EKŞİ SÖZLÜK KURUCUSUNDAN FATİH ALTAYLI'YA YANIT!
Ekşi Sözlük'ün kurucusu Sedat Kapanoğlu sitenin kalitesinin düştüğü yolundaki eleştirilerini yanıtladı.
Fatih Altaylı ile girdikleri tartışmanın ardından, Ekşi Sözlük sitesi pek çok gazeteci tarafından kalitesinin düştüğü ve hakaret içeren yazılara yer verdiği gerekçesiyle eleştirildi. Sitenin kurucusu Sedat Kapanoğlu ise “Yazarların üslupları değişmedi, aksine daha bilinçliler” diyor
Bugünlerde medya gündemindeki en ateşli tartışmalardan biri Ekşi Sözlük etrafında yaşanıyor. Fatih Altaylı, Hıncal Uluç, Oray Eğin, Ali Atıf Bir gibi isimler sözlüğün gidişatının kötü olduğunu, güvenilir bir bilgi kaynağından gençlik hezeyanlarının kusulduğu bir mecraya dönüştüğünü söylüyorlar. Altaylı köşesinden yazarları sert bir üslupla eleştirip kimliklerini açıklamaya çağırdı. Hıncal Uluç ise onu “Bırak Fatih yazsınlar... Kendileri yazar, kendileri okurlar” diyerek sakinleştirdi.
Sözlüğü haklı bulan yazarlar da var. Mesela Tuna Kiremitçi ve Haşmet Babaoğlu. Kiremitçi’nin bulduğu çözüm popüler insanların Ekşi Sözlük’te haklarında yazılanları takip etmemeleri, illa edeceklerse de mangal gibi bir yürek ve beton gibi bir ego edinmeleri. Babaoğlu’na göreyse sözlüğü yok saymak da fazla önemsemek de saçma.
Yukarıdaki özetten anlayacağınız üzere şu sıralar hemen hemen her gazetede Ekşi Sözlük ile ilgili bir köşe yazısına rastlıyoruz. Hal böyle olunca biz de Ekşi Sözlük’ün Levent’teki ofisine gittik ve sitenin sahibi Sedat Kaptanoğlu, namıdiğer “ssg“ ile konuştuk.
Sözlükte gazeteci ve köşe yazarları hakkında ağır yazılar var. “Ekşi yazarları medyaya karşı önyargılı” diyebilir miyiz?
Eskiden gazetecilik bayrağına sahipseniz düşüncelerinizi dillendirebilir, insanlar hakkında iddialarda bulunabilirdiniz. İçinde gazetecilerin bulunduğu bir kale vardı sanki. Sözlük bunu değiştirdi, tepkilerin nedeni de bu. Karşılarında başka bir kale gördüler; kralı olmayan, herkesin belli bir çerçeve içinde de olsa özgür olduğu bir kale.
Siteniz 11 yıldır var ama tepkiler son dönemde arttı. Üslup mu sertleşti? Yazar alma politikanızda değişim mi oldu?
Yazarların üsluplarında değişim olmadı, aksine daha bilinçlendiler. 1999’daki entry’lere (Entry, Ekşi Sözlük’te yazarların sözlüğe ekledikleri maddelere verilen isim. Biz de röportaj boyunca bu kelimeyi kullanacağız) şimdikilerin arasında çok fark var. Artık daha çok bilgi içerikli ve gündem belirleyen entry’ler giriliyor. Yazar alma mekanizmamızda da bir değişiklik yok. Hâlâ fazla seçiciyiz. Bekleme listesinde 45 bin kişi var.
“Entry’leri sekiz tane hukuk uzmanı inceler”
Entry silme kriteri nedir? Bir yazar ne yaparsa sözlükten atılır?
Entry’niz daha önce yazılanın tekrarı olmayacak, sözlük maddesi formatında yazılacak ve bir tanım içerecek. Hakaretler zaten direkt siliniyor. Yazarı sözlükten çıkarmak da entry’lerinin gidişatına göre belirleniyor. Diyelim ki onun entry’leri için durmadan şikayet geliyor ama hukuki anlamda bir şey yok. O zaman yazar atılmıyor. Yani “şikayet edildi, atalım” diye de bir durum yok. Geçenlerde bir milletvekili “Şu üç entry’yi silin” diye faks çekti. İnceledik, iki maddenin hukuken sakıncası olmadığına karar verdik. Birini silip durumu bildirdik.
Hukuki anlamda sakıncalı olup olmadığına kim karar veriyor?
Yazarlarımız arasında emekli ağır ceza hakimleri, hukuk doktorları ve uzman avukatlar var. Dördü gönüllü olarak entry’leri inceleyip hukuki anlamda sıkıntı yaratabilecekleri bildiriyorlar. Bunun dışında şirkette bu işle yükümlü dört avukat var. Ama Türkiye’de internet kanunları yeniden düzenlenmeli. Şu an sitenizi pat diye hiç uyarmadan kapatabiliyorlar. Bu yüzden avukatlar her gün yüzlerce entry okuyup fikir alışverişi yapıyorlar. Aslında yaptıkları biraz da falcılık. Kanunlar o kadar muallak ki, resmen hakimin bakış açısını ya da vereceği kararı önceden tahmin etmek zorunda kalıyoruz.
“1999’da saçma şeyler yazıyorduk, şimdi ise gündemi belirliyoruz”
Ekşi Sözlük’ün prestij kaybettiğine dair bir kanı var. Eskiden ödevlere kaynak olan siteniz için şimdiler “20’li yaşlardaki gençlerin hezeyanlarını kustukları platform” deniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben de siteyi kurduğumda 20 yaşındaydım, yani sözlüğün bu tarafı hep vardı ama insanlar bunu yeni keşfettiler. Prestij kaybına kesinlikle katılmıyorum. İçerik açısından durum tam tersi. 1999 yılında bin kişiydik ve saçma entry’ler yazıyorduk. Şimdi 23 bin kişiyiz ve gündemi belirliyoruz. “Neden bu algı şimdi ortaya çıktı?” derseniz de cevabım: “Çünkü site popülerleşti” olur. Artık daha çok biliniyoruz ve referans olarak kullanılıyoruz. Daha geçen ay iki akademisyene hazırladıkları tez için sözlüğün veri tabanını verdim.
“Takma isimle yazı yazarak kanundan kaçamazsınız”
Fatih Altaylı ile Ekşi Sözlük arasında bir gerginlik yaşanıyor...
Evet. Altaylı ona hakaret edildiğini düşünüyor ama cevap olarak kendisi hakaret ediyor. Kaldı ki tekzip gerektirecek, hakaret içeren bir entry yok. Altaylı’nın tepki verdikleri olsa olsa eleştiri ya da ağır eleştirilerdir.
“Özgürce konuşulan bir toplumda değiliz”
Altaylı hakkında neredeyse 60 sayfa entry var. Birçoğu da negatif. Sizce yazarlar sınırlarını biraz aşmış olmuyorlar mı?
Yazarların sınırları hukuki bir çerçeveyle kısıtlı. Ekşi Sözlük elini kolunu sallayanın özgürce hakaret edeceği bir platform değil. Böyle algılanılmasına çalışılıyor. Bence Altaylı’nın öfkesi onun bugüne kadar sahip olduğu dokunulmaz konumuna birilerinin laf etmesi. Eleştiriyi ya da hakkında negatif düşünceler beslenmesini hakaret olarak görüyor. Oysa internette herkesin herhangi bir iddiayı sunma hakkı var. Arkasında durup duramadığı ona bağlı. Yani Altaylı isterse yazarlara dava açabilir. Nickname (Takma ad) ile yazı yazıyorsunuz diye kanundan kaçamazsınız. Ama nedense Altaylı bu yolu değil kabadayılığı tercih ediyor.
Sözlükte takma ad yerine gerçek isimlerin kullanılmasını düşünüyor musunuz?
İnsanlar sosyal konumları, iş durumları ve toplumda sahip oldukları imajın zarar görmemesi için nickname kullanmayı tercih ediyorlar. Bunu doğal karşılamak lazım, ne yazık ki herkesin düşüncesini özgürce söyleyebildiği bir toplumda yaşamıyoruz.
İmajlarının zedelenmesinden korkmaları ortada arkasında duramadıkları bir şeyler olduğu anlamına gelmiyor mu?
Akademisyen bir kullanıcımız vardı. Tanınan ve entry’leri takip edilen biriydi. Derken eşcinsellik ile ilgili uzun entry’ler belirmeye başladı. Anladık ki bunları yazan o. Eşcinsel olduğu anlaşılmasın diye bir hesap daha açmış. İkinci hesap kurallara aykırı olduğu için sözlükten attık. Akademisyen kimliği ile eşcinsellik üzerine rahat rahat entry girebileceği bir toplumda yaşasaydı böyle bir şeye gerek görmezdi. Ama fikirlerimizi özgürce dile getirince önyargılarla karşılaşmaya ve hukuk dışı yollardan susturulmaya alışık bir milletiz. Böyle olunca kişiler söyleyemedikleri şeyleri nickname’leriyle söylemeyi seçiyorlar.
Ekşi Sözlük’e karşı mücadele rehberi
Bir: Ekşi Sözlük’le yaşamayı öğrenmelisin...
İki: Hakkında ne yazılırsa yazılsın gülüp geçmeyi başarmalısın...
Üç: Başkalarına “Tahamüllü ol” derken, sen de tahammüllü olmayı öğrenmelisin...
Dört: Açık haksızlıklarla karşılaşsan bile “zamanın cilveleri” diyebilmelisin...
Beş: Aptalca incitme çabalarını, zekice yapılmış epsriler hatırına bağışlamalısın...
(Ahmet Hakan, Hürriyet, 11 Haziran Cuma)
Milliyet
Bugünlerde medya gündemindeki en ateşli tartışmalardan biri Ekşi Sözlük etrafında yaşanıyor. Fatih Altaylı, Hıncal Uluç, Oray Eğin, Ali Atıf Bir gibi isimler sözlüğün gidişatının kötü olduğunu, güvenilir bir bilgi kaynağından gençlik hezeyanlarının kusulduğu bir mecraya dönüştüğünü söylüyorlar. Altaylı köşesinden yazarları sert bir üslupla eleştirip kimliklerini açıklamaya çağırdı. Hıncal Uluç ise onu “Bırak Fatih yazsınlar... Kendileri yazar, kendileri okurlar” diyerek sakinleştirdi.
Sözlüğü haklı bulan yazarlar da var. Mesela Tuna Kiremitçi ve Haşmet Babaoğlu. Kiremitçi’nin bulduğu çözüm popüler insanların Ekşi Sözlük’te haklarında yazılanları takip etmemeleri, illa edeceklerse de mangal gibi bir yürek ve beton gibi bir ego edinmeleri. Babaoğlu’na göreyse sözlüğü yok saymak da fazla önemsemek de saçma.
Yukarıdaki özetten anlayacağınız üzere şu sıralar hemen hemen her gazetede Ekşi Sözlük ile ilgili bir köşe yazısına rastlıyoruz. Hal böyle olunca biz de Ekşi Sözlük’ün Levent’teki ofisine gittik ve sitenin sahibi Sedat Kaptanoğlu, namıdiğer “ssg“ ile konuştuk.
Sözlükte gazeteci ve köşe yazarları hakkında ağır yazılar var. “Ekşi yazarları medyaya karşı önyargılı” diyebilir miyiz?
Eskiden gazetecilik bayrağına sahipseniz düşüncelerinizi dillendirebilir, insanlar hakkında iddialarda bulunabilirdiniz. İçinde gazetecilerin bulunduğu bir kale vardı sanki. Sözlük bunu değiştirdi, tepkilerin nedeni de bu. Karşılarında başka bir kale gördüler; kralı olmayan, herkesin belli bir çerçeve içinde de olsa özgür olduğu bir kale.
Siteniz 11 yıldır var ama tepkiler son dönemde arttı. Üslup mu sertleşti? Yazar alma politikanızda değişim mi oldu?
Yazarların üsluplarında değişim olmadı, aksine daha bilinçlendiler. 1999’daki entry’lere (Entry, Ekşi Sözlük’te yazarların sözlüğe ekledikleri maddelere verilen isim. Biz de röportaj boyunca bu kelimeyi kullanacağız) şimdikilerin arasında çok fark var. Artık daha çok bilgi içerikli ve gündem belirleyen entry’ler giriliyor. Yazar alma mekanizmamızda da bir değişiklik yok. Hâlâ fazla seçiciyiz. Bekleme listesinde 45 bin kişi var.
“Entry’leri sekiz tane hukuk uzmanı inceler”
Entry silme kriteri nedir? Bir yazar ne yaparsa sözlükten atılır?
Entry’niz daha önce yazılanın tekrarı olmayacak, sözlük maddesi formatında yazılacak ve bir tanım içerecek. Hakaretler zaten direkt siliniyor. Yazarı sözlükten çıkarmak da entry’lerinin gidişatına göre belirleniyor. Diyelim ki onun entry’leri için durmadan şikayet geliyor ama hukuki anlamda bir şey yok. O zaman yazar atılmıyor. Yani “şikayet edildi, atalım” diye de bir durum yok. Geçenlerde bir milletvekili “Şu üç entry’yi silin” diye faks çekti. İnceledik, iki maddenin hukuken sakıncası olmadığına karar verdik. Birini silip durumu bildirdik.
Hukuki anlamda sakıncalı olup olmadığına kim karar veriyor?
Yazarlarımız arasında emekli ağır ceza hakimleri, hukuk doktorları ve uzman avukatlar var. Dördü gönüllü olarak entry’leri inceleyip hukuki anlamda sıkıntı yaratabilecekleri bildiriyorlar. Bunun dışında şirkette bu işle yükümlü dört avukat var. Ama Türkiye’de internet kanunları yeniden düzenlenmeli. Şu an sitenizi pat diye hiç uyarmadan kapatabiliyorlar. Bu yüzden avukatlar her gün yüzlerce entry okuyup fikir alışverişi yapıyorlar. Aslında yaptıkları biraz da falcılık. Kanunlar o kadar muallak ki, resmen hakimin bakış açısını ya da vereceği kararı önceden tahmin etmek zorunda kalıyoruz.
“1999’da saçma şeyler yazıyorduk, şimdi ise gündemi belirliyoruz”
Ekşi Sözlük’ün prestij kaybettiğine dair bir kanı var. Eskiden ödevlere kaynak olan siteniz için şimdiler “20’li yaşlardaki gençlerin hezeyanlarını kustukları platform” deniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben de siteyi kurduğumda 20 yaşındaydım, yani sözlüğün bu tarafı hep vardı ama insanlar bunu yeni keşfettiler. Prestij kaybına kesinlikle katılmıyorum. İçerik açısından durum tam tersi. 1999 yılında bin kişiydik ve saçma entry’ler yazıyorduk. Şimdi 23 bin kişiyiz ve gündemi belirliyoruz. “Neden bu algı şimdi ortaya çıktı?” derseniz de cevabım: “Çünkü site popülerleşti” olur. Artık daha çok biliniyoruz ve referans olarak kullanılıyoruz. Daha geçen ay iki akademisyene hazırladıkları tez için sözlüğün veri tabanını verdim.
“Takma isimle yazı yazarak kanundan kaçamazsınız”
Fatih Altaylı ile Ekşi Sözlük arasında bir gerginlik yaşanıyor...
Evet. Altaylı ona hakaret edildiğini düşünüyor ama cevap olarak kendisi hakaret ediyor. Kaldı ki tekzip gerektirecek, hakaret içeren bir entry yok. Altaylı’nın tepki verdikleri olsa olsa eleştiri ya da ağır eleştirilerdir.
“Özgürce konuşulan bir toplumda değiliz”
Altaylı hakkında neredeyse 60 sayfa entry var. Birçoğu da negatif. Sizce yazarlar sınırlarını biraz aşmış olmuyorlar mı?
Yazarların sınırları hukuki bir çerçeveyle kısıtlı. Ekşi Sözlük elini kolunu sallayanın özgürce hakaret edeceği bir platform değil. Böyle algılanılmasına çalışılıyor. Bence Altaylı’nın öfkesi onun bugüne kadar sahip olduğu dokunulmaz konumuna birilerinin laf etmesi. Eleştiriyi ya da hakkında negatif düşünceler beslenmesini hakaret olarak görüyor. Oysa internette herkesin herhangi bir iddiayı sunma hakkı var. Arkasında durup duramadığı ona bağlı. Yani Altaylı isterse yazarlara dava açabilir. Nickname (Takma ad) ile yazı yazıyorsunuz diye kanundan kaçamazsınız. Ama nedense Altaylı bu yolu değil kabadayılığı tercih ediyor.
Sözlükte takma ad yerine gerçek isimlerin kullanılmasını düşünüyor musunuz?
İnsanlar sosyal konumları, iş durumları ve toplumda sahip oldukları imajın zarar görmemesi için nickname kullanmayı tercih ediyorlar. Bunu doğal karşılamak lazım, ne yazık ki herkesin düşüncesini özgürce söyleyebildiği bir toplumda yaşamıyoruz.
İmajlarının zedelenmesinden korkmaları ortada arkasında duramadıkları bir şeyler olduğu anlamına gelmiyor mu?
Akademisyen bir kullanıcımız vardı. Tanınan ve entry’leri takip edilen biriydi. Derken eşcinsellik ile ilgili uzun entry’ler belirmeye başladı. Anladık ki bunları yazan o. Eşcinsel olduğu anlaşılmasın diye bir hesap daha açmış. İkinci hesap kurallara aykırı olduğu için sözlükten attık. Akademisyen kimliği ile eşcinsellik üzerine rahat rahat entry girebileceği bir toplumda yaşasaydı böyle bir şeye gerek görmezdi. Ama fikirlerimizi özgürce dile getirince önyargılarla karşılaşmaya ve hukuk dışı yollardan susturulmaya alışık bir milletiz. Böyle olunca kişiler söyleyemedikleri şeyleri nickname’leriyle söylemeyi seçiyorlar.
Ekşi Sözlük’e karşı mücadele rehberi
Bir: Ekşi Sözlük’le yaşamayı öğrenmelisin...
İki: Hakkında ne yazılırsa yazılsın gülüp geçmeyi başarmalısın...
Üç: Başkalarına “Tahamüllü ol” derken, sen de tahammüllü olmayı öğrenmelisin...
Dört: Açık haksızlıklarla karşılaşsan bile “zamanın cilveleri” diyebilmelisin...
Beş: Aptalca incitme çabalarını, zekice yapılmış epsriler hatırına bağışlamalısın...
(Ahmet Hakan, Hürriyet, 11 Haziran Cuma)
Milliyet