Elif Şafak Der Spiegel'e yazdı: Benim Türkiye'm de anneannem gibi öldü!
Elif Şafak, son dönemde artırdığı siyasi eleştirilerini Almanya'da haftalık olarak yayınlanan Der Spiegel dergisinin son sayısında kaleme aldığı yazıda da sürdürdü.
Bir zamanlar siyasi iktidara verdiği destekle bilinen, eski Zaman yazarı Elif Şafak, Der Spiegel'de bir eleştiri yazısı kaleme aldı. Şafak, "benim Türkiye'm de anneannem gibi öldü" dedi.
Avrupa Postası'nın çevirdiği o yazı şöyle:
"BENİM TÜRKİYE'M DE ANNEANNEM GİBİ ÖLDÜ
Bu yazıyı kaleme aldığım gün, beni masallarıyla büyüten anneannem yaşamını kaybetti. Karmaşık bir kişiliği vardı onun: Kararlı bir laik, Batılı yaşam tarzını benimsemiş bir Doğuluydu. Kendi eğitim görmemiş olsa da, kızının ve torununun eğitimi ile özgürlüğünün en büyük savunucusuydu. Çeşitli kültür ve geleneklerin bir sentezi olan Türkiye’yi simgeliyordu o benim için. Bugün, anneannem gibi o Türkiye de öldü artık.
Ben Ankara’da, burjuva Müslümanların yaşadığı bir semtte büyürken, Yeni Yıl kutlamasında televizyonda özel sohbetler olurdu; şarkıcılar ile komedyenler sırayla ekranda boy gösterir; havai fişekler ve rengârenk ışıklarla kutlama yapılırdı. Programın en heyecanla beklenen yanı ise gece yarısından kısa bir süre önce ekrana çıkan dansözdü. Alkışlarla televizyonu izler, kestane ve mandalina yerdik; saat gece yarısını vurunca kucaklaşarak birbirimizi kutlardık. Anneannem odasına gidip Yeni Yıl huzur ve başarı getirsin diye Allah’a dua ederdi. Doğu ve Batı kültürlerinin karışımı bir yaşamdı bu, işte bu karışım ne yazık ki artık kayboluyor.
Günümüzde çoğu kişi görünmez kültürel gettolarda yaşıyor. Türkiye milliyetçiliğe ve dinciliğe sarılırken hükümet de daha otoriter hale geldi. Farklılıklar, kavurucu bir güneş altındaki kar tanesi gibi erimekte. Her şey ya ak ya kara. Toplum "biz" ve "onlar" diye ayrılmış durumda. Bireyselliğe ise hiç yer yok. Bir ülkenin Yeni yıl kutlamasında bile bu kadar kutuplaşıp ayrışması çok acı.
Avrupa Postası'nın çevirdiği o yazı şöyle:
"BENİM TÜRKİYE'M DE ANNEANNEM GİBİ ÖLDÜ
Bu yazıyı kaleme aldığım gün, beni masallarıyla büyüten anneannem yaşamını kaybetti. Karmaşık bir kişiliği vardı onun: Kararlı bir laik, Batılı yaşam tarzını benimsemiş bir Doğuluydu. Kendi eğitim görmemiş olsa da, kızının ve torununun eğitimi ile özgürlüğünün en büyük savunucusuydu. Çeşitli kültür ve geleneklerin bir sentezi olan Türkiye’yi simgeliyordu o benim için. Bugün, anneannem gibi o Türkiye de öldü artık.
Ben Ankara’da, burjuva Müslümanların yaşadığı bir semtte büyürken, Yeni Yıl kutlamasında televizyonda özel sohbetler olurdu; şarkıcılar ile komedyenler sırayla ekranda boy gösterir; havai fişekler ve rengârenk ışıklarla kutlama yapılırdı. Programın en heyecanla beklenen yanı ise gece yarısından kısa bir süre önce ekrana çıkan dansözdü. Alkışlarla televizyonu izler, kestane ve mandalina yerdik; saat gece yarısını vurunca kucaklaşarak birbirimizi kutlardık. Anneannem odasına gidip Yeni Yıl huzur ve başarı getirsin diye Allah’a dua ederdi. Doğu ve Batı kültürlerinin karışımı bir yaşamdı bu, işte bu karışım ne yazık ki artık kayboluyor.
Günümüzde çoğu kişi görünmez kültürel gettolarda yaşıyor. Türkiye milliyetçiliğe ve dinciliğe sarılırken hükümet de daha otoriter hale geldi. Farklılıklar, kavurucu bir güneş altındaki kar tanesi gibi erimekte. Her şey ya ak ya kara. Toplum "biz" ve "onlar" diye ayrılmış durumda. Bireyselliğe ise hiç yer yok. Bir ülkenin Yeni yıl kutlamasında bile bu kadar kutuplaşıp ayrışması çok acı.