EGEMEN BAĞIŞ'TAN WASHINGTON TIMES'A AĞIR SUÇLAMA.::: WT MOON TARİKATININ YAYIN ORGANI
Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Egemen Bağış, "AKP aleyhindeki haberlerin Washinton Times gibi kim daha fazla bastırırsa onun yazını çıkabileceği bir ortamda çıkması beni tedirgin etmiyor." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) 22. dönem en genç üyelerinden biri olan Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dış Politika Danışmanı.
Amerika'da tercüme bürosu açtığı dönemde dünya liderlerine çevirmenlik yapan Bağış'ı, Türkiye, milletvekili olduğu 2002 yılından beri tanıyor. Dış politika konusunda partinin yetkin isimlerinden biri olan Egemen Bağış, kültür ve sanata verdiği destekle de ön plana çıkıyor. 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi, İstanbul Modern ve Santral İstanbul'a kuruluşundan itibaren verdiği katkı ilk akla gelenler arasında.
Onunla konuşurken sahip olduğu tevazudan, güler yüzlülük ve bilgiyle yoğurduğu kişiliğinden etkileniyor; "İşte bir milletvekilinde olması gereken tüm özellikleri üzerinde toplamış biri" demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Konuşmamız sırasında çizdiği tablo, anlattıkları umut verici. Amerika'yı yakından tanıyan Egemen Bağış'a göre Ortadoğu'da demokrasi için Türkiye, model olmasa bile, kesinlikle bir ilham kaynağı.
20 yıl kadar önce Amerika'ya gidişiniz nasıl olmuştu?
1980-1985 yılları arasında babam New York'a eğitim ataşesi olarak atanmıştı. Ankara Anadolu Lisesi'nde orta son öğrencisiydim, ailece gittik. Liseyi orada okudum. Bitirdiğimde babamın görevi bitti, onlar geri döndüler. Ben orada kalıp hem çalışıp hem okumaya karar verdim.
Babanızın Siirt Belediye Reisliği Amerika yıllarından önce miydi?
Babam 1974 yılında Ortaöğretim Genel Müdür Yardımcısı'yken zamanın Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe ve Başbakan Süleyman Demirel tarafından çağırılıp Siirt Belediye Başkanlığı adaylığı teklif edilince, ailecek aslen memleketimiz olan Siirt'e döndük. Babam Adalet Partisi'nden Belediye Başkanı seçildi. Hatta ben bazen espri yapıyorum, "Adalet babadan miras kaldı, kalkınmayı üstüne ben ekledim" diye. 1979'a kadar belediye başkanlığı yaptı, sonra Ankara'ya döndük.
17 yıl Amerika'da yaşadınız, düzeninizi kurdunuz, politikaya atılmak aklınızdan geçer miydi?
Tabii, politikaya atılmak ailenin genetik kodunda olan bir şey. Ama ben kırkından sonra siyasete atılmayı düşünüyordum. Daha önce şirketleri büyütmek konusunda bir isteğim vardı. Ama 28 yaşında Amerika'daki Türk Dernekleri Federasyonu'nun en genç ve elli yıllık tarihinde oybirliği ile seçilen ilk başkanı oldum. Bunun Türkiye'de yansıması oldu, yaptığımız başarılı işler duyuldu. Bu arada gerek federasyon ve toplum lideri gerekse bir tercüme bürosunun sahibi sıfatımla Türkiye'den gelen giden birçok kişiyle tanıştım. Siyasilerle yakınlığım oluştu.
2002 seçimlerine de iki ay kala birçok farklı sinyaller geliyordu ama dostların teşviki ve Tayyip Bey'in çok büyük desteği üst üste geldi. Eşim de destekledi. Ben de öyle bir teklifi reddetmenin elimi taşın altından kaçırmak olacağına, ileride eleştiri hakkımı kaybedeceğime kanaat getirdim. Eğer ben bugün bu teklifi reddedersem ileride Türkiye'de bir şeyler kötü gittiği zaman eleştiri hakkım olmaz. Çünkü bana Türkiye'deki birtakım yanlışları birlikte düzeltme imkânı teklif edildi, diye düşündüm. İyi ki de kabul etmişim.
Geriye dönüp baktığımızda Türkiye'de hakikaten son dört yılda çok iyi şeylerin olduğunu görüyorum. Çorbada bir tuzum olduğu düşüncesini taşımak da bana büyük bir huzur veriyor. Belki çocuklarımla yeteri kadar vakit geçiremiyorum ama inanıyorum ki onlar da dönüp baktıklarında daha iyi, daha güzel bir ülkede ya
Amerika'da tercüme bürosu açtığı dönemde dünya liderlerine çevirmenlik yapan Bağış'ı, Türkiye, milletvekili olduğu 2002 yılından beri tanıyor. Dış politika konusunda partinin yetkin isimlerinden biri olan Egemen Bağış, kültür ve sanata verdiği destekle de ön plana çıkıyor. 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi, İstanbul Modern ve Santral İstanbul'a kuruluşundan itibaren verdiği katkı ilk akla gelenler arasında.
Onunla konuşurken sahip olduğu tevazudan, güler yüzlülük ve bilgiyle yoğurduğu kişiliğinden etkileniyor; "İşte bir milletvekilinde olması gereken tüm özellikleri üzerinde toplamış biri" demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Konuşmamız sırasında çizdiği tablo, anlattıkları umut verici. Amerika'yı yakından tanıyan Egemen Bağış'a göre Ortadoğu'da demokrasi için Türkiye, model olmasa bile, kesinlikle bir ilham kaynağı.
20 yıl kadar önce Amerika'ya gidişiniz nasıl olmuştu?
1980-1985 yılları arasında babam New York'a eğitim ataşesi olarak atanmıştı. Ankara Anadolu Lisesi'nde orta son öğrencisiydim, ailece gittik. Liseyi orada okudum. Bitirdiğimde babamın görevi bitti, onlar geri döndüler. Ben orada kalıp hem çalışıp hem okumaya karar verdim.
Babanızın Siirt Belediye Reisliği Amerika yıllarından önce miydi?
Babam 1974 yılında Ortaöğretim Genel Müdür Yardımcısı'yken zamanın Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe ve Başbakan Süleyman Demirel tarafından çağırılıp Siirt Belediye Başkanlığı adaylığı teklif edilince, ailecek aslen memleketimiz olan Siirt'e döndük. Babam Adalet Partisi'nden Belediye Başkanı seçildi. Hatta ben bazen espri yapıyorum, "Adalet babadan miras kaldı, kalkınmayı üstüne ben ekledim" diye. 1979'a kadar belediye başkanlığı yaptı, sonra Ankara'ya döndük.
17 yıl Amerika'da yaşadınız, düzeninizi kurdunuz, politikaya atılmak aklınızdan geçer miydi?
Tabii, politikaya atılmak ailenin genetik kodunda olan bir şey. Ama ben kırkından sonra siyasete atılmayı düşünüyordum. Daha önce şirketleri büyütmek konusunda bir isteğim vardı. Ama 28 yaşında Amerika'daki Türk Dernekleri Federasyonu'nun en genç ve elli yıllık tarihinde oybirliği ile seçilen ilk başkanı oldum. Bunun Türkiye'de yansıması oldu, yaptığımız başarılı işler duyuldu. Bu arada gerek federasyon ve toplum lideri gerekse bir tercüme bürosunun sahibi sıfatımla Türkiye'den gelen giden birçok kişiyle tanıştım. Siyasilerle yakınlığım oluştu.
2002 seçimlerine de iki ay kala birçok farklı sinyaller geliyordu ama dostların teşviki ve Tayyip Bey'in çok büyük desteği üst üste geldi. Eşim de destekledi. Ben de öyle bir teklifi reddetmenin elimi taşın altından kaçırmak olacağına, ileride eleştiri hakkımı kaybedeceğime kanaat getirdim. Eğer ben bugün bu teklifi reddedersem ileride Türkiye'de bir şeyler kötü gittiği zaman eleştiri hakkım olmaz. Çünkü bana Türkiye'deki birtakım yanlışları birlikte düzeltme imkânı teklif edildi, diye düşündüm. İyi ki de kabul etmişim.
Geriye dönüp baktığımızda Türkiye'de hakikaten son dört yılda çok iyi şeylerin olduğunu görüyorum. Çorbada bir tuzum olduğu düşüncesini taşımak da bana büyük bir huzur veriyor. Belki çocuklarımla yeteri kadar vakit geçiremiyorum ama inanıyorum ki onlar da dönüp baktıklarında daha iyi, daha güzel bir ülkede ya