Ekrem İmamoğlu yol haritasını açıkladı! ‘En hızlı şekilde o sandığı milletimizin önüne getireceğiz'

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Merkezi'nde açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, "Siyaseti dizayn etmeye çalışan başta Cumhurbaşkanı ve bu yönetim anlayışı o gün anlayacaklar ki bu milletimizin, bu dahi milletimizin, Türk milletinin o kafasında hiçbir şeyi dizayn edememişler. Tarihin neyini yaşayacaklar biliyor musunuz? Tarihin en büyük hezimetini yaşayacaklar" ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı ön seçim adayı sıfatıyla, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in de katılımıyla Ankara’da gerçekleştirilen “Gel, Seç, Tarihe Geç” ön seçim toplantısında açıklamalarda bulundu.

CHP Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıya CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu birlikte geldi. Öte yandan toplantıya CHP'li milletvekilleri de katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, "Tarihi bir eşikteyiz. 21. yüzyılın ilk çeyreği geride kalırken dünyanın büyük belirsizlikler geçirdiği bir dönemin içindeyiz" dedi.

İmamoğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle:

"Değerli yol arkadaşlarımız, bugün tarihi bir gündür. Bugün partimizin Türkiye tarihinde ilk kez, dünyada çok az, Cumhurbaşkanı adayını bir partinin üyeleri seçsin diye yola çıkışının ilk günü, ilk duyurusu.

Açıkçası böyle tarihi bir anda farklı duygularla konuşmama başlamayı isterdim ama ne yazık ki Genel Sekreterimizin de ifade ettiği gibi, yine bu sabah aylardır ülkemize yaşatılan utanç verici, hepimizin başını öne eğdiren ve gerçekten insanlarımızın yaşamlarıyla ilgili dahi tereddüte düşürten uygulamalardan birisini daha yaşamanın utancı içerisindeyiz.

BEYKOZ BELEDİYE BAŞKANI'NA GÖZALTI
Beykoz'da 65 yıllık Paşabahçeli, iyi eğitimli, daha önce de belediye başkanlığı yapmış, devlet adabını bilen, insanlarla iyi diyalog kurmuş, kendini sevdirmiş, daha önceki dönemi , 90'lı yıllarda olmasına rağmen hala insanların evinde barkında hizmetinin sesini duyduğumuz Belediye, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler sabah 4 sularında evine baskın yapıldı.

Eşi uyurken polis baskınıyla giriliyor, arama yapılıyor ve gözaltına alınıyor. Hakkındaki itham her neyse ifadeye çağırıldığında koşa koşa gitmekten asla tereddüt etmeyecek bir belediye başkanına sabah 4'te ev baskını yapmak nasıl bir iddia? Nasıl bir kişisel hırs, öfkenin yansıması?

"BELGEDE İMZASI GÖRÜLEN SAVCININ O BELGEDEN HABERİ YOK!"
Bu anlaşılabilir bir şey değil diyebilirsiniz ama ben bu öfkeyi ve bu hırs yansımasını, neden olduğunu biliyorum. Bu öfke bir hafta öncesine dayanıyor. Biliyorsunuz yine geçen hafta akşamüstü Beykoz Belediyemize polisler geldi. Bazı dosyalar istediler. Ellerinde de bir savcı imzalı belge vardı. Ne oldu biliyor musunuz? O savcının bundan haberi bile yoktu. Belgede imzası görülen savcının o belgeden haberi bile yoktu. Doğal olarak imzası da yok. Ben o belgeden anlamam ama o belgeye barkoda tutulduğunda o barkoddan hiçbir şeye ulaşılamıyor ve görülemiyor.

Ortalık karıştı. Bu iş ayyuka çıkınca kötü planın sahibi, o akşam bu iş uygulanmayınca belli ki çok öfkelendi. Kişisel husumete işi döker gibi sabah saat 4'te belediye başkanının evine baskın yapıldı. Utanç verici!

Bu normal işler değil. Bunlar gerçekten bu ülkede asla görmek istemeyeceğimiz, hiç kimsenin başına gelsin istemeyeceğimiz, bir kişinin dahi yaşamasını istemeyeceğimiz ayıp şeyler, kötü işler.

Ve ne yazık ki, belediye başkanımız şu anda İstanbul'da Vatan Caddesi'ndeki polis merkezinde. Tabii Türkiye'de bunlar çok kötü işlere bizleri alıştırmak istiyorlar.

"TARİHİN EN BÜYÜK HEZİMETİNİ YAŞAYACAKLAR"
Ne yaparlarsa yapsınlar, bunun sürdürülemez olduğunu görecekler. Hepsine bunu sürdüremeyeceklerini biz göstereceğiz. Bu salondaki insanlar ve onların yoldaşları gösterecek. Türkiye'de her şey çok hızlı değişir. O sandık eninde sonunda milletin önüne gelecek!

Siyaseti dizayn etmeye çalışan başta Cumhurbaşkanı ve bu yönetim anlayışı o gün anlayacaklar ki bu milletimizin, bu dahi milletimizin, Türk milletinin o kafasında hiçbir şeyi dizayn edememişler. Tarihin neyini yaşayacaklar biliyor musunuz? Tarihin en büyük hezimetini yaşayacaklar. En büyük hezimetini yaşayacaklar.

Birkaç sene çabuk geçer. Zannediyorlar ki karşılarında pes edecek bir insan grubu var. Asla yok! Tarihin en büyük hezimetini onlara yaşatacak olan buradaki insanların temsil ettiği on milyonlarca insanım var. Onu buradan net olarak ifade etmek isterim. Onlara güle güle demeyi, onları göndermeyi dört gözle bekliyorum. Bu, bu hukuksuz uygulamaların, bu kötü uygulamaların, tekrar ifade edeyim ki 86 milyon insanımızdan "Şu bir kişinin de başına gelsin!" diyecek hiç kimse bu salonda yok. Bir kişinin bile başına gelmesin diyecek insanlar burada. O bakımdan biz hukukun üstünlüğüne inanıyor ve bu yolda mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Kıymetli dostlarım, kıymetli partimizin, bu büyük çatının bize verdiği sorumlulukla çıktığımız bu yolculukta çok derin, çok büyük sorumluluklarımız, zorluklarımız, meşakkatli bir yolculuğumuz...

"MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARININ İRADESİNE, AZMİNE BUGÜN İHTİYACIMIZ VAR"
Açıkçası hepimiz bir kavşaktayız. Tarihimizin önemli bir kavşağında, cumhuriyetimizin yeni yüzyılında geleceğin rotasını tayin etmenin eşiğindeyiz. 102 yıl önce büyük bir yıkımın ardından bitap düşmüş bir milletin, bir memleketin ekonomisini, adaletini, birliğini inşa etme sorumluluğuyla karşı karşıya olan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iradesine, azmine, kararlılığına hep birlikte bugün ihtiyacımız var.

Kıymetli yol arkadaşlarım, bugün yine yeniden hep birlikte yola çıkıyoruz. Dünya yeniden kurulurken biz de Türkiye'nin bu yeni dünyada nasıl bir yer alacağına hep birlikte karar vereceğiz. 102 yıldır en önemli kavşaklarda, en hayati kararları Cumhuriyet Halk Partisi verdi. Bakınız, 1923'ten bu yana yasalar önünde herkesin bir diğeriyle eşit vatandaş olduğu bir cumhuriyette yaşıyor olmamızda bu büyük çatımızın, bizim partimizin imzası var.

Millet iradesine dayanan bir devletin ve vatandaşlık esasına dayalı bir milletin inşa edilmesinde de Cumhuriyet Halk Partisi'nin iradesi var. 1923'te İzmir İktisat Kongresi'nde, 1929'da dünya ekonomik bunalımında doğru tepkiler vererek milli bir ekonominin kurulmasında da bizim imzamız var. Ülkede sermayenin çok kıt olduğu koşullarda kurulan ulaşım altyapısında, temel ihtiyaçların üretimi için açılan fabrikalarda, bankalarda, iktisadi teşekküllerde bizim imzamız var.

İkinci Dünya Savaşı'nda, o savaşın dehşetinden neredeyse 80 milyon kişinin öldüğü o büyük küresel yıkımdan Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin diplomatik ferasetiyle hasarsız çıkılmasını da partimiz başarmıştır. Türkiye'nin çok partili, Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçişini de biz sağladık. Yenildiği rakibine olgunlukla, bu memleketin ve bu milletin iradesine olan sorumlulukla iktidarı teslim eden de biz olduk.

"NE EZİLEN NE EZEN HAKÇA DÜZEN DİYEN BİZ OLDUK"
Cumhuriyet'in ilk çeyrek asrın her anına damgasını vuran Cumhuriyet Halk Partisi, 1950'den sonra iktidarda olmadığı dönemlerde de ülke siyasetine yön verdi. 1970'lerde bütün dünyada eşitlik ve özgürlük dalgası yükselirken biz de o dönemde ortanın solu dedik. Sosyal demokrasi dedik.

Toprak işleyenin, su kullananın, ne ezilen ne ezen hakça düzen diyen de biz olduk. 1970'lerde rahmetli Necmettin Erbakan'ın liderliğindeki Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurarak farklı toplum kesimlerinin aynı ideal etrafında buluşabileceğini, ulusal meselelerde ayrışma yerine birleşmenin mümkün olabileceğini de Cumhuriyet Halk Partisi'nin aklı bize gösterdi, bu ülkeye yaşattı.

1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı yaparak hem müttefiklerimize hem de hasımlarımıza güç ve kararlılık gösteren devletimizin direksiyonunda yine Cumhuriyet Halk Partisi vardı. 600 yıllık bir imparatorluk çökerken 1923 şartlarında dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratarak tüm ezilen halklara ilham veren Cumhuriyet Halk Partisi, 1960'larda ve 70'lerde dünyanın ve Türkiye'nin değişimine ayak uydurarak da doğruyu yapmıştı.

"EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR HAYAT PAHALILIĞI YAŞATAN BU İKTİDAR..."
Değerli dostlarım, ne var ki 1980'den sonra aynı kabiliyeti gösteremedik. Milletin kabahatinden değil, kendi eksikliklerimizden iktidar olamadık. Biz iktidar olamayınca Türkiyemiz sosyal hukuk devleti olmaktan ve demokrasiden uzaklaştı. Uzaklaştı. Yıllar içinde daha da otoriterleşen ve ülkemizi krizlerden koruyamayan, hatta krizlerin içine gömülmesine fırsat tanıyan iktidarların eline düştü.

Uzun yıllardır iktidar olamadığımız için cumhuriyetin ikinci yüzyılına köklü kurumları zayıflamış bir devletle, işlevsizleşmiş bir Meclis'le, liyakati sorgulanan bir bürokrasiyle, ne yazık ki çökmüş bir adalet sistemiyle, demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülkeyle, yarısı yoksulluk sınırının altında bir nüfusla girdik. Ve cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına vatandaşlarımızı "yerli ve milli olanlar, olmayanlar" diye ayrıştıran, muhalefete tahammülsüz, adaleti paramparça etmiş, eğitimi çökertmiş, ülkemize eşi benzeri görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatan bu iktidarla girdik.

"MUSTAFA KEMAL'İN İRADESİ, İNÖNÜ'NÜN FERASETİ, ECEVİT'İN HEYECANI..."
Kıymetli yol arkadaşlarım, buradan çıkartmamız gereken bir şey var: Bizim buna son vermek zorunda olduğumuzu unutmamak. Buna son vermek zorundayız. Bu hali kabullenemeyiz. İşte bu yüzden vatandaşları eşitlikle birleştirmiş, hep birlikte millet olma fikrinde, kader ortaklığında buluşturmuş Mustafa Kemal Atatürk'ün iradesi, ülkemizi çok partili demokrasiye geçirmiş, kaybettiği seçim yarışından sonra iktidarı olgunlukla teslim etmiş İsmet İnönü'nün feraseti, sosyal demokrasi geleneğini topraklarımıza eşitlik ve özgürlük mücadelesiyle taşımış Bülent Ecevit'in yenilikçi heyecanı yolumuzu aydınlatıyor ve bu yolda hep beraber koşacağız. Koşmak zorundayız.

Bu irade, bu feraset, bu heyecanla milletimizi yeniden devletin sahibi kılma yolculuğuna çıkıyoruz. 2 yıl önce, "Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyemeyiz, değişmemiz gerekir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin, Türkiye'nin de bu şekilde değişeceğine inanıyorum." demiştim.

Çünkü biliyordum ki Cumhuriyet Halk Partisi değişirse Türkiye değişir. Cumhuriyet Halk Partisi silkindi, değişmeye başladı, değişimi başlattı. 2023 kurultayında üzerindeki o seçim sonrası çökmüşlüğü, kaybedilen genel seçim sonrası umutsuzluğu üzerinden attı ve bu silkinmeyle 31 Mart 2024 gününden bugüne Türkiye'nin birinci partisiyiz. Ve biz artık yola çıkmak zorunda olduğumuzu buradan ilan etmeliyiz. Şimdi demeliyiz ki bütün Cumhuriyet Halk Partililer olarak: "Cumhuriyet Halk Partisi'nde değişimi başlattık, güçlendirdik. Yolumuz çok güçlü bir şekilde sürüyor. Şimdi sıra ey halkımız, Türkiye'yi değiştirmekte. Bugün bu yola çıkıyoruz."

Devletimizi, demokratik ve güçlü toplumu, zengin ve huzurlu vatandaşlarımızı, eşit ve özgür siyasi rekabeti çoğulcu, adil ve medeni kılma yolundayız diye milletimize buradan duyuruyoruz. Sevgili yol arkadaşlarım, yine bir karar vereceğiz.

"RAKİBİMİZ BÜYÜK BİR PANİK YAŞIYOR"
Hep birlikte bu karar yolculuğuna çıkıyoruz. Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyecek ve büyük ve kutlu bir yolculuğu başlatacağız. Partimiz aday belirleme kararı verdi. Açıkçası kıymetli Genel Başkanımızın bu kararı duyurduğundan bu yana toplumda büyük bir heyecan oluşmuştur. Halkımız bu iktidarın rakipsiz olmadığını, güçlü bir seçeneğinin olduğunu gördü ve çok umutlandı. Rakibimiz ise büyük bir panik yaşıyor. Çünkü onlar bugüne kadar kendilerini rakipsiz zannettiler. Rakiplerini hatta kendileri belirleyebilir zannettiler. İktidarlarını sonsuz zannettiler. Cumhuriyet Halk Partisi'ni birliğini sağlayamaz, kendi iç gerilimlerinde boğulur, siyaset sahnesini onlara bırakır zannettiler.

Aday belirleyeceğimiz için ve ortaya koyduğumuz bu demokratik, Türkiye için bir demokrasi devrimi olacak bu süreç için, bunu gördüklerinde, aday belirleyeceğimiz için çok büyük bir kaygıya, korkuya kapıldılar.

"ZAVALLILAR, ÇARESİZLER, ACİZLER!"
Korkuyorlar. Bu milletin onlara verdiği yetkiyi onun için sonuna kadar istismar etmeye başladılar. Benim hakkımda 25 yıla varan hapis cezası bir şekilde kurguladılar ve istiyorlar.

Siyasi yasak getirmek istiyorlar. Partimizin kurultayını iptal etmek, partimize kayyum ataması için süreç takibi yapıyorlar. Gözleri o kadar kararmış ki bu milletin kararından yılmadığını, yaptığı seçimleri, yaptığı tercihleri asla zalimlerin zulmüne kurban etmediğini, asla, seçimlerin, özellikle tercihlerinin, seçme yetkisinin elinden alınmasına asla izin vermediğini unutmuşlar.

Sanıyorlar ki ellerindeki geçici yetkilerle milletin kararına el koyabilirler. Sanıyorlar ki mahkemelerde halkın partisini durdurabilirler. Zavallılar, çaresizler, acizler! Onlara hatırlatalım. Buradan hatırlatırım: Cumhuriyet Halk Partisi halkın kendisidir. Halktır halk! Halkın kendisidir.

Halkı durduramazsın. Halkı engelleyemezsin. Halkı kapatamazsın. Ekrem İmamoğlu da bu halkın, bu milletin oğludur, evladıdır. Onu, onu milletin elinden alamazsın. Sanıyorlar ki Ekrem İmamoğlu'nu aday yapmazlarsa kurtulurlar. Şu salonda kaç tane İmamoğlu var, biliyor musun?

"YAHU HEPİMİZİ YASAKLASAN NE OLUR"
Görmüyorlar, işitmiyorlar. Yahu hepimizi yasaklasan ne olur? Bu memleketin her bir şehrinden, her bir ilçesinden, her bir beldesinden, köyünden bir Ekrem İmamoğlu karşına dikilir. Buradaki her milletvekili, her bir CHP'li il başkanı, her bir kadın kolu başkanı, her bir gençlik kolu başkanı, her bir Cumhuriyet Halk Partisi neferi bizim Cumhurbaşkanı adayımızdır! Bizim Cumhurbaşkanı adayımızdır!

İcraatçı tek başına ya hep beraber. İcraatçı ve halkçı Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin büyük başarısının mimarı, kıymetli başkanlarımızın her biri bizim adayımızdır. Adaydır. Ekrem İmamoğlu bu yolculukta kendi adına aday değil. Diyeceksiniz ki bütün dostlarım, bütün arkadaşlarım: "Ha Ekrem İmamoğlu aday ha ben adayım." Bu inançla bakmak zorundasınız.

Bu inanca dönük bir yol haritası var, bu inanca dönük bir yolculuğa büyük bir davet var. Yani yıldırıp, sindirip, korkutup milletin seçimini, tercihini, iradesini yüzüstü bırakacağımızı zannediyorlar. Bu kararlı gözlerden ve buradaki kararlı o gözlerden şunu görebilirsiniz:

O bir çift mavi gözdeki kararlılığı görebilirsiniz. Bizim gözümüze, o gözümüzün içine baktıkça sizi, o çaresizliğinizi hatırlatmaya devam edeceğiz. Sizlere acizliğinizi, korkunuzu hatırlatmaya ve göstermeye devam edeceğiz.

Bizim tek derdimiz ve tek hayalimiz var, değerli dostlarım. Bir avuç insanın yerle bir ettiği devlet yapısını, hukuk sistemini, demokrasiyi, ekonomiyi, eğitimi, sağlığı yeniden inşa etmek; devleti bir avuç insanın değil, milletin çıkarlarının, güvenliğinin, geleceğinin bekçisi hâline getirmek.

Yüce Türk milleti devlet geleneğimizi iyi bilir. Bizim devlet geleneğimizde "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." anlayışı vardır. Bu amaç her şeyden önce makama değil, mücadeleye odaklanmayı gerektiriyor. Bu mücadele milletin onayını, seçim kazanmayı, ülkeyi iyi yönetebilmeyi gerektiriyor.

İşte bunun için yola çıkıyoruz. Bu yola kaprisle, kompleksle, egoyla çıkılmaz. Bu yola hele hele tek başına hiç çıkılmaz. Bu yolda hepimiz varız. Hep birlikteyiz. Sadece Cumhuriyet Halk Partililer değil, milletimiz de var. Bu yolda ortak akıl var. İş bölümü var. Rol dağılımı var. Ben bu yola mücadele için üstüme düşeni en çok koşan, en çok çalışan bir nefer sorumluluğuyla yerine getirmek için siz yol arkadaşlarımla birlikte çıkıyorum.

Bu yola kendime güvendiğim kadar size güvendiğim için çıkıyorum. Bu yolda birlikte olduğumuz için güvendiğim. Bütün engelleri, kıymetli dostlarım, bütün badireleri, bütün bedelleri birlikte göğüsleyeceğimiz için rahat, huzurlu ve mutluyum. Bu yolda dalga dalga büyüyeceğimize, çoğalacağımıza, umudu sarsılmış, hayalleri tarumar edilmiş, gelecek kaygısı içindeki bütün vatandaşlarımızı, özellikle gençlerimizi, kadınlarımızı yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum.

Onun için bugün bu salondan çıkacağız, memleketimizin dört bir yanına dağılıp, üyelerimizin her biriyle tek tek buluşacağız. Var mıyız buluşmaya? Birliğimizi, dirliğimizi, birlikteliğimizi cümle aleme göstereceğiz.

Aday belirleme kararımızdan telaşlanan o bir avuç siyasi elit, ön seçim, özellikle Genel Başkanımız ön seçim yapacağımızı duyunca daha büyük bir panikledi.

"ÜLKEYİ SEÇİMSİZ SANDIKSIZ YÖNETME HEVESLERİ KURUYORLAR"
Niye panikledi biliyor musunuz? Kendi tabanlarına hesap vermekten korkuyorlar. Şimdi kendi tabanları da ön seçim ister diye korkmaya başladılar. Çünkü demokrasiye alışık değiller. Kimseye sormaya alışık değiller. Sadece bir kişi ne derse oluyor çünkü. Çünkü teşkilatları da üyeleri de çıkıp bizim sözümüz kararlara ortak olsun der diye büyük telaşları var. Çok büyük telaşları var. Partimizin aday kararı, bu iktidara, bu baskıcı iktidara rakipsiz olmadığını, gündemi de rakiplerini de kendilerinin belirlemeyeceğini buradan net bir şekilde gösterdi.

"O BİR AVUÇ İNSAN KORKMAYA DEVAM ETSİN"
Partimizin bu güçlü demokrasi devrimi, emeği geçen Genel Başkanımıza ve bütün yöneticilerimize teşekkür ediyorum. Partimizin ön seçim kararı Türkiye siyasetinde evet ilk defa gerçekleşen bir demokrasi devrimine yol açtı. Türkiye'ye tek adamcı, tepeden inme siyaseti dayatmak isteyen zihniyet, onun için ön seçimden çok korktu. Korkacak, korksunlar. O bir avuç insan korkmaya devam etsin. Çünkü onlar ülkeyi seçimsiz, sandıksız yönetme hevesleri kuruyorlar. Ama biz onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Demokrasi tarihimizin bu çaptaki ilk büyük ön seçimini az önce verdiğiniz sözlerle en yüksek katılımla en doğru ve en güzel şekliyle tamamlayacağız.

Genel Sekreterimizin de ifade ettiği gibi gerçek bir demokrasi şöleni yaşayacağız ve yaşatacağız. Haksız siyaset, halk olmadan siyaset heveslerini kursaklarına bırakacağız. Genel Başkanımızın sıklıkla ifade ettiği gibi bu memleketi salon konuşmalarından ve salon siyasetinden hep birlikte kurtaracağız. 23 Mart'ta birliğini, dirliğini sağlamış bir Cumhuriyet Halk Partisi olarak onun için iktidar yoluna çıkıyoruz.

"MİLLET DEVLETİN EFENDİSİDİR"
Kurucumuz, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ilkesine yürekten bağlı bir parti olarak ilk adımı üyelerimizin çizeceği yol haritasına uygun olarak atacağız.

Üyeler partilerin, vatandaşlar ise ülkenin sahibidir. Tekrar ediyorum. Üyeler partinin, vatandaşlar ise ülkenin sahibidir. Onlar ne derse olur.

Millet devletin efendisidir. Millet ne derse o olur. Cumhuriyet herkes bu duyguyu, bu özgüveni hissetsin, yöneticiler de vatandaş karşısında hadlerini bilsin diye kuruldu. Demokrasi bunun için var. 23 Mart'ta ülkenin dört bir yanında gerçekleştireceğimiz demokrasi şöleni milletin umudu, sandık korkusu yaşayanların da kâbusu olacak.

Biz Cumhuriyet Halk Partililer bu bozuk düzeni değiştirme kararlılığını göstereceğiz. Sonra gerisi çığ gibi gelecek. 23 Mart'ta ön seçim sandığından çıkacak tüm üyelerimizi de arkamıza alıp memleketin dört bir yanında toplumun tüm kesimleriyle buluşacağız. Partizanlık yapmayacak, hep birlikte kurtuluş mücadelemizi çoğalta çoğalta, büyüte büyüte milletin, Türkiye'yi ayağa kaldıracak iktidarını kuracağız.

"BU KARANLIKTAN YORULMUŞ MİLLETİMİZE SESLENİYORUM"
Buradan, buradan aziz milletimize seslenmek istiyorum. İsraf, iş bilmezlik ve kimin, özellikle kimin nasıl yönettiği belli olan kibirin sebep olduğu ekonomik krizden, yaşanan derin yoksulluktan, her gün kriz yaratan siyasetten, giderek artan toplumsal çürümeden, adalet, eğitim ve sağlık sistemlerimizdeki çöküşten, her yere üşüşmüş olan mafya ve çetelerden, iş kazasında, yangında, depremde ihmal sebebiyle yaşanan ölümlerden ve sonu hiç gelmeyecekmiş gibi duran bu karanlıktan yorulmuş, bitap düşmüş olan büyük milletimize sesleniyorum.

Müsterih olun. İçinizi ferah tutun. Şafak söküyor. Uzun ve zahmetli bir yola çıkıyoruz. Bu düzeni değiştirmek, umudu ve güveni yeniden inşa etmek, artık bu karanlıktan yorulan milletimizi iyileştirmek, Türkiye'yi dünyada hak ettiği noktaya yükseltmek için yola çıkıyoruz.

Kıymetli yol arkadaşlarım, kesinlikle bir davamız, bir derdimiz, bir hayalimiz var. Derdimiz Türkiye'dir. Davamız devleti güçlü, demokratik ve adil, milletimizi huzurlu ve özgür kılmaktır. Hayalimiz ülkemizi dünyanın en güçlü ve en zengin ülkeleri arasında görmektir.

Değerli kardeşlerim, yükü omuzlamanın vakti gelmiştir. Omuz omuza, kol kola bir yolculuğun vakti gelmiştir. Sorumluluk almak için kendimize güveniyoruz. Çünkü yalnızca büyük bir davaya, büyük bir sevdaya değil, aynı zamanda sağlam bir plana ve bu planı hayata geçirecek güçlü kadrolara sahibiz. Bu kadrolar başta Cumhuriyet Halk Partili kadrolar ama daha da ötesi milletimizin evlatlarıdır. Sadece bir avuç insanın değil, tekrar ediyorum, milletimizin evlatlarıdır. Milletimiz umuda muhtaç, bir büyük Türkiye hayalini açken aklın, bilimin ve devletimizin tarih, tecrübe ve birikimin yolundan ayrılmadan çalışmaktan yorulmadan, hizmette geri durmadan mazeret değil, her daim marifet üreterek, sorun değil çözüm üreterek Allah'ın verdiği aklı milletin geleceği için kullanarak milletimiz için, milletimizle beraber büyük bir yolculuğa çıkma vakti gelmiştir. Kesinlikle çok çalışacağız.

Akılla çalışacağız, aşkla çalışacağız ve kesinlikle milletimizin gücüne güveniyoruz. Allah'ın izniyle, milletimizin iradesiyle hep beraber Türkiye mucizesine ihtiyacımız var ve bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz. Değerli arkadaşlarım, hep birlikte görüyoruz. Biz bu yozlaşmanın ve çürümenin, özellikle pençesinde nefes almaya çalışırken dünya bir yandan gaza basmış ilerliyor. Yeni bir döneme giriyoruz. Dünya ekonomisi ve siyaseti büyük bir değişim yaşıyor. Küresel ve bölgesel olarak yeni ittifaklar kuruluyor. Bölgemizin dört bir yanında savaşlar ve çatışmalar yaşanıyor. Maalesef artık barıştan çok savaşı, iş birliğinden çok tek başına hareket etmeyi, paylaşmaktan çok daha fazla kazanmayı konuşan bir dünya var. Yapay zekâ çağıyla birlikte teknoloji hiç olmadığı kadar hızlı bir biçimde değişiyor. Bu yeni çağ ülkelerin kaderini belirliyor. İleri teknolojilerin, sanayinin, tarımın ve insanımıza yapılan yatırımın büyük öneme sahip olduğu yeni bir döneme giriyoruz. Küresel kurumların zayıfladığı, ülkelerin giderek içine kapandığı, üreten ve kendine yetebilen bir ülke olmanın önem kazandığı yeni bir döneme giriyoruz.

"BU ÜLKEYİ YÖNETENLER BU DURUMDAN ZERRE UTANMIYOR"
Önümüzdeki yüz yıla, özellikle bu yüz yılda hayati öneme sahip olan ticaret yollarının ve enerji hatlarının değiştiği yeni bir döneme giriyoruz. Sevgili dostlarım, bu yeni dönemde üreten, akılla yöneten, hukuk düzeni güçlü, vatandaşların refahına önem veren ve yeni nesilleri çok iyi yetiştiren ülkeler kazanacak. Bakın, bunlar kazanacak. Türkiye fırsatların da ama ne yazık ki aynı zamanda tehlikelerin de tam ortasındadır. Vaktimiz yok. Vaktimiz yok. Dünya bu hızla ilerlerken biz yerimizde sayıyoruz, hatta bazen geriye gidiyoruz. Bu yeni döneme milletin yoksullaştırılmış, özellikle adaletten uzaklaşmış, demokrasinin içi boşaltılmış ve ekonomisi güçsüz bir ülke olarak giriyoruz.

Bu ülkeyi yönetenler bu durumdan zerre kadar utanmıyorlar. Ekonomiyi düzeltmenin tek yolunu ülke ülke gezip para bulmakta görüyorlar. Utanmıyorlar ki her gün yeni bir hukuki veya siyasi ayak oyunuyla muhatap oluyoruz. Buradan sesleniyorum. Türkiye'nin artık bu tarz siyasi oyunlarla, hukuki baskılarla, koltuğunu korumak için üretilen siyasi çatışmalara boşa harcayacak tek bir günü, tek bir zamanı bile kalmamıştır ve ülkemizle dünyanın güçlü ülkeleri arasındaki fark her geçen gün daha da artıyor, daha da açılıyor.

Yapay zekâ şafağında dünyanın gelişmiş ülkeleri, değerli dostlarım, tüm insanlık tarihinin en büyük sıçramasına hazırlanıyor. 10 yıllık, 15 yıllık büyüme hedeflerinin tarifsiz rakamlar olduğunu görüyoruz. 15-20 yıl içerisinde insan medeniyetinin bugüne kadarki tüm değişimlerinden çok daha kuvvetli bir değişim yaşanacak. Bu çağ tamamlandığında insanlık eski insanlık ve yeni insanlık olarak ikiye bölünecek. Bu çağ tamamlandığında milletler ne yazık ki hakim milletler, köle milletler olarak ikiye bölünme riskiyle karşı karşıyadır. Eğer Türkiye bu treni kaçırırsa, bu treni yakalayamazsa Batı medeniyetleriyle aramızdaki mesafe bir uçuruma dönüşecek. Aramızdaki gelir gider farkı 10 katın üstüne çıkacak.

Sıçrayarak kalkınmak ve milli endüstri stratejimizi hayata geçirmek zorundayız. Başka türlü bu kapı farkı kapatmamız mümkün değil. Ülkemiz artık yorgunluğu, yozlaşmayı ve yaşanan çürümeyi kaldıramaz, kaldırmıyor. Yeni, genç, dinamik ve akılla üreten, akılla hareket eden bir yönetimle ülkemizi hep birlikte umuda kavuşturmamız gerekiyor. Biz, sevgili dostlarım, bu güzel milleti umuda kavuşturmanın, Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırmanın ve hızla ilerleyen dünyayı yakalamanın yolunu biliyoruz.

"BU MİLLETİN VİCDANININ HAKSIZ ÇIKTIĞINI VALLAHİ BİLLAHİ GÖRMEDİM"
Planımız, programımız hazır. Emaneti teslim almaya, 86 milyon insanımıza, milletimize hizmet etmeye hazırız. Bunu biliyor ve görüyoruz. Milletimiz yapılan bütün yanlışları sessiz ve sakin bir biçimde hafızasına kaydediyor. Kimin ne yaptığını not ediyor.

Milletimiz son sözü söyleyeceği günü bekliyor. Birilerinin koltuk itirazları ve yargı kumpasları varsa ben en çok inandığım bizim insanımızın da vicdanı ve onların tahmin edemeyeceği kadar güçlü hafızası var. Ben hiç bugüne kadar bu milletin hafızasının yanıldığını, vicdanının haksız çıktığını vallahi billahi görmedim. Biliyor ve inanıyorum ki milletimiz egemenliğin gerçek sahibi olduğunu gösterecek, önündeki tüm engelleri güçlü iradesiyle ortadan kaldıracaktır. Şimdi soruyorum.

Niçin bizim gündemimizde sürekli hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk, enflasyon ve hayat pahalılığı var. Niçin akşam haberlerini izlediğimizde en fazla koca koca adliye binalarını, emniyet binalarını görüyoruz? Niçin kameralar emniyet binalarının, adliye binalarının önünden yayın yapıyor? Niçin sürekli evde, işte, dışarıda hayat pahalılığı, geçim sıkıntısını, kimlerin tutuklandığını ve kimlerin yargılandığını konuşuyoruz? Bütün bunların tek bir sebebi var. 23 yıllık iktidarın kibrine kapılmış, zamanı dolmuş, milletin dertlerine çare olamayan ve artık sebep oldukları durumu bile görmekten aciz bir yönetimle karşı karşıyayız.

Bugün Türkiye değil, milletin istikbalini değil, kendi istikbalini önceleyen, milletin derdini değil kendi derdini düşünen bir iktidarın tasallutu altındadır. Ancak değerli dostlarım, milletin hesabı tüm şahsi hesapların üzerindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte Türkiye hukuk devleti olmaktan ne yazık ki uzaklaştı. Milletimiz yoksullaştı ve demokrasimiz büyük bir gerileme yaşadı. Seçilmişlerin gücü yani millet iradesinin gücü zayıflatıldı.

"ERDOĞAN BU ÜLKEYİ YÖNETEMEDİ"
Türkiye'deki bütün yönetimin sorumluluğu tek kişinin, Cumhurbaşkanının sırtına yüklendi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu koskoca ülkeyi kendi başına yönetemedi. Cumhurbaşkanı adına sorumsuzca yetki kullanan bürokratik bir oligarşi oluşturuldu. Türkiye seçilmişlerin değil, atanmışların yönettiği bir ülke oldu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi devreye girdiğinden bu yana yaşadığımız çöküş bütün gücü elinde topladığını zanneden ne yazık ki sistemin 2018'den bu yana ülkeyi nasıl yönetemediğinin de göstergesidir.

İster hayat pahalılığına, ister demokrasimizin standardına, adalet sistemimize bakın, ister nüfusun azalmasına, kontrolden çıkmış gıda fiyatlarına bakın, ister ev kiralarına bakın, denkimiz sayılan ülkeler arasında dünyanın en yüksek enflasyonu bizde.

Dünyanın en yüksek faizi bizde. Yıkıcı hayat pahalılığı bizde. Çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Bu, bu iktidar demokrasiyle ilişkisini koparmış durumda. Bu iktidar adaletle ilişkisini koparmış durumda. Hepsinin de en önemlisi bu iktidar asgari ücretliyle, kiracıyla, emekliyle ve çalışanlarla ilişkisini koparmış durumda.

Bu iktidar Türkiye'nin ezici çoğunluğunun ne ekonomik sıkıntılarını ne de demokratik sıkıntılarını anlayacak durumda değil. Sevgili yurttaşlarım, değerli yol arkadaşlarım, bu ülkede, bu ülkede yargıçlar ve savcılar siyasilerden daha fazla konuşuluyorsa çok büyük sorun var demektir. Bu ülkede savcıların isimlerini insanlar günlük konuşmalarında çokça kullanıyorsa çok büyük sorun vardır.

"CUMHURBAŞKANI'NA SESLENMEK İSTİYORUM"
Buradan Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum ve bakın, bu insanların konuşulması sadece muhalefet için bir sorun değildir.

Bu iktidar için de büyük bir sorundur, sizin için de büyük bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetme sorumluluğu sizde ve millet bu yetkiyi size verdi, atanmış yargı mensuplarına vermedi. Türkiye çok büyük bir ülkedir. Bu büyük ülke böyle yönetilemez.

"TÜRKİYE'Yİ BİR AN ÖNCE PARLAMENTER DEMOKRASİYE KAVUŞTURMAK ZORUNDAYIZ"
Türkiye atanmışlar tarafından yönetilemez. Türkiye milleti temsil etmeyen insanlar tarafından yönetilen bir ülke olamaz. Türkiye milleti temsil eden meclisin güçsüz ve sözünün kıymetsiz olduğu bir ülke olamaz. Türkiye seçilmişlerin yönettiği bir ülke olmak zorundadır. Türkiye'yi bir an önce parlamenter demokrasiye kavuşturmak zorundayız.

Türkiye'yi millet iradesinin iktidara, devlete ve meclise sahici bir şekilde yansıdığı bir ülke yapmak zorundayız. Türkiye'yi yönetmek için denge ve denetimin yerleştiği demokrasiden, hukuk devletinden başka bir yol bulunmamaktadır. Türkiye'nin kaderi mahkeme salonlarında değil, millet meclisinde, millet iradesinin tecelli ettiği yerlerde çizilmek zorundadır.

Tekrar ifade etmek isterim. Davamız Türkiye'yi hak ettiği yere yükseltme davası. Davamız bize dayatılan bu makus talihi yenme davası. Davamız güçlü, demokratik, adil ve müreffeh bir Türkiye davasıdır. Türkiye'yi dünya ölçeğinde zengin, devletimizi küresel ölçekte güçlü, kararlı bir devlet haline getirmek, zenginliğimizi ve gücümüzü adil bir biçimde paylaştırarak tüm yurttaşlarımızı hukukun üstünlüğüne dayalı ve tam anlamıyla demokratik bir toplum düzeni içerisinde refah, huzur ve mutluluk içinde yaşatmak siyasi varlığımızın en büyük hedefidir.

"KADINLARIN SİYASETE KATILMALARINI, CHP'YE DAVET EDİYORUM"
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ortaya koyduğumuz büyük vizyona ve hedeflere nasıl ulaşacağımızı çok iyi biliyor ve çok güçlü bir hazırlık içerisindeyiz. Planlarımız ve kadrolarımız güçlü milletimizle beraber çok daha güçlü seviyelere ulaşacaktır. Bizi hedeflerimize ulaştıracak olan milletimizin sinesinden çıkmış yine bu milletin evlatları olacaktır.

Bizi hedeflerimize ulaştıracak planlar milletimizin ihtiyaçlarına göre ve ülkemizin ihtiyacına göre şekil alacaktır. Şundan adım kadar eminiz. İktidara doğru yürüyüşümüzde bize yeni kadrolar katılacak. Az önce Genel Sekreterimiz burada çok güzel bir sloganı toplumla paylaştı. "Gel, seç, tarihe geç." Belki bugün ve yarın var ama bugün de yarın da olsa, yarından da sonra aramıza katılmanıza, özellikle bu güzel canım ülkemin gençlerini ve özellikle siyasette doğru bir oranda olmadığına yüzde 100 inandığım ve umut ediyorum ki artı bir fazla olduğu günleri yaşayacağımız kadınların siyasete katılmalarını, özellikle bugün yarın üye olmalarını buradan duyuruyorum ve katılmak için de sizleri Cumhuriyet Halk Partisi'ne davet ediyorum.