EGOLARININ ŞİŞİKLİĞİNE LİBERAL DEMOKRATLIĞI KURBAN EDİYORLAR!

Sabah yazarı Mehmet Barlas, başta Ahmet-Mehmet Altan kardeşler olmak üzere liberal yazarlara yüklendi.

Liberal düşünce ile AK Parti’nin yolları ayrılamaz ki...

Türk demokratik siyasetinin büyük eksiği ve hatta boşluğu iktidara alternatif bir muhalefet partisinin olmamasıdır.
Bu boşluğu ise eleştirilerini, mutsuzluklarını, tatminsizliklerini veya öfkelerini köşe yazılarına veya söylemlerine döken bireylerin doldurmaları pek mümkün değildir.
Neticede bir iktidar gidince yerine eleştiren aydınlardan oluşan topluluk gelmez.
Ayrıca bir iktidarın icraat programına alternatif programı bulunmayan ve her kafadan ayrı ses çıkan aydınlar topluluğunun, bir siyasi örgüt gibi toplumun derinliklerini etkileyecek iletişim gücü de yoktur.
Türkiye’nin demokratik yaşamında bu gerçeklerin varlığı defalarca kanıtlandı.

Kimseyi beğenmediler
1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamında kendilerini "Sol" olarak gören aydınlar, ne sol partileri ne de sendikaları beğendiler.
İşçi Partisi’ni dışladılar, CHP’deki sol açılımı "Gardırop Atatürkçülüğü" olarak aşağıladılar, sendikaları önemsemediler.
Sonunda "Milli Demokratik Devrim" çözümlemeleri içinde örgütlenmiş güç olarak askeri kullanacaklarını düşündüler.
Ve 12 Mart 1971 Muhtıralı Darbesi ile bu dönem sona erdi. Darbeci solcularla birlikte tüm sol düşüncenin üzerine asker geldi.
Yaşadığımız yıllarda AK Parti iktidarına ve Başbakan Erdoğan’ın temsil ettiği siyasal oluşuma başından beri karşı olan "Beyaz Türk"lerin gazete köşelerine yansıyan öfkeleri ve hatta nefretleri zaten var.
Buna karşı kendilerini "Liberal" olarak gören bağımsız aydınlar, AK Parti iktidarının sivilleşme çabalarına ve Kürt realitesine ilişkin açılımlarına destek vermekteydiler.

Mutsuz aydınlar
Son dönemde ise bu aydınlardan bazılarının da mutsuzlar ve tatminsizler safına geçtikleri, AK Parti’nin demokratik açılımlarını yetersiz buldukları gözlemleniyor.
Bu çerçevede seslendirilen bazı eleştirilerin nezaket dozunu aştığı ve hatta Başbakan’ın açtığı hakaret davalarına konu oldukları da bir gerçek.
Bu tabloyu "Liberallerle AK Parti’nin yolları ayrıldı" biçiminde yorumlamak gibi bir yanılgıya düşülmemeli.
Birincisi Türk siyasetinde "Liberaller" diye nitelenebilecek örgütlü, disiplinli, birbirleri ile aynı programı paylaşan siyasal bir topluluk yok.

Yollar ayrılmamalı
İkincisi ne AK Parti’nin kuruluşunda, ne de iktidara gelişinde liberal aydınların fazla katkısı oldu. Yani bir bölüm aydının mutsuzluğunu "Yol ayrımı" olarak nitelemek yanılgıdır.
AK Parti’de yol ayrımına örnek aranırsa bu herhalde mutsuz aydınlardan değil Abdüllatif Şener’den verilebilir.
"Liberal Demokrat" dünya görüşü, mutlu veya mutsuz aydınlar olmasa da, sade bu iktidarın değil kim Türkiye’yi yönetirse yönetsin hepsinin yol göstericisi olacaktır.
Bireyin devlet karşısında eşit kılındığı, hukukun üstün olduğu, temel hak ve özgürlüklerin kutsandığı, her alanda haklı rekabetin egemen olduğu bir düzen, Türkiye’nin yeni "Kızıl Elma"sıdır.

Çağdaş dünya için
Bu dünya görüşü seçmen katında oy getirmese de, tüm seçmenlerin yaşamlarını çağa taşıyacak ilkeleri içermektedir.
Burada kendilerini "Mutsuz Liberal" olarak görenler bu dünya görüşünü sadece kendilerinin temsil ettiği iddiası ile ortaya çıkıp, egolarının şişkinliğine Liberal Demokrat dünya görüşünü kurban etmemelidirler.
Çünkü sonunda AK Partililer de "Bu dünya görüşü oy mu getirir ki" yanılgısına düşebilirler.