ELEŞTİRİLERİN ODAĞINDAKİ ADAM İLK KEZ KONUŞTU! İŞTE ÜRÜNDÜL'ÜN BİLİNMEYENLERİ
Hakkındaki eleştiriler karşısında bugüne kadar hiç konuşmayan Ömer Üründül, sessizliğini bozdu
Futbola olan yoğun ilgisi, bu büyük hobisini işadamı kimliğinin önüne geçirdi, Türk halkı onu spor yazarı olarak tanıdı. Futbol tarihimizdeki önemli başarıları hep onun yorumları ve sevinç nidaları eşliğinde yaşadık.
2010 Dünya Kupası’nda da en çok sözü edilen isim oldu Ömer Üründül. TRT’de yaptığı yorumları kimileri beğendi, kimileri beğenmedi. "Para almadan ekrana çıkıyor diye tercih ediliyor" diyen bile oldu. Böylesine sert yorum, adeta futbola adanmış bir hayat için çok acımasızca değil miydi?
Hakkındaki eleştiriler karşısında bugüne kadar hiç konuşmayan Ömer Üründül, sessizliğini Posta için bozdu.
"Ben gördüğümü cesaretle söylüyorum, kendime göre yorumluyorum" diyen Üründül, futbola olan ilgisi, sevgisi, düşünceleri ve hakkındaki eleştirilerle ilgili sorularımızı Güney Afrika’dan yanıtladı.
Futbolla tanışmanız nasıl oldu? Hiç futbol oynadınız mı?
Babam bir futbol tutkunuydu. 4 yaşında beni de ilk defa maça götürmeye başladı. Herhalde genetik olacak ben de küçük yaşta bir futbol tutkunu oldum. Sürekli 1 numaralı hobim oldu. Hiç futbol oynamadım.
- Bir yerde 1982’den bu yana tüm dünya kupalarını izlediğinizi okumuştum. Bu gerçekten ciddi bir performans.O zamandan bu zamana futbol anlayışındaki sizce en önemli değişim ne oldu?
1982’den beri tüm Dünya ve Avrupa Şampiyonalarını izledim. En önemli değişim, futbolun temposunun her geçen sene yükselmesi.
-Yakın dostlarınız evde bile 2 maç aynı anda yayınlanıyorsa, aynı anda ikisini birden izlediğinizi söylüyor. ’Teknik direktörden çok maç izliyor’ diyen bile var. Futbolla bu kadar içiçe olmanız, yaşamınızı adeta futbola göre düzenlemenizi aileniz nasıl karşılıyor? Onlar da durumu kabullenmiş olmalı...
En büyük zevkim futbol olduğu için maçları fırsat buldukça seyrederim. Ailem bu konuda bir sorun yaratmıyor. Onlar da benim bu hobime anlayış gösteriyorlar.
- Futbol tutkunuzun yanında bir de işadamlığı tarafınız var. İşlere nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Çok disiplinli bir hayat yaşıyorum. İşlerimi bir sistem içinde götürüyorum. Eğer her şeyinizi dikkatli programlarsanız, ikisi bir arada gayet güzel yürüyor.
- Bu yıl kaç maçı stattan izlediniz?
Valla onu bilemeyeceğim ama şöyle bir cevap vereyim, Dünya Kupalarında bugüne kadar, medya dahil, en fazla maçı ben izlerim. Öyle ki, bu büyük şampiyonalarda bir günde farklı şehirlerde 2 maç izlediğim olur. Ama bu Dünya Kupası’nda bu henüz olmadı.
- Televizyondan maç izlemek ile sahadan izlemek arasındaki sizce en önemli fark nedir?
Sahadan izlediğinizde çok daha iyi analiz yaparsınız çünkü, sahanın bütününü görüp, televizyonun göstermediği alanları, ortamı da değerlendirebilirsiniz.
- Bu Dünya Kupası sizce futbola ne kattı?
Her ne kadar baştan eleştirilse de bence güzel bir Dünya Kupası oluyor. Bilhassa eleme gruplarından sonra maçlar iyice zevklendi, öyle de devam ediyor.
- Kupada bugüne kadar oynanan maçlarda beklediğiniz futbolu buldunuz mu?
Başlarda beklediğim futbolu bulamadım ama ilerleyen bölümlerde maçlar çok keyiflendi.
- Her Dünya Kupası, yeni bir yıldızın da doğumuna vesile oluyordu. Bu kupada ise henüz böyle bir isim yok gibi. Sizin bu konudaki tespitleriniz nelerdir? Keşfettiğiniz bir futbolcu var mı?
Bunu söylemek için sonunu beklemek durumundayız. Her şeyden önce futbol bir takım oyunudur, sistemdir. Tek tek oyunculardan ziyade sistemler önemli. Zaten Brezilya ve Messi’li Arjantin’in elenmeleri de bunu gösteriyor.
- Kupada en beğendiğiniz takım hangisi? İyi oynadığı halde elenmesine üzüldüğünüz bir takım var mı?
Benim her zaman en beğendiğim takım İspanya’dır. Ancak şu ana kadar ki en iyi performansı Almanya gösterdi. Gana’nın elenmesine ise üzüldüm.
- Avrupa ülkelerinin ilk turda elenmesini, Avrupa futbolunun iflası olarak değerlendirebilir miyiz?
Böyle değerlendirmemek lazım.Bence bunun en önemli nedeni, Avrupa’daki üst düzey takımların liglerinde çok önemli maçlar oynanıyor. Futbolcular buraya yorgun geliyorlar. Bence en önemli nedeni bu. Diğer takımların sürpriz başarılarını, onların her şeyleriyle bu şampiyonaya hazırlanmalarına, fizik açısından çok iyi durumda olmalarına bağlıyorum.
- Sert eleştirilerinizden en çok Afrika takımları nasibini alıyor. Afrika futbolunu nasıl buluyorsunuz? Afrikalıların fiziki ve teknik üstünlüklerine rağmen sahip oldukları bu avantajları iyi kullanamadığını düşünüyor musunuz?
Genel olarak hem iyi futbolcular var hem de saha içi organizasyonları, başlangıçları gayet iyi. Benim eleştirdiğim tek nokta, tüm Afrika takımlarının çok arzulu, hırslı oynamalarına, ataklarını iyi olgunlaştırmalarına rağmen son noktalardaki beceriksizlikleri. Yanlış pas seçimleri. Afrikalıların fizik üstünlükleri olduğuna kesinlikle inanıyorum. Ama son pozisyonlarda bu avantajlarını kullanamıyorlar.
- Geçen yıl da Konfederasyon Kupası için G.Afrikadaydınız. O zamandan bu zamana ülkede gözlemlediğiniz değişim ne?
Bir kere geçen seneye oranla çok kalabalık. Dünya Kupası tabii ki tartışılmaz Konfederasyon Kupası’yla. Ama gördüğüm şu ki aynı geçen seneki gibi Güney Afrika’da beni rahatsız eden bir olay olmadı.
- Futbol dışında Afrika’da neyi keşfettiniz?
Afrika’da insanlar son derece duygusal, yaklaşımları iyi. Her şey güzel geldi bana.
- Yorum yapacağınız maçları kendiniz mi seçiyorsunuz?
Kendim seçmiyorum. Daha önce hazırladığımız bir yayın planı var. Sadece son bölümdeki Hollanda – Brezilya maçında bir değişiklik yaptık.
- Maç sırasında yaşadığınız heyecanı yayına yansıtıyor musunuz yoksa kendinizi tuttuğunuz anlar oluyor mu? Yani yayın dışında maçları nasıl izlersiniz?
Zaman zaman yansıtırım, zaman zaman tutarım ama genellikle soğukkanlıyımdır.
-Futbolu yorumlamak için oyuncu özgeçmişlerinden, istatistiğe pek çok konuda bilgi sahibi olmak gerekiyor... Sizin özellikle bu bilgilere ulaşmak için kullandığınız bir kaynak var mı?
Ben çok iyi bir takipçiyim. Her sene yine kendi imkânlarımla yurt dışında da en önemli maçları takip ederi. Televizyondan hepsini takip ederim. Ayrıca, İtalyanca bilmiyorum ama tercüme ettirerek İtalyan spor basınını takip ederim. Fransızca bildiğim için Fransız basınını izlerim.
- Dünyada herkes kendi başına bir futbol otoritesidir. O yüzden de kimse kimsenin eleştirisini, yorumunu beğenmez. Tartışmayla hatta kavgayla bitmeyen futbol programı yok gibi... Sizce de futbol üzerinde bu kadar tartışılacak kadar belirsiz bir oyun mu?
Futbol çok belirsiz bir oyun değil. Bence bu kadar çok tartışmanın gerçek nedeni, futbolun çok popüler bir olay olması. Tüm dünyada ilgiyle izlenmesi. Bu yüzden de herkes çeşitli aşamalarda kendine göre değerlendiriyor.
- Gelen eleştiriler sizi nasıl etkiliyor?
Valla beni olumsuz etkilemiyor. Belki de alıştığım için. Ben 1996’da Hırvatistan maçıyla yorumlara başladım. Birçok yabancı ve dünya kupaları maçları dışında Türkiye’nin 2002’de dünya 3.’sü olduğu maçta, Galatasaray’ın UEFA finali olmak üzere, Türk takımlarının başarı kazandığı maçlarda yorumculuk yaptım. Tüm bu yorumlarımda da bana sürekli eleştiriler geldi. Medyanın bu eleştirilerini normal buluyorum. Benim için önemli olan, halkın beni sevmesi. Öyle olduğu için de medyadaki eleştirileri doğal karşılıyorum. Ben bildiğimi, inandığımı cesaretle söyleyen bir kişiyim. Bunu da gayet rahatlıkla yapıyorum.
- Geçmişte İstanbulspor’da yöneticilik hatta 2 maçta teknik direktörlük yaptığınızı öğrendim. Bir yönetici - teknik adam gözüyle, Türkiye’de nelerin yanlış yapıldığını düşünüyorsunuz?
Yöneticilik benim için bir deneyim oldu. Öncelikle yeterli disiplin takımlarımızda sağlanamıyor. En önemli yanlışlık, büyük paralar ödenerek alınan yabancı futbolcuların, Türkiye’deki kapasite düşüklüğüne bir formül üretilemiyor. Bunun nedenleri doğru teşhis edilip bu kadar para verilen oyunculara bu fiziki düşüşün hesabı sorulamıyor.
- Türk futbolunun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz. Biraz yavaş yol aldığımız söylenebilir mi?
Tabii ki bir takım sıkıntılarımız var. İstikrarımız yok. Belli, oturmuş bir sistemimiz yok. Bunlar hep önemli sıkıntılar. Gençlere gerekli önem verilmiyor. Altyapıya gerekli önem verilmiyor. Bunlar çok büyük sorun. Bunları mutlaka düzeltmeliyiz.
- Dünya Kupası’nda Türkiye’nin eksikliğini hissettiniz mi? Şayet katılabilseydik şu anda takımın konumu ne olurdu? Gruplardan çıkma şansımız olur muydu?
Bu konuda faraziye bir şey söylemek mümkün değil. 2002’de gruptan çıkamadığımızı düşünürken çıktık ve yarı final oynadık. Burada da gelen takımlar ilginç neticeler aldı. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda da nasıl ilginç sonuçlarla yarı final oynadığımız belli. Onun için bir şey söylemek doğru olmaz. Ama bizim burada olmamamızın eksikliğini tabii ki çok hissettik.
- Bu Dünya Kupası’ndan sonra Türkiye’de kulüplerin transfer politikasında değişiklik olabilir mi?
Ben değişiklik olacağını zannetmiyorum.
Yasemin Kaptanbaş / POSTA
2010 Dünya Kupası’nda da en çok sözü edilen isim oldu Ömer Üründül. TRT’de yaptığı yorumları kimileri beğendi, kimileri beğenmedi. "Para almadan ekrana çıkıyor diye tercih ediliyor" diyen bile oldu. Böylesine sert yorum, adeta futbola adanmış bir hayat için çok acımasızca değil miydi?
Hakkındaki eleştiriler karşısında bugüne kadar hiç konuşmayan Ömer Üründül, sessizliğini Posta için bozdu.
"Ben gördüğümü cesaretle söylüyorum, kendime göre yorumluyorum" diyen Üründül, futbola olan ilgisi, sevgisi, düşünceleri ve hakkındaki eleştirilerle ilgili sorularımızı Güney Afrika’dan yanıtladı.
Futbolla tanışmanız nasıl oldu? Hiç futbol oynadınız mı?
Babam bir futbol tutkunuydu. 4 yaşında beni de ilk defa maça götürmeye başladı. Herhalde genetik olacak ben de küçük yaşta bir futbol tutkunu oldum. Sürekli 1 numaralı hobim oldu. Hiç futbol oynamadım.
- Bir yerde 1982’den bu yana tüm dünya kupalarını izlediğinizi okumuştum. Bu gerçekten ciddi bir performans.O zamandan bu zamana futbol anlayışındaki sizce en önemli değişim ne oldu?
1982’den beri tüm Dünya ve Avrupa Şampiyonalarını izledim. En önemli değişim, futbolun temposunun her geçen sene yükselmesi.
-Yakın dostlarınız evde bile 2 maç aynı anda yayınlanıyorsa, aynı anda ikisini birden izlediğinizi söylüyor. ’Teknik direktörden çok maç izliyor’ diyen bile var. Futbolla bu kadar içiçe olmanız, yaşamınızı adeta futbola göre düzenlemenizi aileniz nasıl karşılıyor? Onlar da durumu kabullenmiş olmalı...
En büyük zevkim futbol olduğu için maçları fırsat buldukça seyrederim. Ailem bu konuda bir sorun yaratmıyor. Onlar da benim bu hobime anlayış gösteriyorlar.
- Futbol tutkunuzun yanında bir de işadamlığı tarafınız var. İşlere nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Çok disiplinli bir hayat yaşıyorum. İşlerimi bir sistem içinde götürüyorum. Eğer her şeyinizi dikkatli programlarsanız, ikisi bir arada gayet güzel yürüyor.
- Bu yıl kaç maçı stattan izlediniz?
Valla onu bilemeyeceğim ama şöyle bir cevap vereyim, Dünya Kupalarında bugüne kadar, medya dahil, en fazla maçı ben izlerim. Öyle ki, bu büyük şampiyonalarda bir günde farklı şehirlerde 2 maç izlediğim olur. Ama bu Dünya Kupası’nda bu henüz olmadı.
- Televizyondan maç izlemek ile sahadan izlemek arasındaki sizce en önemli fark nedir?
Sahadan izlediğinizde çok daha iyi analiz yaparsınız çünkü, sahanın bütününü görüp, televizyonun göstermediği alanları, ortamı da değerlendirebilirsiniz.
- Bu Dünya Kupası sizce futbola ne kattı?
Her ne kadar baştan eleştirilse de bence güzel bir Dünya Kupası oluyor. Bilhassa eleme gruplarından sonra maçlar iyice zevklendi, öyle de devam ediyor.
- Kupada bugüne kadar oynanan maçlarda beklediğiniz futbolu buldunuz mu?
Başlarda beklediğim futbolu bulamadım ama ilerleyen bölümlerde maçlar çok keyiflendi.
- Her Dünya Kupası, yeni bir yıldızın da doğumuna vesile oluyordu. Bu kupada ise henüz böyle bir isim yok gibi. Sizin bu konudaki tespitleriniz nelerdir? Keşfettiğiniz bir futbolcu var mı?
Bunu söylemek için sonunu beklemek durumundayız. Her şeyden önce futbol bir takım oyunudur, sistemdir. Tek tek oyunculardan ziyade sistemler önemli. Zaten Brezilya ve Messi’li Arjantin’in elenmeleri de bunu gösteriyor.
- Kupada en beğendiğiniz takım hangisi? İyi oynadığı halde elenmesine üzüldüğünüz bir takım var mı?
Benim her zaman en beğendiğim takım İspanya’dır. Ancak şu ana kadar ki en iyi performansı Almanya gösterdi. Gana’nın elenmesine ise üzüldüm.
- Avrupa ülkelerinin ilk turda elenmesini, Avrupa futbolunun iflası olarak değerlendirebilir miyiz?
Böyle değerlendirmemek lazım.Bence bunun en önemli nedeni, Avrupa’daki üst düzey takımların liglerinde çok önemli maçlar oynanıyor. Futbolcular buraya yorgun geliyorlar. Bence en önemli nedeni bu. Diğer takımların sürpriz başarılarını, onların her şeyleriyle bu şampiyonaya hazırlanmalarına, fizik açısından çok iyi durumda olmalarına bağlıyorum.
- Sert eleştirilerinizden en çok Afrika takımları nasibini alıyor. Afrika futbolunu nasıl buluyorsunuz? Afrikalıların fiziki ve teknik üstünlüklerine rağmen sahip oldukları bu avantajları iyi kullanamadığını düşünüyor musunuz?
Genel olarak hem iyi futbolcular var hem de saha içi organizasyonları, başlangıçları gayet iyi. Benim eleştirdiğim tek nokta, tüm Afrika takımlarının çok arzulu, hırslı oynamalarına, ataklarını iyi olgunlaştırmalarına rağmen son noktalardaki beceriksizlikleri. Yanlış pas seçimleri. Afrikalıların fizik üstünlükleri olduğuna kesinlikle inanıyorum. Ama son pozisyonlarda bu avantajlarını kullanamıyorlar.
- Geçen yıl da Konfederasyon Kupası için G.Afrikadaydınız. O zamandan bu zamana ülkede gözlemlediğiniz değişim ne?
Bir kere geçen seneye oranla çok kalabalık. Dünya Kupası tabii ki tartışılmaz Konfederasyon Kupası’yla. Ama gördüğüm şu ki aynı geçen seneki gibi Güney Afrika’da beni rahatsız eden bir olay olmadı.
- Futbol dışında Afrika’da neyi keşfettiniz?
Afrika’da insanlar son derece duygusal, yaklaşımları iyi. Her şey güzel geldi bana.
- Yorum yapacağınız maçları kendiniz mi seçiyorsunuz?
Kendim seçmiyorum. Daha önce hazırladığımız bir yayın planı var. Sadece son bölümdeki Hollanda – Brezilya maçında bir değişiklik yaptık.
- Maç sırasında yaşadığınız heyecanı yayına yansıtıyor musunuz yoksa kendinizi tuttuğunuz anlar oluyor mu? Yani yayın dışında maçları nasıl izlersiniz?
Zaman zaman yansıtırım, zaman zaman tutarım ama genellikle soğukkanlıyımdır.
-Futbolu yorumlamak için oyuncu özgeçmişlerinden, istatistiğe pek çok konuda bilgi sahibi olmak gerekiyor... Sizin özellikle bu bilgilere ulaşmak için kullandığınız bir kaynak var mı?
Ben çok iyi bir takipçiyim. Her sene yine kendi imkânlarımla yurt dışında da en önemli maçları takip ederi. Televizyondan hepsini takip ederim. Ayrıca, İtalyanca bilmiyorum ama tercüme ettirerek İtalyan spor basınını takip ederim. Fransızca bildiğim için Fransız basınını izlerim.
- Dünyada herkes kendi başına bir futbol otoritesidir. O yüzden de kimse kimsenin eleştirisini, yorumunu beğenmez. Tartışmayla hatta kavgayla bitmeyen futbol programı yok gibi... Sizce de futbol üzerinde bu kadar tartışılacak kadar belirsiz bir oyun mu?
Futbol çok belirsiz bir oyun değil. Bence bu kadar çok tartışmanın gerçek nedeni, futbolun çok popüler bir olay olması. Tüm dünyada ilgiyle izlenmesi. Bu yüzden de herkes çeşitli aşamalarda kendine göre değerlendiriyor.
- Gelen eleştiriler sizi nasıl etkiliyor?
Valla beni olumsuz etkilemiyor. Belki de alıştığım için. Ben 1996’da Hırvatistan maçıyla yorumlara başladım. Birçok yabancı ve dünya kupaları maçları dışında Türkiye’nin 2002’de dünya 3.’sü olduğu maçta, Galatasaray’ın UEFA finali olmak üzere, Türk takımlarının başarı kazandığı maçlarda yorumculuk yaptım. Tüm bu yorumlarımda da bana sürekli eleştiriler geldi. Medyanın bu eleştirilerini normal buluyorum. Benim için önemli olan, halkın beni sevmesi. Öyle olduğu için de medyadaki eleştirileri doğal karşılıyorum. Ben bildiğimi, inandığımı cesaretle söyleyen bir kişiyim. Bunu da gayet rahatlıkla yapıyorum.
- Geçmişte İstanbulspor’da yöneticilik hatta 2 maçta teknik direktörlük yaptığınızı öğrendim. Bir yönetici - teknik adam gözüyle, Türkiye’de nelerin yanlış yapıldığını düşünüyorsunuz?
Yöneticilik benim için bir deneyim oldu. Öncelikle yeterli disiplin takımlarımızda sağlanamıyor. En önemli yanlışlık, büyük paralar ödenerek alınan yabancı futbolcuların, Türkiye’deki kapasite düşüklüğüne bir formül üretilemiyor. Bunun nedenleri doğru teşhis edilip bu kadar para verilen oyunculara bu fiziki düşüşün hesabı sorulamıyor.
- Türk futbolunun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz. Biraz yavaş yol aldığımız söylenebilir mi?
Tabii ki bir takım sıkıntılarımız var. İstikrarımız yok. Belli, oturmuş bir sistemimiz yok. Bunlar hep önemli sıkıntılar. Gençlere gerekli önem verilmiyor. Altyapıya gerekli önem verilmiyor. Bunlar çok büyük sorun. Bunları mutlaka düzeltmeliyiz.
- Dünya Kupası’nda Türkiye’nin eksikliğini hissettiniz mi? Şayet katılabilseydik şu anda takımın konumu ne olurdu? Gruplardan çıkma şansımız olur muydu?
Bu konuda faraziye bir şey söylemek mümkün değil. 2002’de gruptan çıkamadığımızı düşünürken çıktık ve yarı final oynadık. Burada da gelen takımlar ilginç neticeler aldı. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda da nasıl ilginç sonuçlarla yarı final oynadığımız belli. Onun için bir şey söylemek doğru olmaz. Ama bizim burada olmamamızın eksikliğini tabii ki çok hissettik.
- Bu Dünya Kupası’ndan sonra Türkiye’de kulüplerin transfer politikasında değişiklik olabilir mi?
Ben değişiklik olacağını zannetmiyorum.
Yasemin Kaptanbaş / POSTA