevmenin doğru olduğunu anlatan Şafak, herkesin içsel yolculuğunun değişken olduğunu, bunu derinleştirebilmek için olabildiğince renkli ve farklı bilgi tüketimi gerektiğini, bilgi ile haberdar olmanın aynı şeyler olmadığın vurguladı. Hikayelerin ve hikaye anlatmanın insanları birbirine bağlayıp ortak paydalarda buluşturabilecek güçte olduğunu belirten Şafak, "Kendimizi o kişilerin yerine koyabildiğimiz, empati yapabildiğimiz yerlerdir hikayeler" dedi.
Küreselleşmenin, örneğin Pakistan ya da Mısır'da yaşayan birisinin mutsuzluğunun, Hollanda, Belçika veya Kanada'da yaşayan birinin yaşamını etkileyebilecek duruma getirdiğini, hiçbir kişi ya da ulusun, başkalarından etkilenmeksizin fanuslar içinde yaşamayacağını anlatan Şafak, küreselleşmenin insanları hiç beklenmedik yollarla ve yerlerde birbirlerine daha çok bağladığını ve birbirlerinden etkileştikleri sonucunu doğurduğunu söyledi.
"İNSANLARI ÖTEKİLEŞTİREN HER TÜRLÜ İDEOLOJİYİ ELEŞTİRMELİYİZ"
Şafak, "Etkileşimler çok önemli, örneğin tüm aşırılıklar, birbirlerini besliyor ve birbirlerine ihtiyaçları var. Ortadoğu'daki Batı karşıtlığı, dünyanın bir başka bölgesindeki İslam karşıtlığı, korkusu ile direk olarak ilgili, birbirlerini besliyorlar. İki yaklaşımı da eleştirmeliyiz, insanları ötekileştiren her türlü ideolojiyi eleştirmeliyiz, öteki kategorisine koyan yaklaşımlara karşı durmalıyız" diye konuştu.
"ÖRGÜTLÜ DİNLERİN İNSANLARI AYRIŞTIRDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Şafak, evrensel değerlerin, ulusal, ülkesel, dinsel ya da kültürel değerlerin önünde olması gerektiğini, ancak bunun bireyin yakın olduğu değerleri yadsıması ya da inkar etmesi olarak algılanmaması gerektiğini belirtti. Kendisinin örgütlü dinlere eleştirel bir yaklaşımı olduğunu, Sufizm ile ilgili yazdıklarından dolayı, Türkiye'de insanların kendisini dindar olarak algıladıklarına değinen Şafak, "Ben dindar birisi değilim. Çünkü örgütlü dinlerin insanları ayrıştırdığını düşünüyorum. Benim kozmopolitan ve göçebe yaşamım bana bunu öğretti. Türkiye'de de, kozmopolitan kültürü ve toplum yapısını zayıflattıkça, çok şey kaybediyoruz. Ekonomik kayıplardan söz etmiyorum, kültür ve bilinç kaybından bahsediyorum" dedi.
"TÜRKİYE'DE OKUYUCULAR ÇOK DUYGUSAL, BUGÜN SİZİ SEVMEYEN YARIN ÇOK SEVEBİLİYOR"
Kendisinin bir yazar olarak apolitik olmadığını, olamayacağını ve olmaması gerektiğine değinen Elif Şafak, "Elbette ki politika var ama temel olan hikaye anlatma, hayal kurma ve bunu yazabilme sanatı" diye konuştu. Türkiye'de, yazarların şu ya da bu yüzden etiketlendirildiğini, kişilerin ilgisiz nedenlerle, yazarın değişik konulara bakış açıları yüzünden 'ben bu yazarı okumuyorum artık' ya da 'bu yazarı bütün kalbimle seviyorum' yaklaşımını kolayca gösterebildiklerini anlatan Şafak, "Neyse ki Türkiye'de okuyucular çok duygusal, bugün sizi sevmeyen yarın çok sevebiliyor" dedi.
"TÜRKİYE'DE HERKES, YAZARLAR, ŞAİRLER HER GEÇEN GÜN DAHA ÇOK OTOSANSÜRE MARUZ KALIYOR. BUNLAR ELBETTE CAN SIKICI"
Türkiye'de içinde bulunulan koşullara ilişkin de önemli değerlendirmelerde bulunan Şafak öğrenciler tarafından kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlarda, Türkiye'de sözlerin özgür olmadığını düşündüğünü de dile getirerek, "Her yazar, gazeteci, her şair biliyor ki bir söz, makale, şiir, sosyal medya mesajı yüzünden başları belaya girebilir. Yazdığımızda da beynimizin bir tarafında bu bilgiyi taşıyarak yazıyoruz. Bunun sonucunda da büyük bir otosansür ortaya çıkıyor. Ama otosansür konusunda da konuşabildiğimizi sanmıyorum, çünkü çok utanç verici bir durum, umut verici değil. Bir başkası size sansür uygulasa ve buna karşı çıksanız bu kahramanca olur. Ancak otosansür utanç verici ve Türkiye'de herkes, yazarlar, şairler her geçen gün daha çok otosansüre maruz kalıyor. Bunlar elbette can sıkıcı" diye konuştu.
Yalnızca politik içerikli yazıların değil, ataerkil toplumlarda cinselliğe ilişkin yazıların da, özellikle kadın yazarlar için zor olduğunu belirten Elif Şafak, "Erkek yazarlar cinsellikle ilgili yazdıklarında, insanlar bunu başka türlü görüyor. Ama bir kadın yazdığında, insanlar direk olarak 'bu yazarın kendi hayatı' diye düşünüyor. Sanki kadın yazarların hayal gücü olamazmış gibi, yazarın hayatı ya da sırları olarak algılanıyor" dedi.
"KADIN TOPLUMSAL HAYAT İÇERİSİNDE DAHA ÇOK YER ALMALI"
Türkiye'de kadın ve genç olmanın çok zor olduğunu anlatan Şafak, kendisinin olgunlaştıkça kadın yazar olarak kamuoyu önünde daha çok kabul gördüğünü belirtti ve "Ama daha genç yazarlar, akademisyenler, gazeteciler için gerçekten zor. Kadınların cinsel etkinliklerini kaybetmesiyle birlikte değerlerini, güvenilirliklerini, saygınlıklarını artırdığı benimsenen ataerkil bir anlayış var" dedi. Zaman zaman Türkiye'nin geriye doğru gittiğini düşündüğünü, kadınların eş ya da anne olmalarına yapılan vurguların abartıldığını vurgulayan, anne yada eş olmanın çok güzel olduğunu, bunu sorgulamadığını belirten Şafak, "Çok gerilere gittiğimizi düşünüyorum. Ama bir bireyin anne olmamayı seçme, kendi yetenek ve yaratıcılıklarını değişik yollarla anlatma seçimi de olabilmeli. Erkek gücü çok ortada, çok saldırgan ve çok belirleyici. Kadının gücü de her geçen gün öteleniyor, baskılandırılıyor. Özel hayat kapsamına sokuluyor. Oysa kadın toplumsal hayat içerisinde daha çok yer almalı. Bu denge yeniden yapılandırılmalı" diye konuştu. Elif Şafak'ın bu sözleri öğrenciler tarafından alkışlandı.
"KADINLAR KENDİ HAYATLARINI KENDİLERİ BELİRLEYEBİLMELİ"
İnsanlar için cinsel ya da başka herhangi bir ayrımcılığa karşı olmamayı öğrenmenin önemine ve değerine değinen Şafak, Türkiye'de içinde bulunulan durumun böyle olmadığını söyledi. Şafak, "Birbiri ardına anketler, araştırmalar, istatistikler yayınlanıyor. Bunlar da bize Türkiye'de aile içi şiddetin arttığını, kadın cinayetlerinin üç katına çıktığını gösteriyor, bunları inkar edemeyiz. Bu demek değil ki, bütün Türkler, Kürtler, Aleviler böyle, bunu söylemiyorum. Ama göz önüne almamız ve ilgilenmemiz gereken gerçekler bunlar. Örneğin, homoseksüelliğe bakış konusunda Rusya'dan biraz farklıyız. Ama yarın bir yasa çıkabilir, homofobik kısıtlamalar gelebilir, bu olabilir. Bir zamanlar, çok özel bir konu olduğu için kürtajı kimsenin tartışmayacağını düşünürdük. Artık kişisel hayat sorunu değil. Ya da kadınların kaç çocuk doğurması gerektiği de özel hayat konusu değil artık. Bunlar beni gerçekten rahatsız ediyor. Erkek politikacılar tepeden bakarak, kadının nasıl yaşaması gerektiğini, kalabalık ortamda kahkaha atmamaları gerektiğini, hayatlarını nasıl belirlemeleri gerektiğini söylüyorlar, bunlar beni gerçekten rahatsız ediyor. Kadınlar kendi hayatlarını kendileri belirleyebilmeli" dedi.
"MİLLİYETÇİLİK DARALTILMIŞ BİR KİMLİK VE BUNUN ÖTESİNE GEÇMEK GEREK"
Türkiye'nin, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü, çok etnik kökenli bir imparatorluktan ulusal devlet yapısına geçtiğini anlatan Şafak, "Keşke şemsiye bir kimlik oluşturulsaydı, Amerika gibi, değişik kimlikte, değişik etnik kökenlerden insanların eşitçe kendilerini bağlı duyacağı bir kimlik. Daire gibi, daire dairenin merkezine olan uzaklık gibi, dairenin her bir noktası merkezle aynı mesafededir. Keşke böyle bir merkez olsaydı" diye konuştu. Bu bağlamda, kendisinin Kürt kökenli çok okuyucusu olduğunu belirten ve okuyucularının kendisine, "Ben Kürt'üm, niye Kürt'üm ve mutluyum diyemiyorum" sorusunu sorduklarını, milliyetçiliğe ve aşırı milliyetçiliğe karşı olmasına karşın, bunun haklı ve yerinde bir görüş olduğunu söyleyen Şafak, "Türkiye'de bunları dile getirdiğinizde hain olarak, ülkesini sevmeyen biri olarak görülüyorsunuz. Ülkenizi sevmek, insanları sevmek, milliyetçi olmaktan çok farklı şeyler. Milliyetçilik daraltılmış bir kimlik ve bunun ötesine geçmek gerek" diye konuştu.
Türkiye'de başka din anlayışlarının öğretilmemesine de eleştiri getiren Şafak, Türkiye'nin en zayıf yanlarından birinin, Müslümanlık dışında dinlerin de var olduğunun öğretilmemesinin sakıncalı olduğunu düşündüğünü belirterek, "Çocuklar neden Hristiyanlık, Yahudilik dinlerini ya da Darvinizm'i öğrenmesinler ki? Öğrenmek olabildiğince çok renkli olmalı" dedi.
" SON YILLARDA, KÜLTÜREL AYRILIKLARA POLİTİK AYRILIKLAR DA EKLENDİ"
Bir soru üzerine, Türkiye'de özellikle son beş yıldır kutuplaştırılmış bir toplum yaratıldığını vurgulayan Elif Şafak, "Türkiye'de bazı kültürel ayrılıklar zaten vardı. Ama son beş yılda bu bu daha da kötüye gitti. Son yıllarda, kültürel ayrılıklara politik ayrılıklar da eklendi. İnsanları bu kadar çok politika içine çekmek çok tehlikeli. İnsanlar birbirlerine başka gezegenlerden gelmiş gibi, ortak paydaları yokmuş gibi davranıyor artık. En kötüsü de, birbirlerine karşı büyük bir kızgınlık duymaları. Türkiye'de insanları Erdoğan'ın başbakanlığı zamanında, senin uğrunda ölmeye hazırız diyerek, kendilerini tamamen adamış olarak kefen giyen insanları gördük. Aynı zamanda ondan nefret eden, hükümetten nefret eden insanları gördük. İki taraf arasındaki köprü, hala varsa eğer, biri sanat, müzik, edebiyat, filmler ortak paydalarda buluşturur, edebiyat, çünkü insanlar kitap okur, diğeri de futbol, insanlar aynı maçlara gider. Ama bu en temel ve ortak köprülerin bile zayıfladığını düşünüyorum" diye konuştu.
"SANDIKTAN DAHA ÇOK OY ALMANIZ DEMOKRASİ ANLAMINA GELMEZ"
Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı olaylarından sonra, hükümete daha çok eleştirel gözle baktığını anlatan Elif Şafak, "Söylemler, toplumun yarısını ötekileştirdi. Türkiye'de yapılan en büyük yanlışlardan biri, demokrasiyi çoğulculukla karıştırmamız. Demokrasi ve çoğulculuk aynı şeyler değil. Sandıktan daha çok oy almanız demokrasi anlamına gelmez, demokrasi demek güçler ayrılığıdır, basın özgürlüğüdür, bunları kaybettiğimizden hepimiz kaybediyoruz" dedi. Şafak, Türkiye'de şeffaf bir demokrasi olmadığını da belirterek, " Beni en çok kaygılandıran başka bir şey de mizah duygusunu yitiriyor olmamız. Bir çok karikatüristin başları çizdikleri yüzünden, belaya giriyor. İnsanların egolarını dengeleme zamanı" dedi.
Elif Şafak, Türkiye'den öğrencilerin yanı sıra yabancı öğrencilerin de yoğun ilgi gösterdiği konuşmasında, kendisinin geleneksel bir ataerkil bir aileden gelmediğini, neredeyse göçebe gibi yaşadığı için de ataerkil değerlerin değil evrensel değerlerin kendi kişiliğini etkilediğini, bunun da hem dünyaya bakış açısını hem de yazarlığını zenginleştirdiğini anlattı.
"EMPATİ YAPABİLDİĞİMİZ YERLERDİR HİKAYELER"
Tek tip yerine, çoklu kültürel bağların mümkün olduğunu, bireylerin kendilerini 'özel kutular' içine yerleştirmelerinin, 'bizden misin, değil misin' sonucunu doğurduğunu, bu ayrımı benimsemek yerine, çoklu bağlılıkları, kültürleri, sevmenin doğru olduğunu anlatan Şafak, herkesin içsel yolculuğunun değişken olduğunu, bunu derinleştirebilmek için olabildiğince renkli ve farklı bilgi tüketimi gerektiğini, bilgi ile haberdar olmanın aynı şeyler olmadığın vurguladı. Hikayelerin ve hikaye anlatmanın insanları birbirine bağlayıp ortak paydalarda buluşturabilecek güçte olduğunu belirten Şafak, "Kendimizi o kişilerin yerine koyabildiğimiz, empati yapabildiğimiz yerlerdir hikayeler" dedi.
Küreselleşmenin, örneğin Pakistan ya da Mısır'da yaşayan birisinin mutsuzluğunun, Hollanda, Belçika veya Kanada'da yaşayan birinin yaşamını etkileyebilecek duruma getirdiğini, hiçbir kişi ya da ulusun, başkalarından etkilenmeksizin fanuslar içinde yaşamayacağını anlatan Şafak, küreselleşmenin insanları hiç beklenmedik yollarla ve yerlerde birbirlerine daha çok bağladığını ve birbirlerinden etkileştikleri sonucunu doğurduğunu söyledi.
"İNSANLARI ÖTEKİLEŞTİREN HER TÜRLÜ İDEOLOJİYİ ELEŞTİRMELİYİZ"
Şafak, "Etkileşimler çok önemli, örneğin tüm aşırılıklar, birbirlerini besliyor ve birbirlerine ihtiyaçları var. Ortadoğu'daki Batı karşıtlığı, dünyanın bir başka bölgesindeki İslam karşıtlığı, korkusu ile direk olarak ilgili, birbirlerini besliyorlar. İki yaklaşımı da eleştirmeliyiz, insanları ötekileştiren her türlü ideolojiyi eleştirmeliyiz, öteki kategorisine koyan yaklaşımlara karşı durmalıyız" diye konuştu.
"ÖRGÜTLÜ DİNLERİN İNSANLARI AYRIŞTIRDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Şafak, evrensel değerlerin, ulusal, ülkesel, dinsel ya da kültürel değerlerin önünde olması gerektiğini, ancak bunun bireyin yakın olduğu değerleri yadsıması ya da inkar etmesi olarak algılanmaması gerektiğini belirtti. Kendisinin örgütlü dinlere eleştirel bir yaklaşımı olduğunu, Sufizm ile ilgili yazdıklarından dolayı, Türkiye'de insanların kendisini dindar olarak algıladıklarına değinen Şafak, "Ben dindar birisi değilim. Çünkü örgütlü dinlerin insanları ayrıştırdığını düşünüyorum. Benim kozmopolitan ve göçebe yaşamım bana bunu öğretti. Türkiye'de de, kozmopolitan kültürü ve toplum yapısını zayıflattıkça, çok şey kaybediyoruz. Ekonomik kayıplardan söz etmiyorum, kültür ve bilinç kaybından bahsediyorum" dedi.
"TÜRKİYE'DE OKUYUCULAR ÇOK DUYGUSAL, BUGÜN SİZİ SEVMEYEN YARIN ÇOK SEVEBİLİYOR"
Kendisinin bir yazar olarak apolitik olmadığını, olamayacağını ve olmaması gerektiğine değinen Elif Şafak, "Elbette ki politika var ama temel olan hikaye anlatma, hayal kurma ve bunu yazabilme sanatı" diye konuştu. Türkiye'de, yazarların şu ya da bu yüzden etiketlendirildiğini, kişilerin ilgisiz nedenlerle, yazarın değişik konulara bakış açıları yüzünden 'ben bu yazarı okumuyorum artık' ya da 'bu yazarı bütün kalbimle seviyorum' yaklaşımını kolayca gösterebildiklerini anlatan Şafak, "Neyse ki Türkiye'de okuyucular çok duygusal, bugün sizi sevmeyen yarın çok sevebiliyor" dedi.
"TÜRKİYE'DE HERKES, YAZARLAR, ŞAİRLER HER GEÇEN GÜN DAHA ÇOK OTOSANSÜRE MARUZ KALIYOR. BUNLAR ELBETTE CAN SIKICI"
Türkiye'de içinde bulunulan koşullara ilişkin de önemli değerlendirmelerde bulunan Şafak öğrenciler tarafından kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlarda, Türkiye'de sözlerin özgür olmadığını düşündüğünü de dile getirerek, "Her yazar, gazeteci, her şair biliyor ki bir söz, makale, şiir, sosyal medya mesajı yüzünden başları belaya girebilir. Yazdığımızda da beynimizin bir tarafında bu bilgiyi taşıyarak yazıyoruz. Bunun sonucunda da büyük bir otosansür ortaya çıkıyor. Ama otosansür konusunda da konuşabildiğimizi sanmıyorum, çünkü çok utanç verici bir durum, umut verici değil. Bir başkası size sansür uygulasa ve buna karşı çıksanız bu kahramanca olur. Ancak otosansür utanç verici ve Türkiye'de herkes, yazarlar, şairler her geçen gün daha çok otosansüre maruz kalıyor. Bunlar elbette can sıkıcı" diye konuştu.
Yalnızca politik içerikli yazıların değil, ataerkil toplumlarda cinselliğe ilişkin yazıların da, özellikle kadın yazarlar için zor olduğunu belirten Elif Şafak, "Erkek yazarlar cinsellikle ilgili yazdıklarında, insanlar bunu başka türlü görüyor. Ama bir kadın yazdığında, insanlar direk olarak 'bu yazarın kendi hayatı' diye düşünüyor. Sanki kadın yazarların hayal gücü olamazmış gibi, yazarın hayatı ya da sırları olarak algılanıyor" dedi.
"KADIN TOPLUMSAL HAYAT İÇERİSİNDE DAHA ÇOK YER ALMALI"
Türkiye'de kadın ve genç olmanın çok zor olduğunu anlatan Şafak, kendisinin olgunlaştıkça kadın yazar olarak kamuoyu önünde daha çok kabul gördüğünü belirtti ve "Ama daha genç yazarlar, akademisyenler, gazeteciler için gerçekten zor. Kadınların cinsel etkinliklerini kaybetmesiyle birlikte değerlerini, güvenilirliklerini, saygınlıklarını artırdığı benimsenen ataerkil bir anlayış var" dedi. Zaman zaman Türkiye'nin geriye doğru gittiğini düşündüğünü, kadınların eş ya da anne olmalarına yapılan vurguların abartıldığını vurgulayan, anne yada eş olmanın çok güzel olduğunu, bunu sorgulamadığını belirten Şafak, "Çok gerilere gittiğimizi düşünüyorum. Ama bir bireyin anne olmamayı seçme, kendi yetenek ve yaratıcılıklarını değişik yollarla anlatma seçimi de olabilmeli. Erkek gücü çok ortada, çok saldırgan ve çok belirleyici. Kadının gücü de her geçen gün öteleniyor, baskılandırılıyor. Özel hayat kapsamına sokuluyor. Oysa kadın toplumsal hayat içerisinde daha çok yer almalı. Bu denge yeniden yapılandırılmalı" diye konuştu. Elif Şafak'ın bu sözleri öğrenciler tarafından alkışlandı.
"KADINLAR KENDİ HAYATLARINI KENDİLERİ BELİRLEYEBİLMELİ"
İnsanlar için cinsel ya da başka herhangi bir ayrımcılığa karşı olmamayı öğrenmenin önemine ve değerine değinen Şafak, Türkiye'de içinde bulunulan durumun böyle olmadığını söyledi. Şafak, "Birbiri ardına anketler, araştırmalar, istatistikler yayınlanıyor. Bunlar da bize Türkiye'de aile içi şiddetin arttığını, kadın cinayetlerinin üç katına çıktığını gösteriyor, bunları inkar edemeyiz. Bu demek değil ki, bütün Türkler, Kürtler, Aleviler böyle, bunu söylemiyorum. Ama göz önüne almamız ve ilgilenmemiz gereken gerçekler bunlar. Örneğin, homoseksüelliğe bakış konusunda Rusya'dan biraz farklıyız. Ama yarın bir yasa çıkabilir, homofobik kısıtlamalar gelebilir, bu olabilir. Bir zamanlar, çok özel bir konu olduğu için kürtajı kimsenin tartışmayacağını düşünürdük. Artık kişisel hayat sorunu değil. Ya da kadınların kaç çocuk doğurması gerektiği de özel hayat konusu değil artık. Bunlar beni gerçekten rahatsız ediyor. Erkek politikacılar tepeden bakarak, kadının nasıl yaşaması gerektiğini, kalabalık ortamda kahkaha atmamaları gerektiğini, hayatlarını nasıl belirlemeleri gerektiğini söylüyorlar, bunlar beni gerçekten rahatsız ediyor. Kadınlar kendi hayatlarını kendileri belirleyebilmeli" dedi.
"MİLLİYETÇİLİK DARALTILMIŞ BİR KİMLİK VE BUNUN ÖTESİNE GEÇMEK GEREK"
Türkiye'nin, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü, çok etnik kökenli bir imparatorluktan ulusal devlet yapısına geçtiğini anlatan Şafak, "Keşke şemsiye bir kimlik oluşturulsaydı, Amerika gibi, değişik kimlikte, değişik etnik kökenlerden insanların eşitçe kendilerini bağlı duyacağı bir kimlik. Daire gibi, daire dairenin merkezine olan uzaklık gibi, dairenin her bir noktası merkezle aynı mesafededir. Keşke böyle bir merkez olsaydı" diye konuştu. Bu bağlamda, kendisinin Kürt kökenli çok okuyucusu olduğunu belirten ve okuyucularının kendisine, "Ben Kürt'üm, niye Kürt'üm ve mutluyum diyemiyorum" sorusunu sorduklarını, milliyetçiliğe ve aşırı milliyetçiliğe karşı olmasına karşın, bunun haklı ve yerinde bir görüş olduğunu söyleyen Şafak, "Türkiye'de bunları dile getirdiğinizde hain olarak, ülkesini sevmeyen biri olarak görülüyorsunuz. Ülkenizi sevmek, insanları sevmek, milliyetçi olmaktan çok farklı şeyler. Milliyetçilik daraltılmış bir kimlik ve bunun ötesine geçmek gerek" diye konuştu.
Türkiye'de başka din anlayışlarının öğretilmemesine de eleştiri getiren Şafak, Türkiye'nin en zayıf yanlarından birinin, Müslümanlık dışında dinlerin de var olduğunun öğretilmemesinin sakıncalı olduğunu düşündüğünü belirterek, "Çocuklar neden Hristiyanlık, Yahudilik dinlerini ya da Darvinizm'i öğrenmesinler ki? Öğrenmek olabildiğince çok renkli olmalı" dedi.
" SON YILLARDA, KÜLTÜREL AYRILIKLARA POLİTİK AYRILIKLAR DA EKLENDİ"
Bir soru üzerine, Türkiye'de özellikle son beş yıldır kutuplaştırılmış bir toplum yaratıldığını vurgulayan Elif Şafak, "Türkiye'de bazı kültürel ayrılıklar zaten vardı. Ama son beş yılda bu bu daha da kötüye gitti. Son yıllarda, kültürel ayrılıklara politik ayrılıklar da eklendi. İnsanları bu kadar çok politika içine çekmek çok tehlikeli. İnsanlar birbirlerine başka gezegenlerden gelmiş gibi, ortak paydaları yokmuş gibi davranıyor artık. En kötüsü de, birbirlerine karşı büyük bir kızgınlık duymaları. Türkiye'de insanları Erdoğan'ın başbakanlığı zamanında, senin uğrunda ölmeye hazırız diyerek, kendilerini tamamen adamış olarak kefen giyen insanları gördük. Aynı zamanda ondan nefret eden, hükümetten nefret eden insanları gördük. İki taraf arasındaki köprü, hala varsa eğer, biri sanat, müzik, edebiyat, filmler ortak paydalarda buluşturur, edebiyat, çünkü insanlar kitap okur, diğeri de futbol, insanlar aynı maçlara gider. Ama bu en temel ve ortak köprülerin bile zayıfladığını düşünüyorum" diye konuştu.
"SANDIKTAN DAHA ÇOK OY ALMANIZ DEMOKRASİ ANLAMINA GELMEZ"
Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı olaylarından sonra, hükümete daha çok eleştirel gözle baktığını anlatan Elif Şafak, "Söylemler, toplumun yarısını ötekileştirdi. Türkiye'de yapılan en büyük yanlışlardan biri, demokrasiyi çoğulculukla karıştırmamız. Demokrasi ve çoğulculuk aynı şeyler değil. Sandıktan daha çok oy almanız demokrasi anlamına gelmez, demokrasi demek güçler ayrılığıdır, basın özgürlüğüdür, bunları kaybettiğimizden hepimiz kaybediyoruz" dedi. Şafak, Türkiye'de şeffaf bir demokrasi olmadığını da belirterek, " Beni en çok kaygılandıran başka bir şey de mizah duygusunu yitiriyor olmamız. Bir çok karikatüristin başları çizdikleri yüzünden, belaya giriyor. İnsanların egolarını dengeleme zamanı" dedi.