EKREM DUMANLI BARLAS'A FENA SAYDIRDI; ''SEN PARTİ SÖZCÜSÜ MÜSÜN?''

Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, son dönemde cemaati hedef alan Mehmet Barlas'a sert eleştiriler yöneltti.

Ayıp ki ne ayıp!

Meslekte yaşını başını almış bir beyefendi (tıpkı diğer bazı beyefendiler gibi) belli bir zamandan beri tuhaf yazılar kaleme alıyor. İnsanın inanası gelmiyor. Mesela Rusya’da yayın yapan bir medya kuruluşuna verdiği röportajda, Fethullah Gülen Hocaefendi için “Soros” diyebiliyor. Ne kadar ayıp! Ne kadar yaralayıcı! Söylediği lafın ne manaya geldiğini “bilmiyor” desem, onun meşhur bilgi dağarcığına hakaret sayılır. “Biliyor” desem, bunun altında çok kötü bir mana gizlidir de demek zorundayım; onu da meslekte pek çok kişiye abi sayılan bir insana yakıştıramıyorum. “Sehven söylemiştir” diye avunurken bir açıklama yayınlıyor köşesinde; ama açıklama maalesef hiçbir şeyi açıklayamıyor. Feci bir karakter katliamı ve masum insanları zor durumda bırakabilecek ağır bir benzetme duruyor orta yerde. Şimdi cemaati eleştiriyor diye avuçları şişinceye kadar beyefendiyi alkışlayanlar, bir zamanlar Başbakan için Putin dediğini unutmuş görünüyorlar.

“Neyse...” deyip bu korkunç hatayı sineye çekecekken Today’s Zaman’da çıkan bazı yazıları vesile kılarak “Cemaat-AK Parti kavgası” üzerine çok sert bir yazı geliyor ve “cemaat” hedef tahtasına oturtuluyor. Bir partinin sözcüsü gibi yazılar döşenen üstat, acaba başka yazarların sansürlenmesini mi ya da derhal susturulmasını mı istiyor? Belki de işten atılmalarını mı temenni ediyor? Başyazarlığını yaptığı gazetenin ombudsmanı kovuluyor; ona bir kelime ile itiraz etmiyor, İngilizce çıkan bir gazetede bir yazar bir şeyler yazdı diye koca bir kitleye en ağır ithamlarda bulunuyor. Oysa suçladığı gazetede hükümetin politikalarını doğru bulan yüzlerce yazı da yayınlanıyor. Bir başka gazeteden “Bütün yazılar alkış kıvamında olsun!” dercesine uluorta konuşmak hangi nezaket anlayışının ürünüdür; anlamakta zorlanıyorum. Bir gazetedeki farklı sesleri kimse duymasa bile tecrübeli bir başyazarın o zenginliği yakalaması gerekirdi. Diyelim ki Today’s Zaman’a ya da “cemaatin yayın organları”na kızdın; orada çıkan her satırın hesabını neden Hocaefendi’den soruyorsun? Meslektaşlarına eleştiri getirmek varken Hocaefendi’ye ve hatta camiaya en incitici lafları sıralıyorsun?

Sırada bekleşenler varmış meğer. Bir yerden hücum borusu çalmışçasına cemaate karşı bir kampanya başlatıyor bazı arkadaşlar. İtibarsızlaştırmaya yönelik şımarık yazılar vasıtasıyla nezaket kuralları da yerle bir ediliyor. Bu arada öyle laflar sarf ediliyor ki (özellikle sosyal medyada), ne insanlığa sığar ne Müslümanlığa. . Herkes bazı yazılardan bahsediyor ama belli ki bahsi geçen yazıları ne görmüşler ne de okumuşlar. Çoğu yalan ve iftiraya dayanan bazı lafları okudukça hayretler içinde kalıyorsunuz. Şeytanların bağlandığı, rahmet ve mağfiretin gönüllerimizi sağanak sağanak yıkadığı bir zaman diliminde bu kadar keskin gıybetlerin yapılmasını sadece İslamiyet’le değil, insaniyetle de izah etmek çok zor.

Akla hayale gelmez laflar. Neymiş? Cemaat yeni bir vesayet merkezi olmak ya da ’iktidarı paylaşmak’ istiyormuş. Ne münasebet! Alın o Leviathan’ınızı güle güle, tepe tepe kullanın. Uluorta yazılanlardan anlaşılıyor ki bazıları ne katılımcı demokrasiyi kavramış; ne de sivil toplum örgütlerinin, medyanın ve kanaat önderlerinin demokrasideki rolünü anlamış. Benci ve kinci söylemlerle insan olsa olsa dostlarını gücendirir, kendini tüketir. Yazık...

Ekrem Dumanlı’nın yazısının tamamı için tıklayın