Ekrem Dumanlı hükümete Hayrettin Karaman'la yüklendi! İlle de bela mı yağmalı!
Ekrem Dumanlı, hükümete yolsuzluk uyarısı yapan İslam hukuku profesörü Hayretten Karaman'ı dilinden düşürmedi.
Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, bu kez iktidara yakın çevrelerin, yolsuzluk uyarılarını köşesine taşıdı. Dumanlı'ya göre toplum alttan alta kaynıyor.
Dumanlı, haftalık yazısında yine AK Parti'ye yüklendi. Ancak bu kez "Göklerden başımıza bela yağabilir" diyen ilahiyatçı Hayrettin Karaman'ın açıklamalarını kullandı.
Dumanlı, "Bıçak kemiğe dayandı. Allah'ını seven, bu çöküş ve çözülüşe seyirci kalamaz." diye yazdı. İşte o yazının ilgili bölümü:
"KEŞKE AYLAR ÖNCE SÖYLENSEYDİ"
"İhale alımlarında yapılan “bağışlar”a fetva vermekle ve bu fetva nedeniyle kamuda rüşvete kapı aralamakla itham edilen Hayrettin Karaman Hoca hafta içinde bir yazı kaleme aldı ve “Göklerden üzerimize bela yağacak.” dedi.
Hafazanallah! Hoca'nın böyle demesine herkes şaşırdı; hatta Hoca'yı suçlamaya devam edenler oldu. Sayın Karaman'ın son ikazını ciddiye almak gerekiyor. “Siz ey devleti yönetenler!” diye başlayan haykırış, yoksulların hakkını yiyenlerden hesap sormak gerektiğini söylüyor. Doğru bir tavır, isabetli bir çıkış. Keşke aylar önce söylenseydi bu gerçekler.
TOPLUM ALTTAN ALTA KAYNIYOR
AK Parti hükümetine, benzer ikazlar art arda yapılıyor. Cevat Akşit Hoca da rüşvet ve bazı günahları sayarak yemin ediyor, “Üzerimize lanet yağar' diyerek uyarıda bulunuyor. Durduk yerde yapılmıyor bu ikazlar. Toplum alttan alta kaynıyor. Bir tarafta lastik ayakkabı bile giyemeyecek kadar fakr u zaruret yaşayanlar; diğer tarafta altın varaklı kadehlerin asgari ücretten daha yüksek olduğu bin yüz küsur odalı saraylar! Bir tarafta kıt kanaat geçinmeye çalışan kitleler; diğer tarafta bilmem kaç milyon dolarlar harcanarak denize indirilen gemicikler…
Ali Nur Kutlu adıyla yazı yazan ve yakın zamana kadar önemli bir kamu kuruluşunda görev yapan bir arkadaş bakın ne diyor: “Hiç bilmediğimiz yerden hesaba çekildik, paradan, makamdan, mevkiden... Bu davanın çocukları imtihanları kaybetti, günahlara battı, gaflete daldı ama affeden, bağışlayan, merhamet eden bir Allah'a inandı…”
KAPLAN DAHA NET VE MERT SÖYLÜYOR: ÇÖZÜLÜYORUZ, ÇÜRÜYORUZ
Belli ki bir sıkıntı var; yürekleri burkan bir sıkıntı. Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan daha net ve mert söylüyor gerçeği “Çözülüyoruz, çürüyoruz: Herkes Ankara'da iş takibinde. Felâket bu!” ya Şevki Yılmaz'ın içerden yükselen şu feryadı: “Konferanslar münasebetiyle gezdiğim yerlerdeki ehliyet ve emanete ihanetle ilgili duyduklarımdan ve gördüklerimden dolayı, başımıza büyük bir belanın gelmesinden korkuyorum."
Onlarca insan “Yahu çürüyoruz, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, ehliyetsizlik vs. aldı başını gidiyor” şeklinde bağırıyor. Ciğerleri yanıyor insanın. Bin bir çile ile elde edilen kazanımların mirasyedi bir hovardalıkla çarçur edildiğini görüyorlar. Kaba saba davranışların ve “yobaz” yaklaşımların toplumu sadece bir partiden değil, dinden bile soğuttuğunu görmemek için kör olmak gerek!
Bir de bilimsel çalışmalar ve objektif tespitler var. Bir zamanlar övünerek referans gösterdiğiniz Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye dibe vurdu. Yolsuzluk sıralamasında bu ülke tepetaklak gidiyor. TÜSİAD'ın yapmış olduğu “İş dünyası bakış açısıyla Türkiye'de yolsuzluk” araştırması sonucu ile Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algı Endeksi'ndeki Türkiye aynı gerçeğe işaret ediyor.
Meclis Soruşturma Komisyonu'nda 4 bakanın ifade vermesi ve ister istemez bazı gerçekleri itiraf etmesi meselenin ne kadar vahim boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. Onca koruma ve kollamaya rağmen Meclis Soruşturma Komisyonu'na intikal eden bilgiler iktidarın kirletildiğini, yolsuzluğun inanılmaz boyutlara ulaştığını ispatlıyor.
İKTİDARA ÖNERİ
Bu ülkede hırsızlık-yolsuzluk bu kadar ayyuka çıkmışsa bir çıkış yolu bulmak şarttır. Bu çıkış, “Bak başkaları da yanlış yapıyor” diyerek masum insanlara isnat ve iftirada bulunmak değildir.
Bu tür sansasyonel çıkışlar kısa bir süreliğine dikkatleri dağıtsa bile devlet gücüyle yapılan sistematik yolsuzluğu gizleyemez. 17 Aralık tartışmalarını engellemek için geniş çaplı operasyon yapma fikri, (kime aitse?) yanlış bir hesaptır, çarpıp geri sahibine döner ve insanlar der ki “Sen hikâye uydurmayı bırak; şu pislikleri temizle!”
Zira sırf 17 Aralık'ı bastırmak için operasyon yapmak, o malum suçu daha da kabullenmektir. Bugünkü açık toplum bu projeyi anlamaktan aciz mi sanıyorsunuz? İktidarı elinde tutanlar kendilerini aklamak istiyorlarsa dışardan çekilen Türkiye fotoğrafını doğru okumalı ve içerden yükselen dip dalgayı dürüstçe analiz etmeli. İnsanlara “Bela yağacak” dedirten yolsuzluk/haksızlık, artık gizlemesi mümkün olmayan bir noktaya gelip dayandı. Bu acı gerçeği basireti bağlanmayan ve teshir altında kalmayan herkes görüyor. Bıçak kemiğe dayandı. Allah'ını seven, bu çöküş ve çözülüşe seyirci kalamaz."
Dumanlı, haftalık yazısında yine AK Parti'ye yüklendi. Ancak bu kez "Göklerden başımıza bela yağabilir" diyen ilahiyatçı Hayrettin Karaman'ın açıklamalarını kullandı.
Dumanlı, "Bıçak kemiğe dayandı. Allah'ını seven, bu çöküş ve çözülüşe seyirci kalamaz." diye yazdı. İşte o yazının ilgili bölümü:
"KEŞKE AYLAR ÖNCE SÖYLENSEYDİ"
"İhale alımlarında yapılan “bağışlar”a fetva vermekle ve bu fetva nedeniyle kamuda rüşvete kapı aralamakla itham edilen Hayrettin Karaman Hoca hafta içinde bir yazı kaleme aldı ve “Göklerden üzerimize bela yağacak.” dedi.
Hafazanallah! Hoca'nın böyle demesine herkes şaşırdı; hatta Hoca'yı suçlamaya devam edenler oldu. Sayın Karaman'ın son ikazını ciddiye almak gerekiyor. “Siz ey devleti yönetenler!” diye başlayan haykırış, yoksulların hakkını yiyenlerden hesap sormak gerektiğini söylüyor. Doğru bir tavır, isabetli bir çıkış. Keşke aylar önce söylenseydi bu gerçekler.
TOPLUM ALTTAN ALTA KAYNIYOR
AK Parti hükümetine, benzer ikazlar art arda yapılıyor. Cevat Akşit Hoca da rüşvet ve bazı günahları sayarak yemin ediyor, “Üzerimize lanet yağar' diyerek uyarıda bulunuyor. Durduk yerde yapılmıyor bu ikazlar. Toplum alttan alta kaynıyor. Bir tarafta lastik ayakkabı bile giyemeyecek kadar fakr u zaruret yaşayanlar; diğer tarafta altın varaklı kadehlerin asgari ücretten daha yüksek olduğu bin yüz küsur odalı saraylar! Bir tarafta kıt kanaat geçinmeye çalışan kitleler; diğer tarafta bilmem kaç milyon dolarlar harcanarak denize indirilen gemicikler…
Ali Nur Kutlu adıyla yazı yazan ve yakın zamana kadar önemli bir kamu kuruluşunda görev yapan bir arkadaş bakın ne diyor: “Hiç bilmediğimiz yerden hesaba çekildik, paradan, makamdan, mevkiden... Bu davanın çocukları imtihanları kaybetti, günahlara battı, gaflete daldı ama affeden, bağışlayan, merhamet eden bir Allah'a inandı…”
KAPLAN DAHA NET VE MERT SÖYLÜYOR: ÇÖZÜLÜYORUZ, ÇÜRÜYORUZ
Belli ki bir sıkıntı var; yürekleri burkan bir sıkıntı. Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan daha net ve mert söylüyor gerçeği “Çözülüyoruz, çürüyoruz: Herkes Ankara'da iş takibinde. Felâket bu!” ya Şevki Yılmaz'ın içerden yükselen şu feryadı: “Konferanslar münasebetiyle gezdiğim yerlerdeki ehliyet ve emanete ihanetle ilgili duyduklarımdan ve gördüklerimden dolayı, başımıza büyük bir belanın gelmesinden korkuyorum."
Onlarca insan “Yahu çürüyoruz, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, ehliyetsizlik vs. aldı başını gidiyor” şeklinde bağırıyor. Ciğerleri yanıyor insanın. Bin bir çile ile elde edilen kazanımların mirasyedi bir hovardalıkla çarçur edildiğini görüyorlar. Kaba saba davranışların ve “yobaz” yaklaşımların toplumu sadece bir partiden değil, dinden bile soğuttuğunu görmemek için kör olmak gerek!
Bir de bilimsel çalışmalar ve objektif tespitler var. Bir zamanlar övünerek referans gösterdiğiniz Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algı Endeksi'nde Türkiye dibe vurdu. Yolsuzluk sıralamasında bu ülke tepetaklak gidiyor. TÜSİAD'ın yapmış olduğu “İş dünyası bakış açısıyla Türkiye'de yolsuzluk” araştırması sonucu ile Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün Yolsuzluk Algı Endeksi'ndeki Türkiye aynı gerçeğe işaret ediyor.
Meclis Soruşturma Komisyonu'nda 4 bakanın ifade vermesi ve ister istemez bazı gerçekleri itiraf etmesi meselenin ne kadar vahim boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. Onca koruma ve kollamaya rağmen Meclis Soruşturma Komisyonu'na intikal eden bilgiler iktidarın kirletildiğini, yolsuzluğun inanılmaz boyutlara ulaştığını ispatlıyor.
İKTİDARA ÖNERİ
Bu ülkede hırsızlık-yolsuzluk bu kadar ayyuka çıkmışsa bir çıkış yolu bulmak şarttır. Bu çıkış, “Bak başkaları da yanlış yapıyor” diyerek masum insanlara isnat ve iftirada bulunmak değildir.
Bu tür sansasyonel çıkışlar kısa bir süreliğine dikkatleri dağıtsa bile devlet gücüyle yapılan sistematik yolsuzluğu gizleyemez. 17 Aralık tartışmalarını engellemek için geniş çaplı operasyon yapma fikri, (kime aitse?) yanlış bir hesaptır, çarpıp geri sahibine döner ve insanlar der ki “Sen hikâye uydurmayı bırak; şu pislikleri temizle!”
Zira sırf 17 Aralık'ı bastırmak için operasyon yapmak, o malum suçu daha da kabullenmektir. Bugünkü açık toplum bu projeyi anlamaktan aciz mi sanıyorsunuz? İktidarı elinde tutanlar kendilerini aklamak istiyorlarsa dışardan çekilen Türkiye fotoğrafını doğru okumalı ve içerden yükselen dip dalgayı dürüstçe analiz etmeli. İnsanlara “Bela yağacak” dedirten yolsuzluk/haksızlık, artık gizlemesi mümkün olmayan bir noktaya gelip dayandı. Bu acı gerçeği basireti bağlanmayan ve teshir altında kalmayan herkes görüyor. Bıçak kemiğe dayandı. Allah'ını seven, bu çöküş ve çözülüşe seyirci kalamaz."