EDEBİYAT DÜNYASININ ACI GÜNÜ! LEYLA ERBİL VEFAT ETTİ!

Usta yazar Leyla Erbil, uzun zamandır tedavi gördüğü Balat Hastahanesi'nde hayatını kaybetti.

Özgün anlatım ve yazım tarzı ile tanınan 82 yaşındaki Yazar Leyla Erbil, lösemi nedeniyle bir süredir Balat Hastanesi’nde tedavi görüyordu. İki gündür uyutulan Leyla Erbil, bugün saat 17.00 sıralarında hayatını kaybetti. Erbil'in cenazesi Levent Camii'nden kalkacak.

EDEBİYAT DEVRİMCİSİNİ KAYBETTİ

Türkiye edebiyatının usta yazarlarında Leyla Erbil aramızdan ayrıldı. Erbil ele aldığı konular ve anlatım dilinde yaptığı değişikliklerle 1950 kuşağının en önemli yazarları arasında kendisine haklı bir yer edinmişti.

‘Hallaç’, ‘Gecede’, ‘Tuhaf Bir Kadın’, ‘Eski Sevgili’ ve ‘Tuhaf Bir Erkek’ gibi kitaplarıyla tanınan, Türkiye edebiyatında karakterlerinin özellikleri ve dilde yaptığı yeniliklerle özel bir yer edinen Leyla Erbil aramızdan ayrıldı. Dün tedavi gördüğü Balat Hastanesi’nde hayata gözlerini yuman Erbil, Türkiye PEN tarafından Nober Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen ilk kadın yazar olmuştu.

İLK UZUN HİKAYESİ 'UĞRAŞSIZ'

Orta sınıf ailenin üç kız kardeşten ortancası olarak 1931 yılında doğan Erbil, ilk, orta ve liseyi İstanbul okullarında okudu. İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Son sınıfta ayrıldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Evlenerek bir süre Ankara ve İzmir 'de oturdu. 1961 de İstanbul'a döndü. İki kız çocuğu sahibi olan Leyla Erbil, yazarlığa hikâyeyle başladı. İlk yayınlanan hikâyesi ‘Uğraşsız'dır. Daha sonar Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe, Ataç, Papirus, Yelken vb Edebiyat Dergilerinde yazı ve hikâyeleri yer almaya başladı. Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı; roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde Ortodoks Marxçı’ların karşısında yer almasıyla tanındı. Psikanilizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956'da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirdi. Başlıca düşünce kaynakları Marx ve Freud’tu.

50 KUŞAĞININ ÖZGÜN YAZARI

Biçimsel açıdan ‘devrimci’ sayılabilecek tutumuyla ‘1950 kuşağı’nın özgün yazarlarından biri sayıldı. Atilla Özkırımlı’ya göre: “Önceleri varoluşçu bir anlayışla çağdaş insanın toplumla çatışmasını, başkaldırıya varan bunalımlarını işledi. Daha sonra arayışlarını sürdürerek ele aldığı kişileri toplumcu bakış açısıyla irdelemeye çalışan, gerçekliği değişik boyutlarıyla yansıtmayı amaçlayan öyküler yazdı.”

Yapıtlarında yaşama biçimlerine, değer yargılarına, evlilik, aile ve kadın cinselliğine sert, alaycı ve eleştirel tutumla yaklaştı. On üç öyküden oluşan ilk kitabı ‘Hallaç’ta kendi ifadesiyle “İçinden çıktığı toplumun insanlarıyla bir denge kuramaması, tüm yargılara başkaldırmış, bilinçli olarak bir seçmeye gitmeyen insanı” anlatmak istedi. ‘Hallaç’ta, bırakılmışlık, yalnızlık, bunaltı, yabancılaşma, seçme özgürlük, suç işleme, intihar gibi varoluşçuluğa özgü birtakım tema ve yönelimler ağır bastı. Asım Bezirci, ‘Hallaç’ı şöyle yorumlar: “Bu temaları işlerken varoluşçu yazarlardan ve özellikle Kafka’dan etkilendiği gözlendi. Bu kitaptaki öykülerinde ‘çıkış yolu bulamayan, eyleme dökülemeyen bir başkaldırış duygusuyla eski, yapmacık, süslü, sahte ne varsa hepsine hınç duyuyor. Kişiliğinin oluşumunu ve gelişimini köstekleyen ya da soysuzlaştıran alışkanlıklardan geleneklerden, törelerde, alaturkalıklardan iğreniyor... Bütün bunlar şunu gösteriyor: Erbil şimdiki düzene kazan kaldırıyor, değişmesini istiyor onun. Fakat yerine nasıl bir düzen kurulması gerektiğini belirtmiyor: Kendi değimiyle bir ‘seçme’ye gitmiyor, bağlanmıyor.”

İKİNCİ KİTABINI UZUN SÜRE SONRA YAZDI

‘Hallaç’tan sonra öz ve biçime ilişkin arayışlarını sürdüren yazar ikinci öykü kitabı ‘Gecede’yi uzun bir aradan sonra çıkardı. Behçet Necatigil “Biçim ve dil bakımından ilk kitabı ‘Hallaç’taki atak çıkışları yumuşatmış ve burjuva ahlak çöküntüsünü, türlü toplum yabancılaşmalarını ustaca ve insancıl belirtmiş olan hikayeci, bu eseriyle hikayeciliğimize yeni bir bakış açısı kazandırdı” sözleriyle anlatır ‘Gecede’yi.

Patalojik bir toplumun sakatlanmış kişilerini doğrudan irdelemeye başladığı ‘Gecede’deki öykülerinin devamında, yine odağında çoğunlukla bir kadının bulundğu, eleştirel-ironik bakış ‘Tuhaf Bir Kadın’ ve ‘Eski Sevgili’ ile genişleyerek tarihsel bir dönemi kapsar. ‘Tuhaf Bir Kadın’ yaklaşık 1950-70 arasındaki bir dönemin anlatısıdır. “Yaşadığı kalıpları kırmak, değiştirmek ve değiştirmek isteyen bir genç kızın aile ve arkadaş ilişkileri çerçevesinde anlatılan öyküsünde, sınıflar, değer yargıları ve aydın yanılgıları da sorgulanır” sözleriyle kitabın duygusunu anlatır Sennur Sezer.

KARANLIĞIN GÜCÜ'NDE SARSICI DİLİYLE DİKKAT ÇEKTİ

Bir kadının birkaç saatinin anlatıldığı ve ‘karşıtlıklar senfonisi’ olarak nitelendirilen ‘Karanlığın Gücü’ romanında ise etkileyici ve sarsıcı diliyle dikkat çekti. ‘Mektup Aşıkları’nda ise düşlenen aşkla gerçek aşk arasındaki uçurumun acımasız mizahını yaptı; insan yaşamının neredeyse tümünü meşgul eden ‘aşk’ı yenilikçi bir yaklaşımla sorguladı. Denemelerini topladığı ‘Zihin Kuşları’nda işlediği konular, çağımızda ve coğrafyamızda bir yazarın dünyaya bakışını ve edebiyat anlaşışını olduğu kadar, sorunlarını ve konumunu da anlatmakta ipuçları sağlamaktadır.

Öyküleri Almanca, İngilizce, Fransızca ve Rusça’ya çevrilerek çeşitli antolojilerde yer aldı. 1979’da Iowa Üniversitesi onur üyesi seçildi. Berlin Üniversitesi’nden K. Schweibgut’un “Türkiye’de Birey ve Toplum, Leyla Erbil’in Romanı Tuhaf Bir Kadın’ konulu doktora tezi Almanca yayınlandı. Erbil, son kitabı 2011’de ‘Kalan’ bu yıl ise ‘Tuhaf Bir Erkek’ isimli romanı yayımlamıştı.

Leyla Erbil, 1970’te Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974’te ise Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı. Aynı zamanda PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. 1961'de Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Erbil, Türkiye İşçi Partisi'in Sanat ve Kültür Bürosu'nda görev aldı. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etmiş, 2002 yılında ise, PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilirken, "Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı, zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı" vurgulanmıştır.

Öykü
Hallaç (1961)
Gecede (1968)
Eski Sevgili (1977)

Roman
Tuhaf Bir Kadın (1971)
Karanlığın Günü (1985)
Mektup Aşkları (1988)
Cüce (2001)
Üç Başlı Ejderha (2005)
Kalan (2011)
Tuhaf Bir Erkek (2013)

Diğer eserleri
Tezer Özlü'den Leylâ Erbil'e Mektuplar (1995)
Düşler Öyküler (1997)
Zihin Kuşları (1998)

Kaynak: Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi/ Yapı Kredi Yayınları